İsviçrede'de var doğa kreşi. Kışın ortasında eksi derecelerde bile gider çocuklar. Kar yağmur rüzgar demezler, 3-4 yaşında bebeler yuvarlanır sağda solda. Kışın çatlamasın diye yanaklara yağlı krem sürerler, yazın da 50 koruma faktörlü güneş kremi. Dediğiniz seyahat çantalarını da ben onlardan görüp uygulamaya başladım. Yolculuk boyunca çocuğun elinde ilgileneceği bir şey var. O yüzden ağlamıyor yabancıların çocukları.
Konu sahibi, keşke eve dönmeseydiniz. Ben biraz dolaştırayım uyutur gelirim deseydiniz. Çocuğun konforu, bebeğin huzuru demesini iyi biliyor. Kendi dönseymiş eve. Ben olsam elektrikli bisikletini şartlı kullandırırdım. Ben bağımsız olayım istediğim zaman atlayıp bisikletime gideyim ama eşim çocuğun konforunu sağlasın. Bazı adamların tabiri caizse kafasına vura vura öğretmek gerek. Ben huzurluysam bebek huzurlu ben mutluysam bebek mutlu. Benim anladığım bebeğin konforu falan değil ağlaması dursun istedi.
Ya bizim ülkemizin taşıma sistemi bebek dostu değil maalesef. Otobüslerde bebek arabaları için bölme yok, bisikletin arkasına bebek-çocuk için taşıma aparatı yok, olsa da çok pahalı, bebek arabası insin çıksın diye alçak kaldırım yok. Burada millet takıyor bebek-çocuk taşıma ilavesini bisikletin arkasına, yeni doğan aparatını da koyuyor el kadar bebekle biniyor. Kocanızın bisikletinin kilidi var değil mi, bir kilit de siz alın takın onun üstüne. Şifresini anahtarını saklayın. Siz onay verirseniz binebilsin.