- 18 Kasım 2014
- 2.238
- 5.904
- Konu Sahibi Duka Tesla
- #1
Hamlet’te ne güzel diyor “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu. Katlanmak mı iyi zalim kaderin oklarına, yumruklarına, yoksa çılgın denizlere karşı gelip bir son vermek mi? Ölmek uyumak hepsi bu kadar, yalnızca uyumakla bitebilir bütün acıları yüreğin ve çektiği bütün kahırları bedenin...” (copy paste yaptım, çeviride bir hata varsa karışmam)
Shakespeare iyi diyor hoş diyor da yılların bu meşhur tiradını, bu içli tespitini çürüten bir sorunla karşı karşıyayım. Benim bedenimin kahırları uyumakla son bulmadığı gibi bilakis uyumakla başlıyor. Sıkıyorum. Neyi? Diş, el, ayak...Vücutta sıkma yetisine sahip ne kadar organ varsa aktive oluyor. Yani basit bir diş gıcırdatma probleminin ötesinde parmaklarım eline geçirdiği şeyi sıkmaktan (bu yastık, çarşaf yorgan ile vuku bulduğu gibi bizzat öteki elimi sıkmak şeklinde de olabiliyor) uyuşmuş bir şekilde acıyla uyanıyorum. Ya da bileğimi tümden bükmüş vaziyette buluyorum kendimi ki açılıp oynatana kadar belli bir süre cansız manken Vahe Kılıçarslan tadında yaşıyorum dakikalarımı.
Bu sorunu bir sabah yeni uyanıp hunharca esnemeye çalışırken fark ettim. Çalışmak diyorum, esneyemedim çünkü çenem açılmadı ağrıdan. Doktora gittim tabii akabinde ve bana “Sen dişlerini sıkıyorsun, sana dişlik yapalım” önerisinde bulundu. Kendimden emin şekilde “Yok sıkmıyorum, sıkmam ben!” dedim. Bilinç dışı gerçekleşen bir eylemle ilgili bu kadar kesin konuşmama sebep olan özgüvenin kaynağı neydi bilemiyorum ama dişlerimi sıkmadığıma inancım tamdı. “O zaman bugün gözlemleyin yarın ikna olunca gelirsiniz” dedi doktor hanım bana. Gece eşime bu ulvi görevi atadım “Beni izleyeceksin, sıkarsam söyleyeceksin” dedim. Tamam demesini takriben 7 dakika içinde horlamaya başladı. Dürtüklesem de işe yaramadı. Benim de gözlerim kapanmaya başladı, doktor saçmalıyor zaten yaa ne sıkması diye düşünürken yavaş yavaş kendimden geçtiim, derin uykuya daldımm, tatlı tatlı bir rüya görüyorduum derken dehşet içinde uyandım. Eşim çenemi tutmuş ve “Sıkıyorsunn sıkıyorsunn!!” diye bağırarak kendine doğru çekiyordu. Dışarıdan görünen manzaranın eşimin çenemi çıkarmak suretiyle değişik bir cinayete imza atmayı denediği şeklinde olduğuna emindim. Velhasılı kelam gidip paşa paşa dişliği yaptırdım ve taktım. Peki diş sıkmaktan vaz geçtim mi? Hayır.
Az önce fark ettim ki sadece uyurken değil bir işle meşgulken de sıkıyorum ben ne bulsam. Bu yazıyı yazarken çalan telefonun sesine kulak verdim ve telefon elimde maillerime döndüm, kapattığımda yüzümde ahize izi vardı resmen.
Yok mu bu işin bir çaresi? Çok stresli de değilim, mutsuz da değilim, siyasi olaylar dışında canımı sıkan bir şey de yok. Neden sıkıyorum ve daha önemlisi bundan nasıl kurtulabilirim bir önerisi olan var mı? Yazarken klavyenin tuşlarına bile sert basıyorum, sıkılabilir şeyler olsa onları da sıkacağım.
Çok uzattım, yazamıyorum ben kısa yazı
Shakespeare iyi diyor hoş diyor da yılların bu meşhur tiradını, bu içli tespitini çürüten bir sorunla karşı karşıyayım. Benim bedenimin kahırları uyumakla son bulmadığı gibi bilakis uyumakla başlıyor. Sıkıyorum. Neyi? Diş, el, ayak...Vücutta sıkma yetisine sahip ne kadar organ varsa aktive oluyor. Yani basit bir diş gıcırdatma probleminin ötesinde parmaklarım eline geçirdiği şeyi sıkmaktan (bu yastık, çarşaf yorgan ile vuku bulduğu gibi bizzat öteki elimi sıkmak şeklinde de olabiliyor) uyuşmuş bir şekilde acıyla uyanıyorum. Ya da bileğimi tümden bükmüş vaziyette buluyorum kendimi ki açılıp oynatana kadar belli bir süre cansız manken Vahe Kılıçarslan tadında yaşıyorum dakikalarımı.
Bu sorunu bir sabah yeni uyanıp hunharca esnemeye çalışırken fark ettim. Çalışmak diyorum, esneyemedim çünkü çenem açılmadı ağrıdan. Doktora gittim tabii akabinde ve bana “Sen dişlerini sıkıyorsun, sana dişlik yapalım” önerisinde bulundu. Kendimden emin şekilde “Yok sıkmıyorum, sıkmam ben!” dedim. Bilinç dışı gerçekleşen bir eylemle ilgili bu kadar kesin konuşmama sebep olan özgüvenin kaynağı neydi bilemiyorum ama dişlerimi sıkmadığıma inancım tamdı. “O zaman bugün gözlemleyin yarın ikna olunca gelirsiniz” dedi doktor hanım bana. Gece eşime bu ulvi görevi atadım “Beni izleyeceksin, sıkarsam söyleyeceksin” dedim. Tamam demesini takriben 7 dakika içinde horlamaya başladı. Dürtüklesem de işe yaramadı. Benim de gözlerim kapanmaya başladı, doktor saçmalıyor zaten yaa ne sıkması diye düşünürken yavaş yavaş kendimden geçtiim, derin uykuya daldımm, tatlı tatlı bir rüya görüyorduum derken dehşet içinde uyandım. Eşim çenemi tutmuş ve “Sıkıyorsunn sıkıyorsunn!!” diye bağırarak kendine doğru çekiyordu. Dışarıdan görünen manzaranın eşimin çenemi çıkarmak suretiyle değişik bir cinayete imza atmayı denediği şeklinde olduğuna emindim. Velhasılı kelam gidip paşa paşa dişliği yaptırdım ve taktım. Peki diş sıkmaktan vaz geçtim mi? Hayır.
Az önce fark ettim ki sadece uyurken değil bir işle meşgulken de sıkıyorum ben ne bulsam. Bu yazıyı yazarken çalan telefonun sesine kulak verdim ve telefon elimde maillerime döndüm, kapattığımda yüzümde ahize izi vardı resmen.
Yok mu bu işin bir çaresi? Çok stresli de değilim, mutsuz da değilim, siyasi olaylar dışında canımı sıkan bir şey de yok. Neden sıkıyorum ve daha önemlisi bundan nasıl kurtulabilirim bir önerisi olan var mı? Yazarken klavyenin tuşlarına bile sert basıyorum, sıkılabilir şeyler olsa onları da sıkacağım.
Çok uzattım, yazamıyorum ben kısa yazı