Ben büyükşehirde doğdum büyüdüm. Bizim köyümüz yok.Köy yaşantısı da bilmem. Sonra evlendim. Eşim Artvin in bir dağ köyünden. Evlenene kadar hiç görmedim ne Artvin i ne de köyünü. Neyse evlendiğimiz yaz gittik köye. Ben giymişim topuklu ayakkabı, üzerime şıkır şıkır kıyafetler makyajlı fönlü. Bavulumda saç düzleştiricisi, yüz temizleyicisi,makyaj malzemeleri,farklı topuklular falan.Neyse otobüsten indik, köy servisi geldi.Artvin merkezden 2 saat daha yol var dediler.Eşim asfalt kenarında bir ev gösterdi normal beton bahçeli ev. Burası annemlerin kışın kaldığı yer dedi.Gidiyoruz halen. Sonra asfalt yolu bıraktık sola toprak yola döndük. Allahım derelerden geçiyoruz, taş kaya içim dışıma çıktı.Yolda inekler. Hava soğudu.Yukarıya çıktıkca yağmur başladı. Temmuz ayındayız üstelik.Yol toprak. Tabii çamur.Hadi yola kaya düşmüş.Servis durdu. Adamlar indiler.Yolu açtılar.İlerde çamur araba yokuşu çıkamıyor. Zincir taktılar lastiklere.Ben dehşet içinde tabii.Eşim de demez mi bu yağmurda araba eve kadar çıkmaya bilir. Eeee nerde bırakcak bizi. Neyse eve kadar çıktı araç.İndik. Ev nerde peki?Allahım 2 oda ahşap kulübeler.Bunlar mı ev?Kapılardan eğilmeden geçilmiyor.Mutfak yok.Bir küçük tüp iki tencere.İçeride tahtadan sedirler. Elektrik kesik.Hayatımda kendimi o kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyorum. Neyse oturdum.Oturmama sıçramam bir oldu.MööööööööMöööööö evin altı ağırmış. Tabii yoldan geldik.Ben sıkıştım.Eşime tuvaleti sordum. Tuvalet aşağıda ağırın yanındaymış. Küçük tahtadan bir oda. Tuvalet yeride iki tahta ortası.Ben hala şokta.Banyo nasıl olacak?Koskocaman leğen var hayatım demez mi eşim.Peki evin musuğu nerde?Bak az ilerde çeşme var.OyOyOy.Gece oldu yatamıyorum.Gaz lambası yaktık.Hadi bu sefer tosun gibi örümcekler.O gece saatlerce ağladım. Ama 20 gün kaldım orda.TV yok, elektrik Allaha emanet, su çeşmeden,banyo yok, tuvalet sadece bir delik,alttan gelen ağır kokusu.... Bir daha da asla gelmem dedim eşime. Sonra ne mi oldu.2005 yılından bu yana Artvin e her yıl defa gittim.Yaz aylarında 30-35 gün kaldım o bir daha gitmem dediğim yerde. Eşim asla zorlamadı.Bahar aylarına doğru yazın orda yediğim dağ çileğinin tadı geldi aklıma, ineklerin 1 saatlik yavrularını özledim, ormanda eşimin arkadaşlarıyla mangal yapmalarımızı, eşimin annesinin ben yiyim diye sobaya koyduğu mısırları, patatesleri,eşimin babasının sırf benim için ilçeden sipariş ettiği çekirdeği çikolatayı....Kendime bile inanamadım.Seneler içinde eşimin ailesi de benim için pek çok şey yaptılar oraya.Hatta geçen yıl yeni ev yaptılar.Ahşap ama çok güzel oldu. Ben geçen yıl o ev inşaatında ustaların yediği yemeklerin bütün bulaşıklarını çeşmeden su taşıyıp yıkadım.Kahvaltı,öğle yemeği, çayı kahvesi günde kaç defa hem de. 20 gün sürdü inşaat deli gibi yemek yememe karşı 5-6 kilo verdim.Düşünün yani çalışmayı.Bu yılsa AB ile ilgili bir projeden dolayı gidemedim.Eşim gitti.Ama yemin ettim bir daha asla kalmam.Özledim orayı.Ben ki bu şartlarda bunları yaşamışken eminim sizin şartlarınız çok daha iyidir. Sanırım siz biraz takıntı haline getirmişsiniz.Emin olun eşiniz sizin orada zevk aldığınızı görünce çok mutlu olacaktır. Biraz olumlu olmaya çalışın lütfen.