Ürün içecekleri farklı olabilir. Ülkeler kendi ülkesinde hangi ürünlerin hangi şartlar altında üretilip tüketileceğim belirten standartları açıklar. Firmalar da kar zarar dengesine göre standartlara uygun üretim yapar. Örneğin 1 kilo sütte 200g şeker ve 100 g pirinç ekleyip sütlaç yaparsak bu bize en azından 4tl (süt)+1tl (şeker)+ 50kr (pirinç) +25kr (ocak vs) yani 5.75tl ye mal olur. Bunu fabrika yaparsa içine çalışan maliyeti, fabrika kurulum yatırım maliyeti, paketleme maliyeti, dağıtım maliyeti, kar beklentisi gibi birçok faktör eklenmeli. Tabi bizden de bir miktar ucuza mal edeceğini de düşünürsek 4kase çıkacak 1 kilo sütlacı kar beklentisi ile birlikte örneğin 12 tl ye satmalı. Yani kase başı 3tl nin altında alınan her sütlaçta ya pirinç pirinç değil ya süt süt değil (Rakamları salladım). Bünün altında alırken insan kendi düşünmeli. Devlet bu gıda ile ilgili politikalarını gözden geçirmeli. Devlet buna el atarsa nolur? Standart bir gofret 10tl, standart dondurma 10tl olur. Standart altında üretim yapmaya izin vermezse devlet, halk ekonomik olarak isyan eder. Çünkü aç kalır. Devlet için halkı aç bırakmaktansa birşeyler yedirmek daha iyidir.
Bu başlıkta dondurma ile ilgili benzer şeyler söylüyor herkes, ancak bakış açıları farklı. Aşı olayı ile ilgili daha farklı bir durum var.
İnternetin yaygınlaşması ile birlikte cehalet arttı. Herkes kendine daha çok güvenir oldu. Bayram gezmelerimde anladım ki önceden okumuş etmiş işinin ehli insanlardan fikir alınırdı. Şimdi bırak insanların fikir almasını, insanlar sen okudun ettin de bak şöyle şöyleymiş size yanlış öğretiyorlar der oldular.
Bilgi okuryazarlığı, medya okuryazarlığı diye birşey var.
Yazacağım şeyle ilgili farklı konular ilişkilendirilmiş. Bu yüzden link vermek yerine kopyalıyorum. Yazıyı “algı yönetimi” olarak okuyabilirsiniz. Aşı karşıtlığı bir algı yönetimidir benim gözümde.
“Ayda petrol bulunduğuna dair bir haber okursanız, bunun derhal yalan olduğunu düşünebilirsiniz, ki doğru düşünüyorsunuz demektir. Çünkü petrolün oluşması için bitkilerin fosilleşmesi gerekir. Ayda ise bitki yoktur ve olmamıştır. Öyle ise ayda petrol olmaz. Bu çok açık bir gerçekten siz eğer insanların ”ayda petrol olduğuna” inanmalarını sağlamak isterseniz, yine de bunu yapabilirsiniz. Bunun için gereken doğru teklifleri kullanmanız yeter.
Önce bazı uzmanları ay hakkında bildiklerimizin yeterli olmadığını, aydaki doğal kaynakların dünyadaki doğal kaynakları için sıkıntı için bir çare olabileceği konusunda bir makaleler yazarlar. Bu makaleler gazetelerde haber yapılır. Sonra aydaki doğal kaynaklarla ilgili sempozyumlar düzenlenir ve böylece kamuoyunun kafasında ay doğal kaynaklar ikilisi konusunda bir zihinsel hazırlık bir aşamaya taşınmış olur. Bu döneme “ön propaganda dönemi” diyebiliriz.
Bu dönem gerçekleştirdikten sonra ikinci aşamaya geçilir ve ikinci aşamada sanayideki gelişmenin dünyanın her yerine yayılması sonucunda petrol kaynaklarının küresel talebi karşılamadığı doğrultusunda yayınlar ve televizyon konuşmaları yapılırken, makaleler yapılır, yazılır, röportajlar yapılırken ayda petrol bulunması ihtimali olduğu tartışmaları kamuoyuna yoğun bir şekilde taşınmaya başlanır. Bu süreçte özellikle “ayda petrol olamaz” diyen bilim adamları ve politikacıların görüşlerinin yetersiz, bilimsel değil ve ilerlemenin karşısında olduğu şeklinde kamuoyuna bir intiba verilmesi gerekir. Aynı süreçte değişik basın, yayın organlarında ay yüzeyinde petrol benzeri bir maddenin bulunduğuna dair düzenli olarak da haberler yayınlanmasında fayda vardır.
Kamuoyu bu süre içerisinde ayda petrol görüşüne daha fazla alışacaktır. Bu süreçte yine bazı bilim adamlarına aydaki petrolü araştırmaları için geniş mali kaynaklar oluşturulur. Bu bilim adamlarının yaptıkları ayda petrol olduğuna dair ihtiyatlı ve ihtiyatsız açıklamalar basında abartılı şekilde yer almalıdır. Hatta “Ayda Petrolü Sevenler Derneği” diye bir dernek kurulabilir, Tişört’ler yapılabilir, sevilen bazı markalar ile “ayda petrol var” görüşü bir araya getirilebilir. “Ayda petrol olduğu” görüşünün ders kitaplarına konulması içinde artık baskıların yapılmasına başlanılabilir.
Bu arada “ayda petrol olduğu” görüşünü savunanlar basında birbirlerine atıfta bulunarak tezlerinin doğruluğunu kanıtlamaya başlarlar. Yani “ayda petrol var” görüşünü savunan Mehmet aynı görüşü savunan Ahmet’i tezinin doğruluk kaynağı olarak gösterebilir ve ayda bulunan petrolün dünya ekonomisinin yapacağı katkıların hayatı nasıl ucuzlatacağı, üretimin ucuzlamasıyla gelirlerin nasıl artacağı, küresel bir refah döneminin nasıl başlayacağına dair ekonomik araştırmalar artık yayınlanır ve televizyon programlarında tartışmaya açılır.
Kuracağımız psikolojik baskı ile “ayda petrol olduğu”na inanmayanları dahi bu görüşleri açıklamaktan korkar hale getirmeliyiz. Hatta bir kısmı Kuracağımız psikolojik baskı ile “ayda petrol olduğu”na inanmayanları dahi bu görüşleri açıklamaktan korkar hale getirmeliyiz. Hatta bir kısmı “Tamam ayda petrol var, ancak arayacak isek de bunu onurumuzla arayalım” demeli, bu noktaya gelmelidirler. Artık zafer bizimdir, çünkü doğru dürüst karşımızda kimse kalmamıştır.”