Dinler Bir Gün Ortadan Kalkar mı?

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.301
42.836
Dinler Bir Gün Ortadan Kalkar mı?
Yaşam-
54a2cc0fa397e9ed2dd006a0.jpg

Yeryüzünde milyonlarca insan hayatın ölümle son bulacağına, ölümden öte yaşamın ve tanrının olmadığına inanıyor. Bazı ülkelerde açıktan ateistlik hiç bugünkü kadar revaçta olmamıştı.
California Pitzer College’den sosyoloji profesörü Phil Zuckerman, bugün hem toplam sayı olarak hem de nüfus yüzdesi olarak her zamankinden çok daha fazla ateist olduğunu söylüyor. Gallup’un 57 ülkede 50 bin kişiyle yaptığı bir kamuoyu anketine göre, 2005-2011 yılları arasında kendisini dinci olarak tanımlayanların oranı yüzde 77’den 68’e düşerken, ateist olarak tanımlayanların oranı yüzde 3’lük artış göstererek toplam nüfusun yüzde 13’üne tırmanmıştı.

Ateistlerin çoğunlukta olmadığı kesin de, bu rakamlar gelecekteki eğilimlerin mi habercisi? Dünyada bu eğilimin devam ettiğini varsayarsak dinler bir gün tümüyle ortadan kalkacak diyebilir miyiz?

Gelecek hakkında öngörülerde bulunmak mümkün olmasa da, ilk nasıl ortaya çıktığı ve bazıları inanmayı seçerken diğerlerinin neden yüz çevirdiğine dair din hakkındaki bilgilermizi kullanarak kutsal olanla ilişkimizin önümüzdeki yıllarda nasıl gelişeceğinin ipuçlarını bulabiliriz. .

54a2d281b9859419418507e1.jpg

Bilim insanları hâlâ bireyleri ya da toplumları ateizme yönlendiren karmaşık faktörleri tespit etmeye çalışırken, bazı ortak noktaların olduğu söylenebilir. Dinin cazip yanlarından biri belirsizliklerle dolu dünyada insana güvence sunmasıdır. Bu nedenle yurttaşlarına göreceli olarak daha iyi ekonomik ve siyasal istikrar sağlayan ülkelerde ateist eğilimlerin güçlü olması şaşırtıcı değildir. Zuckerman, “Toplumda güven sağlanması dini inançların azalmasına neden oluyor,” diyor. Kapitalizm, teknolojik gelişkinlik ve eğitimin de bazı toplumlarda dini inançların törpülenmesine yol açtığını belirtiyor.İnanç krizi

Japonya, İngiltere, Kanada, Güney Kore, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Almanya, Fransa ve Uruguay (yurttaşlarının çoğu Avrupa kökenli) yüz yıl önce dinin önem taşıdığı ülkeler iken, bugün dini inançların en zayıf olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Göreceli olarak zengin olan bu ülkelerde eğitim ve sosyal güvenlik sistemi güçlü, eşitsizlik oranı düşük. Auckland Üniversitesi’nden psikolog Quentin Atkinson bu durumu, “insanlar başlarına gelebilecek olaylardan korkmuyorlar,” şeklinde ifade ediyor.

Brezilya, Jamaika ve İrlanda gibi dinin güçlü olduğu ülkelerde de dini inançların zayıflaması söz konusu. “40-50 yıl öncesine kıyasla bugün daha fazla dine sarılmış toplum pek yok. Tek istisna İran olabilir; ama oradaki durumu net görmek zaten zor,” diyor Zuckerman.

ABD de istisnalardan birini oluşturuyor. Dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer almasına rağmen dinin hâlâ güçlü olduğu bir ülke. Fakat yakın zamanda yapılan bir ankette, orada bile ateistlerin oranının 2007’den 2012’ye yüzde 1,6’dan 2,4’e yükseldiği görülmüştür.

Fakat Vancouver’deki British Columbia Üniversitesi’nden sosyal psikolog Ara Norenzayan, bunun dini inançların ortadan kalkması anlamına gelmediğini, insanların varoluşsal güvenlik arzusunun güçlü bir duygu olduğunu belirtiyor. “İnsanlar acı çekmek istemiyor; ama bu konuda ellerinden bir şey gelmiyorsa olaylarda bir anlam bulmak istiyorlar. Din de insanların acıya anlam vermesinde bildiğimiz diğer laik inanç ve ideallerden daha fazla işe yarıyor görünüyor,” diyor.

54a2d24bd84001a2413a612c.jpg

Bu olgu hastalık ve felaket karşısında sürekli ortaya çıkıyor. Örneğin, 2011’de Yeni Zelanda’nın Christchurch bölgesinde meydana gelen şiddetli depremin ardından, tümüyle laik özelliklere sahip bölge halkının dini inançlarında ani bir tırmanma görülmüştü. Bunun istisnaları da var elbette. Örneğin 2. Dünya Savaşı’nın ardından Japonya’da dini inançlar inişe geçmişti. Fakat Zuckerman, Christchurch modelinin esas olduğunu söylüyor. “İnsanın başına kötü olaylar geldiğinde herkes ateizme yöneliyor olsaydı, hepimiz ateist olurduk,” diyor.Tanrı fikri

Dünyadaki bütün sorunlar mucizevi bir biçimde çözülmüş olsaydı ve insanlar barış ve eşitliğin hakim olduğu bir yaşam sürüyor olsaydı da belki din hâlâ varlığını sürdürürdü. Evrimdeki bir gariplik yüzünden insanın nöropsikolojisinde tanrı fikrinin doldurduğu bir boşluk var sanki.

54a2d2539b0cde0b501b430b.jpg

Bunu anlamak için “ikili süreç teorisi”ne bir göz atmak gerekiyor. Psikolojinin temelinde yer alan bu olgu, düşüncenin iki biçimine dikkat çeker: Sistem 1 ve Sistem 2. Sistem 2 göreceli olarak daha yakın bir zamanda gelişmiştir; hiç durmak bilmeyen kafamızdaki sestir; plan yapmamızı ve mantıklı düşünmemizi sağlar.

Sistem 1 ise otomatiktir, içgüdüseldir. İnsanın nerede doğduğundan bağımsız olarak herkeste gelişen özelliklerdir. İnsanın hayatta kalmasını sağlayan mekanizmalardır. Örneğin kokmuş etten tiksinti duymamızı, hiç düşünmeden ana dilimizde konuşmamızı, bebekken ebeveynimizi tanımamızı, canlı ve cansız nesneleri birbirinden ayırmamızı sağlar. İnsanı, dünyayı daha iyi anlamak için bir düzen bulmaya, doğal felaketler ya da sevdiklerimizin ölmesi gibi tesadüfi görünen olaylarda anlam aramaya yöneltir.

Bazı sosyal bilimciler, etrafımızdaki tehlikeleri algılayıp aşmada, eş bulmada bize yardımcı olan Sistem 1’in ayrıca dinlerin gelişmesini de sağladığına inanıyor. Örneğin bu sistem gittiğimiz her yerde, görmesek de etrafımızda bir varlığın olduğu hissini duymamıza neden olur. Binlerce yıl önce belki bu duyu, otlar arasına saklanmış aslana ya da zehirli yılana karşı tetikte olmamızı sağlamıştır. Fakat ister bizi sürekli gözetleyen koruyucu bir tanrı, ister kuraklıkla cezalandıran hoşnutsuz bir ata ruhu, ister gölgede bekleyen canavar biçiminde olsun, bizi görünmez şeylerin varlığına anlam yükleme konusunda zayıf da düşürmüştür.

54a2d259d84001a2413a6130.jpg

Bu sistem olguları ikili bir şekilde görmeye de yöneltir bizi. Yani aklı ve bedeni bir tek bir birimde bütünleşmiş görmekte sıkıntı yaşarız. Bu algı birçok dinde de yansımasını bulur.

ABD’deki Emory Üniversitesi’nden Robert McCauley, sosyal bilimcilerin, tüm bu nedenlerden dolayı dinin “bilişsel eğilimlerimizin bir yan ürünü” olarak ortaya çıktığına inandığını söylüyor. “Dinler insanlardaki bu doğal özelliklerden yararlanarak gelişen kültürel düzenlemelerdir,” diyor.Kırılması zor alışkanlıklar

Ateistler işte bu kültürel ve evrimsel birikime karşı savaş vermek durumunda. İnsanlar doğal olarak daha büyük bir şeyin parçası olduklarına, yaşamın tümüyle boşa olmadığına inanmak ister. Aklımız bir amaç ve açıklama peşinde koşar. Norenzayan’a göre “Eğitim, bilim ve eleştirel düşünme yoluyla insanlar içgüdülerine güvenmekten vazgeçebilir, ama bu içgüdüler var.”

54a2d25fd84001a2413a6134.jpg

Öte yandan birçok ateistin ve dini inancı olmayanların dünyayı anlamak için başvurduğu bilim de kolay anlaşılır bir şey değil. McCauley, bilimin Sistem 1’in yarattığı taraflılık durumunu düzeltmeye çalıştığını söylüyor. “Bilişsel bakımdan bilim doğal değildir, zordur. Din ise çoğunlukla öğrenilmesi gereken bir şey değildir, zaten biliyoruzdur onu,” diyor.

California’daki Fuller Teoloji Okulu’ndan Justin Barrett’a göre “Dinden kurtulmak için insanoğlunda köklü değişikliklerin olması gerekiyor.”

Dünyada tanrıya inanmadığını söylediği halde batıl eğilimleri olan, örneğin hayaletlere, astrolojiye, telepatiye ya da reenkarnasyona inanan birçok insan var. Ayrıca hayatımızdaki değerlere rehberlik eden spor takımları, yoga, meslek kuruluşları, Tabiat Ana gibi dini inançlara yakın yorumlanabilecek inançlar söz konusu. Örneğin Amerika’da büyücülük, İngiltere’de ise paganizm tırmanışa geçmiştir.

Antropolog Ryan Hornbeck, World of Warcraft (WoW) internet oyununun Çin’deki takipçileri arasında manevi bir önem kazandığını, belli ahlaki kuralların geliştirildiğini belirtiyor. “Öyle görünüyor ki WoW modern toplum yaşamının sunmadığı belli ahlaki özellikleri yaratma olanağı sunuyor, diyor Barrett. “İnsanlarda sanki dini inançlar için bilişsel bir alan var ve bu alan dinle doldurulmuyorsa şaşırtıcı biçimler alabiliyor.”

İşbirliği faktörü
54a2d2646a913092119fee8a.jpg

Din ayrıca grup uyumu ve işbirliğini teşvik ediyor. Bizi her an gözetleyen her şeye kadir tanrı tehdidi antik toplumlarda düzenin sağlanmasına yardım etmiş olmalı. Atkinson bunun “doğaüstü cezalandırma hipotezi” olduğunu söylüyor. “Herkes bu cezalandırmanın gerçek olduğuna inanırsa gruplar açısından işlevli hale geliyor.”

Yine burada da insanlar arasında güvensizlik ve acı çekme durumu, katı ahlaki kurallarla dinleri teşvik etmede rol oynuyor olabilir. Dünyadaki 600’e yakın geleneksel toplumun inanç sistemini inceleyen bir araştırmada, Wellington Üniversitesi’nden Joseph Bulbulia ve ekibi, sert iklim koşullarına ve doğal afetlere açık bölgelerde ahlak dersi veren tanrıların ortaya çıkma ihtimalinin daha yüksek olduğu sonucuna vardı. Din bu bağlamda kamu düzeni açısından önem taşıyan bir olgu olarak gelişti.

“Bu kadar hızlı gelişen, farklı kültürlerde bu kadar yer edinen bir olgunun toplumda işbirliğini sağlama işlevi gördüğü yönündeki açıklama akla yatkın geliyor,” diyor Bulbulia.

Bir de işin matematiksel yanı var tabii. Bütün toplumlarda, dini inançları olan insanlar daha fazla sayıda çocuk sahibi olma eğilimi taşıyor. Böyle bir aileye doğmuş çocukların da yetişkinlikte aynı eğilimleri göstermesi doğaldır. Yani tümüyle dinden arınmış bir toplum olası görünmüyor.

54a2d2697a6c8e1a50f9d516.jpg

Kalıcı inançlar
Tüm bu psikolojik, nörolojik, tarihsel, kültürel ve lojistik nedenlerden dolayı uzmanlar dinin ortadan kalkmayacağı tahmininde bulunuyor. İster korku, ister sevgi kaynaklı olsun din kendi devamını sağlamada oldukça başarılı görünüyor.

Hristiyan, Müslüman, Hindu ya da başka tanrıları bir tarafa bıraksak bile batıl inançlar ve ruhiyatçılık var olmaya devam edecektir. Daha yerleşik dinler ise bir iki doğal afet sonrasında yeniden canlanmaya hazır görünüyor. “En iyi laik devletler bile sizi her şeyden koruyamaz,” diyor McCauley. Herhangi bir ekolojik kriz, nükleer savaş ya da göktaşı tehlikesi karşısında tanrılar ortaya çıkacaktır.

“İnsanlar acı karşısında teselliye ihtiyaç duyuyor; çoğu insan ayrıca ölümden sonra da yaşamın devam ettiğine, görünmez bir varlık tarafından sevildiklerine inanmak istiyor,” diyor Zuckerman. “Her zaman inanan insanlar olacaktır; bunlar çoğunlukta olmaya devam ederse de şaşırmam.”

Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz.

  • BBC
 
Bende zamanla inanan sayısının git gide azalacağını düşünüyorum .
İnanç konusuna yorum yapmak istemiyorum .
Benim için insanın dini inancı önemli değil zaten , iyi bi insan olunması herşeyden daha önemli .
 
Dinler tamamen ortadan kalkmaz ama bana göre de inanmayan sayısı git gide artacak.

Bilimsel gelişmeler ve ispatlarla dinlerin birçok noktada çelişmesi, dindarların inanmayanlara ve sorgulayanlara olan toleranssız yapısı, dinin kişisel çıkarlara alet edilerek kullanılması gibi sebeplerden insanlarda bir soğuma var zaten.
 
Dinler tamamen ortadan kalkmaz ama bana göre de inanmayan sayısı git gide artacak.

Bilimsel gelişmeler ve ispatlarla dinlerin birçok noktada çelişmesi, dindarların inanmayanlara ve sorgulayanlara olan toleranssız yapısı, dinin kişisel çıkarlara alet edilerek kullanılması gibi sebeplerden insanlarda bir soğuma var zaten.
kesinlikle inanmayan sayısında artış var ünüversite gençliği arasında inanmayan fazla..ve dahada artacak..din üzerinden para kazananlar aç kalır inşallah biz göremeyiz belki ama..
 
Kalkar ama yakın gelecekte gerçekleşeceğini düşünmüyorum.Büyük bir felaket ardından ütopik bir dünyada kalkar belki..
 
Keşke diyorum, dünya daha barışçıl ve iyi bir yer olabilirdi.
Keşke herkes ahlak seviyelerini kitaplardan yukarıya çıkarabilse...
inançsızlığı yanlış algılayanda var..sanki herşey mubahmış gibi mesela..oysa insani şekilde yaşamanın kuralları olmak zorunda..kendine saygı duymak vs..
 
inançsızlığı yanlış algılayanda var..sanki herşey mubahmış gibi mesela..oysa insani şekilde yaşamanın kuralları olmak zorunda..kendine saygı duymak vs..

Ben mesela ahlak ve erdem çerçevesinde, vicdanlı olmaya çalışan bir agnostiğim. Öbür dünya korkusu vs. taşımadan iyi bir insan olmak için çabalıyorum.

Dinler ortadan kalkmaz ama söylenildiği gibi inanan sayısında azalış olacak gittikçe. Tek dileğim herkesin inancını da inançsızlığını da saygı çerçevesinde yaşayacağı, dini sömürerek ceplerini dolduranların ortadan yok olacağı bir dünya. Ama şu koşullarda imkansız, devir onların devri.
 
Din asla kalkmaz çünkü insanlar binlerce yilardir baska bir varliga inaniyorlar. Böyle birsey sökmek, kaldirmak çok zor olur. Ateïstlerin sayisi yükselir fakat din ortada kalkmaz, sanmam yani.
 
inançsızlığı yanlış algılayanda var..sanki herşey mubahmış gibi mesela..oysa insani şekilde yaşamanın kuralları olmak zorunda..kendine saygı duymak vs..

Evet, o konuyu bende anlamadim. Hani baze inançli insanlar benim ateist olarak neden iyi bir insan olma çabami anlamiyorlar. Ne de olsa benim gözümde öbür dünya yok diye.

Bu benim için çok aci bir sorudur. Yani gerçekten sadece bir varliktan korktugun için mi baskalarina iyi davraniyorsun? Baskasindan çalmiyorsun, aldatmiyorsun, öldürmüyorsun? Içinde korkun olmazsa canavar mi var?
 
Evet, o konuyu bende anlamadim. Hani baze inançli insanlar benim ateist olarak neden iyi bir insan olma çabami anlamiyorlar. Ne de olsa benim gözümde öbür dünya yok diye.

Bu benim için çok aci bir sorudur. Yani gerçekten sadece bir varliktan korktugun için mi baskalarina iyi davraniyorsun? Baskasindan çalmiyorsun, aldatmiyorsun, öldürmüyorsun? Içinde korkun olmazsa canavar mi var?
kesinlikle..inançsız ve çok iyi insanlar var..inançlı olduğunu söyleyip kötü olanda var..
 
İmkansız. Dinler kalktığı anda üç kağıtçı bir çok başka kavram da ortadan kalkar.

O zaman da savaşlar olmaz.

Oysa bu savaşlardan beslenen kocaman bir çok sektör var.
 
Dinler insanlari ayni ortama toplayan, ortak paydada bulusturan, maneviyatin beslendigi ve paylasildigi, insalari cemaat yapan olgulardir.. Insanlarin inanma ihtiyacindan dogmustur ve ortadan kalkmamalidirlar. Bence sadece ileri ulkelerin yaptigi gibi dinde reformlar yapilmali, yok efendim asliymis, kopyasiymis diye birbirini kirmaya ve hatta yok etmeye kiskirtan takintilardan dinler temizlenmelidir. Bugun kalkip da ikibin yil oncesinin, ya da 1400 yil oncesinin sartlarinda ortaya cikmis dinleri ayni sekilde kanunlari ve kurallari ile uygulamaya kalkan her ulke sorunludur ve geri kalmisliga mahkumdur. Bugune uyarlanmali, mantik cercevesinde insanlarin inanc ve ibadetini guven ve husu icersinde yerine getirmeleri saglanmalidir. Bunu yapabilen ulkeler huzurlu ve refah seviyesi yuksek, insanin ve de kadinin her turlu insani hakkinin ve sayginliginin korundugu ulkelerdir, yapmayan ulkeler ise huzursuzlugun ve mutsuzlugun ve hatta insan kiyiminin, esitsizligin ve vurgunun yuvasi haline gelmistir.
 
kesinlikle inanmayan sayısında artış var ünüversite gençliği arasında inanmayan fazla..ve dahada artacak..din üzerinden para kazananlar aç kalır inşallah biz göremeyiz belki ama..

Din üzerinden para kazananlar sayıca o kadar çok ki ve bu o kadar gelir getiren bir iş ki aç kalmaları mümkün değil. Dinlerin ortadan kalkması da mümkün değil haliyle.

Fakir, sefalet içinde bir insanı sen zenginlik, şatafat içinde yaşarken isyan etmeden nasıl durdurabilirsin? Din ile. "Sen şimdi cefa çekiyorsun ama sesini çıkarmayıp oturursan öbür dünyada cennete gideceksin, sefa süreceksin"
 
hoca hanım konuştu yine,islam düşmanları heryerde kalkıpta 1400 yıl önce gelen din bugün yaşanmaz
yenilik getirin dine diyor sanane,ayetleride değiştirelim istersen
bence her iki tarafta yobazlar temizlenmeli
neden Müslüman olmayıpta sürekli Müslümanlara karışırlar anlamam
sonrada sinirden ve kabalıktan dem vururlar
kendi yaptığı yorumları görmüyor mu acaba
her yorumda alay edersen,hakaret edersen,sinirli olursan,kaba olursan,başkasının inançlarına saygı göstermezsen
karşılığınıda aynı bu şekilde alırsın,sonra hayıflanmanın lüzümü yok.
çünkü siz bu dilden anlıyorsunuz! herşey karşılıklı
konuya gelince islam bozulmamış din olduğu için ortadan da kalkmayacak.
 
X