Adama engeller ve yasaklar koyduysanız, adamda sevgiyi hatırlatacak bir şey bırakmamışınız demektir. Çünkü yasaklamak farklı bir şey, Karşındakinin varlığına ve bireyselliğine saygı duyarken kendi özgür düşünceni söylemek ve karşındakinde farkındalık yaratmak başka bir şey.
Ah biz kadınlar var ya istesek erkekleri parmağımızın ucunda oynatırız ama hata yapıyoruz. Bakın benim de eşimin arkadaşları var hergün görüştüğü. Ben bu arkadaşların hepsine de bayılmıyorum. Ama bir kere bile eşime “görüşme” demek aklımın ucundan dahi geçmez. Bir arkadaşı örneğin bana göre cahil ve görgüsüz biri ama çok ukela ve manipulatif ve eşimi yalan yanlış yönlendirebilen bir insan. Ben eşime X arkadaşın şöyle böyle demek yerine ona “X iyi niyetli biri olabilir ama sendeki zeka, bilgi birikimi ve görgü onda yok. Sen aslında onun lafı ile hareket etmeyecek kadar daha zeki ve sağduyulu birisin” dedim. Burada ne yapmış oldum? Arkadaşı doğrudan kötülemek ya da hakaret etmek yerine eşime iltifat ettim; böylelikle eşimi yücelterek arkadaşı kötüledim, ilişkisini gözden geçirttim (amaç buydu). Bu arkadaşı ile hala görüşür ama eskisi gibi de onun laflarına göre hareket etmez, ya da benim fikrimi almadan arkadaşının bir dediğini yapmaz. İki arkadaşı var mesela onlarla görüşmüyor artık, küs değil ama görüşmez (çünkü benim özgür düşünceme özgür iradesi ile hak verdi). Görüştüğü başka arkadaşları da var ama beni rahatsız etmiyor. Sonra bir de erkeklerin "karı dırdırı" dedikleri bir olay var. Bu da onlarda sevgiyi bitiriyor. Bıkkınlık veriyor vs. Kadının söylediklerinin dırdır kapsamına girip girmemesi, bir şey söylerken şikayetçi bir ses tonu ile "şunu yapmadın mı daha?" demek yerine yumuşak, biraz da cilveli bir tonla "aşkım şunu bir ara yapabilir misin uygun olduğunda?" arasındaki ince çizgidir; 20 defa söylemiş olsanız da (o kaç kere söylediğinizi bilir zaten).
Ukalalık etmek istemem doğru olan da benimki demiyorum, ben genelde de yumuşak yüzlü biriyim ama aksi de bana çok itici geliyor.
Mesela ben şu an yazlıktayım. Bugün dağ yürüyüşü vardı ona katıldım (eşim dağ yürüyüşlerini sevmez ben severim ve tek giderim). Eşimle telefonda konuştuk Gülsen diye eski bir arkadaşı ile buluşacakmış. “Sana Gülsen den bahsettim mi bilmiyorum” dedi. 5 yıldır tanışıyoruz eşimle, Gülseni bilmiyorum. Evet Gülsen kadın ismi. Kim bu Gülsen nereden tanıyorsun eski sevgilin mi? Niye buluşuyorsun? Diye kıyamet de kopartabilirdim. Trip atabilirdim ya da huzursuz olurdum. ama güveniyorum eşime bu “benim Kemal yapmaz” tarzında saf bir şey de değil Konya ovası kadar geniş olduğumdan da değil. Sadece eşimin dürüst ve ahlaklı bir insan olduğunu düşünüyorum. Ayrıca her koyun da kendi bacağından asılır. Eşim Dürüst ve ahlaklı ise benim yüzümden mi dürüst ve ahlaklı? Hayır o zaten öyle bir insan olmayı seçmiş kendi özgür iradesiyle. Ben de onun için onunla beraberim, özgür irademle. Eşim ahlaksız biri olup benim yokluğumdan istifade edip beni aldatacak kadar çirkinleşecekse, kendi bacağından asılır. O öyle biri olmayı seçmiş demek olur. Yani bana sadık kalıp kalmamak da onun kendi seçimi, özgür iradesidir. Yaptıkları için kendi vicdanına ve Allaha hesep verir, diğer yandan biz de boşanırız. Onunla evli kalıp kalmamak da benim özgür iradem olur. Her kadın önce kendine güvenecek ancak o zaman ilişkilerde de güven olur. Biz eşimle birlikte de zaman geçiriyoruz ayrı da zaman geçiriyoruz. Birbirimizden bir şey çaldığımız yok, sakladığımız da yok birbirimizi ikinci plana attığımız da yok.
Anladığım kadarıyla siz eşinizle beraber zaman geçirmiyor değilsiniz film izliyorsunuz, muhabbet ediyorsunuz, dışarı çıkıyorsunuz, tatil yapıyorsunuz:
Peki siz hiç arkadaşlarınız ile görüşmüyor musunuz? O zaman ondan ilginizi mi esirgemiş oluyorsunuz? Değersiz mi oluyor eşiniz sizin için? Arkadaşlarınız daha mı değerli, eşinizi ikinci plana mı atılmış oluyor?