İç Dökme

QUEENofTURKEY

Garson masa iyi, manzarayı değiştir.
Kayıtlı Üye
21 Şubat 2017
3.816
7.460
88
32
Sıkıcı bir konu, kimse okumasa, kimse yorum yapmasa. Ama ben içimi dökmüş olmanın rahatlamasını hissetsem. Ne güzel olur. Kimseyi bunaltmadan, üzmeden. Okursanız bir şey anlamayacaksınız, belki de bir sürü dalga olacak -Razıyım- çünkü belki şu an yazmasaydım, bir daha hiç yazamazdım.

Sebep mi? Belki bir romana konu olacak kadar aksiyonlu olmasa da, ikinci sınıf bir dram filmine konu sayılabilecek bir öykü kahramanlarıyız. Amerika' da bir cinayet işlense ve dünya çapında bir ses sorsa "Katil kim?" "Biziz" diye haykırabilecek! psikolojideki insanlarız, bir mekanda.

Bir sorun düşünün ki; yıllar yıllar süren, çaresizlik, hüzün, yıkım, her şey dahil. Tam teşekküllü. Boğulup duruyorsunuz, battıkça batıyorsunuz. Hayatınızda yolunda giden, sizi güldüren, mutlu olduğunuz çok şey var ama bir şey de var ki tam boğazınızda, yutkunsanız da gitmiyor her nefeste. İyi şeylerle örtmeye çalışıyorsunuz, o derdin içinde ufacık, mini minnacık bir ışıltıyı alıyorsunuz onunla yıllarca avunuyorsunuz. Güzel geçen anıların içinde bir diken, bir batma hissi gibi hani. Uzaklaşma şansın yok, hiç yok. Kendini sevmediğin bir hayatın mahkumu ediyorsun. Aslında güçlüsün, başarılı, dışarıdan anlaşılamayacak kadar normal bir hayat. Ama bir tabu var ki yıkılmıyor, kutsallaştırılmış. Ve sen onun altında ezildikçe eziliyorsun. Belki İbrahimi ateşe sürekleyen tabunun aynısı. Kendi hayatını inşaa ederken bile o tabunun çekim gücünde hep bir şeyler ispatlama çabası... Bunlar da cabası...

Bir zil sesi ne kadar huzursuz edebilir bir insanı? Ya da normal seyrinde çalışan kalbi hızlı hızlı atmaya zorlayan bir zil sesi olabilir mi? O tabu öyle büyümüş ki, tanınmayan bir platformda bile yazamıyorsun açık ve net. Olmuyor.

Başkalarında onaylamadığın bir hayatın mahkumu oluyorsun. Uykuların kaçıyor geceleri, sabah olmak bilmiyor. Vazgeçişlerinin, dirençlerinin kırılışı. Baktığın ve bakmaya mecbur olduğun, göremezsem diye korktuğun gözlere acıyla bakıyorsun. Hem de ne acı. Ömür mü rastgele deyip, iç geçiriyorsun. İliğine kadar işleyen. Bir tabu ki, sen o tabuyu ömrün boyunca görmediğin gibi görüyorsun resimlerde. "Lan bu bizim tabumuz mu?" diyorsun. Boşa geçip giden yıllarına acıyla bir göz gezdiriyorsun. Hatırladıkların iyi ya hatırlamadıkların! Ya değişerek hatırladığın! Tüm çıkışları kapatılmış bir labirent gibi, tüm köprüleri yıkılmış bir şehir gibi. Arananlar hep diğer tarafta. İşin kötü yanı anlatacağın bir kaç kişi de seni anlayacak kapasitede değil. Anlatmaya çalıştıklarını anlamaya zorluyorsun, olmuyor. Ki kim inanır ki? Senin mükemmel hayatında bunların yaşandığına... Tabumuz var, her şey tıkırında.

Evet, yıkıyoruz, az kaldı. Çok az. Bir kulaç daha atsak karadayız, ha gayret nidalarıyla. Mükemmel gözüken hayatlarımıza inada hem de! Başarabilirsek, olursa eğer, kalemi kağıdı bırak dünyaya duyurmak, koşmak istiyorum sadece. Bağırıp, haykırarak ! Zaferle. Hayatın zaferi. Tüm Afrika'yı açlıktan kurtarmış gibi bir ferahlama. Firavunun suda boğuluşunu izler gibi hani.

Belki bir ay sonra, belki iki ay. Olmamasından korktuğum için kendi kendime içimden bile konuşamadığım bir birikintiyi burada paylaşırım. Belki o zaman herkesin okumasını da isterim.

Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır: Yaşayanlar bir sigara yakar. Biz sigara yakanlardan olacağız. Az kaldı.

Kusura bakmayın :-(
 
Son düzenleme:
Derdin bu yazdıkların kadar büyük değildir de,
Yaşayınca öyleymiş gibi geliyor.
Ama ipin ucunu bir bıraktın mı evet özgürüm artık diyorsun.
Ki zaten mesele de tam olarak tutmaya direttiğimiz o ipin ucu...

Tam olarak nedir seni bu denli üzen?
 
Aslında derdim burada anlattıklarım kadar yüzeysel değil maalesef. İnsan aklının sınırlarını zorlayacak bir şey diyebilirim.

Ama az kaldı. Sadece benlik değil. Bir kaç kişilik bir mevzu, bir öykü diyelim. Hepsinin yaşadıkları aynı tabu. Umarım bir gün uzunca ama çok uzunca anlatabileceğim.
 
Tabuya neden bu kadar yer verdiniz ?
Sonunda tabu yikildi mi ?
Çok az kaldı, bizim asla yıkamayacağını düşündüğümüz bir tabuydu. Tabu kendini kutsallaştırdı önce ve biz de inandık. Sonrasında baktık ki bu mükemmeliyetin(?) içinde biz çok küçük kalıyoruz.
Ha gayret dedik...
Artık zamanı geldi ve sanırım başaracağız
 
Bilemedim ama okuyunca yazdıklarınızı,
Yaklaşık 10-11 yıldır çektiğim bir ızdırabı
Okur gibi hissettim.
Ne kimselere anlatabilidiğim...
Ne de anlaşılabildiğim...
Şunu söylerdi annem; Merak etme kızım o günler de gelecek. Gelmedi de bekliyoruz bakalım.
 
Yazar burada disaridan mutlu gorunuyorum ama icimden ofke kusuyorum, hayata isyan ediyorum diyor.
Yok ya hiç isyancı bir tip değilimdir. Aslında çok güzel olabilecek hayatlarda bunu emen bir tabu var yazara göre. Ve putların yerlere düşüp kırılışı gibi kırmaya az kaldı diyelim
 
Canım 25 yıllık bir olaydan bahsediyorum su an ben. Ve annene inan, o günler geliyor. Bekle. Bir zaman sonra o fırsat doğuyor ve sen de tabunu yıkıyorsun.
 
Üvey kardeşinle aşk yaşıyorsun anne babaların ölmesini mi bekliyorsun?
Bi şarkı var teomanın bizi anlamıycaklar vs.diye onu dinleyince de bu kadar imkansiz aşk olmaz olsa olsa ensest olur o da aşk değil sapıklık olur diye düşünürüm.
 
Yok aşk meşk işlerinden daha farklı bir mevzu. Ben nişanlıyım. 3.5 yıllık bir ilişkinin sonunda çok sevdiğim adamla hayatımı birleştiriyorum. Olay erkek, kız tarzı meseleler değil.
 
Canım 25 yıllık bir olaydan bahsediyorum su an ben. Ve annene inan, o günler geliyor. Bekle. Bir zaman sonra o fırsat doğuyor ve sen de tabunu yıkıyorsun.
Desene bir 10-15 yıl daha var belki de daha fazla.
Bazı şeyler yıkılmıyor be,
Şimdi olsun hemen olsun tamam olsun istiyorum.
Bu zamana kadar bizsek, bundan hemen sonra onlar olsun istiyorum.
Darısı bize öyleyse. Sevindim adına.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…