Kesinlikle değmiyor. Eşim benden daha uyumlu biri bu tarz konularda. "Hep senin istediğin noktaya gelmek zorundayız" diyor, beni de onun istediği noktaya geldiğim konuları görmemesi çıldırtıyor. Ona kendisini hep değiştirmek zorundaymış gibi hissettiriyorum, bunu yapmamaya özen gösteriyorum ve sonra bir bakıyorum ki yine aynı.Yani peki değiyor mu?
Biraz olduğu gibi kabullenebilmek lazım hayatımızda kalmasını istediğimiz sevdiğimiz insanları.
9 senelik evliyim. Eşim de ben de mükemmel değiliz. Ama olduğu gibi kabul etmeye çalışıyoruz. Çok keskin farklılıklardan bahsetmiyorum. Kırmızı çizgilerimiz tabiiki olacak. Ama birbirine tolerans göstermek, olduğu gibi kabullenmek de lazım.
Mesela eşim uykuyu seven birdir. Haftada bir gün geç uyanmasını sağlıyorum ben. Diğer günlerde de o bana uyum sağlıyor. İkimiz için de böyle bir orta yol bulduk.
Mesela eşim düzeni sever. Ben o kadar düzenli değilim. Düzeni o kuruyor temizliği ben sağlıyorum. Böylece birbirimizi germeden bir ortak yol buluyoruz.
Tam olarak "ucunda ölüm yok sonuçta" noktasıyla ilerliyor birçok problemde. Ben"evet ölüm olmayabilir, ama bu da bir sorun" noktasındayım.Ailesinden kayıp yaşamış ve aile sorumluluklarıyla baş etmek zorunda kalmış insanların doğrularını ve yapılarını değiştirmek çok zor oluyor. Almış olduğu sorumluluk ve ben başardım düşüncesiyle diğer insanların düşüncelerine genellikle saygı duymuyorlar bazıları. Anlattığınız kadarıyla eşiniz işbirlikçi ve sizi önemsiyor fakat bu şekilde hayatla yoğurulmuş ve anne baba olmaya çalıştığı bir kız kardeşi olan, kabul gördüğü bir evden müşterek bir eve geçtiğinde ben bilirimci bir tavır sergilememiş, cam kırığı olduğunda olsun ölüm yok ya demiş, anladığıma göre evi terketmemeniz için sizi engellemiş ve siz fiziksel şidddet uygulamışsınız. Hali hazırda kollarını açacak bir ailesi varken ve sözü dinlenen bir insanken boşanmadan çift terapisine gitmeyi eşinize nasıl kabul ettirdiniz? Eğer hala kurtarmaya çalışıyorsa elinizden geleni yapın derim.
Tamam da terapist size sihirli değnekle dokunmayacak. Ödevleriniz olacaktır muhakkak. Sadece lafta kalırsa o da çözüm değil.Haklısınız. Bizde o saman alevi gibidir, ben biraz daha uzatan tarafım. Yarım saatin sonunda onun istediği noktaya gelmezsem bambaşka bir kavganın içinde buluruz kendimizi. Hem benim daha sakin ve uzlaşmacı olmam lazım, hem onun sessizliğe biraz daha müsade etmesi lazım. Bunlar hep tartışmalardan sonra konuştuğumuz şeyler. Ama gelin görün ki büyük olan tartışmalarda yine aynıyız
Şu an için çocuk fikri çok uzak zaten. Aramızdaki iletişim dilini değiştirmemiz, düzene oturtmamız lazım ki önce evliliğin tadına varabilelim.Tamam da terapist size sihirli değnekle dokunmayacak. Ödevleriniz olacaktır muhakkak. Sadece lafta kalırsa o da çözüm değil.
Çocuk büyümekte buna benzer ve daha çok sabır ister. Karşınızda sizi tam anlamayan, ağlama yetilerini silah olarak kullanan, kırılan bardaktan ziyade, en sevdiğiniz ve zorla bulduğunuz bir ruj ile duvara resim çizen, sizin üzgün, kızgın, yorgun olmanızın bir önemi olmadığı minik bir bireyi, anne ve baba olarak sabrınızla düzene sokacaksınız. Siz kendinizi yönetemezken, lütfen bunlar düzelmeden çocuk yapmayın.
Evlilik sabır ve idare ister. İlk yıllar bunu sağladıysanız ne mutlu. Tam tersi ise mutsuz ve tükenmiş bir evliliğe hazır olun.
Kendinizi bu kadar net ifade ederken kavgaların büyümesine çok şaşırdım. Terapist şansını deneyin. Geçmiş olsunMerhaba Hanımlar..
"İçimdeki Şeytan" dediysem, öcü böcü konusu değil, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
27 yaşında, henüz çok taze olan (1 yıllık) bir evliliğim var. İşin içinden çıkamıyorum.
İyiyken her şey yolunda, harika. Ama kötü zamanları yönetme yetimiz sıfır. Sık kavga eden bir çift değiliz, ancak kavga ettiğimizde de ortalık yangın yeri. Kavga sebepleri ne? Hiç yoktan şeyler. "Mavi nevresimi değil yeşil olanı kullanalım" bile bir kavga sebebi olabilir bazı dönemler. Bunu kavgaya çeviren o "bazı dönemler"in hangi dönemler olduğunu saptayamıyorum. Tartışalım, tartışmak ürkütmüyor. Ama tartışırken işlerin ciddiye binmesiyle şarampole yuvarlanıyoruz.
Dün yine yoktan sebep bir kavgamızı ederken (evlendiğimizden beri 6-7.büyük kavgamızdır) sesler çok yükseldi, ben konuşmayı sonlandırmak istedim, eşim konuşmak için yükselerek diretti. Sonuç olarak ben kalkıp "tamam o zaman ben gidiyorum" dedim, o gitmeme müsade etmeyip kavgavari hareketlerini sürdürdü, ben de hazırlanıp çıkmak için onu omzundan itip kakıp "bırak" noktasında kendimi kaybedip cinnete geçtim. Buralar çok uzun ve yaralı. Onun bana yapsa asla dönüşü olmayacak yerler buralar. Hep zincirleme hata tamlaması içindeyiz. O biraz susabilse, öfkeliyken biraz uzak durup ikimizin sakinleşmesini beklese belki biraz nefesleneceğiz veya ikimiz de öfkeliyken dahi o konuşmak için diretse ve ona istediğini versem biraz olsun hafifleyeceğiz. Ama yok, ne o ne ee ben üstümüze düşeni yapamıyoruz.
Sonuç olarak onun iyiliği için de kendi iyiliğim için de boşanma fikrine yaklaştım. Her tartışmanın sonunda ağlayıp sızlayıp kararlar alıp sonrasında yine aynı noktaya geliyoruz. Kendimi çok suçluyorum, onu çok suçluyorum. Ben artık bu işin içinden çıkamıyorum, çift terapisine başlayacağız ama bir yandan "ya yine olmazsa" diyorum.
Sizce çift terapisi sonrası kendimize gelir miyiz, tartışmaları düzgünce yönetebilir miyiz? Bu maç buradan döner mi?
Kağıda iyi huy kötü huy yazma yöntemini deneyebiliriz üzerimizdeki şu kara bulutlar geçince. Birimiz gerginken diğerimizin cevap vermemesiyle ilgili aldığımız karar hep aynı şekilde sonuçlandı. Buradaki yorumları da gördükçe anlıyorum ki bizim birbirimizle geçinmeye gönlümüz var ama kavga sırasında kim kimi yerse modundayız, bu yüzden bir arpa boyu yol alamıyoruz.Biz de evliliğimizin ilk zamanları şaçma sapan sebeplerden kavga ederdik. Sonra oturup konuştuk, birbirimizin sevdiğimiz 10 tane huyunu, kağıda yazdık. O kadar olumsuza odaklanmışız ki eşimin 10 tane güzel davranışını kağıda yazarken zorlandımo da aynı şekilde. Sonrasında birbirimizin sevmediği 10 tane davranışı yazdık bu aşama çok kolaydı. Sonra olumlu özelliklerimize odaklanalım diye karar verdik. Birimiz gergin olunca diğeri cevap vermiyor. Bu şekilde kavgalarımız çok azaldı. Şuan 13.senedeyiz ve hiç kavga etmiyoruz diyebilirim.
Kendimi ona net ifade edemiyorum bence. Duygularımı, hislerimi doğru şekilde yansıtmada sorun yaşıyorum, sebeplerden birisi de bu. Yazarak evet ama yüzyüzeyken ben de canavara dönüşebiliyorumKendinizi bu kadar net ifade ederken kavgaların büyümesine çok şaşırdım. Terapist şansını deneyin. Geçmiş olsun
Ben bekarken de çok düzenliydim, evlendikten sonra da aynı şekilde devam ettim diyelimbrdak kırıldıysa bırakın kendisi toplasın. sizi koşa koşa gidip dahil olacağınız bir konu yok orada. koca adam...
kavanozu yanlış kapattıysa bence burada konu şu: kavanoz kapaklarının bir kısmı evrenseldir. öyle kavanozlarsa yanlış olsa da olur. değilse o kapak oturmaz hava alacak, içindeki şey bozulcak. ya da dediğiniz gibi kapaktan tutulsa çıkıp düşecek. kocanız kokusu karışır dediğinde siz koku karışana kadar bozulur içindeki şey kapak oturmuyor dediniz mi?
sizi biraz ev düzeni olarak kendime benzettim. ben de kuralcıyımdır, düzenim vardır, temizlikte aslında titiz olduğumu hiç düşünmüyordum ama şimdi çevredeki arkadaşlara filan bakıyorum (sizin gibi yaşı genç olanların evi şimdiden dağınık, karışık, benim yaşımda olanlar da herhalde çocuk yüzünden dağınık vs. çalışan anneler genelde dağınık). ben çoğuna göre çok toplu, düzenli kalıyorum eşiniz de sizin nesilden bir çocuk muhtemelen, onların rahatlığına göre biz çok disiplinliyiz. ben faturaların hepsinin ayrı çekmecesi olan amir bir babayla, evde 1 dakika oturmayan bir anneyle büyüdüm. çok erken yaşta da oldça kalabalık olan bir evden çıktım.
27 senedir yani sizin yaşınızdan fazla zamandır ailemden ayrı yaşıyorum. bunun 23 senesinde de kendi odam/evim oldu. bir zahmet benim evim, benim düzenim durumuna alışmış olmam normal. sizse sanırım evlenip evden çıkmışsınız ne ara bu kadar alıştınız kendi düzeninize bilemedim. (hadi eşinizin annesi erken gitmiş, o laf geçirmeye alışmış diyelim).
ha bu arada 803754056 sene geçse nevresim maviymiş yeşilmiş diye bir tartışmam olmaz bu arada, onu hiç anlamadımya da temizlik günü diye bir şeyim de yok çünkü ben evi ne zaman elim boşsa o zaman temizliyorum, bir günü saati temizliğe ipoteklemek bana temizlik yapmak için mesai gibi geliyor. işleri bölüşün kim ne zaman istiyorsa o zaman yapsın. tabi makul sürelerde. tüm evi o süpürsün atıyorum ister p.tesi süpürsün ister salı ister çarşamba. ama çarşambadan sonra hala süpürmediyse hatırlatın mesela. banyoyu siz temizleyin balkonu o yıkasın vs. izole işler yaparsanız birbirinizin yaptığı işlere karışmazsınız
yeni evli herkes ilk bir ego yarışı, kendini kabul ettirme kavgası olduğun söylüyor, sizde ikiniz de alttan almıyorsunuz diye patlıyor bu durum anladığım kadarıyla.
Keşke bunu başarabilsek. Keşke bu kadar zorlamadan en başından bunu başarabiliyor olsaydıkEmin olun bütün evliliklerde sizinki gibi sorunlar oluyor. Sizin anlattığınız bardak kavanoz olayını, ve hatta daha büyüklerini de yaşıyoruz. Ama o o anda oluyor geçiyor. Bir soruna çevrilmiyor. Bun başarabilirseniz çok rahatlayacaksınız bence.
Aklı başında birine benziyorsunuz. Sorun tespitini düzgün yapabiliyorsunuz bu da güzel bir şey. Asıl çözüm ise, karşılıklı ödün vermek.Keşke bunu başarabilsek. Keşke bu kadar zorlamadan en başından bunu başarabiliyor olsaydık
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?