- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Öğretim Görevlisi olan Prof. Dr. Sibel Silici, monofloral ballar üzerinde TÜBİTAK çalışması yaptıklarını belirtti
Geliştirdiği bal projesi ile ilgili bilgilere veren Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Ziraat Fakültesinde Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sibel Silici, “En son yaptığımız TÜBİTAK projesiyle, bal konusunda bir çalışmaya önderlik ettik. Türkiye'de üretilen monofloral balların glisemik indeks değerini belirledik. Glisemik indeks bir gıdanın kandaki glikoz yani şeker oranını yükseltebilirliğidir ve bununla ölçülür. Dolayısıyla son yıllarda balın tamamen şeker içerdiği ve glisemik indeksi çok yükselttiği konusunda görüşler var. Biz bu projede bu görüşlerin asla doğru olmadığını belirledik. Çünkü bal sadece çay şekerinden oluşmaz. Sakarozun inverte olmasıyla glikoz ve früktozdan oluşur. Bununla bal şekerlerin yanında amünoasitler, çok önemli enzimler sağlığımız için çok faydalı olan maddeler içerir. Dolayısıyla balı bir şeker gibi görmek büyük bir yanılgıdır” diye konuştu.
Silici ayrıca, “Bununla birlikte bu çalışmada biz farklı coğrafik orijinli ve acaba bu kandaki şeker oranı yükseltebilme dereceleri farklı mıdır? şeklinde araştırma yaptık ve özellikle narenciye ve kekik balının glisemik indeksinin düşük olduğunu gördük. Dolayısıyla obezite, yada diyabet gibi değişik metabolik hastalıklarda tabi ki doktor kontrolünde olmak şartıyla hastalar bal yemek istiyorlarsa tüketebilecekleri şeker oranı kadar bal tüketebilirler. Bal sadece şeker değildir. Balın sadece şeker olduğunu düşünmek bir yanılgıdır. Çünkü bal çok eski tarihlerden buyana şifa kaynağı olarak kullanılmıştır. Bunun aksini söylemek hem tarihe hem de bilime karşı yanlış etmiş oluruz” şeklinde konuştu.
'Son yıllarda aslında monofloral bal üretimi yaygınlaşmaya başladı' diyen Silici, “Firmalar kestane balı, narenciye balı, ayçiçek balı gibi balları üretiyorlar. Bunlar piyasada yerini almaya başladı. Tüketicilerimizde 'biz bu nereden temin edeceğiz' dediklerinde piyasada bu balları bulmaları mümkün olacak. Bunların dışında birde Karadeniz yöresinde üretilen orman gülü var ki yüzyıllardır şeker hastalığına iyi geldiği söylenilen bir bal ancak balın içerisinde zehirli bir takım maddeler bulunabileceği için bu maddelerin oranı çok önemli. Düşük oranda olduğu zaman bir sıkıntı vermezken yüksek oranda olduğunda sıkıntı verebiliyor. Bu balla ilgili çalışmaların yapılması, incelenmesi lazım” ifadelerini kullandı.
Bal deneyini 20 sağlıklı gönüllüler üzerinde yaptıklarını belirten Silici, “Aynı zamanda sadece glisemik indeks değerlerini değil çalışmaya katılan bireylerin kolesterol, insülin gibi pek çok biyokimyasal parametrelerini de değerlendirdik. Bunların sonucunda gördük ki bazı bal tipleri özellikle kolestrol ve trigliseritin düşmesinde çok yardımcı rol oynuyor” dedi.
Kaynak: İHA
Geliştirdiği bal projesi ile ilgili bilgilere veren Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Ziraat Fakültesinde Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sibel Silici, “En son yaptığımız TÜBİTAK projesiyle, bal konusunda bir çalışmaya önderlik ettik. Türkiye'de üretilen monofloral balların glisemik indeks değerini belirledik. Glisemik indeks bir gıdanın kandaki glikoz yani şeker oranını yükseltebilirliğidir ve bununla ölçülür. Dolayısıyla son yıllarda balın tamamen şeker içerdiği ve glisemik indeksi çok yükselttiği konusunda görüşler var. Biz bu projede bu görüşlerin asla doğru olmadığını belirledik. Çünkü bal sadece çay şekerinden oluşmaz. Sakarozun inverte olmasıyla glikoz ve früktozdan oluşur. Bununla bal şekerlerin yanında amünoasitler, çok önemli enzimler sağlığımız için çok faydalı olan maddeler içerir. Dolayısıyla balı bir şeker gibi görmek büyük bir yanılgıdır” diye konuştu.
Silici ayrıca, “Bununla birlikte bu çalışmada biz farklı coğrafik orijinli ve acaba bu kandaki şeker oranı yükseltebilme dereceleri farklı mıdır? şeklinde araştırma yaptık ve özellikle narenciye ve kekik balının glisemik indeksinin düşük olduğunu gördük. Dolayısıyla obezite, yada diyabet gibi değişik metabolik hastalıklarda tabi ki doktor kontrolünde olmak şartıyla hastalar bal yemek istiyorlarsa tüketebilecekleri şeker oranı kadar bal tüketebilirler. Bal sadece şeker değildir. Balın sadece şeker olduğunu düşünmek bir yanılgıdır. Çünkü bal çok eski tarihlerden buyana şifa kaynağı olarak kullanılmıştır. Bunun aksini söylemek hem tarihe hem de bilime karşı yanlış etmiş oluruz” şeklinde konuştu.
'Son yıllarda aslında monofloral bal üretimi yaygınlaşmaya başladı' diyen Silici, “Firmalar kestane balı, narenciye balı, ayçiçek balı gibi balları üretiyorlar. Bunlar piyasada yerini almaya başladı. Tüketicilerimizde 'biz bu nereden temin edeceğiz' dediklerinde piyasada bu balları bulmaları mümkün olacak. Bunların dışında birde Karadeniz yöresinde üretilen orman gülü var ki yüzyıllardır şeker hastalığına iyi geldiği söylenilen bir bal ancak balın içerisinde zehirli bir takım maddeler bulunabileceği için bu maddelerin oranı çok önemli. Düşük oranda olduğu zaman bir sıkıntı vermezken yüksek oranda olduğunda sıkıntı verebiliyor. Bu balla ilgili çalışmaların yapılması, incelenmesi lazım” ifadelerini kullandı.
Bal deneyini 20 sağlıklı gönüllüler üzerinde yaptıklarını belirten Silici, “Aynı zamanda sadece glisemik indeks değerlerini değil çalışmaya katılan bireylerin kolesterol, insülin gibi pek çok biyokimyasal parametrelerini de değerlendirdik. Bunların sonucunda gördük ki bazı bal tipleri özellikle kolestrol ve trigliseritin düşmesinde çok yardımcı rol oynuyor” dedi.
Kaynak: İHA