Anlatamıyorum..

birşeyleri başarmak, beklentilere cevap vermek ve bütün bunların yanında geçmişin kalıntılarından yeni bir şey inşa etmek. ama ne yaparsam yapayım o yaşanmışlıklar unutulmuyor. en çok ta hiç geçmeyen vicdan azabı. evet ben bir katilim. yüreğim avazı çıktığınca bu gerçeği haykırıyor her gece. yıllardır bitmeyen kabusum. bu yüzden hayatımdaki herkesi kendimden uzaklaştırıyorum. hoş bi işe yaramıyor tabi bu.
hep söylediğim bir söz var.. geçmişe mazi savaştan dönene gazi derler.. : ))

bu kocaman bir yalan. omuzlarımda onca insanın hayatı.. ruhumda işlenen günahların ağırlığı.. kirlenen bir kalp.. elimdekiler bunlar.. ve bütün bunların yanında hep kaçtığım o yüzleşme.. yalan söylemicem korkuyorum.. yeniden aynı acıyı yaşamaktan korkuyorum.. bunu kaldıramam.. tıpkı o zaman olduğu gibi.. ölümü hiç takmıyorum bile. aksine benim için kurtuluş yolu.. en azından azap görecek olan sadece ruhum. şu anda yaşıyormuyum belli değil.. ben yıllar önce kendimi diri diri mezara gömdüm.. evet bunu yaptım. açıkçası ilk başlarda iyi gelmişti bu. ama şimdilerde bu bulunduğum mezarda boğuluyorum, nefes alamıyorum. kötü olansa bu içine girdiğim lanet olası zindandan çıkamıyorum.. hiç kimse değil ben suçluyum..
benim en büyük hatam bu dünyaya gelmek oldu. ama ne yazık ki bunu engellemek benim elimde olan birşey değil..
belki çok karamsarım ama bu yazdıklarım söylemek istediklerimin sadece % 10'u. daha fazlasını söylemeye yetkim yok.. her zaman dediğim şey. susma hakkımı kullanıyorum..
insan en büyük acıyı kendisine yaşatırmış. doğru. ne yapıyorsak biz kendimize yapıyoruz sonrada başkalarını suçluyoruz.. eğer zamanında şu an ki gibi gücümü kullanmayı başarabilmiş olsaydım belki bazı şeyler daha farklı olurdu. en azında içimden bir ses sen lanet olası bir katilsin diye beynimi didiklemezdi.. belki vicdanım biraz daha yumuşak davranırdı.. belki.. belki.. tıpkı keşkelerim gibisin sende. hiç tükenmiyorsun..
bitmiyor bu kabuslar uykusuz geceler. ben yoruldum artık 6 senedir uyumaya hasretim. ama olmuyor. acaba daha kaç can kurban etmem gerek size. bu yüzden çevremde insan kalmadı. seri katil gibi hissediyorum kendimi.. içime şeytan kaçtı çıkartamıyorum. ilginç olansa ben kaçtıkça onlar üstüme geliyor. yaşıyor muyum ben anlamış değilim. bu suçluluk duygusu tüketiyor beni. ve itiraf edemediğim bir azaptayım. Sen biliyorsun ya yetmiyor işte. çıkıp avazım çıktığınca bağırasım var. hiç kimse değil bendim o diye. ama yapamıyorum.. öylesine bir çıkmazdayım ki çaresiz susma hakkımı kullanıyorum mecburen. oysa bir konuşsam daha kaç can bu uğurda gider emin değilim. ama bu vicdan azabı yok mu işte o beter bişey.
hiç kimse değil en iyi ben bilirim yaşarken ölmenin, kendini diri diri mezar koymanın nasıl birşey olduğunu.
acı çok acı birşey............. ah birde anlatabilsem..
 
beklemekten harap düştü umutlarım. onu bekle bunu bekle. gelen yok giden çok. ıssız ormanda devamlı renk değiştiriyorum bukelemun gibi. hangi renge bürünsem sıkıntı basıyor sonra değiştiriyorum rengimi. ama atamıyorum nasırlaşmış tenimi. soğuğu bile hissedemez oldu ellerim. buz tutmuş yarınlar, altında ne var görünmüyor güneş doğsa belki erirler. ama o da küsmüş dünyaya doğmam artık diyor.
ben çok şey düşünüyorum sanırım. ama tuhaf olan şey hiç düşünmüyor. neydi.......... neydi....... hadi bi ipucu. yok kör olmuş diller herkes küstü mü nedir bana.. kimse konuşmuyor.. ben çok yalnızım burda canım da sıkılmaya başladı.. yapmayın dünya ben daha küçük bir çocuğum.. oyun ister yüreğim.. şimdi terkederseniz beni nasıl büyürüm.? gitmeyin bırakmayın kaybolurum sonra.. bu şehir kocaman ben fazlayım galiba.. söz veriyorum yaramazlık yapmam.. ses te çıkarmam.. şu hibenin dibinde giderim. karanlık ama olsun..
yok ben karanlıktan çok korkarım.. yanmayı bekleyen bi mumum var. ateşi olan var mı yaksam onu.. kibritte olur. lütfen umutlarım karanlık yarınlarda kaldı. çıkarmama yardım edin.. söz veriyorum alıp kaçmam bu sefer..
ama ben daha çocuğum.. omuzlarım çok narin kaldıramam ki bu kadar yükü.. birazını sen alsan hayat. söz büyüdüğümde alırım geriye.. olmaz mı ? aman sen de ne inatçısın böyle..
kim o bağıran. sanki biri seslendi bana.
biri mi öldü ne? neden herkes ağlıyor.... offf sıkıldım ben. sevmem böyle ayrılıkları gidiyorum..
o giden kim.. tanıyorum sanki..
babam değil mi o. nereye gidiyor böyle sessiz sedasız.. sağır mı oldu ne bak sesleniyorum o kadar duymuyor da.. aman giderse gitsin.. gelir nasılsa..
gelmeyecek mi artık.. niye..
ben gitsem onunla... olmaz mı..
niye ama.. ben daha çocuğum onsuz nasıl büyürüm sonra. gitmese söz veriyorum bi daha hiç çıkmam sözünden..
saklambaç oynayalım mı.. neden olmaz.. büyümem mi lazım.. ama ben daha çocuğum.. büyümeme daha çok var..
büyüdüm mü ben şimdi.. ama ben niye farketmedim.. hiç bişey anlamadım bu büyümekten.. hergün ayrı bi dert olmaya başladı.. banane ben çocuk kalmak istiyorum.. yada doğmasam hiç.. hiç gelmesem dünyaya.. olmaz mı.. neden ama burası güzel değil ki... beğenmedim ben burayı.. lütfen geri döneyim ben.. söz veriyorum merak etmem dünya nasıl biyer diye... belki o zaman geçer bu yorgunluğumda..
ne oldu gene.. niye karardı ortalık.. biri ışıkları açsın.. ben çok korkarım karanlıktan...
kibriti olan yok mu mum yakıcam...
 
Pentegram yazdiklarindan belliki koyu depremler yasiyorsun ama depremi durdurmak birazda senin elinde...
Dün sana uzunca bir msj yazmistim ve sanirim pek ciddiye almadin yada bu halinden siyrilamayacak kadar gücün tükenmis...

Dünya bir tek senin etrafinda dönmüyor,yanan,yikilan hatta bu yanginda pisen bir tek sen degilsin...Silkelen bu karamsar ruh halinden yada tek basima yapamam diyor isen,birak kendini bir uzmanin eline...

Bu sekilde olmaz olsada nereye kadar ???

Düsün disarida okadar özürlü insan var onlar yasamla ölüm arasinda ince bir cizgide yürüyor hergün,sabah gözlerini dünyaya actiklarinda sükürler olsun,bugünde yasiyorum diyebiliyor...Hayattan beklentileri var,bir kol ile,bir bacak ile mücadele veriyorlar..

Annesiz babasiz büyüyen hatta hic onlarin sicakligini almamis dünya kadar cocuk var etrafta.Onlarin gözlerine bak ve ozaman göreceksin kim gercek hayatta yasiyor....


Sevgiler.
 
Son düzenleme:
evet gabrielangel`a ait yazılar. yoksa uyemisiniz oraya.?

yalnız bu yazdıklarımın alıntı olmadıgını garanti ederim.
 


yazıyı gidip nette arastirip, alinti olup olmadigin kontrol etmissin bi guzel
sonra gelmis yuzune vurmak istemissin
aferin sana
ama link verdigin siteye de ayni kisi koymussa o yaziyi, o zaman sen daha zor duruma dusersin

anlamiyorum valla alinti ya da degil, kendini yazilarla ifade etmek istemis arkadas
guzel yazabilen kisiler duygularini daha suslu bi sekilde anlattiklari icin abarti bi ruh hali gibi gorunebilir ama bu demek degil ki bunu yazan insanlar hep bu ruh haliyle geziyor

yalnız burda edebi yazilar gibi bi kose varsa belki oraya yazman daha dogru
 
yazıyı gidip nette arastirip, alinti olup olmadigin kontrol etmissin bi guzel
sonra gelmis yuzune vurmak istemissin
aferin sana
ama link verdigin siteye de ayni kisi koymussa o yaziyi, o zaman sen daha zor duruma dusersin

bence arkadas merak ettigi icin gercegi ögrenmek istemis. tabi uslubu yanlis olmus o ayri bir konu. ben sadece gulumsedim bu yazdiklarina.


ben konusma özurlu oldugum icin yazmak kolayima geliyor.
yazar degilim bunun icin buraya yazdim.
 
umarım güneş kısa zaman da gelır senın yanına...
 
bende oyle olmasini istiyorum adilemir ama oyle bir cikmazdayim ki gunes dogsa da bu karanligi aydinlatmaya gucu yetmez.
hayatim bataklik kanununu uyguluyor. cirpindikca batiyorum. tek yapabildigim bu sekilde yazmak cunku elimden baska birsey gelmiyor.
 
bir varmış bir yokmuş misali gibisin hayat. seninle en başından beri aramız limoni ama bu demek degil ki seni sevmiyorum. sadece seni artık istemiyorum.
senin için çok yalan söylendi. yalnız birşey var ki haklısın ben hatalıyım.
sana yeterince sahip çıkamadım. bu yüzden ayrı bir vicdan azabındayım.
senden vazgeçtiğimi biliyorsun. zaten sende benden vazgeçtin.
artık aramızın düzelmesi mümkün değil farkındayım. çok zarar verdik birbirimize. ama en çok zararı sen bana verdin.
bak.. görüyor musun ne kadar acı çektiğimi..? umrunda mı bana olanlar..?
ben bütün yaşanılanlardan pişmanım.. ya sen..?
en az benim kadar sen de suçlu değil misin..?
bütün çıkmazları toplamadın mı..?
seni kaybetmenin bedeli çok ağır oldu bilmiyorsun.
yüreğim nasıl bir cehennemde yanıyor ama buna rağmen ruhum nasıl üşüyor bilmiyorsun..
evet sitemliyim sana. olurunu hiç çıkarmadın karşıma. hep aldın hiç vermedin..
sonuç mu..? içimde dağlardan büyük bir öfke onu yatıştırmak icin harcadığım canlar..
kaç masumun ahı var üzerimizde bilmiyorsun.
sen sadece kendi bildiğini okumaya devam ediyorsun..
ve ne yazık ki ben seni bırakamıyorum.. son güne kadar birlikte olmak zorundayız..
sırf çocukları için ayrılamayan evli çiftler gibiyiz....
anla artık en az benim kadar sende kirlendin.. en az benim kadar sen de katilsin..
ben onları öldürdüm sen de beni..
hani bir mucize olsa da sende acı çeksen en az benim kadar.
ve görebilsen keşke biz bu yolda ilerlerken arkada bıraktıklarımızı..
sen anlasan.. ben de anlatabilsem...

 

Evet canım ben kontrolcuyumdur laelaelaelaelae
 
ıçimiz zayıflıklarla dolu olsa da hep güçlüyü oynarız. ıtiraflarımız özellikle de kendi kendimize olan itiraflarımız en büyük zayıflıklarımızmış gibi gelir. Duygularımızı dışa vurmak için yanıp tutuşsak ta ona..!

Seni seviyorum’ dememek için bin dereden su getirir,
kendi kendimize, Onu seviyorum dememek için içimizden binlerce yalan söyleriz. Gerçek duygularımızı ifade edememenin sıkıntısı bizi boğsa da ona Senden nefret ediyorum diyemediğimiz için ikiyüzlülük yapar, kendi
kendimize Ondan nefret ediyorum diyemediğimiz için içimizden ikiyüzlülüğümüzü kendimize mazur gösterecek bin türlü bahane uydururuz.

Neden en büyük düşüşlerimizi kendimizi en güçlü hissettiğimiz zamanlarımızda yaşarız Çünkü, güçlülük oyunlarımıza en çok kendini kaptıran da, içinde bulunduğumuz gerçeği en çabuk unutan da gene biz oluruz. Kendi yalanlarımıza en çok kendimiz inanır, onları ölesiye
savunuruz. Giderek yalanlarımız kalelerimiz haline gelir. O kalelerin arkasında kendimizi memnun ve mutlu sanırız.

Alışkanlıklarımızsa kalelerimizi sağlamlaştıran en büyük yalanlarımız olur. Sevmesek de, beğenmesek de yanlış olduklarını bilsek de hiç bir konuda gösteremediğimiz kararlılığı, alışkanlıklarımızı terk etmemek
konusunda gösteririz.

Çünkü ardından gelebilecek olandan, gelebilecek olanın belirsizliğinden, hayatımızı altüst etmesinden, içinde bulunduğumuz karanlıktan daha beter karanlıklara itilmekten, sıfırdan başlamaktan,pişman olmaktan, önceki durumumuzu özleyip bir daha asla geri dönememekten korkarız.

ıçinde bulunduğumuz, içimizde bulunan karanlıklara ve bunalımlara bile öylesine alışırız ki kendimizi biraz iyi hissedecek olsak Bir şeyler yanlış gidiyor, bu mutluluk gerçek olamaz, duygusuna kapılmaktan kendimizi alamayız.


Birileri kalemizin kapılarını biraz zorlasa korkarız her şeyi yitirmekten ve açmamakta direniriz. Kapımızı çalanları tanımazdan geliriz. Gelenin beklediğimiz kişi olabileceği aklımıza bile gelmez çünkü kendi yalanlarımız kendi gözlerimizi köreltmiştir. Bu yüzden de o çok sağlam kalelerimiz ardına kendimizi hapseder, kapılarımızı kapatır kendi yalan ve mutluluk oyunlarımızla memnun yaşamımızı sürdürürüz. Çünkü mutsuz olduğunu düşünemeyen insan mutludur der ve o insana imreniriz bir yanımızla.


Ve işte tam bu sıralarda, kendimizden emin ve yalancı mutluluğumuzla barış içindeyken beklemediğimiz, hesaplayamadığımız bir rüzgar çıkar,beklemediğimiz bir yönden ve hiç hesaplamadığımız bir hızda eser, o sağlam yalanlarla ördüğümüz kalemizin surlarını, kulelerini teker,teker gözümüzün önünde yıkar, yerle bir eder.

Biri çıkmış, siz tam içeri girip kalenizin kapısını ardınızdan kapatırken, o hiç kimselere açmadığınız kapının arasına ayağını koymuştur. Siz de aslında bilinçaltındaki beklentilerinize çok uyan bu durum karşısında direnememiş ve kapınızı açmışsınızdır. O,sizi kalenizde zırhınızdan soyunmuş bir durumda yakalamış, ve zamanla tüm zayıflık ve duygusallıklarınıza, itiraflarınıza, oyunsuz, yalansız dolansız doğal halinize el koymuştur.


ılk düşüşümüzü bu anda yaşarız, ardından da diğerleri gelir. Onca sağlam olduğunu düşündüğümüz kalemiz içerden fethedilmiş, onca savunma önlemlerimize karşın savaşmadan teslim alınmıştır. Önceleri aldatılmışlık duygusu içimizi yakar kavurur. Kendi yalanlarımızı görmeye başlarız.

Yalnızlık yeminleriniz yalandır. Yalnızlığınıza alışmış olduğunuz yalandır..! Artık sevmeyeceğim leriniz yalandır..! Bir daha asla aşık olmamlarınız yalandır. Geçen seferki son hatamdınız yalandır.

Birdaha kimse bana bunları yaşatamazlarınız yalandır. Bunları düşündükçe içinizi pişmanlıklar doldurur. Hem kendinize verdiğiniz onca sözün hepsini teker,teker ya da bir anda nasıl da geçersiz kıldığınızı fark etmenin, hem de kendinizi de bunca yalana inandırmanın pişmanlığı sarar her yanınızı.

Öte yandan, fethedilmekten hoşlanmışızdır bir yanımızla da ve yavaş,yavaş kendimizi yeni duruma alıştırmaya başlarız. Bazen yavaş bazen hızlı, ama işte değişmeye başlamışızdır bir şekilde. Değişimin o karşı durulmaz gücü sizi de önüne katıp götürmeye başlamıştır çoktan.

Siz ya da O fark etmese de. Alışkanlıklarımızı yavaş,yavaş değiştirmeye, hatta onların bazılarını tümden terk etmeye, sivri yanlarımızı törpülemeye başlar hatta bunlardan hoşlanmaya başladığımızı da fark ederiz ama hala itiraflardan korkarız. Hem ona hem de kendimize. Acı vereceğini düşünür ve bunu hissettiklerimizi hala ne kendimize ne de karşımızdakine belli etmemeye çalışırız.


Düşüşlerimizin bazıları bu arada gelmeye başlar. Kendimizle, kendimizdeki değişimlerle o kadar meşgul bir durumdayızdır ki karşımızdaki kişinin ne durumda olduğunun, sabrının taşmaya başladığının, ilgisizlik ve umarsızlıklara sürüklendiğinin farkına bile varmayız. Geçen zaman içinde yabancılaşmaya ve değişik tavırlar sergilemeye başlamıştır.

Başlangıçta sizi asla kırmayacak gibi görünen kişi sanki o değildir de sizi kırmak için eline geçen her fırsatı kullanan, komplolar hazırlayan bir insan bulursunuz karşınızda ya da böyle algılarsınız tavırlarını. Onda da geri dönülmez değişimler başlamıştır çoktan ama siz bunları henüz görmeye ama iş işten geçtikten sonra görmeye başlarsınız.

Tam da sizin artık değişimlerinizi ona ve kendinize itiraf edebilecek cesarete sahip olmaya başladığınızda bunlar olmaktadır ama bu noktada son düşüşünüzü yaşarsınız.
Suclanırsınız yalancılıktan...

Ve siz zırhsız, kabuksuz, korunmasız orada öylece kalakalırsınız. Ya kendinize yeni bir kale örmek ya da bir zamanlar bırakıp gittiğiniz, kalenizin dışındaki o dünyada bir daha, bir daha denemeler yapmak zorundasınızdır. Ama her durumda o kötücül kehanetlerinizden bazıları doğru çıkmıştır. Hayatınız alt üst olmuştur.

Sıfırdan başlamanız, alışkanlıklarınızı yeniden belirlemeniz
gerekmektedir. Hayatınızda bir daha hiçbir şey ona rastlamadan önceki gibi olmayacaktır.

Bunları yazan kim mi?
Yalancılıkla suçlanan,
infaz edilen, suçunu kabullenen
Boynu kıldan ince
Yalancı bir yazar.

alıntı
 
çıkmaz sokaklardan bir çıkış aramak pek kolay olmuyor. bazen şaşırıyor insan hele bir de umutsuzluk başlarsa o daha kötü oluyor.
yüreğinde bir karanlık bir ışık arıyorsun hangi yöne gideceğini bilmeden elinde labirentten bir harita kötü olansa elinde pusulan yok ve rotan hiç kuzeyi göstermiyor. sonra ordan burdan sesler gelmeye başlıyor. sanıyorsun ki birileri görüyor seni yardım etmek istiyor ama onların hepsi bir halisünasyon. inançların sarsılıyor. aklında bitmeyen çelişkiler cevabı olmayan sorular. hani diyorsun bir umut olsa sarılacaksın ona umarsızca. yeter ki bitsin bu kabus. ama olmuyor.
suçluyum, günahlarım dağboyunu aşmış, vicdanımda bitmeyen bir mahkeme her gece infazımı veriyorum kendi ellerimle ama bitmiyor. her sabah yeni güne lanetler okuyarak başlıyorum.
her zaman dediğim şey. dünyadaki cehennem aklının en ucunda olur insanın. o bir tutuşmaya görsün önce yüreğini yakar sonra ruhunu. ölmek istersin ama cesaretin yoktur bunu yapmaya. en iyi yaptığın şey kendine acı çektirmektir.. ve kendini zehirlemek.. sanırsın ki böyle yaparsan vicdan azabın hafifler ama değil tam tersine her gün biraz daha sızlar o. her gece yargılarsın kendini hiç sorgulamadan çünkü bilirsin sorgulasan da sen hep suçlusundur.
vicdan azabını ben çok iyi bilirim. hele birde ihanet ettiysen kendine, değerlerine ve en önemlisi Ona daha bir sızlar kahrolası. aldığın ahlar birer birer hesap sorar uykularında, boğazına yapışır kabuslarında ve anlatamazsın kimselere çünkü anlamazlar. her zaman dile kolay gelir söylemesi, anlat demesi ama sadece yaşayan bilir nasıl bir cehennemin ortasında kaldığını.
anlatamazsın.. kelimeler yetmez onu anlatmaya.. zaten anlamazlar da..
bir yaşayan bilir, bir yaşayan anlar gerisi yalan anlar..
 
vicdanımla giriştiğim savaş son hızıyla devam ediyor ama asıl önemli olan hayatım için vereceğim savaş henüz başlamadı. ama az kaldı. bunun için hala inzivadayım. Yeniden güç toplamam lazım. çok zor günleri aşmak için.
herkes diyor ki; sen çok değiştin.. eskisi gibi değilsin.. çok durgunlaştın.. çok sessizsin.. ben anlatamıyorum kimselere içinde bulunduğum durumu nasıl bir cehennemin ortasında buz tutuyor yüreğim tahmin edemezsiniz..
yargılamalarım, sorgulamalarım, hesaplaşmalarım, infazlarım tam yol devam ediyor.. evet farkındayım her şeyle birlikte bende çok değiştim.. tabi buna rağmen vicdan azabım hala yerinde duruyor. Yüreğim hiç hak etmediği bir acıyı yaşıyor..
herkesin dediği aynı şey.. bu durumdan kurtulmak istiyorsan önce kendini affetmelisin… evet bunu biliyorum.. her şey bende bitiyor ama yapamıyorum. bu öyle kolay bir şey değil öyle ok affettim kendimi demekle olmuyor.. çekilen acılar, işlenen günahlar var.. ve büyük bir ihanet.. bu yüzden hiç kolay değil affedilmek. elimdeki kan, üzerimdeki çamur arınmadan (ki arınmayacak ta) bu mümkün değil. belki mahşere..
çocuğumun dediği bir şey var “siz insanları mükemmel yapan şeylerden biri de hatalarınızın farkına varmanız ve ondan ders almanız” bunu biliyorum çocuğum.. her şeyin farkındayım işte tek sorun affedilmek.. hayatımı geri almak.. evet bunun için önce savaşı kazanmalıyım.. umut etmek istiyorum.. istiyorum ama edemiyorum.. bu belirsizlik çok kötü.. artık uyumuyorum.. yemiyorum.. konuşmuyorum.. görünürdeki hayatımı maskelerim yönetiyor çünkü ben bunu yapamayacak kadar yorgunum. inzivadayım.. güçlenmem lazım.. kazanmak için ve yeniden başlamak için.. bu savaş sonunda çok şey değişecek.. iki seçenek var.. ya her şey bitecek yada yeniden başlayacak..
Şimdi yine susmalardayım.. nolur gelmeyin üstüme.. zorlamayın sınırlarımı.. iplerim kopma noktasında ve bu noktadan sonra her şey olabilir.. neden diye sormayın var bir sebebi..
ne var demeyin.. ben hala sizi duyuyor ve görüyorum.. sadece susuyorum çünkü aldığım her nefeste ruhum ölüyor.. siz yaşarken ben hapsolduğum bu mezardan bir çıkış arıyorum.. size hergün güneş doğarken bende hergün kıyamet kopuyor..
belki konuşursam, anlatırsam rahatlarım ama kalbim o kadar yorgun ve kırgın ki güvenemiyorum.. tek bir kelime.. “neden” diye bile sorulsa kalbim dayanamaz buna.. ben zaten yeterince suçluluk duyuyorum.. acı çekiyorum.. vicdanım her gece beni yargılayıp infazımı veriyor bu yüzden fazlasına gerek yok..
anlat demesi kolay.. kolay da bir de bana sorun anlatması kolay mı..? değil.. hiç kolay değil…
 
yalnızlık, yalnız olmak nasıl bişeydir..?
yalnızlığın rengi karadır. sarmaşık gibidir o.. bütün ruhunu, yüreğini sinsice sarar ve öyle bir sarar ki gün gelir kopamazsın ondan.. dürüsttür ama hiç yalan söylemez, kandırmaz seni, olmayan vaatler vermez. çok yalındır, huzur verir, bazen de ilgisiyle boğar ama gene de kopamazsın ondan.
ilk başlarda sadece tek başına olduğun anlarda gelir ziyaretine. konuşursun onunla ve sabırla dinler seni. sen ona git deyinceye kadar ayrılmaz yanından.. sonra sıklaşır ziyaretleri.. müzik dinlerken, yolda yürürken, yemek yerken eşlik eder sana.. ve bir zaman gelir onca insanın arasında bile bırakmaz seni.. oysa bir zamanlar çevrendekilerle paylaşırdın herşeyini.. hatta biri vardı aralarında, içtiğiniz su ayrı gitmez derler ya öyle yakındınız, oturup saatlerce konuşurdunuz ama şimdi öyle değil çünkü en iyi dostunun yerini yalnızlık aldı. çünkü o seni hep dinledi, en ince tarafını gördü, hep yanındaydı, hep sana huzur verdi. onun yanında güvenliydin. bütün yalanlardan, kötülüklerden uzaktın.
en asil karanlığıyla sahip çıktı sana. o sana "şimdi müsait değilim sonra görüşelim" demedi hiç. ihtiyacın olduğu her an geldi ve dinledi. bu yüzden yalnızlık kadar sadık değildi kimse.
sonra iyiden iyiye bağlandın ona. aşk gibi, tutku gibi ve biliyordun bir gün göçüp gitsen bile o yine senin yanında olacak çünkü bütün insanlar öldüklerinde hep yalnız kalırlar çünkü bütün insanlar doğduklarında da yalnızdırlar..
sonra kalın bir duvar ördün etrafına. içeride sadece sen ve yalnızlığın vardı. hiç kimse giremedi o duvardan içeriye.. bütün kapıları kapattın, girmek isteyenlere de izin vermedin. mabedin oldu orası. bir tek orada kendin olabildin. bazen dışarıya çıktın, oynaman gereken bir oyun vardı çünkü. senin için hazırlanmış bir rol. sahneye çıktın, oyununu oynadın sonra ait olduğun yere geri döndün.. ve yalnızlığın bu oyunda da bırakmadı seni.. en ön sırada izledi ve sen yalnızlığının verdiği güvenle başarıyla oynadın oyunu.
ve bir gün geldi herkes gitti hayatından. oynadığın oyunun hiç izleyicisi kalmadı.. ne ailen, ne arkadaşların, ne akrabaların, ne komşuların.. herkes gitti ve sen bu oyunu kendin oynadın yalnızlığın da seyretti..
ve bir gün geldi.. oynadığın oyunda perdeyi kapatmak için son kez sahneye çıktın ama alkışlayacak kimse kalmadığını anladın.. çünkü yalnızlık karanlığıyla öylesine çökmüştü ki üzerine, o ana kadar bunu anlamadın.. oyun bitti.. perde kapandı ve sen yine bir metrelik yerde yalnızlığınla başbaşa kaldın..
çünkü insanlar yalnız doğarlar, yalnız ölürler..
 
geçmedi, geçmiyor, geçmeyecek. ben hala bu boşlukla mücadele ediyorum. ve anlatamıyorum içimdekileri. diyorum ya söyleyecek çok şey var ama sesim çıkmıyor. farkındayım bu şekilde devam edemem çünkü bir sonu yok. üstelik durum daha da kötüye gidiyor. gittikçe soyutluyorum kendimi dünyadan, insanlardan. hala kaçıyorum kendimden. başka türlüsü elimden gelmiyor. evet psikiyatriste gidiyorum ama tedaviye de direniyorum. gerçek hayat dönemem artık. bunun için çok geç. yalanlar arasında daha mutluyum.
bi çıkmazın içindeyim ve konuşamıyorum. bana ait olmayan mutlulukları izliyorum. o zaman canım daha bi acıyor. bu dünyaya dönemem çünkü ben buraya ait değilim, herşey yabancı bana. ve alıştım sahtelikler arasında yaşamaya.
neyim ben bilmiyorum. evet sözde yaşıyorum ama bu nasıl yaşamak. bi ölü gibi hiç bir şey hissetmeden, hiç birşeyin tadına varamadan. dayanamıyorum. sadece bitsin istiyorum. sonrasını düşünmüyorum.
yüreğimi bağladım çelikten zincirlerle, çözmeye korkuyorum. küçük bir çocuk gök gürültüsünden nasıl korkarsa öyle korkuyorum. durup bakıyorum ne var diye.. çok.. çok şey var. ben en çok kırlmaktan korkardım mesela ama sanki içimde kristal parçası varmış ta paramparça olmuş gibiyim.
şimdi durup bişey söylemeliyim burda. tam dilimin ucunda ama söyleyemem. neden bilmiyorum. garip bir durum. karışık herşey. en başta da ben. aklımın kenarına sis çöktü göremiyorum kendimi..
zor, çok zor ve acı verici bir durum. ne mi.? kaybolmak. kendi içinde kaybolmak. ve ben öyle bir kayboldum ki hiç bir yol, hiç bir pusula doğruyu göstermiyor. her gece yalnızlığıma sığınıyorum. her gece içimdeki uçurumdan kendimi boşluğa atıyorum. bilmiyorum bundan daha da fazla kaybolur muyum diye.. kimseye de anlatamıyorum. anlatılacak birşey değil. kelimeler yok bunu anlatmaya. çaresiz tek başıma üstesinden gelmeye çalışıyorum ama başaramıyorum. bu sefer çıkmazdayım işte. en kötüsü de bu kahrolası yalnızlık. çok acı veriyor. kimsesiz olmaktan canım acıyor. meğer yalnızlık ne kötü birşeymiş. yeni anlıyorum. ve malesef ondan kurtulamıyorum. tamamen ruhumu sarmış durumda. ne kadar kaçmak istesemde olmuyor. hangi yöne dönsem o hep karşımda..
maskelerle yaşıyorum. takıyorum maskemi yüzüme hiç birşey yokmuş gibi kendi kurduğum dünyada yaşıyorum ve böylesi daha iyi geliyor.
elimde değil farklı davranamıyorum. yaşamak için hiç bir sebebim yok. hala içim acıyor. sanırım yaşadığımın kanıtı da bu.
birşey istemiyorum artık.. birşey dışında; huzur.. tek isteğim ölürken huzuru bulmak. ruhum öyle bir azapta ki hiç olmazsa diyorum giderken huzur bulsun..
anlatamam bunu kimselere. zaten kimse anlayamaz. ruhumun nasıl üşüdüğünü.. bir yaşayan anlar. yüreğim nasıl bir cehennemin ortasında kavruluyor. anlayamazlar...
 
devamlı yalanlar söylüyorum işin kötü tarafı ise söylediğim bu yalanlara kendim de inanıyorum. kocaman bir boşluktayım. hangi yöne dönsem düşecek gibi oluyorum. ve korkuyorum.
insan bazen farkında olmuyor. yolda ilerlerken nelerden geçtiğini, neler kaybettiğini görmüyor. yolun sonuna geldiğinde farkediyor. ben daha sona gelmedim ama biliyorum. çok şey kaybettim. en başta da kendimi. cevabı olmayan sorularla, sonu olmayan bir arayışla öylesine meşguldum ki ne hale geldiğimi, nasıl değiştiğimi göremedim.
bu yolda yürürken çok kırıldım, çok yoruldum. ruhumun gerçekten huzura ihtiyacı var çünkü kalbim çok acıyor. evet yaşamaktan vazgeçtim hala devam etsem de bu böyle. ama geriye dönmek için bi sebebim yok. varsa da ben bilmiyorum. içinde bulunduğum boşluk beni tüketiyor. ve içimdeki nefret.. o hiç bitmiyor. ama alıştım ona. onunla yaşamaya.
önceden hep bi mucize isterdim ya mucizelere inanmadığım halde. o zamanlar nasıldım hatırlamıyorum.. evet acı çekiyordum ve vicdan azabı duyuyordum. yani böyle yazdığıma göre herhal öyleydi.
zaman geçtikçe insan değişiyor.. bende değiştim. büyük bir mücadelenin içine girdim. kalmak ve gitmek arasında bocalıyorum. kalırsam eğer bu yazılanlar ilerde acı bi hatıra olarak kalacak. eğer gidersem benden geriye kalanlar olacak.
dedim ya insan değşiyor zamanla.. kimbilir ilerde belkide daha başka biri olucam. kimibilir belkide ilerde maske de takmak zorunda kalmam. kim olduğumu bulurum. yepyeni biri olurum.
tabi kalırsam...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…