Kocam benim kullandığım çatal, kaşık ve tabağı kullanmıyor. Hatta ve hatta sadece kendisinin kullandığı su bardağı var.
Dudaktan öpmeye gelince öpmeyi ve öpülmeyi sevmez. Bir keresinde yeni evliyken sabah uyandırmak için ensesinen
öpmüstüm dehşet sinirlendi, meğerse enseden öpülmek en nefret ettiği şeylerden biriymiş!
Babam da onun gibi zaten annemi sadece anlından öper. Bu halini hiç bir zaman garipsemedim.
Kocamın köyünde (Konya'lıdır) kadınlarla erkekler aynı masada yemek yemiyor. Oraya misarfirliğe gittiğimde devamlı bir
haremlik - selâmlık uygulaması var. Kadınlar mutfakta yemek yer. Mutfaktaki kadınlar rahat yemek yiyebilmek için ya sonradan yemek yerler yada içlerinden biri erkeklerin yemek yediği odanın kapısının iç veya dış tarafında bir sandaltede oturur ve "şunu götür bunu getir" tarzı işleri yapar.
İlginç tir ki bunun tipatıp aynısı olan bir durumu Yugoslavya göçmeni olan bir arkadaşım "Elveda Rumeli" dizisindeki görüntüleri tenkit ederken anlatmıştı. Filmdeki erkekli-kadınlı masaların gerçek olmasının imkânsız olduğunu şöylemişti.
Lafı şuraya getiriyorum ki bana göre "Normal ve anormal" kavramları kişiden kişiye değişen son derece göreceli kavramlardır. Büyüklerimizden ve çevremizden ne gördüysek bizim için normal olan odur.
(Yazıyı bitirdiğimde geri dönüp birkere daha okudum. Yazının başında çatal kaşık ile başlanısım ve konuyla fazla bir ilgisi olmayan normalik ve anormallik hakkında felsefi bir görüş ile yazıyı bitirmişim. Konuyu saptırmak dedikleri bu olsa gerek.)