Konu sahibi sonuna kadar haklı. Onu sivri dille eleştirenlere de ters cevap yazmış, iyi yapmış. Çünkü bahsettiği şeyi ısrarla anlamayıp, konuyu kadın haklarına çevirmeye çalışmışlar.
Bir evde sofra demek, iki kap yemek demek değildir. Zaten bütün gün herkes birbirinden ayrı koşuşturmaca içinde. Sabah kahvaltısı, akşam yemeği ailece herkesin bir arada toplanıp, günün gündemini yapabilecekleri, sohbet edebilecekleri, paylaşacakları, ileride bir gün o yuvadan ayrıldıklarında geçmişe bakıp mutlulukla yad edebilecekleri en güzel anlar.
Sofrada ister içli köfte, perde pilavı olsun, ister söğüş domates salatalık, ister peynir zeytin olsun.
Yemek hazırlamak, aileye özenmek hizmetçilik değil. Zaten bu zihniyetin sonucu olarak kadınlar yaptıkları işi boşa geçmiş bir hayat olarak görüp, bunalımlara girip dağılıyorlar, arkalarından da aile tesbih tanesi gibi saçılıyor. Kocaman insanlar, 15 yaşında ergen çocuklar değiller, idare edilecek.
Kimisi zaten çalışan yorulan annelerini düşünerek, yorum yapıyor ama her anne bir değil işte.
Ben de aynen böyle, hatta bundan çok daha abartı olan bir anneye sahip olduğum için gayet net görebiliyorum durumu. Ve anneme çok kızıyorum.
Bu bir özen ve öncelik meselesidir. Konu sahibi anneniz, diğer konularda ailenizle gayet ilgili, sahip çıkan bir yapıdaysa, yalnızca yemek yapmayı sevmiyordur. Bu durumda, siz yapın. Ya da kendiniz halledin bir şekilde. Ama konu genel olarak özensizlikse, o zaman anneniz gayet haksız.
Benim annem de hiçbir zaman aile olmayı, sahip çıkmayı önemsemedi. Ev hanımı, gayet zengin. Günde iki vakit y, bir kahvaltı, bir akşam yemeği herkesi bir arada toplayacağı. 30 yaşındayım, Ne düzgün bir masanın etrafında toplandığımızı hatırlarım, ne de mutfaktan gelen güzel bir koku. İftar vakti, herkes aç. Gelen dolaptan aldığı hurmayla orucunu açar, poşetten ekmek koparır, bekler, 2-3 saat sonra, yaklaşık 11 sıralarında akşam yemeğine çağırır. Çünkü öğlen 1 de kalkmıştır. Zar zor kendini toplamıştır. Tam yemek saatinde bir yerlere gitmiştir. Ezandan önce eve gelmiştir.
Tek harika sofralarımız, sık sık gittiğimiz tatillerdeki otel masaları. Yani bütün ömrü mutfakta geçmiş, bıkmış bir durum yok. Düpedüz bunalım adı altında şımarıklık.
Senede bir, bir ay babamla baş başa tatile çıkarlardı. Bize de ananem bakmaya gelirdi. Bizim ev bayram, okuldan önce kahvaltı var(ki 7-8 yaşında gelişim çağında okula aç gitmemesi gereken çocuklardan bahsediyoruz), akşam yemeği var, ev düzenli, biz servise hep zamanında yetişiyoruz, sofrada bugün ne yaptın muhabbeti dönüyor, iftarda heyecanla ezanı bekliyoruz, ardından bir anda tabak kaşık şıkırtıları.. 30 yaşındayım, artık bizm evden hiç çocuk yok, bir bekar kardeşim. O da hep dışarıdan yer, biz geldiğimizde sofraya filan oturmaz. Çünkü sofra diye bir kavramı yok. Biz anneme gideceğimiz zaman aç kalacağımızı bildiğimiz için, eşimle karnımızı doyurur öyle gideriz. Baklava bekleyen yok, tarhana çorbası yeter halbuki, maksat her hafta gidip aile muhabbetini diri tutmak.
Tüm ailenin bir araya toplandığı sofralar, benim için çok şey ifade ediyor. Hizmetçilik değil, tam tersine, bir ailenin hakimi olmak olarak görüyorum ben bunu. Herkes planını o evin hanımının saatine göre uydurup bir arada olmayı önemsiyor.
Çalışırken de ev hanımıyken de, sofralarıma özendim. Domates peynir de olsa, güzel bir tabakta olsun. Çalıştorken 10 da eve geldim, kimi saman kahvaltı sofrası kurduk. Benden aldığı 20 dakika.
Hep kadına bakmalı da demiyorum, eşi de yardım eder, kimi zaman o yapar. Yoğun çalışan bir arkadaşım da her akşam dışarıda yiyor mesela eşi ve çocuğuyla, her pazar gezme ama hep beraber oluyorlar. O yoğun çalışmaya, evde sofra kurmaya uğraşamaz ama aile aynı masada toplanıyor mu toplanıyor. ev hanımıysa neyin vakitsizliği düzgün planlandığı zaman?
Üç kişiyiz evde. Ben eşim ve 8 yaşındaki oğlum. Sabah kahvaltılarımızı oğlumla beraber hazırlarız, akşam soframızı. Oğlum mutfakta çatal, kaşık, rendeden, buzdolabı poşetine kadar her şeyin yerini bilir. Hatta bu sabah yumurtayı neden ben tek yaptım, onu çağırmadım diye kızdı. Bana kaşar rendeler, o eriyen tereyağı kokusunun huzuru onun hafızasına yazılıyor. Yemekten sonr beraber bulaşık makinesini boşaltıyoruz, o yerlerine yerleştiriyor alt dolaplardakileri. Bu paylaşılan mutluluk, nasıl hizmetçilik oluyor anlamıyorum. Yemek yapmaktan da pek hazzetmem açıkçası. Öyle çok komplike değildir soframız pazar harici, ana yemek, pilav, salata, çorba kombinasyonu. Bakliyat, sebze, et hafta içinde döner ki, her birinden faydalanılsın.
Pazar günü amcası kahvaltıya çağırıyor, amca pazar değil de cumartesi gelirim, bizim evde pazar günü kahvaltısı özel oluyor da diyor. Gurur duydum mesela, 3 kişiyle bunu yapabilmişİm. İnşallah kalabalık oldukça, lezzeti daha da artar bu sofraların.
Konu sahibine yazsam, bu kadar yazmazdım. Sonraki mesajlar beni benden aldı.sanki istenen çok fazla şey. Ama yapılsa çok büyük şey.
Burada konu açan bir hanım vardı, eşi kendini ardiyeye kapatmıştı. Erkekler kendilerini evden çekince hep haksız, ama kadın aileye özenmese de haklı. Çok garip.