- Konu Sahibi inceuclusarjiolanvarmi
-
- #1
Artık o kadar doldum ki, sıkıntılardan birini aradan çekip yazmak istedim. Hangi birini yazsam, ne yapsam bilemediğimden bari bunu yazayım dedim...
Çok berbat bir zamanı yaşıyordum onunla tanıştığımda. Uzun yıllar süren ve büyük hayal kırıklıklarıyla biten bir ilişkinin ardından o karşıma çıktı. Yaşamaktan dahi vazgeçtiğim bir dönemdi. İkimizin de bir amacı yoktu. Günler boyunca anlattık, konuştuk. O beni dinledi uzun uzun ben onu. Pişmanlıklarımızı, keşkelerimizi, hatalarımızı konuştuk. Zerre ayrıntı gizlemeden. Dedim ya, bir amacımız yoktu haliyle maskelere de ihtiyaç duymadık. Ne güzel diyorduk, birbirimizin geçmişini yadırgamadan ve yargılamadan en şeffaf hallerimizle konuşuyoruz. Zamanla önce o bana, sonra ben ona aşık oldum. Hayatımızla ilgili tüm detayları bilmenin tedirginliğiyle ama aynı zamanda böylesine şeffaf bir başlangıcın rahatlığıyla sevdik birbirimizi...
Onun başından bir evlilik geçmişti. Detaya girmeyeceğim ancak aşk evliliği değildi. "Hayatımın en büyük pişmanlığı ve anneme olan öfkemin en büyük sebebi" diye bahsediyordu eski evliliğinden. 1 seneden az bir zamanda sona ermiş ve mazide kalmış bir evlilik. Ben sorun etmedim bunu. Kendi hayatıma dönüp baktığımda, o kadar çok hatam vardı ki, bir başkasının özellikle sevdiğim adamın hatalarını yargılayacak haddim yoktu. Kaldı ki hatasız bir kul olsam dahi yargılamayı yeğlemezdim böyle bir geçmişi. Hayatımdaki en büyük şans diyordum ona, hala da öyle...
Gelelim babama... Hayatım boyunca diyalog kuramadığım, kendi doğrularından başka hiçbir şeyi kabullenmeyen, fikirlerini bağıra çağıra söylemekten çekinmeyen, sadece kan bağım olması dolasıyla belki biraz sevdiğim adam. Onun dışında baba kız ilişkisini hiç yaşamadık, bilmiyorum... İçimden gelerek baba dediğimi de hatırlamıyorum.
Dul, tahsilsiz, çok yakışıklı değil, çok zengin değil. 1 yıl boyunca mütemadiyen duyduğum ve tiksinti ile karışık bir gülümseme ile yanıt verdiğim cümleler. Hiç kimse insanlığına yahut karakterine değinmedi. Mühim olan toplumda yer etmiş kifayetlerdi. Kız verilirse tüm bu olumsuzluklar olmamalıydı. İnsanmış kime ne? Dürüstmüş ne olacak canım. İncitmezmiş aman boşver. Değer verirmiş, adammış ne önemi var. Aldatmayı bırak karşı cinsle iş dışında tek kelam etmezmiş aman canım ne olacak. İş ve ev arasında mekik dokurmuş, başka da bir hayatı yokmuş kim ne yapsın bunları? Alkol almazmış, kumar oynamazmış aman canım bunlar olması gerekenler zaten. İnsanlığın ne önemi vardır ki tahsil, para ve temiz bir geçmiş karşısında? Sevmiş olmanın ne önemi var ki...
Neyse... Önce teyzemle tanıştırdım onu. "Çok dürüst, çok efendi bir adam. Çok beğendim" denildi. İyi, güzel. Sonra annem tanıştı müstakbel damat adayıyla. Aynı izlenim onda da oluştu. Ancak ne zaman ki babaya açıldı konu, ne zaman ki "Ben ölürüm de dul bir adama kız vermem" cümlesi duyuldu, o vakit insanlığı, karakteri, dürüstlüğü unutuldu. "Dul adam" oldu yalnızca. Ben ise, pek temiz pek mükemmel bekar kız...
"Valla karar senin. İster ayrıl, ister bir ömür bekle. Ama evliliği kafandan çıkar" denildi acımasızca. 26 yaşında tahammül etmekte çok zorlandığım bir evde yaşamaya devam et dediler yani. Başka bir ihtimal söz konusu bile değildi.
-Ölümü çiğnerse evlenir ancak...
-Hiç evlenmesin tamam ama ona kız vermem.
Sebep? Çünkü dul. Bir çocuk sahibi bile değil ama dul. Hem zaten çok mu yakışıklı ve zengin ki? Üniversite bile bitirilmemiş ki. Üniversite mezunu birçok gerzekten daha akıllı ve zeki olmasının ne önemi olabilir ki? Üniversite mezunu birçok yapmacık heriften daha dürüst ve şeffaf olmasının ne önemi olabilir ki? Ama dul...
Biz dürüst olmayı yeğledik hem birbirimize hem çevremize. Hiçbir şeyi gizlemedik, hiçbir yalanın ardına saklanmadık. Karşılığı mı? Defalarca kürtaj olan ama kağıt üzerinde evli olmamış, buna rağmen "ay ben bekar erkek alırım dul adam alınmaz ben bekarım" diye fütursuzca konuşan kadınlar daha çok hak etti mutluluğu. Neticede hataları da günahları da aleni değildi. Birçok kadınla birlikte olmuş, birçok kadının canını utanmadan yakmış herifler daha çok hak etti mutluluğu. Çünkü kağıt üzerinde belgelenmemişti geçmişleri. Biz ise dürüst olmayı yeğledik...
-Ya ayrıl ya yıllarca bekle...
Ne seçenek kaldı ki bana? O bekler bir ömür. Ancak ben onun hayatına zincir vurmak istemiyorum. Ben onu 26 yıllık mutsuzluğumun bir parçası yapmak istemiyorum. Hak etmiyor ki bunu.. Hiç hem de. Ayrılık konuşması nasıl yapılır ki bu kadar severken... Hiç bilmiyorum. Ben mi? Artık vazgeçtim her şeyden...
Çok berbat bir zamanı yaşıyordum onunla tanıştığımda. Uzun yıllar süren ve büyük hayal kırıklıklarıyla biten bir ilişkinin ardından o karşıma çıktı. Yaşamaktan dahi vazgeçtiğim bir dönemdi. İkimizin de bir amacı yoktu. Günler boyunca anlattık, konuştuk. O beni dinledi uzun uzun ben onu. Pişmanlıklarımızı, keşkelerimizi, hatalarımızı konuştuk. Zerre ayrıntı gizlemeden. Dedim ya, bir amacımız yoktu haliyle maskelere de ihtiyaç duymadık. Ne güzel diyorduk, birbirimizin geçmişini yadırgamadan ve yargılamadan en şeffaf hallerimizle konuşuyoruz. Zamanla önce o bana, sonra ben ona aşık oldum. Hayatımızla ilgili tüm detayları bilmenin tedirginliğiyle ama aynı zamanda böylesine şeffaf bir başlangıcın rahatlığıyla sevdik birbirimizi...
Onun başından bir evlilik geçmişti. Detaya girmeyeceğim ancak aşk evliliği değildi. "Hayatımın en büyük pişmanlığı ve anneme olan öfkemin en büyük sebebi" diye bahsediyordu eski evliliğinden. 1 seneden az bir zamanda sona ermiş ve mazide kalmış bir evlilik. Ben sorun etmedim bunu. Kendi hayatıma dönüp baktığımda, o kadar çok hatam vardı ki, bir başkasının özellikle sevdiğim adamın hatalarını yargılayacak haddim yoktu. Kaldı ki hatasız bir kul olsam dahi yargılamayı yeğlemezdim böyle bir geçmişi. Hayatımdaki en büyük şans diyordum ona, hala da öyle...
Gelelim babama... Hayatım boyunca diyalog kuramadığım, kendi doğrularından başka hiçbir şeyi kabullenmeyen, fikirlerini bağıra çağıra söylemekten çekinmeyen, sadece kan bağım olması dolasıyla belki biraz sevdiğim adam. Onun dışında baba kız ilişkisini hiç yaşamadık, bilmiyorum... İçimden gelerek baba dediğimi de hatırlamıyorum.
Dul, tahsilsiz, çok yakışıklı değil, çok zengin değil. 1 yıl boyunca mütemadiyen duyduğum ve tiksinti ile karışık bir gülümseme ile yanıt verdiğim cümleler. Hiç kimse insanlığına yahut karakterine değinmedi. Mühim olan toplumda yer etmiş kifayetlerdi. Kız verilirse tüm bu olumsuzluklar olmamalıydı. İnsanmış kime ne? Dürüstmüş ne olacak canım. İncitmezmiş aman boşver. Değer verirmiş, adammış ne önemi var. Aldatmayı bırak karşı cinsle iş dışında tek kelam etmezmiş aman canım ne olacak. İş ve ev arasında mekik dokurmuş, başka da bir hayatı yokmuş kim ne yapsın bunları? Alkol almazmış, kumar oynamazmış aman canım bunlar olması gerekenler zaten. İnsanlığın ne önemi vardır ki tahsil, para ve temiz bir geçmiş karşısında? Sevmiş olmanın ne önemi var ki...
Neyse... Önce teyzemle tanıştırdım onu. "Çok dürüst, çok efendi bir adam. Çok beğendim" denildi. İyi, güzel. Sonra annem tanıştı müstakbel damat adayıyla. Aynı izlenim onda da oluştu. Ancak ne zaman ki babaya açıldı konu, ne zaman ki "Ben ölürüm de dul bir adama kız vermem" cümlesi duyuldu, o vakit insanlığı, karakteri, dürüstlüğü unutuldu. "Dul adam" oldu yalnızca. Ben ise, pek temiz pek mükemmel bekar kız...
"Valla karar senin. İster ayrıl, ister bir ömür bekle. Ama evliliği kafandan çıkar" denildi acımasızca. 26 yaşında tahammül etmekte çok zorlandığım bir evde yaşamaya devam et dediler yani. Başka bir ihtimal söz konusu bile değildi.
-Ölümü çiğnerse evlenir ancak...
-Hiç evlenmesin tamam ama ona kız vermem.
Sebep? Çünkü dul. Bir çocuk sahibi bile değil ama dul. Hem zaten çok mu yakışıklı ve zengin ki? Üniversite bile bitirilmemiş ki. Üniversite mezunu birçok gerzekten daha akıllı ve zeki olmasının ne önemi olabilir ki? Üniversite mezunu birçok yapmacık heriften daha dürüst ve şeffaf olmasının ne önemi olabilir ki? Ama dul...
Biz dürüst olmayı yeğledik hem birbirimize hem çevremize. Hiçbir şeyi gizlemedik, hiçbir yalanın ardına saklanmadık. Karşılığı mı? Defalarca kürtaj olan ama kağıt üzerinde evli olmamış, buna rağmen "ay ben bekar erkek alırım dul adam alınmaz ben bekarım" diye fütursuzca konuşan kadınlar daha çok hak etti mutluluğu. Neticede hataları da günahları da aleni değildi. Birçok kadınla birlikte olmuş, birçok kadının canını utanmadan yakmış herifler daha çok hak etti mutluluğu. Çünkü kağıt üzerinde belgelenmemişti geçmişleri. Biz ise dürüst olmayı yeğledik...
-Ya ayrıl ya yıllarca bekle...
Ne seçenek kaldı ki bana? O bekler bir ömür. Ancak ben onun hayatına zincir vurmak istemiyorum. Ben onu 26 yıllık mutsuzluğumun bir parçası yapmak istemiyorum. Hak etmiyor ki bunu.. Hiç hem de. Ayrılık konuşması nasıl yapılır ki bu kadar severken... Hiç bilmiyorum. Ben mi? Artık vazgeçtim her şeyden...
Son düzenleme: