Evlat sahibi olmak isteyenler=birlikte dua edelim mi

öyle canım hersey rabbimin elinde, O hakkımızda hayırlısı ne ise onu nasip eder ..tevvekkul allaha...

istemeni ve inan olmayışında yaşabilecein üzüntüyü anlıyorum ama ayşem kötü günde şükür önemlidir. sen edecek güce sahip bir kadınsın. sen şükür ettikçe Allah ım sana her yerden nasip rızk huzur bereket yağsıracak emin ol. ve bebişini inanıyorum kucağına alacaksın tez zamanda.
 
canım dun dolmuşa bındım ve cok sarsıldım o andada kasıklarım sancılandı sabah zaten çok kotuydu vucudumu tanıyorum adet olacağım ve sanırım erken adet olacagım

hayırlısı canımmm
Rabbim herşeyi bilir verir senin içinde hayırlısı neyse o olur inşallahhhh
 

canımsın rabbim hakkında hayırlısını nasip etsin..hayırlı huzurlu bi hayat nasıp etsin ve rabbim yolunda ona ibadet ediişini sevdiği kullarının arasına katsın seni inş..
 

Ne güzel söylemişsin turkuazcım sonuna kadar katılıyorummm
 
amın allah razı olsun canım bu arada sen nasılsın

İdare ediyorum canımm işte bugün eşimin karyotip testinin sonucu çıkacaktı ama aramak çok zor geliyor düşündükçe mideme kramplar giriyor ya çıkmamışsa çıktıysa da ya sonuç kötüyse diye elim telefona gitmiyor nedense
 

rabbim hayırlı sonuclar almanızı nasiip etsin bu teste neden gerek duyuldu ya da herkes yaptırıyomu
 
Ne güzel söylemişsin turkuazcım sonuna kadar katılıyorummm

canımsın rabbim hakkında hayırlısını nasip etsin..hayırlı huzurlu bi hayat nasıp etsin ve rabbim yolunda ona ibadet ediişini sevdiği kullarının arasına katsın seni inş..

aysem canım saol Allah razı olsun. dualarınız sizlere kat be kat dönsün inş.
ama inan teselli değil. yürekten inanıyorum olacağına. sen güçlü oldukça dua ettikçe Rabbim sana nasip edecek ben inanıyorum.Rabbim kimseyi boş çevirmez.
kalpteki inanç iman şükür çok önemli. hayatta herşey bizler için bu düşünerek şükür etmeliyiz. ayrıca şükür edecek o kadar çok şeye sahibizki. aç değiliz açıkta değiliz soğukta değiliz.elimiz sağ ayağımız sağ. bunlar için bile hergün şükür etmeliyiz.

asbelove valla bu yüreğimin dedikleri inan. ben olacağına inanıyorum. sadece sabır şükür ve azimle yılmadan dua etmek gerek.
 
rabbim hayırlı sonuclar almanızı nasiip etsin bu teste neden gerek duyuldu ya da herkes yaptırıyomu

amin canım aminnn
yok tatlım herkesten istenmiyor benim eşimin sayı-hareket ve morfoloji sorunu var ya o yüzden nedenini araştırıyorlar


sağol canımmmm sabretmeye çalışıyorum ama şu test sonuçları ve bat döneminde bunları yapamıyorum nedense geriliyorum ister istemez ama atlatınca tekrar rayına giriyor Rabbimin izniyleeee daha sabırlı olmak gerektiğini biliyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorummmm
 
bazen acaba hakkıyla dua edemıyormuyum dıye dusunuyorum..
rabbim dualarımızı kabul eder inş..

o bende de oluyor canım yaaa namazlarımı aksatıyorum işyerinde falan sonra kızıyorum kendi kendime sen kulluk ediyor musun ki hakkıyla Rabbim dualarını kabul etsin diyeeee
 
o bende de oluyor canım yaaa namazlarımı aksatıyorum işyerinde falan sonra kızıyorum kendi kendime sen kulluk ediyor musun ki hakkıyla Rabbim dualarını kabul etsin diyeeee

rabbim ibadetlerimizi kabul eder inş.

inş.hayırlı sonuçlar alırsınız bi ara sor istersen canım
 
slm kızlar inş iyisinizdir maşallah gıtgıde artıyor çogalıyor hamişlerimiz

canım benim allah razı olsun bu sabah yine test yaptım yine ikinci cizgi silik çıktı.
biraz daha beklemek istiyorum allahım sizlerede nasip etsin en yakın zamanda hayırlısıyla..
maşallah inşallah canım hamilesin
rabbim güldürsün yüzünü inş. keder göstermesin
Ayşecim ben az önce hastalandımmalesef canım cumaya kadar bitmez artık hastalığım bitince okurum fazlasıyla
üzülme son olsun inşallah canım
zor evet ama sınavımız bitmemiş die düşün canım

inşallah canım insallah sıra bizede gelecek :))))

hayra cıksın inş.
inşallah hamilesindir canım




bende sogan denedım bu ay bakalım ümitliyim inşallah
bu ay olmazsa soğanla diger aya umut bağlıcam napım
inşallah gebe olurumda işden cıkıncada(tedavı ıcın martta cıkcam işden ) göbişi gere gere gezerim
 

canım kaçı adet tarıhın rabbim inş nasıp etmıstr
 
namaz için uzulmek

Yaklaşık on beş sene önce, bir arkadaşımızı ziyarete gidiyorduk.
Arkadaşlarımızla birlikte otobüsümüzde yol alırken sabah namazının vakti girmişti. Açıkçası, yolun ne kadar süreceğini, sabah namazına yetişip yetişmeyeceğimizi bilmiyordum. Her yolculukta yaşadığım “namaz sancısı” öylesine kaplamıştı ki her yanımı, uyuyamıyordum.
Bu güzergâhta ilk defa seyahat ettiğimden, nerede mola verileceğini ve gideceğimiz yere ne zaman varılacağını bilmiyordum. Tecrübeli arkadaşlarımdan birine yaklaştım:
“Namazı ne zaman kılacağız? Ben buraları bilmiyorum, namazı kılacağımız yere geldiğimizde bana haber ver” dedim.
Uykulu gözlerle cevap verdi:
“Tamam kılarız, merak etme.” Sonra da gözlerini kapayıp uyumaya devam etti.
Hem de namazını kılan, çok dindar bir arkadaşımızdı o. “Merak etme” dedi, ama merak etmemem mümkün mü?
Ne zaman uyanacak, nasıl uyanacak, belli değil. Hani dese ki, “Seni uyku tutmuyorsa, beni şu saatte uyandır ki hazırlık yapalım.” Tamam. Ama yok.
Dakikalar birbirini kovalıyor, sabırsızlık içerisinde sayıyorum saniyeleri. Güneş ışığı doğmak için saniyede 300 bin kilometre hızla koşuyor. Etrafta hiçbir çaba yok.
Keşke, güzergâhın nasıl olduğunu bilip abdestli olsaydım, hiç değilse arabada kılardım. Şimdi bu da mümkün değil.
Çaresiz, bir diğer arkadaşımıza yöneldim: “Namaz geçmek üzere. Ben şoföre namaz için ricada bulunacağım. Durmazsa ineceğim” dedim. Kaşlarını çattı, alaycı bir ifadeyle:
“Ya sen aklını mı kaçırdın?” dedi.
Şaşırdım, üzüldüm, kırıldım. Namazlarını kıldığını bildiğim bir kimseydi o.
Gerçekten ben aklımı mı kaçırmıştım? Otobüste mışıl mışıl uyuyup, uslu uslu, ses çıkarmadan, Rabbimi düşünmeden oturmalı mıydım?
Kendimi sorguladım. Sabah namazını bu kadar düşünmekte haksız mıydım? Cevabını, merhum babamdan dinlediğim şu hatırada bulabilirsiniz:
Babam, 1950’lerde Emirdağ’da, dayısına misafir oluyor. Onların iş yeri, büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretlerinin kaldığı evin tam karşısında.
Geceyi dayısıgilde geçiren babam, sabahleyin bir ağlama sesiyle uyanıyor.
Şöyle anlatıyor babam: “Baktım ki, dayımın oğlu hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Kocaman delikanlı, ama çocuk gibi gözyaşı döküyor.”
Bu durum karşısında, başına kötü bir olay geldiğini veya acı bir haber aldığını sanıyor.
“Hayrola Ceylan, neyin var, niçin ağlıyorsun?” diye soruyor. Aldığı cevap ilginç:
“Sabah namazına kalkamadık. Baksana, güneş doğmuş. Onun için ağlıyorum.”
İşte ikinci bir örnek:
Olay, Mehmed Paksu Hocanın dedesinin başından geçiyor. Dedesi tarlaya ekin biçmeye gidiyor. Tabiî, uzun yaz günlerinde geç saatlere kadar çalışıyor.
Yorgun ve bitkin bir şekilde uyuyor. Sabah kalktığında bir de ne görsün? Güneş doğmuş ve sabah namazı kaçmış.
Namazı kaçırdığına o kadar üzülmüş ki, hıçkırıklara boğulmuş. Beyaz sakalını kırmızı toprağa sürerek, ağlıyor ve sürekli şöyle diyormuş:
“Ben ne yaptım, ben ne yaptım da sabah namazını kaçırdım?”
O kadar ağlamış ki, beyaz sakalı, toprağa sürmekten dolayı kırmızılaşmış.
Evet, namaz için ağlanır, namaz için akıl kaçırılır, ona can ve canan feda edilir.
Ama şimdi bu gerçek tam anlaşılmıyor.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, sabah namazını düşünmek “delilik”, kalkamayınca ağlamak “gariplik” olabiliyor!

Gerçekten sabah namazını kaçırınca üzülmemiz gerekmez mi?“

İmandan sonra en büyük ve en mühim mesele olan namaz”ın bir vakti geçirilince hiçbir şey olmamış gibi normal mi karşılamalıyız?
Bir vakit namazı kaçırmak sıradan bir hadise mi?
Sabaha kadar dünya kupası maçlarını izlemek mantıklı, ama sabah namazını düşünmek gereksiz mi?
Oysa, uykusundan uyanamadığı için üniversite imtihanını kaçıran bir genç, üzüntüsünden, kahrından, yeri göğü yıkabiliyor.
Peki, Peygamberimizin (a.s.m.), iki ayrı hadiste, “Dünya ve içindekilerden hayırlıdır” dediği sabah namazının sünneti ve farzı, bir maç kadar önemli değil mi?
Dünya ve içindeki tüm hazinelerden daha değerli olan sabah namazı, bir üniversite imtihanı kadar ehemmiyet taşımıyor mu?

Namaz için ağlamak, üzülmek gerekmiyor mu?

Büyük velîlerden Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün sabah namazına uyanamaz.
Sabah olduğunda o kadar üzülür, o kadar ağlar, nefsini suçlayıp yüreği yanarak öylesine bir istiğfar eder ki, bu yüzden sabah namazının sevabından daha fazla ecir kazanır.
Bunu gören şeytan ertesi gün o zatı erkenden sabah namazına uyarır. Çünkü, mü’minler sevap kazandıklarında şeytan kahrolur. Madem ki, o zatın namaz kılamaması Allah’a daha çok yalvarmasına sebep olmuştur; şeytana düşen onun ikinci kez gözyaşı döküp yalvarmasını engellemektir.
Acaba bu zamanda, sabah namazını kaçırdığında ağlayan, pişman olan, tövbe ve istiğfar eden, nasıl kalkabilirim diye çırpınan ne kadar mü’min var dersiniz?
Elimizde çok sağlıklı bir istatistik yok. Ama şu kadarını söyleyebiliriz: Üç büyük ilimizdeki üniversiteli gençler arasında yapılan bir ankete göre, beş vakit muntazam namaz kılanların oranı yüzde 10. Bunların da en çok kaçırdıkları namaz, hiç şüphesiz sabah namazı.
Beş vakit namaz kılan mü’minler içinde, haftada, ayda veya birkaç ayda bir sabah namazı kaçıranların sayısı oldukça fazla. İsterseniz, başta kendi nefsinizde, sonra çevrenizde küçük bir araştırma yapın. Bu acı gerçeği bütün çıplaklığıyla göreceksiniz.
Oysa sabah namazı ve tüm farz namazlar, başta Peygamberimiz (a.s.m.) ve onun güzide ashabının üzerinde titrediği muhteşem bir ibâdettir. Bir mü’min sabah namazını kaçırdığında “aklını kaçırmış gibi” deli divane olmalı, tepesi atmalı, dünyası kararmalı, kahvaltı yapacak bir iştah bulamamalı, akşama kadar kendini cezalandırmalıdır.
Sabah namazı kaçtığı gün, yer yerinden oynamalı, aklı başından gitmeli, tövbe ve istiğfar için Allah’a el açmalı, yalvarmalı, af dilemelidir.
Ve hepsinden önemlisi, sabah namazını kaçırma işini kesinlikle “sıradan” görmemeli, “olabilir” kabul etmemeli; nefsine, gafletine, uykusuna isyan etmelidir.
Hemen, “Nerede hatâ ettim? Hangi tedbiri almalıyım ki, bir daha bu acıklı azaba düşmeyeyim?” diyerek çözüm arayışına girmeli, çözümü bulmalı ve derhal uygulamalıdır.
Çünkü, söz konusu olan çocuk oyuncağı değil, sıradan bir olay değil, üç günlük dünya hayatını ilgilendiren bir mesele değil.
Sözünü ettiğimiz; bizim, kâinatın ve her şeyin Sahibi, Sultanı, Yaratıcısı olan Allah’ın huzuruna girme; Onun dergâhında secdeye kapanma; canımız, cananımız, biricik varlığımız, sevenimiz, sevgilimiz olan Zât-ı Zülcelâle ibadet etme meselesidir.
Dünyada hiçbir şey bundan daha mühim, daha lüzumlu, daha sevimli, daha vazgeçilmez olamaz.
Eğer burada bir eksiğimiz varsa, hatâ bizdedir.
Bir mü’min, haftada bir, ayda bir sabah namazı kaçırmayı normal göremez, kabullenemez!
Namazlarımızı kaçırıyorsak, bu gidişe dur demek, silkinmek, titremek, ihmalimize isyan etmek, “Artık yeter” demek durumundayız.
Kulu olmakla iftihar ettiğimiz Rabbimiz bizden böyle bir umursamazlık, böyle bir vurdumduymazlık istemiyor.
Ümmeti olmakla şereflendiğimiz Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.), bize ihmalkârlığı ders vermiyor. Onun bütün ömründe kaçırdığı sabah namazı sadece bir tanedir. O da, savaş dönüşü, aşırı yorgun ve uykusuz olduğu bir zamanda, nöbetçinin uyuması yüzünden ve belki de ümmetine böyle durumlarda nasıl davranması gerektiğini ders vermek hikmetiyle olmuştur.
Gerçek bu iken sabah namazına duyarsız kalamayız.
Sabah namazı için nasıl bir durumda olursak olalım, ister onu haftada bir, ister yılda bir, hattâ birkaç yılda bir kaçırıyor olalım; yeni bir ubudiyet şuuruyla donanmak, yeni bir cehd ve gayret kılıcını kuşanmak, yeni bir tebliğ ve ikaz harekâtı başlatmak durumundayız.
“Namaz için ne yapabilirim?” diye çırpınan bir ruhun, zonklayan bir beynin çözüm arayışlarıdır. Allah’a karşı hiçbir hasenesini göremeyen, “günah hamalı” olmaktan başka elinde bir sermayesi bulunmayan, ama Allah’ı sevdiğine inanıp, Ona hakkıyla ibâdet edemediğine yanan bir kardeşinizin çözüm önerileridir.
Bazı Müslümanlar, “Niçin namaz kılmıyorsunuz?” sorusuna çok basit mazeretler gösteriyorlar. İleriki bölümlerde daha geniş işleyeceğimiz gibi, “İşim çok, zamanım yok, hastayım” gibi, hiçbir geçerliliği olmayan bahaneler üretiyorlar.
Oysa namazın ölümden, bayılmadan başka hiçbir ciddi mazereti yoktur. Çünkü namaz, savaşta, yoğun iş anında, hasta iken, yolculuk esnasında da kılınır. Namaz bu tür basit bahanelerle aksatılamaz. Sadece bazı kolaylaştırıcı yöntemler vardır.
Çünkü, namaz Rabbimizle buluşmaktır. Bizi yaratanla buluşmaya hiçbir şey engel olamaz, olmamalıdır. Namazın vakti girdi mi, uygun zaman, uygun ortam ve uygun yer yok diye namaz kazaya bırakılamaz.
Bir yolculuk sırasında sabah namazının vakti girmişti. Otobüsümüz bir caminin önünde durdu. Hava şiddetli soğuktu ve her taraf karla kaplıydı. Caminin avlusunda bir tulumbadan başka abdest alacağımız çeşme yoktu. Hemen tulumbadan su çekerek sırayla abdest aldık. Cami henüz açılmamıştı. Kıbleyi camiye göre belirleyerek karlar üstünde namazımızı kıldık. Soğuktu, üşüyorduk. Ama, içimiz sımsıcaktı. Görevimizi yapmış, huzur içinde yola devam etmiştik.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…