Benim de 17-18 yaşımdayken böyle bir dönemim olmuştu. Yanlış anlamayın sizin de böyledir demek istemiyorum, bu yüzden görüşüyorsunuzdur demek istemiyorum. Sadece 3-4 yılda bile düşüncelerin nasıl değişebileceğine kendi yaşamımdan bir örnek vermek istedim, aynı yaştayız sonuçta şu an.
36 yaşında birisiyle tanışmıştım, çok yakın bir akrabamın arkadaşıydı. Aramızda 19 yaş vardı. Babamla da aramda 37 yaş var benim biraz da o yüzden adama ‘babam yaşında’ gözüyle bakamadım o zamanlar, babamdan 18 yaş gençti sonuçta. Yabancıydı, taş çatlasın 25-26 gösteriyordu o zamanlar, ya da ben böyle görüyordum, görmek istiyordum.
Aşıktım diyemem, iyi anlaşıyorduk çok hoşlanıyordum ve hayrandım ama o zamanlar bunları da aşk sanıyordum. Uyumsuzluklar tam tersiydi ben aşırı olgundum, bir işim evim düzenim olsun derdindeyken; o gezeyim tozayım eğleneyim dans edeyim derdindeydi, abisiyle yaşıyordu falan. İyi anlaşıyorduk, benzer şeylerden hoşlanıyorduk ve bir şey olduğunda hep benim görüşümü alırdı. Olaylara nasıl bir bakış açısıyla yaklaşacağımı çok merak ederdi hem yaşanmışlıklar açısından hem de kültür farkı açısından.
İkimiz de ilişki istemiyorduk o dönemde o yüzden takıldık, sevgili olmadık, öpüşme dışında bir şeyler de geçmedi aramızda. Ben bakireydim ve bir yandan onunla birlikte olmak istesem de ilkimin o olmasından pişman olacağımı hissediyordum.
Babam aşırı ilgisizdi, bunun etkisi olabilir ama ben en çok şunun etkisi olduğunu düşünüyorum o adamla görüşmemde; ben artık büyüdüm kompleksi. O zamanlar deseler kesinlikle kabul etmezdim ama geriye bakınca ‘ben artık büyüdüm, yetişkin oldum’ ‘yetişkin bir insan beni çocuk gibi görmez’ ‘yaşıtım erkekler çok çocuk geliyor onlar için fazla olgunum’. Tamamen olay buydu yabancı olduğu için falan da hayranlık duydum, aşk sandım. Günlerce ağladım ayrıldığımızda, görüşmeyi bıraktığımızda.
Neyse, geçen gün karşılaştık yolda ayaküstü konuştuk biraz. Onunla ilgili tek özlediğim şey bir anda anadilimmiş gibi İngilizce konuşmak oldu. Onun dışında ona bir baktım ve ‘ben o zamanlar ne kadar salakmışım ne bulmuşum ki bu adamda, dede gibi görünüyor resmen’ dedim. Ki görüştüğümüz dönemde tipine falan da hayrandım gayet uzun boylu, yeşil gözlü hoş bir adamdı aklımda çok daha farklı kalmış belki de.
Şu an benimle aynı yaşta bir sevgilim var. 3. yılımızdayız birlikte, az önce çok hasta olduğum için işini gücünü bırakıp -yarın sabaha yetiştirmesi gereken sayfalarca ödevi var- bu saatte yanıma geldi ilaç getirmek için. Sarıldı ateşime baktı yanağımdan öptü geri evine gitti. Aşk, sevginin yanında karşılıklı fedakarlıklar, sadakat ve şefkat olmadığında hiç bir önemi yok bence. Sevgilim ne kadar sinirlenirse sinirlensin asla canımı acıtamaz, biliyorum, aksine kendini feda eder. Çok büyük kavgalaımız olmadı bugüne kadar, bir gün çok sinirlenmişti bana, dizüstü bilgisayarını kıracaktı sinirinden asla bana ciddi olarak vurmaz. Şaka olarak birbirimize vuruyoruz bazen evet ama asla morarmaz yani ben çok daha sert vuruyorum hatta şakalaşırken biraz elimin ayarı yok ama bugüne kadar canımı yaktığını hiç hatırlamıyorum.
Yaş farkı sorunları, yaşamlarınızın farklılıkları vs bir şekilde hallolur, eski eş çocuk konusu da sizi çok yıpratır ama yine bir şekilde katlanılabilir. Ancak işin içinde gerçekten şiddet var. Siz çok naif ve saf düşünüyorsunuz bence sevdiğiniz için her kötü şeye bir kılıf uydurmak, kusurları kapatmak istiyorsunuz belki de.
Ama bu ilişkiyi yürütmek en çok size zarar verecek gerçekten, bunu erkek arkadaşınızın yaşına, boşanmış olmasına, çocuğunun olmasına önyargı olarak değil tamamen bu şiddete meyilli davranışından dolayı söylüyorum. İnsanlar sevgililik döneminde saklarlar huylarını, kötü şeyleri pek yansıtmazlar, aynı evin içine girdiğinizde görürsünüz gerçeği, erkek arkadaşınız da bunu hafiften göstermeye başlamış zaman geçtikçe.