Bizim millette cenaze ve hastane gözlemcileri vardır. Bir yandan ağlayıp ellerindeki mendille burunlarını çekiştirirken, bir yandan da kim ne kadar üzülüp ağlıyor analiz ederler ki sonrasında gıybet konusu çıksın.
Annem beyin kanaması geçirdiğinde ameliyata hazırlanması için bir kadın istediler. Tek kızı ben olduğumdan ve tabi ki kimseye müsaade etmeyeceğim için ben girdim içeriye. Yarı baygın annem. Kendinde değil. Annem ameliyata girene kadar o ameliyat odasına üç kişi sağ girip ölü çıktı. Hepsini gördüm tek tek. Ancak anneme hiçbir şekilde yansıtmadım. Tek damla gözyaşı dökmedim. Ameliyat önlüğünü giydirdim "annem duanı et. Her şey bizim için ama sağ salim çıkacaksın biliyorum" deyip, öperek gönderdim az evvel üç tane ölüm gören odaya...
Ameliyat odasından çıktım. Diyorum ki kendime, artık yığılabilirim bir yere. Mümkün mü? Tabi ki değil. Ben çıkar çıkmaz abim pat diye düştü bayıldı. Koştum yanına. Yengem hamile, aman panik yapmasın. Koş idrak, teselli ver idrak. Baktım babamın yüzü mosmor. Tansiyonu var bari ona bir şey olmasın. Koş babanın peşinden idrak. Ayran al içsin, tost al yesin. Aha, kardeşim çökmüş duvar dibine. Genç çocuk kıyamam ben ona, koş yanına sarıl idrak. O gün ne yaşadığımı bir ben bilirim bir de Allah. Ben deli gibi kardeşlerime, babama sahip çıkarken benim için ne dediler biliyor musun :)
"idrak çok üzülmedi de o iki oğlu üzüntüden bayıldılar."
Ulan dedim, kendi ellerimle annemi belki de ölüme göndermişim. O lanet soğuk oda travmam olmuş, siz benim gözyaşlarımı mı saydınız? Bununla mı ölçtünüz üzüntümü.
Bu ruh emiciler, öz anneye duyulan üzüntüyü bile ölçerken kayınvalideniz için böyle söylemeleri bana çok da tuhaf gelmiyor. İçiniz rahat ise, koyverin gitsin.