- 3 Nisan 2014
- 615
- 290
- 63
Ahmed b. Muhammed el-Mervezî rh.a. şöyle demiştir: Birbiriyle söz yarışında bulunanlar felah bulmazlar. Aynı zamanda bidate düşmekten de kendilerini muhafaza edemezler. İbn Ebu Leyla rh.a. şöyle demiştir: Ben arkadaşımla tartışmam. Çünkü tartışmada ya o beni yalancı çıkaracak ya da ben onu kızdırmış olacağım. Peki, biz ne diyor, ne yapıyoruz?
Allah Rasulü s.a.v. diğer bazı hadislerinde de bizleri tartışmadan sakındırarak şöyle uyarmıştır:
Kardeşinle münakaşa etme! Onunla alay etme! Ona, yerine getiremeyeceğin vaatte bulunma! (Buharî, Edebül-Müfred, nr. 394; Tirmizî, Birr, 58)
Allah Tealâ bir kavmi hidayete erdirdikten sonra, mücadeleye girmedikleri sürece o kavim haktan sapmaz. (Tirmizî, Tefsir, 44; İbn Mâce, Mukaddime, 7; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/252)
Bir kul haklı bile olsa münakaşayı terk etmediği müddetçe imanın hakikatini tadamaz. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/352, 353, 364; İbn Ebüd-Dünya, Kitâbüs-Samt, nr. 139, 666)
Hz. Lokman Hekimin oğluna nasihati de kulaklarımıza küpe olmalıdır:
Ey oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münakaşadan sakın! Dünya işleri için kendini fazla üzme! Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış! Büyüklerin önünden yürüme! Bir kimse konuşurken araya laf sokma! Ey oğlum! Diline sahip olmayan sonunda pişman olur. Çok tartışan kötülenir.
Süfyân-ı Sevrî k.s. de şöyle derdi:
Münakaşa ve mücadele yapma. Haksızlık edip günaha girebilirsin. Her yerde sabırlı ol. Sabır, hayra ve iyiliğe, sonunda da cennete götürür. Hiddet ve gazaptan kendini muhafaza et. Bunlar insanı kötülüğe çeker. Kötülükler ise cehenneme götürür. Alimlerle tartışma, kıymetini düşürürsün. Allah Tealânın yaptığı taksime razı olup rızkından memnun olursan, gönlü zenginlerden olursun. Cenab-ı Hakka tevekkül et, kuvvetli olursun. Dünya ehli ile onların dünya menfaatleri üzerinde münakaşa etme. O zaman Allah Tealâ ve insanlar seni sever. Mütevazi, alçak gönüllü ol, salih amelleri tamamlamış olursun. Merhamet edersen, her şey sana merhamet eder.
Müslim b. Yesar rh.a. de şöyle demiştir: Münakaşadan sakının. Zira münakaşa anı, alimin cahillik ettiği vaktidir. O vakitte şeytan alimin doğru yoldan sapmasını arzular.
Tartışmanın terki
Konuşana karşı susmak, söyleyecek sözü olduğu halde kendini tutup sabretmek cidden zordur. Bu sebepledir ki Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurmuştur:
Hatasını anlayıp tartışmayı terk eden kimseye Allah Tealâ cennetin ortasında bir köşk ihsan eder. Haklı olduğu halde tartışmayı terk eden kimseye ise, cennetin en yükseğinde bir köşk ihsan eder. (Tirmizî, Birr, 58 (nr. 1994); Ebû Davud, Edeb, 8 (nr. 4800); İbn Mâce, Mukaddime, 7 (nr. 51))
Mümin şanına, imanına hiç yakışmayan bâtıl bir iddiaya girer de bunu bir noktada bırakırsa Cenab-ı Hak lütfuyla bir ihsanda bulunuyor. Haklı olduğu bir meselede iddialaşmayı bırakan ise öncekinden daha büyük bir sevap alıyor. Böylece haklı bile olunsa tartışmanın terkinde hayır olduğu ifade edilmiştir.
Münakaşanın terki aynı zamanda nefsin hastalığı olan kötü halin tedavisine de vesile olur. Kişi münakaşayı terk ettikçe kendisini üstün görmeye sebep olan kibrini kırar ve başkalarını küçük gören hayvanî sıfatını söküp atar. Hakikaten her hastalığın tedavisi o hastalığa sebep olan şeyden uzaklaşmakla mümkündür. Aksi halde tartışmaya devam etmek kişide alışkanlık haline gelir. Sonra bu hastalık benlikte öyle yer eder ki, kurtulmak çok zor olur.
Kişi sıkı bir tartışmacı olsa ve insanlar da bu kabiliyeti sebebiyle onu övse, o kişi halk tarafından kabul edildiğini, üstün biri olduğunu düşünür. İşte o zaman tehlike daha da büyümüş demektir.
İnsanda öfke, kibir, gösteriş, makam sevgisi, kendini üstün görmek gibi sıfatlar hakim olduğu zaman bunlardan kurtulmaya kolay kolay güç yetiremez. Bu huylardan birini temizlemek büyük bir gayret ve mücahede isterken hepsiyle nasıl baş edebilir? Tartışmada ise bütün bu kötü hallerin tamamı mevcuttur.
İnsan için en hayırlısı, aynı kıbleye yöneldiği müminleri suçlamaktan uzak durmasıdır. Yanlışı olan birini gördüğü zaman onu baş başa bir ortamda nezaketle uyarmalı, asla mücadeleye girmemelidir. Karşısındakine nasihatin fayda vermeyeceğini anladığı zaman ise bırakıp kendi nefsiyle meşgul olmalıdır.
Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurur:
Dilini müslümanları kötülemekten çeken ve hata edeni gücünün yettiği en güzel bir üslupla ikaz eden mümine Allah rahmet etsin.
Hişâm b. Urve r.a. diyor ki:
Peygamber Efendimiz s.a.v. bu sözünü yedi defa tekrar etti. (İbn Ebüd-Dünya, Kitâbüs-Samt, nr. 137; Deylemî, Firdevsül-Ahbâr, nr. 3026.)
Allah Rasulü s.a.v. diğer bazı hadislerinde de bizleri tartışmadan sakındırarak şöyle uyarmıştır:
Kardeşinle münakaşa etme! Onunla alay etme! Ona, yerine getiremeyeceğin vaatte bulunma! (Buharî, Edebül-Müfred, nr. 394; Tirmizî, Birr, 58)
Allah Tealâ bir kavmi hidayete erdirdikten sonra, mücadeleye girmedikleri sürece o kavim haktan sapmaz. (Tirmizî, Tefsir, 44; İbn Mâce, Mukaddime, 7; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/252)
Bir kul haklı bile olsa münakaşayı terk etmediği müddetçe imanın hakikatini tadamaz. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/352, 353, 364; İbn Ebüd-Dünya, Kitâbüs-Samt, nr. 139, 666)
Hz. Lokman Hekimin oğluna nasihati de kulaklarımıza küpe olmalıdır:
Ey oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münakaşadan sakın! Dünya işleri için kendini fazla üzme! Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış! Büyüklerin önünden yürüme! Bir kimse konuşurken araya laf sokma! Ey oğlum! Diline sahip olmayan sonunda pişman olur. Çok tartışan kötülenir.
Süfyân-ı Sevrî k.s. de şöyle derdi:
Münakaşa ve mücadele yapma. Haksızlık edip günaha girebilirsin. Her yerde sabırlı ol. Sabır, hayra ve iyiliğe, sonunda da cennete götürür. Hiddet ve gazaptan kendini muhafaza et. Bunlar insanı kötülüğe çeker. Kötülükler ise cehenneme götürür. Alimlerle tartışma, kıymetini düşürürsün. Allah Tealânın yaptığı taksime razı olup rızkından memnun olursan, gönlü zenginlerden olursun. Cenab-ı Hakka tevekkül et, kuvvetli olursun. Dünya ehli ile onların dünya menfaatleri üzerinde münakaşa etme. O zaman Allah Tealâ ve insanlar seni sever. Mütevazi, alçak gönüllü ol, salih amelleri tamamlamış olursun. Merhamet edersen, her şey sana merhamet eder.
Müslim b. Yesar rh.a. de şöyle demiştir: Münakaşadan sakının. Zira münakaşa anı, alimin cahillik ettiği vaktidir. O vakitte şeytan alimin doğru yoldan sapmasını arzular.
Tartışmanın terki
Konuşana karşı susmak, söyleyecek sözü olduğu halde kendini tutup sabretmek cidden zordur. Bu sebepledir ki Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurmuştur:
Hatasını anlayıp tartışmayı terk eden kimseye Allah Tealâ cennetin ortasında bir köşk ihsan eder. Haklı olduğu halde tartışmayı terk eden kimseye ise, cennetin en yükseğinde bir köşk ihsan eder. (Tirmizî, Birr, 58 (nr. 1994); Ebû Davud, Edeb, 8 (nr. 4800); İbn Mâce, Mukaddime, 7 (nr. 51))
Mümin şanına, imanına hiç yakışmayan bâtıl bir iddiaya girer de bunu bir noktada bırakırsa Cenab-ı Hak lütfuyla bir ihsanda bulunuyor. Haklı olduğu bir meselede iddialaşmayı bırakan ise öncekinden daha büyük bir sevap alıyor. Böylece haklı bile olunsa tartışmanın terkinde hayır olduğu ifade edilmiştir.
Münakaşanın terki aynı zamanda nefsin hastalığı olan kötü halin tedavisine de vesile olur. Kişi münakaşayı terk ettikçe kendisini üstün görmeye sebep olan kibrini kırar ve başkalarını küçük gören hayvanî sıfatını söküp atar. Hakikaten her hastalığın tedavisi o hastalığa sebep olan şeyden uzaklaşmakla mümkündür. Aksi halde tartışmaya devam etmek kişide alışkanlık haline gelir. Sonra bu hastalık benlikte öyle yer eder ki, kurtulmak çok zor olur.
Kişi sıkı bir tartışmacı olsa ve insanlar da bu kabiliyeti sebebiyle onu övse, o kişi halk tarafından kabul edildiğini, üstün biri olduğunu düşünür. İşte o zaman tehlike daha da büyümüş demektir.
İnsanda öfke, kibir, gösteriş, makam sevgisi, kendini üstün görmek gibi sıfatlar hakim olduğu zaman bunlardan kurtulmaya kolay kolay güç yetiremez. Bu huylardan birini temizlemek büyük bir gayret ve mücahede isterken hepsiyle nasıl baş edebilir? Tartışmada ise bütün bu kötü hallerin tamamı mevcuttur.
İnsan için en hayırlısı, aynı kıbleye yöneldiği müminleri suçlamaktan uzak durmasıdır. Yanlışı olan birini gördüğü zaman onu baş başa bir ortamda nezaketle uyarmalı, asla mücadeleye girmemelidir. Karşısındakine nasihatin fayda vermeyeceğini anladığı zaman ise bırakıp kendi nefsiyle meşgul olmalıdır.
Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurur:
Dilini müslümanları kötülemekten çeken ve hata edeni gücünün yettiği en güzel bir üslupla ikaz eden mümine Allah rahmet etsin.
Hişâm b. Urve r.a. diyor ki:
Peygamber Efendimiz s.a.v. bu sözünü yedi defa tekrar etti. (İbn Ebüd-Dünya, Kitâbüs-Samt, nr. 137; Deylemî, Firdevsül-Ahbâr, nr. 3026.)