- 15 Mayıs 2023
- 34
- 14
- 18
Anne olma isteği… Kadın yüreğinin en derininden doğan, bazen sessiz, bazen yakıcı bir dua.
Benim için bu istek bir sabah aniden değil; yavaş yavaş, içimde kök salarak büyüdü. Her yeni gün “belki bu ay olur” diye başlayan umutlarla, sonra hüzünle biten gecelere dönüştü.
O dönem Kadınlar Kulübü’ne çok girerdim. Her hikâyeyi içime çeker gibi okurdum; bazen gözlerim dolu dolu, bazen kalbim kıpır kıpır. Bir kadının “pozitifim” diye yazdığı mesaj bile bana günlerce umut verirdi. “Bir gün ben de o satırları yazabilir miyim acaba?” diye fısıldardım içimden.
O kadar çok deneme, o kadar çok sabır… İnsan bazen güçlü kalmaya çalışırken aslında içten içe ne kadar yorgun düştüğünü fark etmiyor. Ama her yeni gün, yine de içimde minicik bir ses “bir gün olacak” diyordu. İşte o ses hiç susmadı.
Anne olma yolculuğumun başında her şey karışık ama umut doluydu. Ancak süreç ilerledikçe her kontrolde yeni bir engel çıktı karşıma.
İlk olarak çikolata kistim olduğunu öğrendim. Ardından çocuk denemelerimiz sonuç vermeyince polip tespit edildi. Doktorum polipin gebeliğe engel olabileceğini söyledi ve ameliyat olmam gerekti. Ameliyat sırasında rahmimde hafif bir arkuat (kalp şeklinde) yapı olduğunu fark ettiler ve onu da düzelttiler.
Bu operasyonlardan sonra bir süre daha doğal yollarla denedik ama sonuç değişmedi.
Eşim de tahlil verdi; sperm sayısında düşüklük saptandı. Vitamin tedavisi başlandı ama beklenen etkiyi göstermedi.
Sonrasında rahim filmi çekildi ve bir tüpümde tıkanıklık olduğu ortaya çıktı.
O an gerçekten içimden bir şey koptu. Çünkü artık tablo netti: hem bende hem eşimde birden fazla engel vardı.
Ama “bitti” demedim.
Aksine o gün “bu işi artık uzmanına emanet etme zamanı” dedim ve Şişli Memorial Hastanesi’ne gittim.
Orada Prof.Dr. Semra Kahraman beni çok detaylı muayene etti, her şeyi açık açık anlattı:
- Tıkalı tüpün alınması gerektiğini, aksi takdirde enfeksiyonun rahim içine akıp embriyonun tutunmasını engelleyeceğini,
- Çikolata kistinin doğurganlığı azaltabileceğini,
- En iyi spermin seçilmesinin önemini…
İlk muayeneden iki ay sonra, 2024 Temmuz ayında tedaviye başlamaya karar verdim.
Süreç; yumurta geliştirme → yumurta toplama → rahmi dinlendirme → transfer aşamalarından oluşuyordu.
Yaklaşık 15–20 gün süren hormon tedavisi boyunca hem vücudumun hem kalbimin bu kadar güçlü olabileceğini o günlerde fark ettim.
Yumurta toplama günü geldiğinde içimde hem korku hem de tarifsiz bir umut vardı.
Toplanan yumurtalar laboratuvarda döllendi, 5. güne ulaşan embriyolarım oldu.
Genetik test (PGT) yaptırdık ve sonuçlarımız çok şükür olumluydu.
Bu embriyolar dondurularak saklandı.
Ardından sıra geldi en kritik aşamaya: ameliyatlara.
İlki, laparoskopik tüp ameliyatıydı. Şişen tüp alındı; çünkü içindeki sıvı rahim içine akarak embriyonun tutunmasına engel olabiliyordu.
Diğer tüpte de çikolata kistleri görüldü; o da alınmak zorunda kaldı.
İkinci işlemde, daha önce düzeltme yapılan rahim içi şekil bozukluğu yeniden ele alındı.
Kalp şeklindeki rahim yeniden biçimlendirildi, iç duvarı armut formuna getirildi.
Ayrıca var olan çikolata kistlerinin içi boşaltıldı ve rahim içi temizlendi.
Ameliyattan iki ay sonra kontrolde rahim görüntüsünün armut gibi düzgün görünmesiyle ağladım.
Yıllar sonra ilk defa bedenimin hazır olduğunu hissettim.
Ve 23 Ocak 2025’te embriyo transferim yapıldı.
Ekranda embriyomun yerleştiğini gördüğüm an içimden sadece bir cümle geçti:
“İşte bu benim mucizem.”
1 Şubat 2025 sabahı hamile olduğumu öğrendim. Gözyaşlarım süzülürken içimden defalarca “şükürler olsun” dedim.
Ama sevinçle birlikte yepyeni bir dönem başladı: koruma süreci.
İlk betam düzenli arttı; her 2 günde bir beta takibi yapıldı.
Fakat 6. haftaya girerken hiç beklemediğim bir anda kanamam başladı.
O an kalbim duracak gibiydi.
Doktor “gebelik kesesi yerinde, ama çok dikkat etmemiz gerekiyor” dedi.
Yaklaşık 1,5–2 ay boyunca evde dinlendim.
Her gün düşük önleyici ilaçlar ve iğneler kullandım.
O dönem hem fiziksel hem ruhsal olarak yıpratıcıydı ama tek bir düşünceyle yaşadım:
“Ne olursa olsun, onu tutacağım.”
Zamanla her kontrol biraz daha umut getirdi.
Haftalar ilerledikçe kalp atışlarını duydum — o ses, dünyadaki en mucizevi sesti.
Gebeliğim hassas ilerledi; 34. haftada yeniden ufak bir sıkıntı yaşadık, bebeğin kilo alımı azaldı.
Ama güçlüydü.
Ve 37 hafta + 5 gün’de sağ salim dünyaya geldi.
Bugün bunları yazarken o minik mucizem yanımda uyuyor.
Yolum kolay olmadı ama her adımı, her gözyaşı, her korku buna değdi..
Son olarak bu satırları okuyan her kadına:
Biliyorum, sabır zor.
Ama unutma — mucizeler kolay gelmez.
Her gözyaşının, her dualı gecenin, her “acaba”nın sonunda seni bekleyen bir ışık var.
Ben bir zamanlar umudu azalan ama mucizesine kavuşan bir anneyim.
Eğer sen de şu anda bekliyorsan, bil ki yalnız değilsin.
Bir gün sen de “oldu” diyeceksin.