Anne olmak zor mu?

Anne değilim ama Emin’im ki çok zor bir sorumluluktur.
Yemek içmek giyinmek maddi imkanlar vs hersey oba göre ayarlanıyor ve onun sorumluluları ve öncelikleri hayatınızda ilk sırada yer alıyır.
Emin’im çok zor ve büyük bir sorumluluk.
Bu yüzden bu sorumluluğu taşıyamayacak olan Kişiler anne baba olmamalı.
 
Anne değilim ama Emin’im ki çok zor bir sorumluluktur.
Yemek içmek giyinmek maddi imkanlar vs hersey oba göre ayarlanıyor ve onun sorumluluları ve öncelikleri hayatınızda ilk sırada yer alıyır.
Emin’im çok zor ve büyük bir sorumluluk.
Bu yüzden bu sorumluluğu taşıyamayacak olan Kişiler anne baba olmamalı.
Evet tum hayatin degisiyor. Yeri geliyor onun okulu icin evini degistiriyorsun. Tum duzenin ona gore oluyor. Tatile gidiyorsun cantasi, mamasi, bebek arabasi, iviri ziviri... koca bir araba yuk tasiyorsun. Tattil mi yapiyorsun yorgunluk mu belli degil. Bir yere gidiyorsun mesela tutturuyor kucagina al diye. Kucakta cocuk, elinde bebek arabasi, sirtinda canta, arabada onun esyalari, mamasi, meyvesi... omur boyu yuk tasiyorsun. Ilkokula basliyor onunla ilkokulu yeniden okuyorsun. Orta okula basliyor onunla ön ergenlik yasiyorsun. Lisede ayri bir dert. Herseye hayir demeye basliyor, ergenlik apayri bir dert. Derlerdi inanmazdim ama gercekten ergenlik en zor donem. Belki en rahat donemim oglumun 2-5 yas arasi donemdi. Yine de onun da kendine gore zorluklari vardi. Her asamasi zor ya.
 
Evet tum hayatin degisiyor. Yeri geliyor onun okulu icin evini degistiriyorsun. Tum duzenin ona gore oluyor. Tatile gidiyorsun cantasi, mamasi, bebek arabasi, iviri ziviri... koca bir araba yuk tasiyorsun. Tattil mi yapiyorsun yorgunluk mu belli degil. Bir yere gidiyorsun mesela tutturuyor kucagina al diye. Kucakta cocuk, elinde bebek arabasi, sirtinda canta, arabada onun esyalari, mamasi, meyvesi... omur boyu yuk tasiyorsun. Ilkokula basliyor onunla ilkokulu yeniden okuyorsun. Orta okula basliyor onunla ön ergenlik yasiyorsun. Lisede ayri bir dert. Herseye hayir demeye basliyor, ergenlik apayri bir dert. Derlerdi inanmazdim ama gercekten ergenlik en zor donem. Belki en rahat donemim oglumun 2-5 yas arasi donemdi. Yine de onun da kendine gore zorluklari vardi. Her asamasi zor ya.
Evet o yüzden zaten 3 senedir karar aşamasındayım bebek için :)
Maddi manevi kendimi en uygun hissettiğimde ve şartlar en iyi olduğu zamanda gelir inşallah
 
Anne olmak annelik yapmak evladlarina bakmak zor degil severek gonullu karsiliksiz yaptigin harika bir durum asil huzursuz mutsuz evlerde annelik yapmak zor.
 
Çok çok özür dileyerek bir şey sormak istiyorum, ama lütfen linç etmeyin beni
Gerçekten çok masumca anlamaya calısıyorum
Ben de bebek için uğraşıyorum 8-9 aydır.
Etrafımda hiç küçük bebek nasıl büyür yakından sahit olmadım görmedim yani sevdim en fazla bir kaç saat o kadar.

Bebeğim oldugunu hayal ettiğimde ise her şey bana güllük gülistanlık geliyor. Bir tek uykusuzluk zor olacaktır diye düşünüyorum, o da ilk aylar ve bebiş uyudukça ben de uyurum diye düşünüyorum.
Çalışan bir insanım, yıllardır en uzun tatilim balayındaydı, 10 senedir aralıksız çalışıyorum ve şunu düşünüyorum, evde bebekle olmak ne kadar zor olabilir?
Yani günün sonunda evdesin işte, bebişle beraber günler mis gibi geçer gibi geliyor.

Sonra burada banyo bile yapamayan tuvalete zor giden yeni anneleri okuyorum ben mi bihaberim olaydan diyorum.
Bütün arkadaş çevrem çocuklu ve herkes bana bugünlerini cok arıcaksın, derdin mi yok çocuk istiyorsun olabildiğince geciktir tarzı konuşuyorlar ve bunu da anlayamıyorum.

Tabiri cok yerinde olmayacak ama bekara boşanmak gibi kolay mı geliyor uzaktan?

Bunu gerçekten tüm iyi niyetimle soruyorum, gerçekten bu kadar zor mu, ben mi cok polyannacı yaklaşıyorum olaylara yoksa hormonel olarak mı daha tahammülsüz ve hassas oluyor kadınlar.

Önemli not: Yeni anneler, bebiş büyütmüşler, tüm anneler hatta, hepinizi öperim. Yaşayan bilir yaşadığını, ben tüm iyi niyetimle bunu yaşamadığım için anlamaya çalışıyorum.

Niyetim kimseyi incitmek değil.

Ve dilerim buraya, başına gelince görürsüncü bir tayfa gelmez.. olabildidğince hassas yazmaya çalıştım. Siz de hassas bir şekilde anlamaya calısırsanız sevinirim
Bakış açınıza ve biraz da çocuğunuza bağlı. Mesela rahat bir bebek olursa siz de relx olursanız hayalinizdeji durumu yaşarsınız. Ama kolik bir bebek cidden normalin 20 katı zorudur. Ne yaosanız susmaz elinşz ayağınız dolaşır.
 
Çok çok özür dileyerek bir şey sormak istiyorum, ama lütfen linç etmeyin beni
Gerçekten çok masumca anlamaya calısıyorum
Ben de bebek için uğraşıyorum 8-9 aydır.
Etrafımda hiç küçük bebek nasıl büyür yakından sahit olmadım görmedim yani sevdim en fazla bir kaç saat o kadar.

Bebeğim oldugunu hayal ettiğimde ise her cook bana güllük gülistanlık geliyor. Bir tek uykusuzluk zor olacaktır diye düşünüyorum, o da ilk aylar ve bebiş uyudukça ben de uyurum diye düşünüyorum.
Çalışan bir insanım, yıllardır en uzun tatilim balayındaydı, 10 senedir aralıksız çalışıyorum ve şunu düşünüyorum, evde bebekle olmak ne kadar zor olabilir?
Yani günün sonunda evdesin işte, bebişle beraber günler mis gibi geçer gibi geliyor.

Sonra burada banyo bile yapamayan tuvalete zor giden yeni anneleri okuyorum ben mi bihaberim olaydan diyorum.
Bütün arkadaş çevrem çocuklu ve herkes bana bugünlerini cok arıcaksın, derdin mi yok çocuk istiyorsun olabildiğince geciktir tarzı konuşuyorlar ve bunu da anlayamıyorum.

Tabiri cok yerinde olmayacak ama bekara boşanmak gibi kolay mı geliyor uzaktan?

Bunu gerçekten tüm iyi niyetimle soruyorum, gerçekten bu kadar zor mu, ben mi cok polyannacı yaklaşıyorum olaylara yoksa hormonel olarak mı daha tahammülsüz ve hassas oluyor kadınlar.

Önemli not: Yeni anneler, bebiş büyütmüşler, tüm anneler hatta, hepinizi öperim. Yaşayan bilir yaşadığını, ben tüm iyi niyetimle bunu yaşamadığım için anlamaya çalışıyorum.

Niyetim kimseyi incitmek değil.

Ve dilerim buraya, başına gelince görürsüncü bir tayfa gelmez.. olabildidğince hassas yazmaya çalıştım. Siz de hassas bir şekilde anlamaya calısırsanız sevinirim
Coook zor.
 
:KK200:
Esas o endişe kısmı bitiriyor insanı işte. Her yönden düşünmek, önde düşünmek zorunda hissetmek.
Aslında başka bir konuda, başka bir düşünce yönümü paylaşmıştım; buraya da kopyalayayım:

Ben bunu bir başka açıdan daha düşünüyorum; bilgi beraberinde ağır bir sorumluluğu getiriyor. Çok klasik "Cahillik mutluluktur" olayı var ya aslında biraz o. Eski zamanların annelerine bakalım kuşak kuşak; bildikleri nelerdi? Dünyaya dair ne kadar neyi biliyorlardı-görüyorlardı? Çocuk gelişimi üzerine kaç farklı yöntem tanıyorlardı? Ya da atıyorum bir emzik varken, ikinci üçüncü dördüncü çeşit ve markası var mıydı? Yarar- zarar kısmına ne kadar hakimdiler? Ya da bilgi bu kadar kişinin fikri altında parçalara bölünmüş müydü, yoksa daha mı tekti?

Şimdi bir de bu bindi annelerin üzerine.
Aslında bildiğimiz kadar kontrolde çırpınırken gebertiyoruz kendi kendimizi. Bu da sevginin bencil kısmı zaten; o akışa bırakıvermeyi milyon çeşit içinde "Hangisinin akışında olmalı?" kısmını düşünürken kolay kolay başaramaz olduk ve bu da kendimizden çalmamızı daha çoğaltan bi etken oldu. Aslında bizim zamanımız en kendini süpürge etmeye meyilli halde.

Ne vardı misal; şekerli su; hiçbir itiraz yoktu; dayadılar geçtiler cokur cokur içtik.
Şimdi? Zararı biliniyor şekerin ve her bir yerden sağlıkla besleme için şekeri tutmaya çalışan anneler var, çocuğunu bunca reklam-sosyal medya- kıyas arasında en sağlıklı halde tutmaya çabalarken o şekeri yememesi için çocuğunun taklalara gelenleri var. Ben çocuğuma ilk çikolata-şekerini belki geçtiğimiz bir iki ay önce verdim ve o yerken yarı yarıya bir suçluluk duygusu ile canımı salladım, annemin böyle bir derdinin olmadığından eminim. :)

Şunu fark ettim ki biraz "Cahil" dediğimiz tarafa geçivermek gerekiyor. Biraz görmeyivermek, bilmeyivermek, amaaan demek gerekiyor. Aslında bu konu benim de kendimi törpülemeye çalıştığım tarafı hızlandıran ve bunda daha kararlı hale getiren bir konu oldu.

Bu kısmı da genel anlatıyorum;
Aynı eziyetli annelikten geçtiğim, kendime "Olmasa mıydı, çocuğum olmasa daha mı iyiydi, benden olmuyor galiba, hem kendimi hem çocuğumu yaktım... Eski günlerimi özledim" kısmında baya eşelendiğim için biliyorum bu anne modelini: "Tüm bilgilerin eşliğinde, mükemmel anne olma yolunda yorgun düşmüş, kendini daha neresinden feda edeceğini şaşmış-feda ettikçe bencilleşmiş, çocuğu için aklındaki doğruyu uygulama çabasında gerilmiş ve derin öfkelere gark olmuş-artık her şeyi işkenceye dönüşmüş, tahammülü tükenmiş, hep bir sorumluluğum var artık bittim ben diyerek belki %30 gitmesi gereken ve bu oranı da yavaş yavaş geri kazanılacak özgürlüğünün, kafasında %95ini yiyen, hayatını artık hep çocuğuna göre yaşamak zorunda olacağını düşünen, oysa çocuğunun da annesine göre rotalar çizeceği kısmını atlayan"

Kendimi iyice sıkıp çocuğumla o kısır döngüye girdiğimizi fark ettikten sonra (Kendi annem-yaşadıklarım-tahliller derken) yavaş yavaş değişme yoluna girdim. Hala arada gel-gitli hissederim ama o da durulacak, annem etkisi diyorum o. Çünkü beynimi her bir araya geldiğimizde güzel yıkar -bakamadın, öyle hasta olacak, öyle yapılmaz, şunu yedirmen lazımdı, bugün şununu yemedi, tamam yemeyiversin canım çocuk bu yemediği zaman olur ama yarın yedirmeye çalışalım, okula başlayınca ayy nasıl delirirsin kim bilir, şimdi gözünün önünde iyi günleri, bunun daha zoru var, ayrılacaksınız- falan fistan diyerekten.
Bunlar sürekli telaffuz edile edile sıkıldım "Kendileri büyüdükçe, dertleri de büyüyor" lafı aynı zamanda annemin en favorilerinden biridir. Ama şunu atlar: Kendileri büyüdükçe, dertleri de büyüyor, akılları da büyüyor, kendilerini savunma mekanızmaları da gelişiyor, hayatta kalmayı öğreniyorlar.

Kendi şartlarında artık dala tutunmayı öğrenmiş birinin altında durup ayaklarından destek olmaya gerek kalmayacağını, sadece bizim "Anne" olarak eskiden beridir bu koruma kollama sürekli çözme çabasında olmaya alışıp kendimizi çoğu kez gereksiz sıkacağımızı, çocuğun 6 yaşında-18 yaşındaki dertlerinin aynı oranda onun çözme kapasitesi dahilinde olduğunu kimse söylemiyor ama :) Biz kendimizi, içinde bulunduğumuz kültür sebebiyle belki, aşırı hırpalamaya çok müsaitiz.


Doğumdan sonra (Ki baya zorlu bir dönemdi oğlumun özel durumları sebebiyle ve annem faktörü altında) delirmelerde gezerken, buradan sevdiğim bir üye (Geldiysen okuduysan seviliyorsun bil) "Yahu saldım çayıra Mevla'm kayıra tamaaam bu kadaar" demişti. O an sadece bunu duymam gerekiyordu. Sadece bunu. En uçtakinin (sıkıntının), öteki en ucunu düşünmeye ihtiyacım vardı (rahatı).
Bazen sadece bu gerekiyor, bazen sadece "Armut dibine düşer yeaa" gerekiyor, bazen "Boynuz kulağı geçer, amaan kendi halletsin" demek gerekiyor. Biz de ne dertlerden geçtik de hallettik, annelerimiz ne kadar doğruydular?

Çocuklarımızdan çok, bilgimizin ağırlığını taşımaya çalışıyoruz esas.
Benim zamanımıza dair gözlemim daha çok bu yönde.

...

Bu açıdan bir bakış atmakta da fayda var bence.
Ben bunu kaydedeyim de darlandıkça okuyayım :D
 
O zaman sana moral olsun bende senin gibiydim simdi biraz daha isler yoluna girmeye basladi ben alistim onun bi duzeni olmaya basladi 42 gunluk olduk tabi yine agliyo uyumuyo ama kendi icinde bi duzen olusuyo
Aynen benimde bebeğim 51 günlük. Çok şükür biraz düzene girdik. Canımız sagolsun da hersey düzelir
 
Back
X