*Gebelikte psikoloji

  • Konu Sahibi Konu Sahibi Artug
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi

Artug

Yeni Üye
Kayıtlı Üye
20 Eylül 2015
29
6
1
44
Hamilelikte stres ve eş desteği
Stresli bir yaşamının varsa tabii ki kendinizi bir anda camdan bir fanusa kapatamazsınız. Ama stresinizi bebeğiniz için en az düzeye indirebilirsiniz

Belki ilk çocuğunuz belki de ikinciye hamilesiniz. Her hamilelik aynı geçecek değil. Bu hamileliğinizde strese girebilir, gereksiz kuruntulara kapılabilirsiniz. Endişelenmeyin, stressiz bir hamilelik için tüyolarımızı okuyun.

Stres hem sizi hem bebeğinizi hem de evliliğinizi olumsuz etkiler. Bu durumda önce eşinizden, yakınlarınızdan sonra da bir uzmandan yardım almalısınız. Anne adayı hamilelik döneminde büyük bir değişim geçirir. Bir yandan çocuğu olacağı için çok güzel duygular yaşarken diğer yandan da olumsuzluk hissedebilir. Tüm bunların suçlusu değişen hormonlar, kişilik yapısı ve bazı çevresel faktörler. Oysa dokuz aylık süreç boyunca stres, hem anneyi hem de bebeği olumsuz etkiliyor. Bu hassas dönemde anne adayı her zamankinden daha çok desteğe ihtiyaç duyar. En önemlisi de eş desteği. Bu dönemde stresle nasıl baş edilebileceğini, eş desteğinin nasıl olması gerektiğini Psikolog Eda Gökduman’dan öğrendik.



Bebek sahibi olacağı için mutlu olurken diğer yandan kendini anne olmaya henüz hazır hissetmediğinden ‘İyi bir anne olabilecek miyim?’ ya da ‘Bebeğime iyi bakabilecek miyim?’ endişesi anne adayını strese sokabiliyor. Burada en önemli nokta eşlerin anne ve baba olmaya birlikte karar vermeleri ve hamilelik sürecinde, sonrasında birbirlerine olan desteği eksik etmemeleri. Kadının bu süreçte eşinin desteğine her zamankinden çok ihtiyacı oluyor.
656470_620x413.jpg



Eşlerinden yeterli desteği alabilenler oldukça şanslılar. Alamayanlarsa duygularını bastırır. Bunlarsa hamileliğin ilerleyen haftalarında olumsuz etkiler yaratabilir. Sonuçta da bebeğin fiziksel ve ruhsal gelişimi olumsuz etkilenebilir. Hamilelik süresince kendini yalnız hisseden kadının doğum sonrası depresyonu yaşaması da beklenen bir sonuç. Araştırmalar da yüksek orandaki stresin erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya getirme riskini artırdığını gösterir. Dokuz ay boyunca sadece eş desteği almak da sorunlara çözüm olmayabilir. Anne adayı da anneliğe kendini hazır hissedebilmek için; annelik, bebek bakımı, bebek psikolojisi ile ilgili yayınlar okuyabilir, psikologlar ve çocuk doktorlarıyla iletişime geçebilir. Bu aktiviteler onun güven duygusunu artırmasını sağlar. Ancak akıldan çıkarılmaması gereken bir nokta daha var ki, o da bu süreçte tüm sıkıntıyı anne yaşıyor gibi görünse de babanın da duygusal ve yaşamsal değişimlerinin söz konusu olabildiği.



Bu beden benim mi?
Hamilelikteki kaygı yalnızca bebekle ilgili değil hamileliğin vücutta yarattığı değişimle de ilgili. Değişen yeni vücuduna uyum sağlamakta güçlük çeken anne adayı, hem bir bebeğe sahip olmak hem de vücudunun eskisi gibi olmayacağını kabul etmek için kendini stres altına sokuyor. Eldeki şişmeler, mide bulantıları, büyüyen karın ve alınan kilolar gibi vücutta yaşanan değişimler de moralinin bozulmasına yol açabilir. Sinirlilik ve ağlama nöbetleri görülebilir. Çalışan, aile çatışmaları olan anne adaylarında depresyon ve anksiyeteye de sıkça rastlanır. Vücudunun eskisi gibi olmayacağı düşüncesiyle strese giren anne adayının bebeğini sağlıklı beslemek için yeterli beslenmesi gerektiği, buna bağlı oluşan kiloyu da kabul edebilmesi büyük önem taşır. Anne adayları bu noktada doktorunun önerdiği yürüyüş, yüzme gibi aktivitelerle uğraşabilir, kendini eve kapatmadan bu süreçte yaşanabilecek stres düzeyini azaltabilir. Ayrıca en büyük korkusu olan kendisini bu bedenle eşinin sevmeyeceği, beğenmeyeceği düşüncesini de üzerinden atmaya çalışmalı.


Anne adayları ne yapabilir?
Depresyon süreci bebeğin gelişimini olumsuz etkilediği gibi eşler arasındaki iletişimin de bozulmasına neden olabilir. Ne yazık ki evlilik bu süreçte yara alabilir. Araştırmalar birçok evliliğin hamilelik sürecinin yarattığı sorunlardan dolayı sonlandığını ya da eşlerin birbirlerinden uzaklaştığını gösteriyor. Tartışmaya neden olan şey her ne olursa olsun eşlere bu konuda görevler düşüyor.


En önemlisi de sabır ve anlayış. Birlikte yeterli zaman geçirebilen, duygularını paylaşan, sevgisini sözcüklerle ya da davranışlarıyla gösteren, değişen bedeniyle onu seven, yorgun olduğunda anlayışlı olan, evde sorumluluk üstlenebilen bir eş, anne adayını psikolojik olarak iyi etkiler. Sevildiğini ve beğenildiğini bilen kadın, duygusal olarak hamileelik psikolojisinden çabuk çıkar.

Gerginliği artırabilecek her türlü etkenin eş ve yakın çevre tarafından kontrol altına alınması son derece önem taşıyor. Riskli hamilelik süreci geçiren annelerde bir psikolog desteğinin alınması da gerekir.


Baba adayları neler yapabilir?
Aslında burada da iş size düşüyor! Eşinize sürekli yakının demiyoruz tabii ama bir sıkıntınız olduğunda onunla paylaşın. Susmak ya da içinize atmak sorunu çözmeyecektir. Muhtemelen eşinizin hamileliğinize karşı duyarlı olmayışından şikayetçisiniz. Ama ona yakınmak, surat asmak yerine sıkıntınızın ciddiyetini paylaşırsanız o da çözüm arayışına girecektir
 

Eklentiler

  • hamile_fotoğrafları2.webp
    hamile_fotoğrafları2.webp
    20,5 KB · Görüntüleme: 1.296
Son düzenleme:
Hamilelik psikolojisi
Hamilelik, bir kadının yaşamında farklılık yaratan, en özel yaşam sürecidir. Bu süreç kadını, hem fiziksel açıdan etkileyen, hem de, psikolojik anlamda etkileyen bir süreçtir. Hamilelik kadının yaşamında, kalıcı değişikliklerin başlangıcı olan geri dönüşü olmayan bir dönüm noktasıdır. Artık kadın hamilelik sürecinin sonunda, annelik misyonunu yüklenecek ve bunu yaşam boyu sürdürecektir. Bu köklü ve kalıcı değişikliğin, fiziksel farklılaşmaları bir kenara koysak bile, psikolojik anlamda bir kadın için çok önemli etkileri vardır.
Eki Görüntüle 1646450

Hamilelik Sürecinde Ortaya Çıkan Psikolojik Yaşantılar

Hamilelik süreci, sadece kadını değil, eşini de farklı şekillerde etkileyen bir süreçtir. Hamileliği her kadın farklı şekillerde ve farklı derecelerde yaşar. Bazı kadınlar bu süreci daha rahat geçirebilirken, bazılarında çok daha zor bir süreç olarak yaşarlar.
Hamilelik sürecinde kadın her zamankinden daha hassas bir duygulanım içerisine girer. Bu süreçte, eşinden ve çevresindeki diğer insanlardan eskiye göre daha çok ilgi ve özen bekler. Özellikle eşinin bu süreci kendisiyle birlikte eşit yaşaması beklentisi içindedir.
Hamile bir kadına genel yaklaşım, hamileliğin çok mutlu bir süreç olduğudur. Buradaki bakış açısı tam olarak bu süreci değerlendirmek için yeterli değildir. Bu süreç tabi ki mutluluk hissedilen bir süreçtir, ancak bir yönüyle. Diğer bir yönden ise kadın için pek çok korku ve kaygının açığa çıktığı bir süreçtir. Hatta bu süreçte ağır kaygı ve korkular, “Hamilelik Depresyonu” dediğimiz bir sorunu açığa çıkarabilmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar, hamilelik depresyonunun oldukça sık yaşandığı bilgisine de ulaşılmasını sağlamıştır.
Hamileliğin ortaya çıkışında yaşanan süreçte önemlidir, yani hamilelik kararının hangi şartlar ve dinamiklerin etkisiyle verildiği. Çiftler, farklı sebeplerle çocuk sahibi olmaya karar verebilirler. Çifti bu kararı vermelerindeki dinamik, hamilelik sürecinin nasıl yaşandığı üzerinde etkili olur. Bu süreçte anne adayının ve baba adayının davranışlarını, bakış açısını yaklaşımını etkileyecektir.
Hamilelik sürecinde yaşanan belirsizlik, anne adayının ve baba adayının psikolojik durumunda çok etkilidir. Pek çok gerginliğin yaşanmasında zemin oluşturabilir. Hamile bir kadının öncelikle hassasiyetinin arttığı bir süreç olduğu kabul edilmelidir. Bu hassasiyet nedeniyle, yerli-yersiz ağlamak gibi aşırı tepkilerle karakterize olur. Alınganlık ve hassasiyet katsayıları son derece artmıştır. Olaylara son derece kötümser bir yaklaşım tarzı gösterirler. Burada, doğum sonrasında yaşanacakların kestirilemeyişi de çok önemli bir etkendir.Hamile kadının kaygıları iki ayrı alana yönelik olarak ortaya çıkar;İlk kaygı alanı, doğum sonrasında bebeğin bakımı ile baş edebilmesidir. Bebeğin bakımını, gereksinimlerini karşılayıp, karşılayamayacağını, kısaca iyi bir anne olup-olamayacağıdır. İkinci kaygı alanı ise, doğumdan sonra, eski vücut yapısına geri dönemeyeceği ve eşinin kendisini eskisi gibi çekici bulmayacağıdır.
İlk 3 ayda anne henüz bebeği hissedemez. Sıkıntıları daha çok fiziksel anlamdaki sıkıntılardır. Anne adayı bebeği hissedemediği için suçluluk duygusu hissedebilir. Deneyimsizliği nedeniyle neleri yapıp, neleri yapamayacağını da kestiremez ve kendine aşırı boyutlara varan kısıtlamalar getirebilir.İkinci 3 aylık periyoda, test ve tetkikler yapılma gerekliliği anneyi farklı bir anlamda etkiler ve yoğun stres yaşantısı olarak ortaya çıkabilir. Özellikle bebekte bir zihinsel engel olasılığı ortaya çıkarsa, asıl zor süreç ortaya çıkar. Çünkü bu durumda, hamileliğin sürdürülüp-sürdürülmeyeceğine dair bir karar verilmesi gerekir. Son 3 aylık periyoda artık kadının kendine yönelik kaygıları artar, çünkü doğum yaklaşmıştır. Artık kendini anne olarak görmeye ve hissetmeye başlamıştır. Göğüsleri emzirmeye hazırlıkla, sütle dolar, böylece, besleme misyonu da açığa çıkar. O güne kadar yaşamının misyonunun değiştiğini hamile kadın daha net bir şekilde algılamaya başlar. Bu durum, cinsel kimliği ile ilgili farklılaşmalar olduğu duygusunu oluşturur ve kaygılarını arttırır. Kendisinin kadın olarak çekici olmadığı duygusu yaşar. Anne-baba rolü ile kadın-erkek rolünün doğallaşması konusunda uzun sürecek sıkıntılı bir sürece girilir.

Hamile kadında stres faktörleri ;
olarak sıralanabilir.
  • Rahat bir Hamilelik Dönemi İçin Yapılabilecekler
  • Anne adayının hamilelik sürecini rahat geçirebilmesi için alınması
gereken bazı önlemler vardır;
  • İhtiyaç duyulduğunda yakın çevreden sosyal destek istemek,-Eşle iyi bir iletişim içerisinde olmak,-Hamilelik dönemi hakkında bilgi sahibi olmak,-Sosyal çevreden uzak kalmamak,-Bebeğe hazırlıkla ilgili deneyimli kişilerden bilgi almak, eğer yoksa bu konudaki profesyonellerden yardım istemek,-Gereksinim duyuluyorsa, psikolojik destek almak,bunlar arasında sayılabilir.
HamilelikDepresyonu
Araştırmalara gore, hamilelik döneminde olumsuz yaşantılar, hamilelik depresyonu riskini arttırmaktadır. Hamilelik depresyonunda, anne adayının kişilik yapısı önemli rol oynar. Anne adayının daha önce psikiyatrik bir hastalık geçmişi varsa, bu hamileliğin takip edilmesinde yarar vardır.


Hamilelikte Eşin Ve Çevrenin Yaklaşımı
Hamilelik sürecinde, eşin tutumu ve yaşanılan çevresel destek, hamile kadın için çok ciddi bir önem taşır. Baba adayı eşindeki değişimlerden en çok etkilenen kişidir. Bu süreç onun içinde sorunlu bir süreç haline gelebilir. Eşinin hamilelik süreci, baba adayının uyum sağlaması gereken bir durumdur. Ayrıca bu süreçte, baba adayına düşen pek çok görev de vardır. Zaman zaman hamile kadının içe kapandığı durumlarda, kadın, eşinin kendisini ihmal edildiğini hisseder. Burada baba adayının verdiği destek anne adayının sıyrılmasına yardımcı olur. Kadının hamileliği belli olduğunda, baba adayının da bilgilendirmesi sağlanmalıdır.


Plansız hamilelikler,zamanlaması uygun olmayan hamilelikler
-Kadının kendini anne olmak için hazır hissetmeyişi, -Erken hamilelikler, -Geç hamilelikler,-Çevre baskısıyla oluşan hamilelik, -Hamilelik sırasında sağlık problemlerinin çıkması, -Tedavi sonrası yaşanan hamilelikler, -Problemli geçmiş hamilelik deneyimlerinin olması,-Olumsuz sosyo-ekonomik şartlar, -Sorunlu evlilik yaşamı,

Hamile bir kadının bu süreçte stres yaşamasını tetikleyen unsurlar;
Hamile kadının kaygı düzeyini arttıran, çocuk sahibi olma isteğinin temelindeki nedenlerde olabilir. Kişinin gerçekçi olmayan nedenlerle çocuk sahibi olmak istemesi, örneğin, ebeveynleri istediği, eşi istediği veya biyolojik saatin ilerlemesi gibi, kendi isteğinin dışındaki nedenlerle çocuk sahibi olma gereksinimi duyması ciddi anlamda kaygı düzeyini arttıran nedenler olarak sayılabilir. Üstelik bu kaygılar sadece doğum sonrasına ait olmaz, doğuma yönelik kaygılarında artışına neden olur.

Hamilelik döneminde kadının kendine daha çok dikkat etmek zorunda olması, kendisine özgürlüğünün kısıtlandığı ve yaşamının bundan sonrasında bugüne kadar ki yaşamından çok daha farklı bir yaşamının olacağı duygusunu oluşturur ki, bu da hamile kadın için ürkütücü ve rahatsız edici bir düşüncedir.

Hamilelikteki her 3 aylık dönem, kendi farklı özellikleriyle yaşanır. Doğal olarak, bu dönemlerin kendilerine özgü zorlukları vardır

Anne adayının duygusal değişimi

Annelik aslında oldukça kendine has ve özel bir durumdur yani her anne adayı, içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak bu olayı diğerlerinden daha farklı bir şekilde yaşar. Ama yine de bazı değişimler vardır ki bunlar normal seyreden tüm hamileliklerde benzer şekilde yaşanırlar. Annenin yaşayacağı fiziksel ve psikolojik değişimler hakkında önceden bilgi edinmesi ise hamileliğe daha bilinçli ve pozitif yaklaşmasını sağlar.

İlk üç ay
Hamileliğin ilk üç ayı genelde kendisini daha çok fiziksel değişimlerle belli eder; geciken adet dönemi, pozitif çıkan hamilelik testi, yorgunluk mide bulantısı ve diğerleri... Duygusal durum ise genelde çok büyük bir değişiklik göstermez. Ama yine de durumunu dikkatli gözleyen bir anne adayı hormonal değişiklikler nedeniyle ortaya çıkan inişli – çıkışlı ruh halini atlamaz. Hamilelikte önemli rol oynayan başlıca iki hormon östrojen ve projesterondur. Kadının ruh hali bu hormonlara bağlı olarak büyük sevinç ve üzüntü halleri arasında gidip gelebilir. Küçücük bir neden onun gözyaşlarına boğulmasına yol açarken birdenbire niçin olduğunu bilmediği bir mutluluk bile hissedebilir. Bu durum onun için olduğu kadar eşi için de zor ve kafa karıştırıcıdır. Bütün bunları yaşayan baba adayı kesin bir çözüm sağlamasının mümkün olmadığını bildiği için genelde durumu görmezden gelme yolunu seçer. Oysa tam o sıralarda sürekli olarak ilgi ve sevgiye ihtiyaç duyan anne adayı kendisini duygusal açıdan boşlukta hissedebilir. Bu durumun hamilelik dönemi için çok normal olduğunu bilen çiftlerse hazırlıklı olmanın rahatlığıyla bu dönemi daha rahat ve sorunsuz geçirirler. Hamilelik planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve çift uzun zamandır bu anı bekliyor olabilir; Ama bu etkenler bile anne adayının bazı endişeleri hiç yaşamayacağı anlamına gelmez. Bu endişelerin başında anne adayının her şeye rağmen zamanlamanın doğru olup olmadığına dair kararsızlığı gelebilir. Özellikle kariyer yapan ve iyi bir çalışma hayatı olan kadınlar, hamilelik ve bebekle birlikte bu alandaki hedeflerinin gerçekleştirilmeden kalabileceğinden çok korkarlar. Tabii her şeyin yolunda gidip gitmeyeceğine dair endişeler de hamilelik döneminde en yoğun yaşanan sıkıntılardandır.

Bebeğin ilk kalp atışlarını – yaklaşık 12. Haftaya kadar -duyana kadar bu durumun gerçekliğini tam olarak kavrayamayan anne , bundan sonra gerçekten içinde bir bebek olduğuna inanır ve endişeleri daha yoğun olarak hissetmeye başlar.

İkinci üç ay
İkinci üç ayın ilkiyle kıyaslandığında çok daha sakin geçtiğini söylemek mümkün. Bu dönemde mide bulantısı gibi sıkıntılar kaybolur, düşük riski ise çok azalır. İkinci üç ayın en önemli özelliği artık bebeğin hareketlerinin hissediliyor olmasıdır. Bebeğinin hareketlerini hissetmek anne adayı için eşsiz bir tecrübedir. Artık bebeğinin gerçek bir kişi olarak kabul eder ve heyecanı doruk noktasına ulaşır.

Bazı kadınlar bu heyecanla birlikte kendilerini çok enerjik ve mutlu hissederler. Çoğu kadın hamile kıyafetleri giymeye bu dönemde başlar. Hamilelik, doğum ve bebeklerle daha çok ilgilenme, hamilelik seminerlerine katılma, bu konularla ilgili kitaplar alma yine bu dönemde yaşanır.

Son üç ay
Hamileliğinin son üç ayına giren anne adayı artık bebeğine kavuşmak için iyice sabırsızlanmaya başlar. Tabii bu arada artık iyice belirginleşen karnının keyfini de sürer; kalabalık yerlere girdiğinde ona gösterilen ilgi, oturması için uzatılan iskemleler, paketlerini taşımak için yardım teklifinde bulunanlar on çok mutlu eder. Hatta bu dönemde gerçekten yardıma ihtiyacı olmasa bile birçok kadın durumunun ayrıcalığını biraz kullanmaktan kendisini alamaz. Hamileliğin son haftalarına giren anne adayının psikolojik sıkıntı ve korkuları, fiziksel sıkıntılarının da yoğunlaşmasıyla birlikte iyice artar. Rahat bir pozisyon bulamadığı için uykusuz kalır. Ağırlaşan vücudu kendisini çirkin bulmasına yol açabilir. Ve eşinin onu artık hiç çekici bulmadığına inanır. Erkekler bu duruma olan eşlerine bu hislerinin yersiz olduğunu anlatmak amacıyla ilgi göstermelidir. Hamileliğinin son günlerini yaşayan bir kadına eşi tarafından gösterilecek ilgi onun moral düzeyinin yüksek olmasını sağlayacaktır.

Anne adayı bir yandan hamilelikle ilgili sıkıntılarının bitmesini istemekte ama bunun belki de daha zor bir dönemin başlangıcı olduğunu bildiği için çelişen sıkıntılar yaşamaktadır. Ayrıca doğum da onun için başlı başına büyük bir olaydır ve öncesinde korkular yaşaması son derece normaldir. Eşinin ve çevresinin desteği bu dönemi rahat geçirmesi açısından oldukça gereklidir.

Hamilelik korkuları
Hamilelik sırasında yoğun bir korku hissetmek o kadar yaygın bir durumdur ki bunu hamileliğin semptomları arasında saymak yersiz olmaz. Hemen hemen her anne adayı hamileliği ve doğumu sırasında bir şeylerin ters gitmesinden endişe duyar. Bu durumun yaygın olduğunu bilmek tabii ki korkuların geçmesi için fayda sağlamayacaktır. Bu durumda anne adayının yapacağı en akıllıca iş çevresindekilerin sorularına, tavsiyelerine ve yorumlarına kulak asmadan sadece doktorunu dinlemek olmalıdır. Çünkü niyetleri hiç de kötü olmasa bile çevredekilerin yapacağı yorum ve tavsiyeler hamilenin yersiz yere endişeler kapılmasına yol açabilir.

Hamilelik döneminde unutkanlık
A.B.D.’de “Placenta Brains” (Plasenta Beyinler) diye bir durumdan bahsederler.Bu aslında hamile kadınların oldukça yoğun bir şekilde yaşadığı unutkanlık, dalgınlık gibi durumlara biraz şakayla karışık olarak verilen isimden başka bir şey değil. Çoğu zaman komik olaylara neden olsa da anne adaylarının bazen gerçekten sıkıcı durumlarla karşılaşmasına da yol açabiliyor. En iyi tanıdıkları kimselerin isimlerini, önemli randevuların tarihlerini unutmanın yanı sıra dalgınlıkla gideceği yönü şaşırmak ve yanlış yönlere sapmak hamile kadınların çok sık yaşadığı durumlar.

Nedeni ne?
Hamilelik sırasında yoğun biçimde yaşanan dalgınlığın nedenleriyle ilgili olarak üretilen pek çok teori var. Bunlardan en yaygın olarak söylenen – kesin verilere dayanmamakla birlikte- beynin küçüldüğüne dair olan. Buna göre hamilelik sırasında kadınların beyni yaklaşık yüzde 3 –5’lik oranda küçülüyor. Doğumdan yaklaşık 6 hafta sonra normale dönen beynin bu durumu da unutkanlık ve dalgınlığa yol açıyor. Diğer bir teori ise hormonların etkisiyle ilgili olan. Çoğu uzman nedeni her ne olursa olsun bu durumun geçici olduğuna inanırken, bazılarıysa her hamilelik ve doğumla birlikte kadınların problem çözme yeteneklerinin azaldığını ve eskiye kıyasla daha unutkan ve dalgın olduklarını iddia ediyorlar. Bazı uzmanlarsa kadınların anne olmanın heyecanıyla artık bunun dışındaki şeylerle fazla ilgilenmediğini ve dikkatlerini gerçekten vermediğini söylüyor ve durumu böyle açıklıyorlar. Nedeni her ne olursa olsun, anne adaylarının paniğe kapılmasına hiç gerek yok! Bu geçici durumu bazı önlemler alarak geçirmeleri mümkün. Tabii her şeyden önemlisi etraftakilerin anlayışlı olması ve anne adaylarının bu durumunu eğlenceye dönüştürmelerine yardımcı olabilmeleri! İşte işe yarayacak bazı önlemler;

• Karşılaştığınız kişilerin adını mümkün olduğunca çok tekrar edin • Randevularınızı ve hatırlamanız gerekenleri not alın • Etrafınızdakilerle bol bol konuşun • Kendinize karşı acımasız olmayın • Üzülmeye değil gülmeye bakın
 
Back