• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Çalışmayan evli bayanlara bir sorum var

ya ne hakareti güzelim.
bak ben 15 sene okul okudum.çalıştım ve mutsuz oldum.benimle evlenmek isteyenler benim diplomamla evlenmek istediler.
çalışmak üretmek çok güzel.şu an ev hanımıyım yine üretiyorum.yine çalışıyorum.hayır kurumları,siyasi parti vs.
sizde kafası basan ev hanımları deyimini kullanarak ev hanımlarına hakaret etmişsiniz.
ama ben üzerime alınmadım.
evde duramam mutsuz olurum diyorsanız çalışın bundan bana ne.ben burada bana karşı yazı yazan hiçbir bayana cevap vermedim.herkesin kendi düşüncesi.eleştiriye açığım yani.
kimseye hakaret etmedim.eğer siz öyle anladıysanız özür dilerim.

O sözü ben kullanmadım; tam tersine çalışmadan yana pek olmayan ama hakaret ederek değil, fikir alışverişi yaparak konuyu sürükleyen ve bu nedenle tartışmaktan keyif aldığım marjinalfayda arkadaşımız kullandı. Lütfen kimin ne yazdığını iyi takip edin. Ayrıca benim eşimle ve evimle ilgili görevlerimi eksik yaptığımı söylemeniz evet hakarettir. Ve ben size "siz" diye hitap ederken aynısını bekliyorum, lütfen.
 
Evet kafasıbasan tabirini ben kullandım ama ben onu kötü anlamda kullanmadım.Kafası basan ev hanımları çoğalsa derken, okumuş ve çalışma imkanı olduğu halde tercih sebebiyle ve belli bir entellektüelite düzeyi olan, dünyayı anlayan kadınların sayısı çoğalsa ev hanımlığı daha keyifli olurdu dedim. Yanlış anlaşılma olmuş. :teselli:
 
Bir alıntı yazı paylaşmak istiyorum sizle. Fikrimi desteklemesi çürütmesi vs amacıyla değil, fikir edindirsin, düşünceleri törpülesin diye sadece.

Süper Anne Sendromu

"Artık kadınların da iş hayatının içinde olduğu bir dünyada artan sorumluluklarımızla başa çıkmaya çalışıyoruz. Bu sorumluluklar arasında aslında sağlığımızın ve ruhsal dengemizin de bozulduğunu ya fark etmiyoruz ya da geç fark ediyoruz.” diyor ve sözlerine ekliyor: “Yoğun kent yaşamının getirdiği pek çok yeni soruna ek olarak psikoloji ve tıp biliminin yeni yeni tanımladığı ve adını yeni koyduğu bir sorunla karşı karşıyayız: Süper Anne Sendromu…” Kadınlar bu rahatsızlıkta:

• Vücudun bazı bölgelerinde ağrılar,

• Uykusuzluk,

• Çarpıntı,

• Yorgunluk,

• Baş ağrıları

gibi sorunlardan yakınıyorlar. Hayatlarında sürekli bir telaş var ve her işe yetişmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Zaten problem de bundan kaynaklanıyor. Çalışın ya da çalışmayın “Süper Anne Sendromu”, kent yaşamının nimetleriyle birlikte karşınıza çıkan bir külfet aslında. Siz zaten;

• Evin düzenini sağlıyorsunuz.

• Çocuklarınızı yetiştiriyorsunuz.

• Okul sorunlarıyla uğraşıyorsunuz.

• Alışveriş yapıyorsunuz.

Bu gibi pek çok işten sorumluyken bir de çalışarak her işe yetişmek zorunda kalıyorsunuz. Herşey düzgün olsun, en iyisi olsun, “Kimseye muhtaç olmadan kendi işimi kendim yapayım.” düşüncesiyle giderek daha mükemmeliyetçi bireyler olup çıkıyorsunuz. Uyku düzeniniz bozuluyor, sürekli bir gerginlik hissiyle beraber somatik (bedensel) sorunlarınız başlıyor ve önce tıp doktorlarına başvuruyorsunuz, sorunun bedensel bazı hastalıklardan kaynaklandığını düşünüyorsunuz; çünkü belirtileriniz bedensel rahatsızlıklar yönünde kendini gösteriyor. Sorun gerçekten de fiziksel olabilir, ancak genellikle fiziksel ve ruhsal olarak bir arada görülüyor. Bu hastalığın tıbbi adı fibromiyalji. Son yıllarda giderek daha fazla kadın bu hastalığın pençesine düşüyor. Yorgunluğa bağlı ya da uykusuzluğa bağlı olduğu düşünülen pek çok rahatsızlığın altında aslında “mükemmeli aramak” biçiminde gelişen bir yapı var. Gün içinde her işe yetişmek, her konuda çaba harcamak şeklinde bir koşuşturmanın vücut üzerinde fiziksel ya da psikolojik olarak baskı yaratarak sorunlara yol açmasının tam karşılığı ‘Süper Anne Sendromu’ olarak biliniyor. Şikayetler ciddi anlamda etki edene kadar kadınlar doktora başvurmuyor. Hatta “Zaman içinde geçer…” düşüncesiyle önemsenmiyor bile. "

Kaynak: w.ww.anneyiz.biz/haber/super-anne-sendromu_abs10943.html
 
Bir yazı da, modern zaman filozofu Can Dündar'dan

FIKRALARDA bile yoktur, yarım hamile olmak.
Ama hayatta var.
Bu devirde kadın olmak, yarı hamile olmak gibi bir şey.
Aynı anda hem hamile olmak, hem olmamak, hem de olmak-olmamak
gibi yani...
Hem seksi ve erkeksi savaşçı Zeyna, hem de giyinip süslenip Ken'i
bekleyen Barbie Bebek olmak.
Hem erkeklerle aynı okullarda eşit sartlarda okumak, hatta daha
iyi olmak,
Hem de işe girebilmek için patronlara 30'una kadar evlenmeme,
çocuk yapmama sözü vermek.
Her sabah çocuklarının anası, sevdiğinin kadını olarak uyanmak.
Tüm dişi içgüdülerinle aynada hoş birini görene kadar çabalamak.
Ve ardından ekmeğin peşine düşmek.
Erkek gibi çalışmak.
ışinde mantıklı , dışarıda duygusal olmak.
ışinde atik, yırtıcı, tuttuğunu
koparan,
Evinde narin, hassas, şefkatli olmak.
Güzellik bir yere kadar deyip, o bir yere bir türlü varamamak.
Hiç bitmeyen güzel, bakımlı, ince, genç kalabilme çabaları vermek.
Kozmetiklere, estetik müdahalelere servet yatırmak.
Nice okullar, üniversiteler okumak.
Masterlar, doktoralar yapmak.
Ama hayatın anlamını ille de bir erkekte bulmak.
Hem saygıdeğer eş, muhteşem ev sahibi, başarılı iş kadını olmak...
Çok ciddi toplantılar, büyük pazarlıklar yapmak.
Bunları yaparken giydigin ciddi pantolon takımlarin altına , seksi
jartiyer giymeyi unutmamak.
Ah senin icin ne taklalar atan bu adamların, senin namusunu
korumak için seferber olup kurallar koymasına gülmek.
Bu devirde kadın olmak....
Ardı ardına değişimler geçirmek.
Bitmek tükenmek bilmeyen şizofreniler yaşamak.
Bu devirde
kadın olmak.
Dedim ya...
Yarı hamile olmak gibi birşey.
Aynı anda hem hamile olmak, hem olmamak, hem de olmak-olmamak
gibi....

Can Dündar
 
Son düzenleme:
marjinfayda can Dündar'ın yazisinna hayran kaldım :) ellerine saglık :))
yazdilanlarin hepsini okudum..ilk önce sunu belirtiyim;sizlerle konuşmak fikir alisverisi yapmak hatta tartışmak bile keyifli :)) o kadar güzel o kadar mantıklı ve dahada önemlisi o kadar SAYGıLısiniz ki..tartışmalar atışmalar bile keyifli,insana bir seyler katıyor,öğretiyor :)) bunu söylemesem çatlardim :)
supersiniz bayanlar çok teşekkür ederim :)))
 
Can Dündar,üstüne aşk denemeleri yazıp sonrada uluorta amiyane olacak ama yiyişerek aldattığı karısından sonra..
Ne yazsa hikaye benim için,erkeklerin kadınları "anlar gibi" yapmalarını yapay buluyorum.
 
marjinfayda can Dündar'ın yazisinna hayran kaldım :) ellerine saglık :))
yazdilanlarin hepsini okudum..ilk önce sunu belirtiyim;sizlerle konuşmak fikir alisverisi yapmak hatta tartışmak bile keyifli :)) o kadar güzel o kadar mantıklı ve dahada önemlisi o kadar SAYGİLİsiniz ki..tartışmalar atışmalar bile keyifli,insana bir seyler katıyor,öğretiyor :)) bunu söylemesem çatlardim :)
supersiniz bayanlar çok teşekkür ederim :)))

Ufak tefek atışmalarımız dışında ben de gayet keyif aldım bu sohbetten. kaydirigubbakcemile5 Ben de vakit ayıran ve hakarette bulunmadan yorum yapan herkese teşekkür ederim. Umarım kişisel fikirlerimle "bak bunu hiç düşünmemiştim" dedirtebilip fikirsel gelişim yolculuklarına ufak bi tali yol ekleyebilmişimdir. İstemeden kalp kırdıysak affola. :kedi:

Başka konularda ve fikirsel yolculuklarda karşılaşmak üzere, Hoşçakalın. :1hug:
 
Hanımefendi bu saldırganlık neyin nesi? Kim ekonomi okumuş, ben mi ? Kim yazdıklarımı anladınız mı demiş, ben mi? Ekonominin alası ne oluyor, ekonomi master'ı mı ? Peki bu saldırgan tavır nereden? O da ekonominin ala kısmından mı? Sorularım sözde soru cümlesi olup cevap beklemiyorum, ilgilenmiyorum da. Allah yolunuzu açık etsin. a.s.

işte nato mermi nato kafa sözü geldi birden aklıma nedense

kız ne güzel açıklamış hala bir sataşma hala saçma sapan yerlere takılma huzursuzluk çıkarma marjinalfayda allah aşkına

ayrıca saldırganlık çok çirkin bir tabir köpekler saldırır bence insanlar konuşur anlaşır
 
Çalışan, iş hayatına alışmış kadının kocasına ve çocuklarına sağladığı destek sınırla kalmakta ve aile içindeki rolünü tam yerine getirememektedir. Bunun içinde genelde ailede uyumsuzluk olmakta ve istenilen huzur sağlanamamaktadır. TV sunucusu ve artisti Selin Dilmen, “Başkalaşmış kadınlar” başlıklı yazısında bunu konuyu şöyle dile getirmektedir:
“Adettir, kadınlar bir araya geldikleri zaman erkeklerden bahsederler. Ya da en yalnız, en gizli düşüncelerinde erkekler olur.
Konuşmalarda hep erkeklerin olumsuz yanları dökülür ortaya. Gözlerinin dışarıda olduğundan, futbola ya da eğlenceye düşkünlüklerinden hatta sorumsuzluklarından dem vurulur.
Kadınlar, eğer kendi erkekleri hakkında bu gerçekleri itiraf edebilecek kadar samimi değillerse de en azından başka hemcinslerinin başına gelen tatsızlıkları konu ederler.
Ben iki defa evlendim.
Bu tip sohbetleri fazla olmasa da yaptım. Ve bir daha evlenmemeye kesin olarak karar verdim. Bunun bir sebebi var.
İlkin erkekler hakikaten kadınlardan farklı yaratılmışlar. Değişmeleri ve kadınların olmalarını istediği gibi olmaları mümkün değil.
Bir süre önce düşünmeye başladım. Erkeklerin bu olumsuz yanları bir tesadüf mü diye. Kendi evliliklerimi saymayalım ve bütün hatanın bende olduğunu farzedelim. İyi de, otuz bir yaşındayım ve bugüne kadar % 100 mutlu giden bir tek evliliğe bile rastlamadım.
Bir yerde bir hata var.
Daha doğrusu mutlu bir evlilik hayatına yaklaşmanın bir tek yolu var. Kadının kadınlığını, erkeğin erkekliğini bilmesi.
Kadının kadınlığını bilmesi ne demek?
Erkekten sonra ve onun omurga kemiğinden, ona eşlik etmek için yaratıldığını bilmesi demek. “Yani önce erkek sonra ben” cümlesini inanarak kabul etmek. Bu bağlamda erkekten gelecek her türlü sıkıntı verici tepkiye olumlu bir ifadeyle boyun eğmek.
Bunun karşılığında ufak tefek kaprisler yapmak ve bununla avunmak... Böyle yapabiliyorsanız; hayatınızı fazla sorgulamıyorsanız, kısacası haddinizi biliyorsanız bir ömür boyu eşinizle evli kalabilirsiniz. Ve bu, benim gözümde ciddi bir başarı elde etmiş olmak demek.
Bana ve benim gibi kadınlara gelince...
Bizler başkalaşmış kadınlarız. Kadın olma özelliklerinden pek çok şeyi yitirmişiz. Haddimizi aşalı ve sorgulamaya başlayalı çok olmuş. Geri dönmek imkansız.
Bizler, ilk bakışta hoş görünen ama sonrasında erkeği kızdıran ve sıkan tipleriz.
Aldığımız eğitimle, üzerimize giydiğimiz pantalonla, iş hayatında boğuşarak ve para kazanmaya başlayarak belki de erkekleşmeye başlamışız.
Giderek hayattan daha az beklentimiz kalmış. Anneliğimiz bile babalık ruhunda. Kısacası bizlerden iyi eş olmaz. (27.10.99 Türkiye)
İnsan hayatında “yaşam tarzı” alışkanlıklarının önemi çok büyüktür. Örneğin on beş sene okul okumuş sonra bir işe girmiş üç beş sene de böyle iş hayatı olmuş bir kadın kendi isteği ile de olsa, çocukları ile evi ile ilgilenmek için evine çekildiğinde, bir müddet sonra ruhi dengesi bozuluyor. Çoçuklarını himaye edeceği yerde kendisi himayeye muhtaç hale geliyor. Psikiyatristlere abone olmak zorunda kalıyor. Yaşanan tecrübeler bunu açıkca gösteriyor.
Bunun için evlenecek erkek, “Huzurlu bir aile” için sadece kendisi ile, çocukları ile evi ile ilgilenecek “ev hanımı” istiyorsa baştan tercihini buna göre yapmak zorundadır. Çünkü sosyal yaşantının zorla değişimi mümkün değildir. Zorlamalar er geç ters tepki gösterir “Depresyona” sebep olur.

Bu rolü kim belirlemiş.... Kimin rolü ne, benim rolüm ne kocamınki ne.. Haa kocanınroü çalışıp paa kazanmaktır, kadının rolü çocuk doğurup büyütüp ev işlerini yapmaktır gibi kalılaşmış erkek egemen toplumun dayattığı rollerden bahsediyorsanız. Ben o rolü çalışmadıım dönemde de yerine getirmedim.. Çalışmadığım 6 ay boynca eşim gene sofrayı kurmama yardım etti, herkes nasıl olsa boştasın hamile kal derken ben hazır hissetmediğim için annelik rolünü de kabul etmedim...
Haa siz kendinize dayatılan rolleri laykyla yapmak istiyorsanız tabii ki çalışmayın.... Ama bu dayatılan rolleri herkesin kabu etmek zorunluluğu olmadığını da görün artı....


Kadının kadınlığını bilmesi ne mi demek.... Kadının bir birey olduğunun bilincinde olması demek... Ademin kaburga kemiğinden yaratıldı gibi erkek egemen toplumun yarattığı hurafelerden sıyrılıp erkeğin de kadının da kendine has özellikleri olan birbirinden farklı ama birbirini tamamlayan iki farklı cins olduğunun farkına varmak demek... Farklılığı kabul etmek ama ikinci sınıf olmayı asla kabullenmemek demek....Erkeğe boyun eğmeyi değil erkekle hayatı paylaşmayı bilmek demek...,
Benim gözümde ciddi bir başarı elde etek evliliği sürdürmek uğruna erkeğe boyun eğmek, hayatı sorgulamamak, ve kısacası haddimi bilmek olmadı hiçbirzaman...
Benim için hayatta bariz başarı kimseye boyun eğmek zorunda kalmamak, hiçbir dğmayı koşulsuz kabullenmeyip hayatı dibine kadar sorgulayabilmek, ve kısacası haddimi sürekli aşmam sürekli kendimi geliştirebilmem ve hiçbir zaman yerimde saymamam başaşarıdır....


Hayatıma giren adam doğru adamsa bizlerden çok iyi birer eş olabilir... yıllık flört ve 2yıllık evliliğimde eşim herzaman beni takdir etmiştir. Herzaman bana yardımcı olmuştur. Hiçbir zaman toplumun dayattığı erkek egemen rolün arkasına saklanarak keyfini sürmemiş hep benim yanımda olmuştur.... Mutlu olmak için bu toplumsal rolleri kabullenmek zorunda değiliz, sadece doğru adamı aramamız yeterli....
 
BEN HİÇ ÇALIŞMADIM MESELA EŞİM CİMRİDİR.HERŞEYİN HESABINI SORARmafoldumbenKIYMETİM YOK YANİ ÇALIŞSAMDA OLMAZ GENE KIYMET BİLMEZ KAYINVALİDEMDE ÇALIŞTI YILLARCA HİÇBİ KIYMETİ YOK DAHA 1 KERE MAAŞINI ÇEKMEMİŞ.NE KADAR MAAŞI VAR BİLMEZ ÖYLE AİLEDE YETİŞTİĞİ İÇİN EŞİMDE MALESEF BÖYLE O YÜZDEN DEDİM NE KENDİMİ YIPRATICAM YORULDUĞUM YANIMA KAR OTURURUM EVDE.ZATEN Bİ TARTIŞMA SIRASINDA DEMİŞTİ ÇALIŞSAN BİLE SÖZ SAHİBİ OLMA HAKKIN YOK senağlama

Bu ne demek yaa akannehir
kusura bakmayın ama eşiniz gerçekten geri kafalı kendini erkek olduğu için bişey sanıyo :oklava:

Valla bence bu devirde çalışmak gibisi yok.Eşinde olsa anan babanda olsa yanında çalışmak en iyisi.Ekonomik özgürlüğün elinde olcak bi kere.Bu devirde en öneli şey bu.Sonra adam aldatıyo kadın çocuğumda var ayrılsam aileme geri dönemem kendim de geçimimi sağlayamam diye adamın yaptığı herşeye katlanıyor. :1closedeyes:

Kadın gerektiğinde rest çekip,istediğini yapabilmeli.Hem para kazanıp,maaşın hepsini kocasına veren kadınları ben gerçekten anlamıyorum.Adam da bütün maaşını size mi veriyor yoksa. akannehir

Neyse tabi yine kişinin kendine kalmış ama ben kesinlikle kadının çalışmasından yanayım.Çocuk büyüyene kadar bi kaç sene evde bakabilir.Ama büyüyünce bence tekrar devam etmeli.

Keşke tüm kadınlarımız ekonomik özgürlüğe kavuşsada erkek egemenliği biraz olsun azalsa.... :çok üzgünüm:
 
10 yıldır evliyim
evlendim 2 yıl çalıştım doğumdan sonrada bidaha çalışmadım
hiçte parasız kalmadım azda olsa eşim paramı verir harcamama karışmaz aksine ben ona derim fazla harcama diye
ama her eş böyle anlayışlı olmayabilir o yüzden sen evleneceğin kişiyi daha iyi tanırsın
ona göre karar ver derim ben
 
merhabalar öncelikle.benimde nacizane fikirlerim var ,kabul görür görmez saygı duyarım fikirden öte aslında yaşadıgım olaylar..ben 7 senelik evliyim.,lk etapta eşim çalışmamı istemedi kaldıki bekarken hep çalışmıştım.evlenince para bırakmasını istemedim yediremedim bana bakmak zorundamı diye düşündüm.hep kavga ederdik kocan degilmiyim benim olan senin derdi.maddi durum düzeldikçe işini ilerletince beni hiçe saymaya ne istersem onu yaparım istedigime veririm ben kazanıyorum demeye başladı ki..benim eşimden kimse ama hiç kimseeee bunu beklemez iyilik timsali derlerdi.şuan herkes şaşıyor.para insanı dgeiştiriyor şuan iş arıyorum aradan geçen 7 seneme acıyorum.yaşımda 32 çocugumuz da yok.bakalım iş bulabilecekmiyim.oda şu aralar ailesine arkadaşlarına yardım etmekle ev almakla meşgul.çünkü o kazanıyor hakınız olmuyor.söz sakın ha eşim diye güvenip sırtınızı dayamayınız.tek tavsiyem kendinden başka kimseye güvenmeyiniz.....
 
Tv sunucusunun yazısına takıldım ben de kadının haddini aşması ne demekmiş merak ettim doğrusu
çalışan kadın ensesine vur lokmasını al insanlardan değildir bu da tabi ki kişiliği yerine oturmamış birilerini en çok da karısını ezerek var olan erkeğin işine gelmez
o erkek için tabi ki de kendi ayakları üzerinde duran kadın haddini aşan kadındır çünkü o kadın doğrudan eşine karşı gelmese de tüm o dayatma rolleri üstlense de erkek içten içe onun gücünü hisseder zaten ben öyle bir erkeğin "eş" aramadığını kendine hayran ve kendinden korkan bir kadın figürü aradığı düşüncesindeyim
haa bu bahsettiğim erkek tüm erkekleri kapsamıyor bu mantıkta olan okumuş okumamış envai çeşit erkek mevcut bunun tersi olanların mevcut olduğu gibi
ama keşke kadınlar bu tip tuzaklara düşmese çalışan kadını iyi eş olamayan haddini aşan kadın olarak görmese

kadının özgürlüğü sadece çalışmasında değil çalışmamasında da gizlidir kadının özgürlüğü kadının çalışmaya veya çalışmayaya çocuk doğurmaya veya doğurmamaya birey olarak başkasından baskı görmeden karar verebilmesinde eşiyle eşit şartlarda karar alabilmesinde gizlidir

bir kadın bunları yapamıyorsa çalışsa da çalışmasa da özgür değildir ve bence asıl o zaman iyi bir eş değildir

erkek egemen düşünceyle bakmamak lazım hayattan ne istediğini görmek lazım

bizim çalışırken de anne olabilme hakkımızı savunmak için mücadele etmemiz gerekirken ya çalış ya anne ol evinin kadını ol ikilemini önce kadınların bize dayatmaması lazım

yurt dışındaki gibi bizimkinden çok daha uzun süreli ücretli doğum izni akabinde ücretsiz izin veya haftanın daha az günü çalışma imkanı kadına da tanınmalı işyerlerinde kreşler olmalı ama biz napıyoruz çalışan kadın haddini aşmış kadındır deyip yapılan yasalarla kreş zorunluluğunun daraltılmasına ses çıkarmıyoruz aferin bize ne diyeyim
 
bu arada kadın çalışmalı mantığında olsam da çalışmayana da saygım sonsuzdur yeter ki o kadın kendi karar vermiş olsun seçiminden mutlu olsun

yukarıda yazdıklarım hiçbir zaman tüm çalışmayan kadınların eşi zayıf kadın isteyen erkektir anlamı da çıkmasın yazımdan ben haddini aştı mantığındaki erkek ve kadınları genelliyorum sadece
 
canım bende grafikerim ve maşşallahım vardır en iyi yerde calıstım tam 7 senedir neyse evlendim saglık sorunum yüzünden bırakmak zorunda kaldım yani 3 yıl olucak nerdeyse evliliğime ve ben bu surec içinde hiç calısmadım ha ilk aylar kendi acımca zorlandım cunkü calısmaya alısmıstım neyse o süreci 2 ay içinde atlattım baktım ev daha tatlı istediğim zaman kalkıyor istediğim zaman yatıyorum istediğim yere istediği saatte gidiyoum hosuma gitmeye basladı para sıkıntısıda cekmedimm ha eşim zenginmi hayır memur maasıyla geciniyorum ama cok masraflıyım kıcıma ayrı krem sürerim yüzüme ayrı ayagıma ayrı tırnagıma ayrı makyaj esyalarına cok önem verrim kalitelidir hepside bekarlıgımda calısıp aldıgım ürünlerimi kyafetlerimi eşim saosun hiç aksatmadı mecburmus gibi alıyo öyle de napi:m :( napsın fıkaram :)) ve hiç zoruma gitmiyor sadece calısmayı arada cok istiyorum ama malümünüz :)) en iyi yerde calıstıgım için diğer yerleri aklıma getiremiyorum keske iş bulsam diyorum dogru düzgün bir yer ... onuda daha iyi gecinmek icin daha rahat olmak için istiyorum cünkü benim eşim saolsun elinde ne varsa önüme döker ac kalır ama bana eşyalarımı kıyafetlerimi alır bende zorda bırakmam tabiki cüzdanımız bir malüm maşş nekadar onuda biliyorum yorgana göre ayagımızı uzatıyoruz ama calıssam para kazansam daha iyi olur bu zamanda tek maasla gecinilmiyor 20 milyonu alıp ekmek alıyosun para bitmiş paranın değeri yok anlıycagın ama calısmak kadarda güzel bişey yok evine destek olmak gibi veya biyere bi birikim yapmak bi düşün suan cok sükür geciniyorum ama kılı kılına az bişey ucsam 3 ay cefasını cekiyorum bende calıssam benim maastan 500 bi kenara koysam her ay 15 milyarım olurdu 2 bucuk yılda azmı bunlarıda düşünmek gerek yoksa eşinin parasıyla bişeyler almak harclık almak zoruna gitmez eşin değilmi canım cüzdanının bir birbirinizin saglıgından baska bişey üşünmüyosunuzki giden para olsun diyosunuz eşiminde hiç zoruna gitmiyo saolsun beni mutlu etmek için elinden gelen herseyi yapar velhasıl eşinin ihtiyaclarını almasını gec o parayla bu zamanda gecine bilirmiyim desen daha iyi olur :))
 
Sizin bu dedikleriniz yıllar öncesinde kaldı, artık erkekler midesine giden yoldan çok evin maddi yükünü paylaşacak omuzlarındaki yükü azaltacak bir eşinin olmasını düşünüyor, batsın dediğiniz sosyal güvence yaşamın vazgeçilmezi artık, insanlar tek maaş ile geçinemezken kocanın Allah gecinden versin malülen veya ölüm emekliliği sonucu verilen parası ile bir kadın ne kadar ev geçindirebilir çocuklarını nasıl okutur, artık ekmek aslanın ağzında hele ki Türkiye de emekli olunca sürünüyorsun en rahat olman gereken zamanında, artık hayat kocanın midesine gidecek güzel yemekleri düşünecek kadar toz pembe değil, ayrıca boşanma vakalarına bir bakın evlilikler kadın çalıştığı için mi yoksa geçim sıkıntısı yüzünden mi bitiyor? hangisi daha fazla acaba, maddi durumlar her an değişebilir hazırlıklı olmak lazım, en azından bir kadının çalışmasa bile mesleğinin olması lazım

canım ben orda bilmem dikkat ettin mi maddi durumun iyiyse diyerekten yazmaya başladım ki ben şuan ayrılsam şuan mesleğim elimde tamamen tercih meselesi allahıma şükür kocamın maaşı iyiyse ben neden zorlanıyım ki mesleğim zor bi meslek ise ben bunu yaşadım yeni evliyken çalıştım ama kocam izinliyken ben çalıştım ben izinliyken de o çalıştı gece geç saate kadar çalışıyo söylermisin ben kocamla oturup bi çift laf edemiyceksem niye evlendim o parayı DAHA ÖNCE ZATEN KAZANIYORUM Kİ DAHA ORTADA ÇOCUK FELEN YOK OZAMANZATEN KARI KOCA İLİŞKİSİ KALMAZ BU BENİM FİKRİM SADECE HA EŞİMİN İŞİ OLMASA YA DA MECBUR KALSAM HAKLISIN AYRILMAYA GELİNCE ALDATMALAR DA EŞLERİN İLGİSİZLİĞİNDEN OLUYOR BUDA AYRILIĞA SEBEP
 
bizim adamlar aç...haliyle yakındır adamın beni boşaması..vah ki ne vah halime..
Anlamadığım nokta biz evde oturanları "evde oturuyolar koca parası yiyolar ıyyhh ne kötü" diye aşağılamazken ev de oturanlar neden çalışan kadınlara " bir işten anlamayan kocasını mutlu edemeyen yemek yapamayan kadınlık yapamayan ve ayrılmaya kocaları tarafından bırakılmaya mahkum" olarak bi aşağılama olayına girliyor anlamıorm..

canım şöle anlatayım sorun yemek yapamamak kocanı mutlu edememek değil bunlara zamanının olmaması ben başımdan geçmeyen bişiyi yazmam zor bi mesleğim vardı evlenince sorumluluk 2ye katlandı daha önceden ev işi yemek ütü annem yapardı burda elin memleketinde nerde ana baba tamam kocan yardım edio ama yapamıo ben artı çalışırken hiç ev hanımlara dediğin gözle bakmadım iiiiii bi görüş tebrikler
 
canım hiç kusura bakma çalşanlar üzerine alınmasın demişsin ama bu laflara alınayacak kimse göremiyorum...
Valla elin işini yapıyorum ama kendi evimin işini yaptığım gibi bedavaya yada karın tokluğuna değil.. Maaşımı alyorum sosyal güvencem ödeniyor...
Evet maddi sıkıntım yok, ama çalışıyorum.. Hayatımda hiçbir zaman amacım kocamı mutlu etmek olmadı.. Benim birincil amacım kendimi mutlu etmek, ben mutluysam kocam da mutlu olur çünkü.... Aman o mutlu olsun diye de lükslerimden vazgeçp hayatımı yemek yapmak temizlik yapmak çocuk doğurup büyütmek gibi bir kapana kıstıramam...evet işten yorgun geliyorum ama hiç oturup da muhabbet edemediğimiz olmadı.... Hatta çoğu zaman eğer akşam vakit geçiremiyorsak benim değil eşimin yorgunluğundan dolayı vakt geçiremiyoruz...
Arıca her akşam da beraber vakit geçirmek zorunludur diye bir kural mı var.. Herkesin bireysel birer hayat alanı da olmalı.. Ben yorgunsam dnlenmek istersem eşim oturur tvsini izler kitap okur vakit geçirir. Yada o yorgunsa yatar ben oturur kitabımı okurum yada tv izlerim yada ütü yaparım..illa her akşam her dakka dip dibe olcaksınız diye bir kural yokki...
Hatta biz seyahatlerimiz nedeniyle ikimizde iş gereği seyahatlere gidiyoruz... Zellikle fuar dönemlerinde 10-15 gün görüşemedğiğimiz olyor...ne yani bu bir hata mı bu bir kusur mu???
Evlilikte mutsuz olmak sadece kadının çalışması ile ilgili bir durum değil... Benim de birsürü çalışmayan arkadaşım var ve çok mutsuzlar ama boşanamıyorlar....
çalışan kadınlarda boşanma oranının yüksek olması kadının çalışması yüzünden mi zannediyorsun arkadaşım... Hayır. Yüksek çünkü çalışan kadın mutsuzsa, çalıştığı ve kendine ait bir geliri olduğu için mutsuzluğa katlanmak yerine boşanmayı tercih ediyor...
Haa çalışmayan kadınlarda düşük olan boşanma oranı da inan evde oturdukları ve kocalarının kalbine giden yoluyani mideyi bol bol yemek yaparak besledikleri, kocalarını çok mutlu ettikleri için değil. Boşanamadıkları için... Boşansalar neyle geçinecekler, ailesi de destek olmyorsa sokaktamı kalsın, sokakta kalmaktansa bu mutsuzluğa katlanırım ama karnım doyar başımda bir çatı olur diyerek boşanamadıkları için düşük

lütfen yaa at gözlüklerinizi çıkarın artık.....
Buradaçalışan kadınlar hiçbirimiz ıyyy evde oturmak mı amaan evde otur otur, günler komşular pasta börekler duba gibi oluyorlar, dedikodu ve tvdeki kadın programlarından başka dünyadan haberleri yok falan gibi ithamalarda bulunmamışız. Yani çalışmayan arkadaşları kracak incitecek hiçbirşey söylememişiz. Ama çalışmayan arkadaşların bir kısmı yok erkekleşiyorlar yok cilve bilmiyorlar yok elin işini niye yapıyosunuz ki...erkeğin kalbne giden yol mideden geçer adamın karnını doyuramıyorsan kadınlığın ne anlamı var, yok çalışan kadınlar mutsuz boşanıyorlar falan gibi yersiz ve mantıksız yorumlar yapmak niye...
Umarım başınıza gelmez ama batsın bu sosyal güvence dediğiniz şeye ve amman ne gerek var elin işini yapacam dediğiniz el işinden alınan maaş olmazsa eşinizin başına bişey gelse nasıl geçineceksiniz....
Mesela kocanızın eline bakmak bakmamak meselesi değil.. Mesele kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliyor olmak...
Eşinn eline bakmıyor olabilirsin, sana ihtiyacından fazlasını veriyor olabilir, ama ya birgün veremeyecek duruma düşerse...

canım haklı olduğun çok yerler var saygı duyuyorum fakat beni yanlış anlamışın benim bi mesleğim var artı kocamın işi olmasa yada geçinemesek devam ederdim istesem devam ederim yanlız evim de daha mutluyum her kes böle olmayabilir birde ayrılma durumuna gelsem inanki gözümü kırpmam alırım mesleğimi tutarım evimi ne anama babama yük olurum nede ortada kalırım ama halimden çok memnunum evimin kadını olduğum için ha birde işi bıraktım die dedikodu vs yapmıyorum dünyada olup biten herşeyden haberim var inanıyorum ki senin de vaktin oluyordur bu kadar uzun yazdığina göre benim net i acacak vaktim olmuyodu da
 
Tv sunucusunun yazısına takıldım ben de kadının haddini aşması ne demekmiş merak ettim doğrusu

Ben o yazıyı okudum, şu saatte nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum ama, orada manidar bir yaklaşım var, çalışan kadın haddini aşmış derken toplumum bu gözle baktığını söylüyor, kendisinide haddini aşan kadınlar sınıfına katmış zaten, çalışan kadının gözü açılıyor bazı şeyleri sorgulamaya başlıyor, baş kaldırıyor, vur ensesine al lokmayı olmadığı için erkeklerin işine gelmiyor diyor, mutfaktan çıkıp başını kaldırıp bende varım diyen kadın haddini aşmış oluyor yani, o kendi evliliklerinden kötü tecrübelerinden yola çıkarak çalışan kadın evlilikte başarılı olamaz tezini koymuş ortaya, ama bu duruma da eleştirisel yaklaşmış, ben böyle anladım, bu vakitte umarım düzgün ifade edebilmişimdir mirmirmirmir yazısında katıldığım noktalar olmakla birlikte, çalışan bir kadın olduğu için değil şöhret kapılarından geçmiş biri olduğu için -onların dünyasında evlilik durumları daha zor- evliliklerinde sorun yaşamış bence, sonuç olarak sırf toplum çalışan kadına bu gözle bakıyor sırf erkekler ses çıkarmayan kadınlar istiyor diye, dizimizi kırıp evde oturup hayallerimizden vazgeçecek miyiz?, o koca yarın ben başkasını seviyorum diye karşımıza çıkıp kapı önüne koyarsa, ya da üzülüp bunaldığımızda "evde oturuyorsun niye sıkılıyorsun" diye bizi anlamadığında, saçımızı süpürge ettiğimiz evlatlarımız büyüyüp fikir sahibi olduklarında "sen evde oturuyorsun anlamazsın iş hayatından" diye bizi küçük görmeye başladığında o zaman çok kafamıza vurur muyuz?, bu yazdıklarım karamsar şeyler olabilir, ama yaygınca yaşanılan şeyler, ev hanımlığında 20-25 seneyi devirdikten sonra memnun olabilecek miyiz? keşke "çalışsaydım" diyecek durumlara gelmekte var, herkes şapkasını önüne koyup tekrar düşünsün, ha kariyer yapmayı hırs edinmiş, kariyeri uğruna anne olmaktan vazgeçmiş, kocasını ihmal etmiş, çocuğunun bir çok büyüme zamanını kaçırmış kadınlar da düşünsün tabi...
 
Son düzenleme:
çalışan kadın cilvesiz iyi bir anne değil patronu azarlıyor

kocası aç,sokağın kadını,anam daha neler nelerr

biz ev hanımlarına birşey demeden bunları duyuyosak isteyip ama yapamamanın verdiği KISKANÇLIKLARDIR
 
Back
X