dini paylaşım alanı

Halk Dilinde İstem Dışı “Küfür ve Haram” Olan Sözler “Kıyamet Koptu”

بسم الله الرحمن الرحيم
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere olsun.


Rabbimiz (azze ve celle) bizi ancak kendisine kulluk etmemiz için yaratmıştır.
Zariyat Sûresi 56. ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
Eğer kulluğumuzun gereğini bilirsek Rabbimize hakkıyla kulluk ederiz. Onun emir ve yasaklarına bu dünya ve ahiret mutluluğumuz için harfiyen uymamız gerekmektedir. Rabbimize kulluğumuzun bir parçası da edepli olmaktır. Rabbimize karşı edepli olursak tüm söz ve fillerimizde Rabbimizin rızasına uygun hareket ederiz. Kişi annesine, babasına, büyüğüne, patronuna, aşiret reisine, nasıl saygılı edepli olmaya çalışıyorsa konuşmalarına dikkat ediyorsa ki, -böyle olmalı- öyleyse Rabbine karşı en büyük edep ve içtenlikte olmalıdır. Bunun içindir ki ağzından çıkan kelimeyi iyi düşünmelidir.
Ali (radıyallahu anhu) “Söz ağzından çıkınca sen onun esiri, çıkmazsa o senin esirin olur”buyurmuştur.
İşte ağızdan çıktıktan sonra kişinin sağında ve solunda bulunan meleklerin kayda geçirdiği ve kıyamet günü her söz ve davranışlarımızdan hesaba çekileceğimiz kelimelerden biriside konuşurken çokça kullandığımız “KIYAMETI KOPARDI” kelimesidir. Kişiler bu kelimeyi söylerken genelde yaşanmış bir hadiseyi anlatır ve şöyle der; mesela bir çocuk için “öyle ağladı ki, kıyameti kopardı ağlamaktan” ya da bağıran çağıran birini anlatırken “bağırdı çağırdı kıyameti kopardı” denir. Tabi kişiye sorsak bu kıyameti kopardı derken neyi kast ettin? Tabii ki de bize mecazî olarak kıyameti kopardı dediğini şer’i manadakini söylemediğini beyan eder ancak konunun başında belirttiğimiz gibi Rabbimize karşı edepli olmamız gerekliliğini belirttik bu kelimede yani kıyametin kopması da Yüce Rabbimizin vereceği ilahi bir hükümdür. Kıyamet (hesap günü); dünyanın sonunun geleceği ve tüm insanların mahşerde toplanarak Yüce Rabbimize hesap vereceğiz zamandır.

“Sana, kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Sen onun hakkında ne söyleyebilirsin ki? Onun bilgisi sadece Rabbine aittir. Sen, sadece kıyametten korkanı uyaransın. Kıyameti gördükleri gün, dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibi olurlar.”
(Naziat Sûresi, 42-46)

Görüldüğü gibi kıyametin ne zaman kopacağı hakkında Rabbimiz onun bilgisi ancak benim yanımda buyururken biz çok rahat bir şekilde güncel konuşmalarımızın içine bunu katıyoruz. Güncel konuşmalarımızın içine nasıl ki namazı, orucu, haccı, zekat’ı katmadan konuşmaya dikkat ediyorsak yine bu kelimeyi de ulu orta konuşmayı terk etmemiz gerekir. Bu kelimeyi kullanacağımıza daha farklı bir kelime kullanabiliriz ve sorumluluğumuz daha hafif olur.

İbn Mace’de Fiten bölümünde gecen hadiste Süfyân İbni Abdullah (radıyallahu anh) şöyle dedi:

Ey Allah'ın Rasûlü! Bana kesinlikle yapmam gereken bir iş söyle dedim. Efendimiz:

"Rabbim Allah'tır de, sonra dosdoğru ol!"buyurdu. Ben:

Ey Allah'ın Rasûlü! Hakkımda (zararını göreceğimden) en çok endişe ettiğin şey nedir? dedim. Efendimiz, o güzel dilini eliyle tuttu ve:

"İşte budur!" buyurdu.

Müslüman her ağzına geleni söylememelidir. Dilini tuttuğu için zarar gören kimse çok azdır, fakat diline hâkim olamayıp şirke, küfre, nifaka düşenlerin sayısını tespite imkan yoktur. Söylenecek sözün Allah'ın rızasını mı yoksa gazabını mı kazandıracağına çok dikkat edilmelidir.

İslam’dan uzak kalındığı Kur’an ve Sünnet rehber edinilmediği tüm dertler dünyalık olduğu sevinç ve üzüntülerimizin televizyon dizilerinde olduğu isyan ve çıplaklıkla övünülüp türlü türlü haramların işlendiği topluluklarının elbette basiretleri de körlenir doğru ve yanlışları ancak örfe ve yaşantısında ki seviyesine göre olur Yüce Allah’ın emrine göre değil.

“Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”
(Fatır Sûresi, 28)

Rabbim hallerimizi düzeltip gereğince kendisinden korkmayı ve ancak razı olacağı söz ve fiillerimizle hakkıyla O’na kulluk etmeyi nasip etsin ve canımızı ancak müslüman olarak alsın..
 
Bismillahirrahmânirrahîm ﴾1﴿ Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur. ﴾2-4﴿ (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. ﴾5﴿ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. ﴾6-7﴿

Hoş geldin, sefa geldin ey sabah ve ey yeni gün.
Merhaba ey vakit,ey mutlu saat ve ey mutlu gün.
Zaman sana geniş ve mutlu olsun ey yoluna revan yolcu

Rabb im günahlarımızı affet; tevbelerimizi ve hayırlarımızı ibadetlerimizi kabul buyur..amin
 
C cansu_tr kardeşim tadı damağımda kaldı paylaştıklarının...
hesap işi önemli..
bu yüzden ajandama özellikle namazlarımı Kur an okumalarımı kaydediyorum..
2018de dönüp geçen 10güne baktığımda neler yapmışım nelerde eksik kalmışım net görebiliyroum...
bu cidden güzel bir uygulama..
 
Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. ﴾30﴿ Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. ﴾31﴿ Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler. ﴾32﴿ Allah şöyle dedi: "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi.﴾33﴿ Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. ﴾34﴿ Dedik ki: "Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." ﴾35﴿ Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, "Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır" dedik. ﴾36﴿Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb'ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. ﴾37﴿

5.sayfa
 
"İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik. ﴾38﴿ İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿Ey İsrailoğulları ! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. ﴾40﴿ Elinizdeki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. ﴾41﴿Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.﴾42﴿ Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. ﴾43﴿ Siz Kitabı (Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? ﴾44﴿ Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. ﴾45﴿ Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler. ﴾46﴿ Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. ﴾47﴿ Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. ﴾48﴿
6.sayfa
 
Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. ﴾49﴿ Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk. ﴾50﴿ Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. ﴾51﴿ Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. ﴾52﴿Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) ve Furkan'ı vermiştik. ﴾53﴿ Mûsâ kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir." ﴾54﴿ Hani siz, "Ey Mûsâ! Biz Allah'ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız" demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.﴾55﴿ Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. ﴾56﴿ Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı. ﴾57﴿

7.sayfa
 
Hani, "Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve "hıtta!" (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz" demiştik. ﴾58﴿ Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik. ﴾59﴿ Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın" demiştik. ﴾60﴿ Hani, "Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin" demiştiniz. O da size, "İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var" demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah'ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. ﴾61﴿
8.sayfa
 
Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir). ﴾62﴿ Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve "Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab'ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)" demiştik. ﴾63﴿ Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah'ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. ﴾64﴿ Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, "Aşağılık maymunlar olun" demiştik. ﴾65﴿ Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. ﴾66﴿ Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti. ﴾67﴿"Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın." ﴾68﴿ Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. ﴾69﴿

9.sayfa
 
"Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. ﴾70﴿ Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. ﴾71﴿Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. ﴾72﴿ "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir.﴾73﴿ Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. ﴾74﴿ Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. ﴾75﴿ Onlar iman edenlerle karşılaşınca, "İman ettik" derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: "Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah'ın (Tevrat'ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?" ﴾76﴿

10.sayfa
 
Biliyorsun eskiden böyle paylaşımları daha çok yapıyordum çalışırken bilgisayar başında boş vaktim olduğunda arastiriyordum dün gecede geç yattım bı sitede okudum bunları paylaşmak istedim nasip olursa bende adetim bitince günlük ajandama yaptıklarımı not alacağım eksikliklerimi daha rahat görmem lazım
 

EVET istioyruz böyle güzel paylaşımlarını..
ajanda çok iyi fikir...
 
EVET istioyruz böyle güzel paylaşımlarını..
ajanda çok iyi fikir...
Aslinda en çok yapmak istediğim az uyumak . Bakalım onun içinde bı araştırma yapacağım az uyku için Esma vardı bı yerde okumuştum bulabilirsem onuda paylaşırım böylelikle hem günlük işlerimi kolay yapabilmek hemde ahiret için çalışmak daha kolay olacaktır
 
Hanımlar bunu buldum bide az uyku için ya kayyum esmasini çekebiliriz
 

Eklentiler

  • Screenshot_2018-01-10-15-10-38.webp
    27,1 KB · Görüntüleme: 38
Az uyumak az yemekle bağlantılı diye hatırlıyorum sanki
 
Herkese Hayırlı Cumalar candostlarim sizler sayenizde kendimi toparlamaya çalışıyorum daha fazla nasıl verimli olabilirim diye düşünüyorum. Sabah eşim 5bucukta ise gitti her sabah öyle gitmiyor . Bende mübarek Cuma sabahında gusül abdest aldım 41 yasin hatmim vardı söylemiştim henüz okuyamadım mazeretimden dolayı 4 yasin okudum, 8 sabah namazı kazası kıldım, sabah namazımı kıldım , 200 ihlas okudum , salavat çekip Efendimizin ruhuna hediye edeceğim hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum canlarım. Benim için çok verimli bir sabah oldu inşallah bütün günüm böyle geçer
 
Namazda geçen dua ve tesbihatlarin anlamı
"Allahu Ekber" Anlamı:
Allah en büyüktür.

"Sübhane Rabbiyel Azim" Anlamı:
Ey büyük Rabb'ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.

"Semiallahulimen hamideh" Anlamı:
Allah kendisine hamd edenleri işitti.

"Rabbena leke'l-hamd" Anlamı:
Ey Rabbımız! Her çeşit hamd ancak sanadır.

"Sübhane Rabbiye'l-ala" Anlamı:
Ey Yüce Rabb'ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.

"Esselamu aleykum ve rahmetullah" Anlamı:
Allah'ın selamı üzerinize olsun

"Allahümme ente's-selamu ve minke's-selam tebarek-te ya-zel celali vel ikram" Anlamı:
Allah'ım! Sen kurtuluş merciisin. Esenlik ve güvenlik sendedir. Ey Azamet ve Kerem sahibi Allah'ım! Senin şanın çok yücedir.

"Ala Resulina Muhammedin salavat" Anlamı:
Salat Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)'in üzerine olsun

"Subhanallahi ve'l-hamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim" Anlamı:
Allah eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah'adır. Allah'tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Allah'tan başkasında güç ve kudret yoktur.

"Subhanallah" Anlamı:
Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.

"Elhamdülillah" Anlamı:
Hamd Allah'adır.

"Lailahe illallahu vahdehula şerikeleh lehül mülkü velehül hamdüala külli vehüve şey'in kadir" Anlamı:
Eşsiz olan ve ortağı olmayan Allah'tan başka ilah yoktur. Hükümranlık Onundur, hamd Onadır ve O her şeye güç yetirendir.

"Subhane Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-vehhab"Anlamı:
Çok bahşedenlerin en yücesi olanRabb'im! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin.

"Amin" Anlamı:
Yüce Allah'ın kabul etmesini temenni amacıyla dua sonunda "kabul buyur" anlamında söylenen bir sözdür
 
Beş Vakitte Aşk.
Âlem öyle nurlu bir sarmal içinde ki, her an beş vaktin beşi de dünya içinde ayrı ayrı yerlerde yaşanabiliyor. O vakitlerin öyle güzel sırları var ki, bize kulluğumuzu ve ahireti hatırlatıyor.

Namaz, Rabb’imizin “Celal”ine karşı kavlen ve fiilen “Sübhânallah” deyip takdis etmek, “Kemal”ine karşı, lâfzan ve amelen “Allahü Ekber” deyip tâzim etmek. “Cemal”ine karşı da kalben, lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir.
İbâdetin mânâsı da kulun Rabb’ine karşı kendi kusurunu, acz ve fakirliğini görüp her şeyi elinde tutan Yüce Rabb’imizin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.

Her namaz vaktinde ruhumuzda canlanan şey, tek ve sonsuz olanın O (cc) olduğudur, bakî, sermedî, ebedî olan O’dur. Nurun kaynağı, ebedi saadetlerin sahibi O’dur. Her namaz vaktinde zihnimizde bu duygular sümbüllenir.

Başka bir kapı yoktur. Başımızda ecel kılıcı, ensemizde Azrail’in (as) nefesi bulunmaktadır. Kabrimizi karanlıklar yurdu olmaktan çıkarıp Cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirecek olan şey imanımız, amelimiz ve Rabb’imize olan muhabbetimizdir. Ümidimiz O’nun (cc) rızasına, Habibi’nin (sas) şefaatine nail olmaktır. Bu yüzden her bir namaz vaktinde gizlenmiş sırlara vâkıf olmamız gerekir.

Bediüzzaman Hazretleri, namaz vakitlerini izah ederken gece ve gündüzlerin alemin büyük saatinde “saniyeler”, senelerin “dakikalar”, ortalama insan ömrünün “saatler” ve alemin hayat devirlerinin de “günler” hükmünde olduğunu belirtiyor. Yine bunların birbirine baktığını, birbirine misal olduğunu, birbirinin hükmünde olduklarını ve hatırlattıklarını ifade ediyor.




--------------------------------------------------------------------------------

SABAH VAKTİ:
Yepyeni bir başlangıçtır
Sabah tatlı bir neş’edir. Mahmurluk perdesi altında alemde pırıl pırıl tecelli eden yaratılışa aynadır. İmsak vakti, yani sabah namazı vaktinin girmesi, yani şer’i günün başlayışıyla yepyeni bir hayat başlar. Her bir namaz vakti için bir saati göz önüne getirelim (dijital saati değil!). Akrep, sabah namazı vaktini gösterdiğinde o an aynı zamanda, bizim anne karnına düştüğümüz ânı, yine kâinatın yaratıldığı 6 günden ilk günü ve yıl içindeki bahar mevsimini gösterir. Elimizi Allahü Ekber deyip kaldırdığımızda zihnimizde ana rahmindeki halimiz ve kâinatın Rahmetenlil Alemi’nin (s.a.s.) yüzü suyu hürmetine ve yine O’nun (s.a.s.) nurundan yaratılışı canlanır. Tesbih, tahmid ve tekbirlerimiz hep o hale şükür içindir.




--------------------------------------------------------------------------------


ÖĞLE VAKTİ:
Gençlik ateşi ve Cehennem!
Öğlenin şiddetli hararetinin başları yaktığı zaman, yazın en sıcak dönemine, insanda gençliğin söz dinlemeyen en ateşli çağına işaret eder. Yine, öğlenin sıcağı bize hiçbir gölgenin bulunmayacağı mahşer gününü hatırlatır. Kainatın ömründe ise öğle vakti Hz. Âdem’in yeryüzüne iniş dönemine işaret eder.




--------------------------------------------------------------------------------


İKİNDİ VAKTİ:

Ömrün sonu ve sonbahar
İkindi vakti, güneşin renginin sarardığı, batmaya meylettiği zamandır. İçinde sonbahar hüznünü de taşır. Yine, insanoğlunun da artık saçlarına ak düşüp, belinin yavaş yavaş bükülmeye başladığı, dünya lezzetlerinin de “acılaşmaya” başladığı döneme işarettir. İkindi vakti, insanoğlunun ve kainatın son dönemine de işaret eder. Yine, son peygamber olan Efendimiz’in (s.a.s.) vazifeye başlamasıyla âlemin son sürece girişini de hatırlatır. Biz ikindi vaktini yaşarken az sonra güneşin batacağını, yakında kendimizin ve kâinatın da öleceğini düşünürüz. İkindiyi eda edip de her şeyin batmaya doğru gittiğini görürken tek sığınılacak kapının Rabb’imiz ve O’nun Resulü’nün sünnet-i seniyyesi olduğunu tefekkür ederiz.




--------------------------------------------------------------------------------


AKŞAM VAKTİ:

Ölüm ve kıyamet ânı
Artık gün batmıştır. Ferdi olarak imtihanımız bitmiş, son nefesimizi vermişiz. Ne güneşte o cebbar yakıcılıktan, ne de bizde küçük dağları ben yarattım havasından eser kalmıştır. Sonbahar gibi ikindinin tatlı serinliği geride kalmış, güneş kaybolmuş, hafif bir kızıllık dışında ondan hiçbir eser görünmüyor. Az sonra günle birlikte biz de karanlıklara karışmış olacağız. “Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar döküldüğünde, dağlar yürütüldüğünde...” (Tekvir, 81/1-3) ikazları kulaklarımızda çınlıyor. Akşam ezanı okunduğunda ve namaz için ellerimizi kaldırdığımızda sanki kendi cenaze namazımızla birlikte tüm kainatın cenaze namazını da kılıyor gibi oluruz. Önümüzdeki tabutta hem geride kalan gün, hem sonbahar mevsimi, hem kendi cesedimiz, hem de tüm canlıların naaşı vardır. Bu namaz bu kadar hüzünlüdür. Artık geriye dönüş yoktur. Alem susmuş, Sûr üfürülmüştür. Bütün diklenişler, bütün ceberrutluklar son bulmuş, müthiş bir sessizlik, alemi kaplamış, İlahi kader ânı beklenmektedir. Geriye dönüş artık mümkün değildir ve “keşke”ler, “eyvah”lar dönemi başlamıştır.




--------------------------------------------------------------------------------


YATSI VAKTİ:
Büyük sessiz karanlık
Artık geride kalan ne güne ne mevsimlerin tatlılığına, ne de insan olarak “yaşadığımıza” dair hiçbir iz yok. Gündüzün ne sıcağı ne de ışığı kalmış. Bizim için de acı son gerçekleşmiş. Kimse, kendi torunlarımız bile bizi hatırlamıyor, çoğu ismimizi bile unutmuş. Hayat susmuş, kainat dahi ölmüş. Toprağın üstündeki tüm cıvıltı, kargaşa sona ermiş. Herkes hesap gününü bekliyor. İşte bu kadar karanlıklar içinde o geceyi ancak “teheccüd”ümüz aydınlatabilir, bize yoldaş olabilir. O karanlıkları aydınlatacak yegane nur kaynağı odur.




--------------------------------------------------------------------------------


İKİNCİ SABAH VAKTİ:
Ba’sü ba’del mevt
Yeni doğan güneş ise haşrin sabahını ihtar eder. Sur yeniden üfürülmüş, ruhlar yeniden iade edilmiş, milyarlarca insan haşir meydanında toplanacak, ölüler yerden bitkiler gibi bitirilecek. İşte bu şuurla kılınan namazın kişiye faydası olur. “Desinler”, “görsünler” için kılınan namazın kimseye faydası olmadığı gibi maalesef zararı da olacaktır. Evet şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı, ne kadar mâkul ve lâzım ve kat’î ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kesinliktedir.


İşte bu beş vaktin her birinde bir mü’him, inkılâp başındadır.
 
TEFEKKÜRE VAR MISINIZ ?

Sevmek için Yürek,
Sürdürmek için Emek gerekir.

Cimri Zengin; dünyada Fakir gibi yaşar,
Ahirette ise Zengin gibi hesap verir.

Yorgun kafanın; ne düşüncesinde bereket,
ne de görüşünde isabet vardır.

"Dua, kapı çalmaktır.
Sonrasına karışmak, haddi aşmaktır.

Kusur bulmak için bakma birine...
Bulmak için bakarsan... bulursun!
Kusuru örtmeyi marifet edin;
işte o zaman "Kusursuz" olursun.

İyi insan mutluluk,
Kötü insan tecrübe,
Yanlış insan ders,
Mükemmel insan iz bırakır.

Ne Sadaka,
Ne verdiğin yemekler;
Başa kakarsan eğer,
Boşa çıkar tüm emekler...

Güzel bir gülü,
Güzel bir geceyi,
Güzel bir dostu,
Herkes ister.
Önemli olan
Gülü dikeniyle,
Geceyi gizemiyle
Dostu tüm derdiyle
Sevebilmektir...

Mevlana der ki:
"Bitkinin güzelliği tohumda,
İnsanın güzelliği ise kalbinde gizlidir".

Dostun attığı taş,
Baş yarmaz.
Sefada da,
Cefada da dostuyla beraber olur.
Sefalı günlerde arka-daş,
Belalı günlerde ön-daş olur.

ALLAH'ın verdiği de, vermediği de imtihandır.

Toprak, boyunun ölçüsünü almadan;
Seccadeye boyunun ölçüsünü Ver!
Seslenen Hoca Olabilir,
Ama Çağıran ALLAH c.c."

Bir anlık bir sabır,
büyük bir felaketi önler.
Bir anlık bir sabırsızlık
bütün bir hayatı yıkar.

Ağladığımızda güldüren,
yanlış yaptığımızda doğruları gösteren
biri olmalı İnsanın hayatında.

Mutlu olmayı yarına bırakmak,
Karşıya geçmek için nehrin durmasını
beklemeye benzer..
Nehir asla durmaz!

Cömertlik çok vermekle değil,
vaktinde vermekle ölçülür...

Yanlış anladık RABBİM.
İlaçları çocukların ulaşamayacağı yere
kaldıracaktık... Kur'an-ı Kerimi değil...

Herhangi bir sorunu çözmek istiyorsanız
şu üç soruyu kendinize sorun:
Ne yapabilirim?
Ne okuyabilirim?
Kime sorabilirim?

Sesini değil, sözünü yükselt...
Zambaklar yağmurlarla büyür,
gök gürültüleriyle değil...!

Düşünmeden konuşmak,
nişan almadan ateş etmektir.

Kendinizi geliştirmek için öyle çaba harcayın ki...
başkalarını tenkit etmeye zamanınız kalmasın...!

Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de,
Kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez...
(Şems-i Tebrizi)


Selam ve Dua ile
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…