Tecrübem yok ama ben olsaydım ne yapardım diye düşününce;
Öncelikle 7 yaşındaki bir çocuğun aşırı yaramaz olmasının ve "seni öldürürüm" gibi cümleler kurmasının kesinlikle kendi hatası olmadığının farkındayım. Bir şekilde olaylardan veya kişilerden etkilenmiş olmalı.
Ortada annesi ve babası boşanmış bir çocuk var. Çok büyük ihtimalle de sorunlu bir evliliğe şahit olmuş bir çocuk bu. Annesi ve babası arasında olanları gözlemlemiş, güveni sarsılmış, sevgiye ve güvenmeye aç bir çocuk. Baba tarafı kendisinden bıkmış usanmış, belki sevgi göstermiyorlar, belki şefkat göstermiyorlar. Bu da çocuğun daha da hırçınlaşmasına yol açıyor.
Bunlardan daha kötüsü annesi ile yaşamaya ihtiyacı olacak kadar küçük ama annesinin yanında kalamayan, hafta içi babası ile hafta sonu ise babaannesi ile kalacak olan bir çocuk.
Ben olsam karşıma alıp, "bak bebeğim, ben senin annen olmaya gelmedim, neyin olmamı istersen onu olacağım, dilersen bana abla diyebilirsin ama anne demek istersen de anne diyebilirsin" derdim. Ama benim tahminim bu çocuğun anne ilgisi ve sevgisine ihtiyacı olacağı için kendisi "anne" demek isteyecek. Belki bir süre sonra.
7 yaşındaki bir çocukla rakip gibi olmazdım. Bana karşı ters davranışlarını kişisel algılamazdım. Büyük ihtimalle anne veya ailesi tarafından doldurulacak. Normalde 7 yaşında bir çocuk sen benim öz annem olmayacaksın demez. Sabırla ve şefkatle yaklaşırdım. Bir süre sonra yelkenleri suya indireceğini düşünüyorum.
Kendi kızıma bağırmadığım için (Neden? çünkü bağırmak=Sesli şiddet demek bana göre, ha dövmüşüm ha bağırmışım aynı şey) bu çocuğa da bağırmazdım. Bağırmak aklımdan geçtiği zaman iş yerinde patronumun bana bağırdığında ne hissedeceğimi veya komşumun sudan bir bahane ile bana bağırsa ne hissedeceğimi veya kocamın yemek tuzlu diye bana bağırırsa ne hissedeceğimi düşünür kendimi sakinleştirirdim. Kendime bağırılmasını kabul edemem. O yüzden çocuklarıma da bağırmazdım. Ama konuşurdum. Çocuğun göz seviyesine inerek, yaptığı bir yanlışı neden yaptığını konuşurdum. Yaptığı yanlış bardak kırmak gibi bir şey olmamalı ama. Çünkü çocuğa cam bardak verilirse büyük ihtimalle kırılır zaten, bunu akıl edemeyen yetişkin suçludur bana göre. Kendi çocukluğumu düşünürdüm, bana yapılmasını istemediğim şeyi yapmazdım.
Terbiye konusuna gelince, ben öz annesi değilim deyip kenara çekilmezdim. Her 2 çocuğa da terbiye verirken "evimin" kurallarını ikisine de uygulardım. Mesela, yemek yerken TV açılmayacak ise her ikisi için de geçerli olmalı. Çocuk bana "sen annem değilsin, bana karışmazsın" diyememeli, burada babası ile önceden oturup konuşurdum. Ama aynısını benim çocuğum için de babası ile gerçekleşmesini sağlardım. Mesela eve giriş saatini baba belirlemeli evde. Kendi çocuğuna 7 diyorsa ben benim çocuğuma "bana ne sen babam değilsin, karışamazsın" dedirtmem. Ailenin iç ve dış işlerinden sorumlular bellidir, her 2 çocuğa da böyle davranmak gerekir. İsterse bana abla desin, isterse teyze desin, isterse adımla seslensin. Her evin bazı kuralları olmalı ve o kuralları 1 kişi yürütmeli. İç işleri ile ilgili görevlerde topu babasına atmazdım. Ama bunda da babası ile önceden konuşup anlaşmış olmam gerek.
Karşıdaki çocuğa bu yaşa kadar yanlış yetiştirilmiş zavallı bir çocuk olarak bakın. Eğer doğru yetiştirilmiş olsa idi bu halde olmazdı şimdi. Bu kadar hırçın, yaramaz olmazdı. Her çocuk gibi onun da sevgiye ihtiyacı var. İnşallah siz bunu ona verebilirsiniz. Sevginin çözemeyeceği sorun yok.
Kolay gelsin.