Çarem kalmadı

Neden gönülden istesin ki gelin? İnsanlar bekarken yani kendi ailesi ile yaşarken bile kendine ait bir ev, bir düzen hayali kurabilirlerken kendi ailenin yanında belli bir yaşa kadar, sonra eşinin ailesinin yanında ömür boyunca yaşasın ki? Neden mahremini gözler önüne sersin? Oğlu benimle evleniyorsa, bende oğluyla evleniyorum, yuva kuruyoruz demektir. Kimse tapusunu almıyor gelinlerin, nedir bu beklenti?

Sabah gel akşam git!. Kayınvalidesinin yaptıklarını hiddetle anlatıp farkında olarak veya olmayarak kendi gelinine aynısını yapanı çok gördüm. Ben kendimi düşünüyorum istemem gelini yanımda, rahat edemem ki, insanları anlamıyorum bu yüzden, işleri güçleri yok ondan böyleler sanırım.. :ssz:

Kesinlikle katılıyorum. Bir arkadaş yengesinin ailesinin benzer tavırlarına alıştığını belirtmişti. Ona cevaben yazmıştım ben de. Istediklerinden değil mecburiyetten katlanıyorlardır.
 
canım sen ne yap ne et eşinle arandaki bağları kuvvetlendirmeye çalış , eşin senden taraf olursa dağlar dursa karşında vızz gelir. özür filan da dileme kendileri sen geri gel diye özür dilemeliler, suratsa sende surat yap. Sinir oldum hizmetçi gibi görüyorlar insanı. :47:

hergün kendine özen göster süslen püslen eşin eve geldiğinde güzel zamanlar geçirin , ona seninle yalnız kalmanın verdiği mutluluğu hissettir. Yavaş yavaş eşinde seni böyle görmek isteyecektir.
 
önce eşinin bu anlayışını kırman gerek. sen onların gelinisin hizmetçisi değil. herkes evinin işini yapması için gelinine mi güvenmiş şimdiye kadar b.. mu götürüyormuş evlerini kaldırsınlar popolarını yapsınlar işlerini. çok saçma gerçekten. ama eşinin de bu görüşte olması kötü işte. bence çocuk falan da yokken tavrını koy ve olayı bitir yoksa sonra çok çekersin. hamile olacak bebeğin olacak o zaman da aynı işi istiycekler senden. hem kendini de üzme onları görmekten falan da korkma. canım elinden geleni yapmışsın suçlu da değilsin ki suçlu psikolojisine giriyorsun. eşinle otur konuş olmuyor derse de ben bu kadar işe gelemiyorum o zaman bizim evin işini sen yap ben de ananın işini yapayım de bakalım ne diyor.

Kesinlikle çok doğru söylemişsiniz, size katılıyorum. Vallahi Billahi illallah getirdi bu kaynana bozuntuları:47::41:
 
ama özürdilemediğim için benle 3 aydır konuşmuyorlar beni görünce öcü görmüş gibi oluyorlar bende evlerine gitmiyorum ne olcak sonumuz bilmiyorum

Ne için özür dileyecek mişsin.......bırak gerçekten inceldiği yerden kopsun.....sen kendine uğraş kurs bişey bulsana hem onları da görmezsin
Eşine söyle ne için özür dileyecekmişsin
 
ne olursa olsun sorun ne olursa olsun yeni gelin bu kadar surat asılmaz dayanamıyorum artık sanki kocamı aldatmışım gibi özürdilememi bekliyorlarmış yoksa konuşmazlarmış. ya kaynım bile suratıma bakmıyor . ve ailem bir saatlik uzağımdalar burda kimsem yok biraz merhamet edebilirlerdi.çok sık görüşmek istememekk suçmuydu ? çünkü çok anlayışsızlar hafta sonu bile bizi rahat bırakmıyorlardı.

Merhamet...
Beklentisi fazla olan insanlar, taraftar sayısı da fazla olunca (çocukları gibi) kendilerine hak veren, bencilliklerini görmezden gelip, beklentileri karşılanmayınca kendilerine acıyıp, kendilerini sıkıntıya uğratılmış hissederler. Dolayısıyla merhameti size değil, Vah zavallı oğullarına acıyarak harcarlar.

Bakkala bile gitmiyorum yazmışsınız, karşılaşmak korkusu ile. Neyin korkusudur bu? Karşılaşırsanız eğer, siz selam vermek zorunda hissedeceksiniz, onlar da almak. Zaman içerisinde böyle bir durum yüzünden ilişkilerin daha çok gerilmesinden mi korkuyorsunuz? Yoksa bu mesafenin aşılıp yine eski fazla samimi ve kuralcı haline dönmesinden mi? Korkunun kaynağı ne?
Yapılması gereken aslında çok basit ama belli yan besleyiciler olması şart. Bunlar "çalışıyor olmak" veya "kendi ailenizle güçlü bağlara sahip olmak" veya "sosyal bir çevreye sahip olmak" veya "sosyal bir kursa üye olmak ve zamanını bununla doldurmak" veya veya veya "Kendinizi geliştirebileceğiniz (dil kursu, bilgisayar kursu, muhasebe kursu) gibi faaliyetlere katılıp, önce kendinizi özel ve önemli hissetmek, sonra bunu karşı tarafa hissettirmek. Tabi ben çok üstten yazıyorum.
Çare var.. Eşinizi kaybetme korkusundan vazgeçerek, kendinizi "değerli", "kaybedilmekten korkulan" birey haline dönüştürebilirseniz, bunu yaparken "yalnız da kalsam ben kendime yeterim" öz güvenini kendinize aşılayabilirseniz, size bir şey olmaz.
Eşinize size şikayet ettiklerinde eşiniz "Anne X de böyle, alışacaksınız" der.. Size surat astıklarında eşiniz "Yanlış yapıyorsunuz, bir adım atmalısınız ki o da size bir adım atsın" der.. Şu an sizin vazgeçmişliğinizden "haksız olduğunuz" sonucunu çıkarıp, onlara karşı beslediğiniz korkudan pay alıp kendisi de onlardan korkar durumda. Umarım ne demek istediğimi anlatabildim..
Eşinize karşı tutumunuzdan geçiyor her şey.. insanların bir suçu yok... Herkes "beklenti" içindedir, kendi kültürü ne gerektiriyorsa. Maksat baştan, olmuyorsa sonradan "kim" olduğunuzu saygı sınırlarını aşmadan ve korkutmadan karşı tarafa belletmek olmalı.
 
Merhamet...
Beklentisi fazla olan insanlar, taraftar sayısı da fazla olunca (çocukları gibi) kendilerine hak veren, bencilliklerini görmezden gelip, beklentileri karşılanmayınca kendilerine acıyıp, kendilerini sıkıntıya uğratılmış hissederler. Dolayısıyla merhameti size değil, Vah zavallı oğullarına acıyarak harcarlar.

Bakkala bile gitmiyorum yazmışsınız, karşılaşmak korkusu ile. Neyin korkusudur bu? Karşılaşırsanız eğer, siz selam vermek zorunda hissedeceksiniz, onlar da almak. Zaman içerisinde böyle bir durum yüzünden ilişkilerin daha çok gerilmesinden mi korkuyorsunuz? Yoksa bu mesafenin aşılıp yine eski fazla samimi ve kuralcı haline dönmesinden mi? Korkunun kaynağı ne?
Yapılması gereken aslında çok basit ama belli yan besleyiciler olması şart. Bunlar "çalışıyor olmak" veya "kendi ailenizle güçlü bağlara sahip olmak" veya "sosyal bir çevreye sahip olmak" veya "sosyal bir kursa üye olmak ve zamanını bununla doldurmak" veya veya veya "Kendinizi geliştirebileceğiniz (dil kursu, bilgisayar kursu, muhasebe kursu) gibi faaliyetlere katılıp, önce kendinizi özel ve önemli hissetmek, sonra bunu karşı tarafa hissettirmek. Tabi ben çok üstten yazıyorum.
Çare var.. Eşinizi kaybetme korkusundan vazgeçerek, kendinizi "değerli", "kaybedilmekten korkulan" birey haline dönüştürebilirseniz, bunu yaparken "yalnız da kalsam ben kendime yeterim" öz güvenini kendinize aşılayabilirseniz, size bir şey olmaz.
Eşinize size şikayet ettiklerinde eşiniz "Anne X de böyle, alışacaksınız" der.. Size surat astıklarında eşiniz "Yanlış yapıyorsunuz, bir adım atmalısınız ki o da size bir adım atsın" der.. Şu an sizin vazgeçmişliğinizden "haksız olduğunuz" sonucunu çıkarıp, onlara karşı beslediğiniz korkudan pay alıp kendisi de onlardan korkar durumda. Umarım ne demek istediğimi anlatabildim..
Eşinize karşı tutumunuzdan geçiyor her şey.. insanların bir suçu yok... Herkes "beklenti" içindedir, kendi kültürü ne gerektiriyorsa. Maksat baştan, olmuyorsa sonradan "kim" olduğunuzu saygı sınırlarını aşmadan ve korkutmadan karşı tarafa belletmek olmalı.

evet aynen söylediğiniz gibi kendime özgüvenim eksik eşim benden büyük ve daha yaşlı gösterdiği halde sanki bulunmaz hint kumaşı gibi hissediyorum .
artık benim ailemlede konuşmuyor sırf onun ailesine tepkiliyim diye garip bir evlilik yaşıyoruz artık. ve ben nasıl kendimi düzelteceğim ne yapmalıyım bilmiyorum .anlattıklarınız doğru ama o anlattığınız kişiyi ben nasıl olucam bilmiyorum..
 
onlarla hiç konuşmamak sizi haksız konuma düşürüyor. eşinizin ailesi ile konuşun.
eşinizle beraber bir akşam çaya gidin. ama özür dilemeyin. eşiniz de görsün sizin bir adım attığınızı ama onların hala surat astığını.
siz kv asla tek gitmeyin eşinizle beraber gidin yine eşinizle beraber eve dönün.
ama özür dilemeyin . sadece yapmanız gerekeni yapın o kadar.
eşiniz ve kendiniz için yapın bunu. eşinizin de bir anda tamamen size hak vermesini beklemeyin.
bunlar zamanla olacak şeyler. siz doğru olanı yapın yeter. dinen de küs kalmak doğru değil.(mübarek aylardayız bu ayların hatırına gidin bir çay içip kalkın.)
 
Back
X