Merhaba hanımlar,
İçimi dökmek için yazıyorum çünkü artık dayanacak gücüm kalmadı. Eşimle ilgili her şeyi burada tek tek dökeyim, belki bilen, yaşayan birileri çıkar da ne yapacağımı öğrenirim. Çok uzun, çok içten olacak — çünkü hepsi gerçek ve hepsi benim.
Öncelikle en büyük derdimiz görünmemek. Yaptığım şeyleri görmüyor, fark etmiyor, değer vermiyor. Çocuğumla ilgileniyorum, ev işi, işim derken koşturuyorum; kendisi sürekli telefonda. İş yapılacak kaçıyor. Ben çocuğun peşinden koşup işimi yapmaya çalışırken o arkasını dönüp uyuyor. Akşam olunca ise bütün gün her şeyi ben yapmamışım gibi benden adım bekliyor: “Gel” diyor, “sarıl” diyor. Bir kere peşimden gelmez, hiçbir çaba göstermez; iki buçuk yaşındaki çocuğun peşinden koşmam, nazlatmam yetmiyor; bir de ben onun peşinden koşuyorum. Bu adaletsizlik boğuyor.
Geçenlerde hasta oldu. Bulaşık makinesini dolduruyorum, o “yapamıyorum, kusura bakma” diyor. İçimden “iyiyken de yapmıyorsun” demek geçiyor ama hasta olan adama bunu söyleyemiyorum. Sonra şaka yollu “bir dahaki sefere yaparsın" diyorum, ama anlamıyor. Normalde “canım istemedi yapmadım, kusura bakma” dese belki kabul ederdim; ya da “sen yapınca daha güzel oluyor, eline sağlık” dese, o an için bile olsa görülmüş hissederdim. Ama o, yapılan işi de yapanı da görmezden geliyor.
Birlikte vakit geçirmek istediğim zamanlar var; çocuk odasında oynuyoruz, çağırıyorum “gel oturalım” diyorum, o “haberlere bakacaktım” diyor. "Çay içecektim" diyor. Sanki tek keyif kendisinde varmış gibi.. Doldum, konuşmak istiyorum; konu açıyorum ama devamı yok, gelip beraber olmayı da tercih etmiyor. Rüyamda seni gördüm dediğimde aynı duvarla karşılaşıyorum: “Bi şey demeyecek misin?” diyorum, “aklımda bir şey vardı” diye geçiştiriyor. O anlarda sanki duvarın arkasına konuşuyormuşum gibi hissediyorum.
Bana laf sokuyor; mesela “ev düzensiz, b.k götürüyor” diyor. Ben cevap vermek istediğimde hemen “konuyu uzatıyorsun, sana Bir şey denmiyor” gibi bir savunma geliyor. Yani bir an önce konuyu kapatmak istiyor; ben de neye hata yaptığımı anlamıyorum. Hatalı olan ben miyim yoksa söyleyemediğim hislerim mi bilemiyorum. Bu belirsizlik beni yıpratıyor.
Gülmesi, mutlu olması için bir şey yapsam bile “ne gerek vardı, gerek yoktu” diyerek işi küçümsüyor. Ben elimden geleni yapıp heveslenince karşılık alamayınca, “yapmayayım” diyip geri çekiliyorum; ama içimden geliyor yine. Yine hevesleniyorum, yine kırılıyorum. Artık o kadar sıkıldım ki hevesim kalmadı; ama aynı zamanda çocuk için, kendim için hala bir şeyler yapma isteğim var — bu ikisi arasında eziliyorum.
Bazen düşünüyorum: Evli olmak böyle mi olmalı? Eşim evde ama yok gibi, yanında biri var ama yalnız hissediyorum. Küçük jestler, teşekkür, “senin sayende oldu” gibi basit sözler bile yeterli olurdu; ama o bunu görmüyor, söylemiyor. Gece benden adım beklemesi, gündüz benim tüm yükü çekip o uyurken akşam “gel” demesi çok haksızca.
Bütün bunları kendisiyle konuşmayı deniyorum kaçıyor. Anlaşılmama hissi, kendisini savunmaya başlamasıyla kavgaya dönüşen halimiz bu kısır döngü beni patik atak hastası yaptı. Gerçekten beni dövmediği için, kahvelerde dolaşmadığı ve kumar alışkanlığı olmadığı için bütün bunlardan şikayet edemez miyim? Ben yalnızca konuşunca bir umut yeşeriyor içimde yaşama isteğini bu umuda bağlayıp devam ediyorum. Kavgaya dönüşmesiyle pişman oluyorum çünkü nefes alacak halim kalmıyor gerçekten.
Merak ettiğim şey gerçekten ben mi abartıyorum, olmahacsk şeyleri büyütüyor muyum bilmiyorum artık...
Yardımınıza, tecrübelerinize ihtiyacım var, lafınızı esirgemeyin lütfen. Nasıl ayakta kaldınız? Sınırı nasıl çizdiniz? Konuşurken ne dediniz ki anlattığınızla yetinmeyip gerçekten değişim gördünüz? Varsa alınan somut adımlar, duygularımı hafifletecek tavsiyeler — hepsi çok değerli. Onu ve fikirlerini önemsemeden hayatıma devam edebilir miyim?
Teşekkür ederim, okuyup vaki
t ayırdığınız için.
İçimi dökmek için yazıyorum çünkü artık dayanacak gücüm kalmadı. Eşimle ilgili her şeyi burada tek tek dökeyim, belki bilen, yaşayan birileri çıkar da ne yapacağımı öğrenirim. Çok uzun, çok içten olacak — çünkü hepsi gerçek ve hepsi benim.
Öncelikle en büyük derdimiz görünmemek. Yaptığım şeyleri görmüyor, fark etmiyor, değer vermiyor. Çocuğumla ilgileniyorum, ev işi, işim derken koşturuyorum; kendisi sürekli telefonda. İş yapılacak kaçıyor. Ben çocuğun peşinden koşup işimi yapmaya çalışırken o arkasını dönüp uyuyor. Akşam olunca ise bütün gün her şeyi ben yapmamışım gibi benden adım bekliyor: “Gel” diyor, “sarıl” diyor. Bir kere peşimden gelmez, hiçbir çaba göstermez; iki buçuk yaşındaki çocuğun peşinden koşmam, nazlatmam yetmiyor; bir de ben onun peşinden koşuyorum. Bu adaletsizlik boğuyor.
Geçenlerde hasta oldu. Bulaşık makinesini dolduruyorum, o “yapamıyorum, kusura bakma” diyor. İçimden “iyiyken de yapmıyorsun” demek geçiyor ama hasta olan adama bunu söyleyemiyorum. Sonra şaka yollu “bir dahaki sefere yaparsın" diyorum, ama anlamıyor. Normalde “canım istemedi yapmadım, kusura bakma” dese belki kabul ederdim; ya da “sen yapınca daha güzel oluyor, eline sağlık” dese, o an için bile olsa görülmüş hissederdim. Ama o, yapılan işi de yapanı da görmezden geliyor.
Birlikte vakit geçirmek istediğim zamanlar var; çocuk odasında oynuyoruz, çağırıyorum “gel oturalım” diyorum, o “haberlere bakacaktım” diyor. "Çay içecektim" diyor. Sanki tek keyif kendisinde varmış gibi.. Doldum, konuşmak istiyorum; konu açıyorum ama devamı yok, gelip beraber olmayı da tercih etmiyor. Rüyamda seni gördüm dediğimde aynı duvarla karşılaşıyorum: “Bi şey demeyecek misin?” diyorum, “aklımda bir şey vardı” diye geçiştiriyor. O anlarda sanki duvarın arkasına konuşuyormuşum gibi hissediyorum.
Bana laf sokuyor; mesela “ev düzensiz, b.k götürüyor” diyor. Ben cevap vermek istediğimde hemen “konuyu uzatıyorsun, sana Bir şey denmiyor” gibi bir savunma geliyor. Yani bir an önce konuyu kapatmak istiyor; ben de neye hata yaptığımı anlamıyorum. Hatalı olan ben miyim yoksa söyleyemediğim hislerim mi bilemiyorum. Bu belirsizlik beni yıpratıyor.
Gülmesi, mutlu olması için bir şey yapsam bile “ne gerek vardı, gerek yoktu” diyerek işi küçümsüyor. Ben elimden geleni yapıp heveslenince karşılık alamayınca, “yapmayayım” diyip geri çekiliyorum; ama içimden geliyor yine. Yine hevesleniyorum, yine kırılıyorum. Artık o kadar sıkıldım ki hevesim kalmadı; ama aynı zamanda çocuk için, kendim için hala bir şeyler yapma isteğim var — bu ikisi arasında eziliyorum.
Bazen düşünüyorum: Evli olmak böyle mi olmalı? Eşim evde ama yok gibi, yanında biri var ama yalnız hissediyorum. Küçük jestler, teşekkür, “senin sayende oldu” gibi basit sözler bile yeterli olurdu; ama o bunu görmüyor, söylemiyor. Gece benden adım beklemesi, gündüz benim tüm yükü çekip o uyurken akşam “gel” demesi çok haksızca.
Bütün bunları kendisiyle konuşmayı deniyorum kaçıyor. Anlaşılmama hissi, kendisini savunmaya başlamasıyla kavgaya dönüşen halimiz bu kısır döngü beni patik atak hastası yaptı. Gerçekten beni dövmediği için, kahvelerde dolaşmadığı ve kumar alışkanlığı olmadığı için bütün bunlardan şikayet edemez miyim? Ben yalnızca konuşunca bir umut yeşeriyor içimde yaşama isteğini bu umuda bağlayıp devam ediyorum. Kavgaya dönüşmesiyle pişman oluyorum çünkü nefes alacak halim kalmıyor gerçekten.
Merak ettiğim şey gerçekten ben mi abartıyorum, olmahacsk şeyleri büyütüyor muyum bilmiyorum artık...
Yardımınıza, tecrübelerinize ihtiyacım var, lafınızı esirgemeyin lütfen. Nasıl ayakta kaldınız? Sınırı nasıl çizdiniz? Konuşurken ne dediniz ki anlattığınızla yetinmeyip gerçekten değişim gördünüz? Varsa alınan somut adımlar, duygularımı hafifletecek tavsiyeler — hepsi çok değerli. Onu ve fikirlerini önemsemeden hayatıma devam edebilir miyim?
Teşekkür ederim, okuyup vaki
t ayırdığınız için.