Memleket evlilik kurumuyla aklını bozdu.
Televizyonlarda çeşit çeşit formatlı ama hepsi aynı amaçlı evlilik programları.
İnsanlar çiftleşmek için var gücüyle saldırıyor sayın seyirci.
Ahmet olmazsa Mehmet, Mehmet'in annesi manyak çıktı o zaman yine en iyisi Ahmet'e dönmek!
Haydi bu televizyondaki işin şov kısmı.
Ama genel olarak toplumda bir
'evlenmem lazım', 'evlenince de ne olursa olsun boşanmamam lazım' havası var.
Seçkin Piriler'e bak mesela.
Kocası Kaan Tangöze sevgilisi Kıvılcım Ural'la kucak kucağa görüntülenince o da hemen dudak dudağa yakalanma pozu ayarladı ya...
Güler misin ağlar mısın?
Zorla uzanmış bir de.
Yarışma programlarına çıkanları ben onlar adına utanarak izlerdim, hatta izleyemem bile.
Kıvılcım ve Seçkin arasındaki olayların gidişatını da yine onlar adına yüzüm kızararak izliyorum.
Biri evli bir adamla beraber olduğunu dünyanın en normal şeyi imiş gibi açıklıyor. Diğeri, kocası kendisini ulu orta aldatıyor ama o yine de adama zorla dudak uzatıyor vs.
Kaan'ı hiç saymıyorum, o zaten evde yok gibi...
İki kadın arasında sakız gibi çekiştirilen ve nedense bende hep iyi kalpli bir adammış ve başına ne geliyorsa bu saf hallerinden geliyormuş gibi hissettiğim biri.
Evlen diyorlar, evleniyor. Çocuk yap diyorlar, yapıyor. Bir daha yap diyorlar, tamam diyor. Ama bu arada benimle de tutkulu bir aşk yaşa diyorlar, yaşıyor.
Kaan karşıdan bakınca nedense bana böyle biri gibi geliyor.
Yalnızlık korkusu mu, aile kurma arzusu mu, aşkla meşkle aklı bozmak mı bilemiyorum ama ikili ilişkilerimiz giderek daha tuhaf haller almaya başladı.
Ne evlilikler evlilik gibi, ne aşklar aşk tadında, ne de sevgili olmanın özelliği hatırlanmakta.
Sevdaya, sadakate ihanet yolunda, yine birbirine yapışan yapışana...
ÖNCEL ÖZİÇER