merhaba arkadaşlar, bu forumu uzun zamandır takip ediyorum. öğrenciyken yurtta okurdum boş zamanlarımda, o zamanlar daha fevriydim, böyle atıp tutardım evlilikte yaşanan sorunlar adına ama şimdi yeni evliyim ve görüyorum ki herşey bu kadar kolay değilmiş. benim bu konuyu açmamın sebebi bir sorundan ziyade, sorunsuzluk içindeki korkularım. ihanet kelimesini o kadar çok kullanır olduk ki, artık kulağımıza çok doğal geliyor, dizilerden, işyerindekilerden, etrafımızdan, belki kendi yuvamızdan. ya acaba diyorum eski insanlar da aldatıyordu da, kimsenin ruhu mu duymuyordu böyle internet, cep telefonu olmadığı için yakalanamadıklarından. şimdi paranoyak olup eşlerimizin cep telefonlarının, internette gezindikleri sayfaların, maillerinin peşine düşüyoruz, düşüyoruz düşmesine de kendimizi de düşürmüyor muyuz... ne bileyim kadın denince akla şunlar gelirdi sanki eskiden, cilveli, fedakar, evine bağlı eşine saygılı ve onunla çok yüzgöz olmayan, kıskanılan, ne bileyim yakan mı çok açık, eteğin mi biraz kısa diye esas erkeklerdi kadınların üstüne giden. e şimdi tırnaklarını yiyen, gecesini gündüzünü hafiyelikle geçiren, haklı paranoya sebepleri olan, kocalarının peşinde harap olan biz kadınlar... biz diyorum hani hala eskisi gibi olan hatunlar varsa çok saygı duyuyorum, öyle umursamaz olmaya da çalışmıyor değilim ama sanki bir pazar kurulmuş kadının eti üzerinden ve o kadar kolay ulaşılır kadınlar var ki el altında, internette, orda burda adı sanallık da olsa, tek gecelik de olsa, cips gibi tüketilir olmuş ilişkiler koskoca evlilikler, adam atıyor ağzına birkaç tane sonra pişman oluyor ama bu engellemiyor bir daha almamasını.. yani derdim şu şuan genciz güzeliz ne bileyim herşeyin başındayız ama zaman kadının alenen aleyhine işliyor arkadaşlar ya... anne oluyoruz, anneanne oluyoruz ama kadınlığımız tüm fedakarlıklara rağmen değerlenmiyor aksine eskiyor, yıpranıyor, burun kıvrılır oluyor eşler tarafından. hep dışarıdaki daha cazipmiş gibi kaşlar gözler oynuyor. şimdi bile o kadar çok kusur buluyoruz kendimize, yok çatlağım var, yok göbeğim var, burnumda kemer var, eksik hissediyoruz kendimizi hep, yoksa hissettiriliyor muyuz onu da bilmiyorum, kadın bu kadar çıplak ve gözlere sokulan bir obje iken. ruh hallerimiz günden güne de değişiyor da, bazen çok güveniyor insan kendine bazen çok beziyor hayattan ama uzun vadeli düşününce atıyorum 20 30 sene sonra, eskiden hep büyük aşklara inanıyordum böyle, şimdi yaşadığım aşk çok büyük gelse de, acaba eşim hakkaten 20 30 sene gözümün içine bakar mı diyorum, yoksa sıkılır da gizli gizli yeni arayışlara mı sarar bilemiyorum, umutsuzluğa kapılıyorum. sonra da diyorum ki aman üç günlük dünyada kafana takma yaşa geç yaşanacaksa yaşanır.
şunu da biliyorum sevmeden çok sevilmek insanı mutlu etmiyor, sevdiğinin onu sevmesi mühim. bu yüzden sevdiklerinizle evlenirsiniz inşallah hepiniz de, ama sevince de insan, kıskanıyor. evet gençlikte kıskançlık evlilik ateşini körükleyen bir duygu, iki taraflı da hoşumuza gidiyor. kıskanılmak erkeklerin de bence hoşuna gidiyor ama böyle şüphe, sorgu, yılların da bu vıdı vıdılarla ilerlemesi maalesef kadının değerini düşürüyor. ya da bu bir kılıf oluyor erkeklere öf eve gidip napcam dırdır mı çekeceğim diye. koskoca adamlar amca diyebileceğimiz gencecik kızlara gözünü dikip bakıyor evde karısının yüzüne bakmazken. hani en yakınlarımıza bakınca hiç sorun yok babalar evlerine düşkün, teknolojiden uzak. ama bu hayat şartları insanı paranoyak yapmıyor mu? emin olabilir miyiz? ben bu sitede bakıyorum bazı arkadaşlar eminken eşlerinin aşklarından, adam arkadaşlık sitelerinde sahte hesap açıyor ya da kadının en yakın arkadaşıyla yatıyor. e bunlar nasıl iş şimdi? adamlar 50 yaşında 20 yaşında kızlarla evlenebiliyor, ama 50 yaşında bir kadın üsturuplu olmalı giydiğine içtiğine dikkat edip çocuklarına kendini adamalı, bence de elbette böyle olması yakışık alan, ama öbür adamlar zaten zaaflarının peşinde bu kadar cesurca 30 senelik eşlerini harcıyor bir kalemde? sonra o kadına toplumsal baskılar ikinci baharını yaşatmazken, kadın aman rezil olmayım, aman şuna buna ne derim diye susup otururken nerede aynı toplumsal baskı korkusu adamda? ay bilmiyorum kıssslar, ben böyle konuşayım dedim aslında darmadağın ettim bir ana fikir de kalmadı şimdi toparlayabileceğim ama özetle şunu sorayım madem, evliliklerde ihanet kader midir sizce, ki bana göre maalesef başka bir insana bana baktığı gözle bakması bile ihanettir eşimin bu kadar da katıyım, dolayısıyla bazen hiç kurcalamamak daha iyi diye düşünüyorum bu konuları. hani yemekten kıl çıkacak diye incik cincik yersiniz ve mutlaka çıkar ya o hesap benimkisi. ama uygulamada bu kadar kontrollü olamıyorum ister istemez nerelere girmiş internette merak ederim yani. ama tabi üstüne gitmek de çözüm değil bence yapacağı varsa muhakkak yapar gizliden de açıktan da. burada sanırım esas nokta o herşeyini bildiğimi sandığım adamın bambaşka bir adam çıkabilme ihtimaliyle, bunun korkusuyla yaşamak yaşlanarak, eskiyerek ve değersizleşerek..
kusura bakmayın toplayamadım ki:tomato:
şunu da biliyorum sevmeden çok sevilmek insanı mutlu etmiyor, sevdiğinin onu sevmesi mühim. bu yüzden sevdiklerinizle evlenirsiniz inşallah hepiniz de, ama sevince de insan, kıskanıyor. evet gençlikte kıskançlık evlilik ateşini körükleyen bir duygu, iki taraflı da hoşumuza gidiyor. kıskanılmak erkeklerin de bence hoşuna gidiyor ama böyle şüphe, sorgu, yılların da bu vıdı vıdılarla ilerlemesi maalesef kadının değerini düşürüyor. ya da bu bir kılıf oluyor erkeklere öf eve gidip napcam dırdır mı çekeceğim diye. koskoca adamlar amca diyebileceğimiz gencecik kızlara gözünü dikip bakıyor evde karısının yüzüne bakmazken. hani en yakınlarımıza bakınca hiç sorun yok babalar evlerine düşkün, teknolojiden uzak. ama bu hayat şartları insanı paranoyak yapmıyor mu? emin olabilir miyiz? ben bu sitede bakıyorum bazı arkadaşlar eminken eşlerinin aşklarından, adam arkadaşlık sitelerinde sahte hesap açıyor ya da kadının en yakın arkadaşıyla yatıyor. e bunlar nasıl iş şimdi? adamlar 50 yaşında 20 yaşında kızlarla evlenebiliyor, ama 50 yaşında bir kadın üsturuplu olmalı giydiğine içtiğine dikkat edip çocuklarına kendini adamalı, bence de elbette böyle olması yakışık alan, ama öbür adamlar zaten zaaflarının peşinde bu kadar cesurca 30 senelik eşlerini harcıyor bir kalemde? sonra o kadına toplumsal baskılar ikinci baharını yaşatmazken, kadın aman rezil olmayım, aman şuna buna ne derim diye susup otururken nerede aynı toplumsal baskı korkusu adamda? ay bilmiyorum kıssslar, ben böyle konuşayım dedim aslında darmadağın ettim bir ana fikir de kalmadı şimdi toparlayabileceğim ama özetle şunu sorayım madem, evliliklerde ihanet kader midir sizce, ki bana göre maalesef başka bir insana bana baktığı gözle bakması bile ihanettir eşimin bu kadar da katıyım, dolayısıyla bazen hiç kurcalamamak daha iyi diye düşünüyorum bu konuları. hani yemekten kıl çıkacak diye incik cincik yersiniz ve mutlaka çıkar ya o hesap benimkisi. ama uygulamada bu kadar kontrollü olamıyorum ister istemez nerelere girmiş internette merak ederim yani. ama tabi üstüne gitmek de çözüm değil bence yapacağı varsa muhakkak yapar gizliden de açıktan da. burada sanırım esas nokta o herşeyini bildiğimi sandığım adamın bambaşka bir adam çıkabilme ihtimaliyle, bunun korkusuyla yaşamak yaşlanarak, eskiyerek ve değersizleşerek..
kusura bakmayın toplayamadım ki:tomato: