Eski Dostlar buraya:) Hadi ama

en güseli o angelcim bayram güsel şey mutlu eden şey ama sevdiklerin yanında olunca güsel parçan eksik olunca o mutluluk günleri eziyete dönüo amaan herneysen anladın sen beni dimi cnmmm


anladım canımcım
zor evet çok zor
bende şimdi düşünüyorum dayımlar nasıl geçirecek bu bayramı diye
zaten her biraraya geldiğimizde hala ilk günkü gibi perişan oluyoruz
birde bayram....
Allah sabır versin mekanlarını cennet etsin canım
ama biliyoruz ki onlar cennette inş. ve tek tesellimiz bu
dimi canım arkadaşımmŞeniz
 
inş ordadırlar cnm eminim bu ve bundan sonraki bayramları çook sancılı eziyet gibi geçicek amaann herneyse cnm benim kapatalım Allah rahmet eylesin hepsine
anladım mısracm
 
tmm mısracım git bi güsel zehirle kendini doğa bizi az zehirliomuş gibi bide sen katkıda bulun daha çok zehirle kendini cnm
 
ızmir'in kızları bir elinde de cımbızları
Dişidir, anadır, efedir gidinin tatlı huysuzları
Çıktılarmıydı ipek çoraplarla kordon boyuna
Savaşta da, aşkta da esaslıdır kadın duruşları
Hiçbir topuk tıkırtısı bu kadar
Davetkar çalamaz
Bir göz vuruşuyla yerle bir eder
Böyle bir şey olamaz


Körfezin yakamozu, yıldızı,
Keskin tuzu tadında
Parfümü meltem
Yasemenler açar balkonunda

ızmir'in kızları
Korku yok kitabında
Çal bre bir harman dalı,
Delikanlı makamında

ızmir'in kızları
Ayıptır söylemesi laf aramızda
Sevişe sevişe de ölür,
Dövüşe dövüşe de icabında
Baba sen de ne biçim takardın
Kısacık eteklerime benim
Merdiven altında
Dizimden belime kıvırıverirdim

Balkona çıkar makber okurdum
Köprü inlerdi
Öyle sert sert bakardın ki
Ay! zor yetişirdim

Baba sen anasına bakıp da
Kızını almayacaktın
Küfürlerine anneannemin
Öyle gülmeyecektin

Daha görür görmez
Cigarasını tellerdirdiğini
Şehriban Hanım’ın
Su yeşili gözlerine dalmayacaktın

ızmir'in kızları çırasını yakar adamın


yasmin bu sana
burda sezen çalıyor şimdi bu şarkıyı söylüyor
sen aklıma geldin hemen güzel arkadaşımm:))
 
kızlar gelen bir maili sizinle paylaşmak istedim...

hayata dair 5 ders

Birinci Ders:

Okuldaki ikinci ayimda, hocamiz test sorularini dagitti.
Ben okulun en iyi ogrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada cakildim kaldim.
Son soru soyleydi :
'Her gun okulu temizleyen hademe kadinin ilk adi nedir ?'
Bu her halde bir cesit saka olmaliydi. Kadini, yerleri silerken, hemen her gun goruyordum.
Uzun boylu, siyah sacli bir kadindi. 50'lerinde falan olmaliydi. Ama adini nerden bilecektim ki !
Son soruyu yanitsiz birakip kagidi teslim ettim.
Sure biterken bir ogrenci, son sorunun test
sonuclarina dahil olup olmadigini sordu.
'Tabii, dahil' dedi, Hocamiz...
'Is yasaminiz boyunca insanlarla karsilasacaksiniz.Hepsi birbirinden farkli insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar.
Onlara sadece gulumsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...'
Bu dersi hayatim boyunca unutmadim.
Hademenin adini da...
Dorothy idi.


Ikinci Ders :
Bir gece vakit gece-yarisina dogru Alabama Otoyolunun kenarinda duran bir zenci kadin gordum.
Bardaktan bosanirca yagan yagmura ragmen, bozulan arabasinin disinda duruyor ve dikkati cekmeye calisiyordu. gecen her arabaya el salliyordu. Yaninda durdum. 60'li yillarda bir beyazin bir zenciye, hem de Alabama'da, yardima kalkismasi pek olagan seylerden degildi.
Onu kente kadar goturdum. Bir taksi duragina biraktim. Ayrilirken ille de adresimi istedi, verdim.
Bir hafta sonra, kapim calindi.
Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armaganda...
'Gecen gece otoyolda bana yardiminiza tesekkur ederim. O korkunc yagmur sadece elbiselerimi degil, ruhumu da sirilsiklam etmisti.Kendime guvenimi yitirmek uzereydim, siz cika geldiniz. Sizin sayenizde olmekte olan kocamin yataginin bas ucuna zamaninda ulasmayi basardim. Biraz sonra son nefesini verdi.
Tanri bana yardim eden sizi ve baskalarina karsilik beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasin...
En Iyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole.'



Ucuncu Ders :

Size Hizmet Edenleri Hep Hatirlayin...

Bir pastanin uc otuz paraya satildigi gunlerde 10 yasinda bir cocuk pastaneye girdi. Garson kiz hemen kostu...
Cocuk sordu:
'Cikolatali pasta kac para ?'
'50 Cent.'
Cocuk cebinden cikardigi bozuklari saydi. Bir daha sordu:
'Peki, Dondurma Ne Kadar ?'
'35 Cent.' dedi garson kiz, sabirsizlikla.
Dukkanda yiginla musteri vardi ve kiz hepsine tek basina kosusturuyordu.Bu cocukla daha ne kadar vakit gecirebilirdi ki...
Cocuk parasini bir daha saydi ve
'Bir dondurma alabilir miyim, lutfen ?' dedi.
Kiz dondurmayi getirdi.
Fisi tabagin kenarina koydu ve oteki masaya
kostu. Cocuk dondurmasini bitirdi. Fisi kasaya odedi. Garson kiz masayi temizle mek uzere geldiginde, gozleri doldu birden..Masayi sanki akan gozyaslari temizle yecekti.
Bos dondurma tabaginin yaninda cocugun biraktigi 15 Cent'lik bahsis duruyordu..


Dorduncu Ders :
Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine kocaman bir kaya koydurmus, kendisi de pencereye oturmustu. Bakalim neler olacak diye gozluyor...
Ulkenin en zengin tuccarlari, en guclu kervancilari, saray gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan oglene kadar hepsi kayanin etrafindan dolasip saraya girdiler. Pek cogu krali yuksek sesle elestirdi. Halkindan bu kadar vergi aliyor, ama yollari temiz tutamiyordu.
Sonunda bir koylu cikageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi ve ikina sikina itmeye basladi. Kan ter icinde kaldi ama, sonunda, kayayi da yolun kenarina cekti. Tam kufesini yeniden sirtina almak uzereydi ki, kayanin eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu.
Acti... Kese altin doluydu. Bir de kralin notu vardi icinde...
'Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir.' diyordu kral.
Koylu, bugun dahi pek cogumuzun farkinda ol madigi bir ders almisti.
'Her engel, yasam kosullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir.'


Besinci Ders :
Onemli Olan Vermektir..

Yillar once hastanede calisirken, agir hasta bir kiz getirdiler. Tek yasam sansi, bes yasindaki kardesinden acil kan nakli idi. Kucuk oglan ayni hastaliktan mucizevi bir sekilde kurtulmus ve kaninda o hastaligin mikroplarini yok eden antikorlar olusmustu.
Doktor durumu bes yasindaki oglana anlatti ve ablasina kan verip vermeyecegini sordu. Kucuk cocuk bir an duraksadi. Sonra derin bir nefes aldi ve 'Eger kurtulacaksa, veririm kanimi' dedi. Kan nakli yapilirken, ablasinin gozlerinin icine bakiyor ve gulumsuyordu.
Kizin yanaklarina yeniden renk gelmeye baslamisti, ama kucuk cocugun yuzu de giderek soluyordu...
Gulumsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu :
'Hemen mi olecegim ?'
Ufaklik, doktoru yanlis anlamisti, ablasina vucudundaki butun kani verip, olecegini dusunuyordu.
 
derya eline sağlık 3. ve 5. dersi çok beğendim yaa bu hamilelik beni iice duygusallaştırdı hemen ağlıorumm
 
derya eline sağlık 3. ve 5. dersi çok beğendim yaa bu hamilelik beni iice duygusallaştırdı hemen ağlıorumm

canım hadi sen hamilesin de bana ne oldu anlamadım aynen 3 ve 5 beni de çok kötü yaptı evde olsam ağlardım zor tuttum kendi mi
 
merhaba kızlarr
size bi ce diyip çıkıcam maleseff eşim aradı ona uğrayacağım
keyifler yerindedir inşallah
cssa cımda uğramış ne güzel
mısraaa cımm afiyet olsun hayatım
angell şarkıda güzelmişş
deryacım çok sağol paylaşımın için
 


mrb gülyüzlüm hoşgeldin
nasılsın iyimisin
evet güzeldir sezenciğimden yasminciğime:)))
 

:kedi::kedi::kedi:

İzmir'imin yetiştirdiği güzel sesli ve en önemli sanatçılarından biri olan Sezen Aksu'yu İzmir'i çok güzel bir şekilde tanıttığı için teşekkür ediyorumalkisalkisalkis

Veeeeeeeeeeee bana da bu şarkıyı yolladığın için seni kocamn kocaman öpüyorummmmmmmmm canım arkadaşımŞeniz
 
buda çok güzelmiş


Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.

Büyüğü Halil.

Küçüğü ise İbrahim...

Halil, evli çocuklu.

İbrahim ise bekârmış...

Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...

Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.

Bununla geçinip giderlermiş...

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.

İkiye ayırmışlar.

İş kalmış taşımaya.

Halil, bir teklif yapmış :

İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.

Peki, abi demiş İbrahim...

Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .

O gidince, düşünmüş İbrahim:

Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine

Böyle demiş ve

Kendi payından bir miktar atmış onunkine...

Az sonra Halil çıkagelmiş.

Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.

Peki abi.

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.

O gidince, Halil düşünür bu defa:

Der ki:

Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.

Ama kardeşim bekâr.

O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.

Böyle düşünerek,

Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.

Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

Bu, böyle sürüp gider.

Ama birbirlerinden habersizdirler.

Nihayet akşam olur.

Karanlık basar.

Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.

Hatta azalmıyor bile.

Hak teala bu hali çok beğenir.

Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...

Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.

Şaşarlar bu işe...

Aksine çoğalır buğdayları.

Dolar taşar ambarları.

Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.



Bu bereketin adı: halil ibrahim bereketidir.

 

Hoşgeldiniz canım a.s.

Nasılsınız?


mrb gülyüzlüm hoşgeldin
nasılsın iyimisin
evet güzeldir sezenciğimden yasminciğime:)))

Şeniz

Deryacım emeğin için sağol a.s.
 

hoşgeldin canımm
rica ederim ne demek :)
 

amaaa bende istiyorumm opuyorumnanaktan
 
Hoşgeldiniz canım a.s.

Nasılsınız?




Şeniz

Deryacım emeğin için sağol a.s.

canım benim ne demek...
bişi yapmadım ki gelen mailleri kopyala yapıştır yaptım... kaydirigubbakcemile5 kaydirigubbakcemile3
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…