Kapanan konu, dilimde kelimeler ve gençlik..!

Tamamını okudum ; hiç de üşenmem , çok güzel yazılmış
Durumun vehameti ancak bu kadar net anlatılabilirdi
Bu saatten sonra bunun çözümü olabilir mi bilmiyorum
Bizim kültür, edebiyat, düzgün Türkçe, düzgün yaşamak dediğimiz kavramlar onlara alay konusu geliyor
Daha fenası çocuğum kuzu olmasın, kurt olsun diyen bir ebeveyn kesimi de var
Sakın otobüste kimseye yer verme, ben o koltuğun parasını verdim çocuğum diye 2,15 TL'lik biletini adam sayan var.
Cemal Süreyya'yı, Yahya Kemal'i bilmeyen, Nazım Hikmet'i öcü sanan var
Atatürk'ü abuk sabuk forumlarda yerip, memleketi sakalla, namahremle kurtarmaya çalışanlar var
Türkan Saylan'ın adını duymamış ebeveynler var, bu kadar cahillikten ancak bu kadar çocuk olur
Bunlar üç günde mi oldu, hayır, nereden baksan 40 yıllık geçmişi var
Sebepler, çözümler binlerce sayfa tartışılır da ulaştığı bir yer olur mu ? Orası meçhul...
 
okumayan arkadaşlara tavsiye ediyorum.
gerçekler acıdır yazıyı yazan gerçekten çok gerçekçiymiş....
acımız büyük görenlere tabi ki...
 
Malum konular kapanıyor, yazdıklarımızda bizde kalıyor.

Berk'li, Burak'lı konuyu tekrar hortlatmak istemiyorum, zaten yasak.

Benim derdim şu, bu gençliğin hali sahiden üzüntü verici.

Bu açıdan;
Malum konuya yazdığımı buraya aktarıyorum.

Gençlik ve çocuk yetiştirmede yanlışlarımız neler.
Siz neler dikkat ettiniz?
Fikirlerinizi/görüşlerinizi almak istiyorum.

......
Moderatörlere not;
Siyasi ya da dini değildir.
Fıstık yeşili saç boyası nereden alınır tarzında değildir.
Kapanan konu ya da pasif üye için açılan konu değildîr.
BDV midir?
Fazlasıyla evet.
Gençlik nasıl BD'miz olmaz?!?!
Düzeltilmesi gereken varsa fişi çekmek yerine bir kere uyarmanız yeterli olur.

......


BERKLER, TUĞÇELER, YAZI DİLİ KÖTÜ, 140 KARAKTERLİ OKUMAYAN GENCLIK...!

Bu nesil manyak mı?
Hiç mi kitap okumaz, hatır için iki gazete de mi okumaz?

Nasıl bir yazı şekli...?!

Noktalama işaretleri, paragraf, cümlenin kıçı-başı, öznesi-yüklemi, kelimelerin yazılımı.... Facia.

Konu ne, amaç ne, soru ne, karakterler kim, kaç kişiler, özelikleri neler giriş-gelişme-sonuç....

Yok, yok, yok...

Bu neslin kabahati de yok.!
Kabahat bizde...! ! !

Kendi başaramadıklarımızı ve içimizde kalan uhdeleri, çocuklar üzerinden gerçekleştirmeye çalıştık.

Çünkü_
Klasik müzik dinledik hamileyken, öyle yazıyordu kitaplarda.
Baby shower'lar yaptık; Nurten'ler de yaptığı için.

Saatle uyutup saatle uyandırdık, kitaplara bakıp çocuk yetiştirdik.

Acıkmayan çocuğun peşinde elimizde kaşıkla "uçak" olup koşturduk, türlü şebeklikler yaptık.
Uykusu gelmeyen çocuğu, saati geldi diye derin bir sessizlik ve karanlığa boğduk.

Daha lüks evlerde oturup daha iyi arabalara bineceğiz diye, deli gibi çalıştık, yuvamızla ilgilenmedik.

Yuva ve ev kavramını ayıramadık ki zaten..?!

Eski kafa eski nesil diye; eşyaların yerini değiştiriyor diye, çocuklar yüz buluyor, düzenimiz bozuluyor diye; anne ve kayınvalidelere çocuk baktırmak istemedik, bakıcılar tuttuk.

6 ayda bir bakıcı değiştirdik.
Onlara çocuk baktırmanın yanında; ütü yaptırdık, çamaşır yıkattık, ev temizlettik, "günümüz" var diye kek döktürttük, markete yolladık.

Biz ebeveynler olarak sadece para kazandık.
Deli gibi iş/para/kariyer diye didindik.
Bahanemiz de hazır: "Ama herşey çocuğumuz için, ona daha iyi bir gelecek hazırlamak için, yoksa ben de istemez miyim... kem küm.."

Tüm gün göremediğimiz çocuklara karşı eksiklik ve suçluluk duygusu hissetmemek için; kısıtlı gördüğümüz akşam ve haftasonlarında onların her dediğini yaptık, yüzsüz ve şımarık yetişmesine zemin hazırladık.

Bebl.clar, he..obabyler, ilaçlar, ek besinler vs.
Küçük kavanozlarda bol yazılı, süslü kutulu hazır gıdalar; bisküviler havada uçuştu.

1 litre süte biraz şeker biraz nişasta koyup muhallebi yapmak zor geldi de; çantamızdan eksik etmedik sporcu takviyesi gibi! küçük renkli cam şişeleri.

Küçük başarılarını gözümüzde büyüttük,
küçük hatalarını da büyüttüğümüz gibi:
"Hadi odana", "2 saat tv yasak", "benden özür dileyene kadar seninle konuşmayacağım", "kendi kararın sonuçlarına katlan" "odanı toplama cezası veriyorum" gibi cezalar verip, çocuğa ulaşmayan/değmeyen özenti ve eğreti cümleler kurduk.

El bebek gül bebek büyüttük, ikinci el hiçbirşey kullanmayıp, 2 ay kullanacağı yürüteçlere tonla para verdik.

Süsledik, püsledik, marka kıyafetler aldık, evin her yeri etiket/marka doldu, odasına özel mobilyalar yaptırdık.

Anlayacağı çağda sade ve samimi bir toplanma yapmadık yaş günü için.
Çünkü parti şarttı..!!
Dünyadan bihaber çocuğa 1 yaşında şatafatlı, herkesin çağrıldığı ve büyüklerin podyuma çıkar gibi süslendiği, sahte kahkahaların havada uçuştuğu, bebek doğum gününe gelenlerin çocuk sesinden uzak yerlere kaçtığı (tezata bak!), balkonlarda sigara içme yarışına girildiği, durumu olmayanların hediyelerinde eziklendiği; samimiyet, sıcaklık ve sadelikten uzak d.günü partileri düzenledik.
Evlere de sığmadık, kafelere, trend mekanlara koştuk.

Ufacık çocuklardan moda ikonu yaratmaya kalktık.
Kaşmirlere, özel yünlere, "çocuklar için özel hazırlanmış" mottolu bol renkli bez parçalarına dünyaları bayıldık.
Atkısı, beresi, botu, taytı elli çeşit oldu ama teyzesi, amcası, kuzeni olmadı, uzak oldu.

Kıçımızı yırttık en iyi anaokuluna göndereceğiz diye.

Elli bin kere araştırdık hangi özel okul daha iyi ya da hangi devlet okulunda en iyi öğretmen var diye.

Borç bulup kredi çekip okula yazdırdık, ya da paramız vardı, döktük hepsini.

İmkanı olmayan özentili olanlarımız boş mu durdu?
Adres değiştirdi, araya tanıdık soktu, okula yardım yaptı, iyi bir devlet okulunda iyi bir öğretmen için...!

Kıyafet, ayakkabı, kalem, çantanın en iyisini aldık.
Pardon en pahalısını..!
Çünkü, pahalı olanın, çok revaçta olanın en iyisi olduğunu sandık.

Öğretmen sesini yükseltse soluğu okulda, müdürün yanında, bimere şikayette aldık.

Bacak kadar çocuğu at gibi koşturduk.
Tuttuk elinden yüzmeye, baleye, kemana, piyanoya NLP seminerlerine, mental aritmetiğe, basketbola, at binmeye, buz patenine yazdırdık.

İzin vermedik kendi basit çalgısını kendisi kısıtlı imkanlarla yapsın, isteğini kendi belirlesin.

Berna'yı aşağıladı Sudenaz, "Ben koleje gidiyorum diye"..!
Sınav manyağı çocukları yetmedi sosyal manyak da yaptık.

Bir Allahın kulu da sorgulamadı:
Kimse "okul öncesi olsun, okul zamanı olsun ders ve yardımcı kitaplarda dil ne kadar kötü, cümleler ne kadar devrik, sorular ne kadar anlamsız, masal kitaplarında bile ne kadar uzun ve karmaşık cümleler var" demedi.

X'in kızı oğlu ne yaptıysa onu yaptık.
Doldurduk odayı oyuncakla, 1 günde sıkıldı, kenara attı. Gittik yenisini aldık.
Ağlayarak her istediğini yaptırabileceğini çok güzel öğrettik.

Gülben, Demet, Cem vb çocuğuna ne öğrettiyse, ne kursuna yazdırdıysa ona yetişmeye çalıştık kendi çapımızda.

En kral harçlığın, en basit kahvaltının yanından bile geçemeyeceğini hiç özümseyemedik.

Kirliliği, yırtığı eskimeyi, sabrı, kıymet bilmeyi, hüznü, hayal kırıklığını, hatayı, yanlışı, başarısızlığı, hasta olmayı, ikinci olmayı hep gizledik çocuklardan.

Kusursuz olmalıydı bizim çocuğumuz.
Öbürleri "tü kaka"...
Lider ruhlu olsun diye, koç burcu doğacak şekilde takvime göre seviştikten sonra yapılmıştı zaten.
Oluşu sağlam...!

Kusursuz, güzel, sağlıklı, en zeki, en akıllı, en başarılı, en hızlı, manken gibi, artist gibi, saçı başı yapılı, renkli gözlü olmalıydı.
Dergiler, tvlerde, reklamlarda öyleydi çünkü.
Fotoğraf stüdyosunun duvarına asılan çocuktan ne farkı vardı bizim kızımızın/oğluşumuzun...
Olmamalıydı zaten...!!!

Modern ve açık görüşlü olmakla edepsizlik ve saygısızlığı karıştırdık.
Özentinin içinde boğulduk.

Yanında sigara içtik, dedikodu yaptık, kavga ettik, alkol aldık, mezelerden yedirdik, 15 yaşında çocuğun sevgilisini eve davet edip karşılıklı yemek yedik, bira içtik.
Yemeğe otururken besmele çekmesini, suyu içince şükür demesini; köylülük, bağnazlık, geri kafalılık saydık, öğretemedik.
"Aksiyon" kelimesini 3 dilde öğrendi de; çocuk "bereket" nedir hiçbir fikri olmadı.

20 sene yabancı dil eğitimi aldı ama Türkçe'yi öğretemedik.
100 kelimeyle hayatını sürdürdü senelerce, yarısı yabancı, diğer yarısında ise sesli harfleri kullanmadan...

Uzun yazı okumadı, toplantı/seminer/sempozyum dinlemedi, gazete almadı eline magazine bakmak dışında.
10 dk bir şeye odaklansa, sevindik; durum o kadar kötüydü.

Kaykay, paten, scooter, kask, boks eldiveni, dizlik, bileklik ne varsa aldık da; bir resim defteri bir kara kalem verip çiz demedik.

150 ekran tv aldık, ipad aldık, 6 ayda bir akıllı telefon aldık, laptop aldık, tablet aldık, internet aldık hem de sınırsız ve 16 mbit...
Ama, bir eski fotoğraf makinesi almadık, öğretemedik filmleri fotoğrafçıya götürmeyi... Öğrenmedi pikseli, digital zoom-optik zoom farkını, teknolojideki zamanla gelişmeyi.

Gitar, keman, piyano, bateri aldık almasına da; bir kere de telini değiştirmesini, yağlamasını, dik asmasını öğretemedik, beklemedik ki zaten.
Unutturduk bağlamayı, curayı, cümbüşü, udu.
Klarnet çaldı da, ney üflemek aklına dahi gelmedi.

M.Matiz'i, M.Cyrus'u belledi de Barış Manço, Cem Karaca, Neşet Ertaş bilemedi.
Çünkü görmedi.

Çünkü misafirlikte zırlamasın diye telefona onlarca "Calliuo" yükledik, ağlayınca eline verdik ama hiç aklımıza gelmedi "Adam olacak çocuk" ve "Susam Sokağı"ni diske yükleyip izletmek...!

Doldurduk evi eşyayla; yoğurt makinesi, çorba makinesi, yumurta pişirme makinesi, waffle makinesi, 3 çeşit kahve makinesiyle...
Kitaplığımız olmadı. Olanın içine vazo, süs, fotoğraf doldurduk.

Kitapların eğriliği, sıralaması, cildi mühimdi; şeklen güzel görünmeliydi, aralarında mumlarla.
Ama Türk ve dünya klasikleri eksiksiz olacak ve hepsi muhakkak okunacak demedik.

Her Cuma sinemaya, her pazar kahvaltıya gittik, arada pasta yapma günü, mangal günü, dizi günü organize ettik.
Ama,
Fişleri çekip kitap okuma saati organize etmedik...

Bizim ergenler Murat Boz'un arabasına özendi, Kenan'ın bıyığına, Elçin Sangu'nun da kızıl saçlarına...
Ama keşke Uğur Mumcu'nun kırılan gözlüğüne ve Necip Fazıl'ın kalemine özenseydi...!
Çetin Altan'ın Yaşar Kemal'in ölüm tarihlerini bilseydi, Amy Winehouse için ağlamak yerine...!

Samimiyetsiz, sığ, 140 karakterle hayatını idame ettiren, floresan değiştirmekten bihaber gençlik....

Ve sonuç ortada:
Burak'lar, Berk'ler, Tuğçe'ler, kankiler, aşkitolar, babişko'lar, mummy'ler...

"yeeaaa", "ufff", "sıkıldımmm", "sus be salak", "evet, aynen, aynen, hı hı, evet aynen, yeeaanniii aynen, tabikisi", " mrb a$qtm sni bklyrm şq ozldm mucks by", "süt gibi kız tost mu yapsak orti", "taş gibi oğlan ben bunu götürürüm her türlü kanki " diye konuşan 40 wp gruplu gençlik...

Az biraz büyür, diğer konu başlıklarında da gördüğümüz gibi:
"fiziksel olarak çekim var, ruhen yok, sevişsem bana bağlanır mi?"
"Köpek olsun istiyorum, napsaaam acaba"
"Sevişesim var, Ilgın'dan ayrılmasını bekliyorum, acaba Orçun'la yatsam kıskanıp bana gelir mi?"... vs vs

Velhasıl eksisiyle artısıyla, istisnalarıyla mübalağalarıyla durumumuz budur.

.....

Konuya dönecek olursak;
Berk de Burak da seni sevmiyor, ama denk getirirlerse yatmaktan çekinmezler, haberin olsun.

Kankin çirkin değil ama senin onun için çirkin diye düşündüğünün farkında, ondan huysuzluk yapıyor.

Sen de kendine fazla önem atfediyorsun.

Çözüm?
İki wp grubundan da çık, bundan sonra ödevini başka grupla yap, kartonları yedekli al, birini unutursan diye.

Kankan olmasın düşmanın da, kanki ayağa bok ayağa(ı).

Arkadaşların, dostların, simaen tanıyıp ismen bilmediğin kişiler olsun, yeter.

Telefonla az vakit geçir.
Kpss ye çalış, okuduğun şehri gez...
Hepsini okudum bi nefeste!TEBRIK EDIYORUM!!!VE SOZUN BITTIGI YER...:KK52:
 
Bana abartı geldi doğum günü partileri, baby Showerlar, bir sürü kurslar oyuncaklar vs. Benim çevremde bunlar yok. Dediğiniz gibi tüketim çılgını dilden bihaber gençlik yetişiyor ama o dediğiniz şeyleri zenginler yapıyor olsa gerek
 
Çok doğru tespitlerde var, katılmadığım durumlarda.

Ne yazık ki çağa ayak uyduralım derken çağın da önünde koşturuyoruz. Ya da çocuklarımızı koşturuyoruz. Sade yaşayamıyoruz, zorlanıyoruz. Yarış atı gibiyiz çocuklarımızı da bu şekilde yetiştiriyoruz.

Benim en hassas olduğum nokta çocuklarınızın güzel konuşmasını, güzel yazmasını, varlığı da yokluğu da bilmesini sağlayın.

Yazdıklarınızın katıldığım kısımlarında değişimler yaşanmasını çok isterim ama mümkün görünmüyor. Tüketim çılgınlığı baş edilebilir durumda değil. Çocuklar birbirlerine karşı çok acımasız.

Son bir ekleme lütfen çocuğunuzun kitap okuyan, gelişen bir insan olmasını istiyorsanız siz de kitap okuyun. Ancak o şekilde bu alışkanlığı edinebilir.

 
Toplumun bir kesiminin bazılarından söz etmişsiniz evet. Ve hatta biraz zorlayarak ayağını yorgandan çıkaran diğer kesimde dahil oluyor bu yazılanlara.
Yazdıklarınıza katılıyorum.

Birde bu pampaların, kendi dünyasında büyümeye çalışan çocukların ve onları zor ayakta tutmaya çalışan ailelerin üzerlerinde bıraktıkları etkiler var.

Oku.. Dinle ..
 
Hep söylüyorum bir kalemim vardı, ablamızla, kardeşimizle bölüşmek zorunda kalırdık.
Kalemimizi bıçakla minik minik açardı annem çabuk bitmesin diye.

Silgimi bıraktığım yeri unutma, kaybetme, oyun olsun diye birine fırlatma lüksüm yoktu.
Yenisini alacak paramız yoktu çünkü.

Işıklı ayakkabılarım, çek çekli çantam hiç olmadı.

Hiç bir şeyimiz yoktu ama şimdikilerden çok daha saygılı ve gerçekten MUTLU bir çocuktuk.

Şimdikilerin her şeyden üçer, beşeri var.
İstediklerine kavuşmak için iyi bir şey yapmaları bile gerekmiyor.
Tersine bana bunu alırsan yaparım istediğini diye şart koşuyorlar annelerine, babalarına.

Ama pek çoğu saygısız, huzursuz ve ne yazık ki MUTSUZ..
 
Abov beynim yandi kac metre bu konu:KK66:

ooo ne bu kardeşim ne dertliymişsin beee

okuyan biri ozet geçer mi?

güzel-sevgiyle cocuk yetiştirdiğimi düşünüyorum ama şuanda bu uzun yazıyı okuyacak vaktim yok
dolayısıyla hangi kısmı yazacağımı bilmeden duruyorum öylece ve gidiyorum

suan kı psıkolojım bu yazıyı okumaya musaıt degıl
:KK57:
kac metreyse gunlere bolup okurum azcık bekle...

şöyle bir göz gezdirdim çoğuna katılıyorum:KK53:

Kim yazmışsa kalemine sağlık.Durum aynen de bu ne yazık ki...

Atlaya atlaya okudum...

Sonuna kadar okudum hatta bittiğine üzüldüm.

Karneyle ekmek alınan devirden, biraz bolluğa varlığa dönüşen çocuklarının, yetiştirdiği devir bu devir.

20 yıl sonra bugünler bile özlenebilir.

mükemmel bir yazı hatalarımızla yuz yuze gelmemızıde sağlayacaktır gelecekte yapmamız gerekenlerıde.okunmasını tavsıye ederım.
gercekten en buyuk derdımız egnclerımız bende gencecık kızların oglanların agzından kufurlerı duydugumda cok uzuluyorum .kufur geçmeyen ıkı cumle kuramıyorlar ve ne kızı kalmıs bu kufurun nede erkeği.aılesıyle konusurken nasıl frenliyor kendını dıye dusunmeden edemıyorum.
Allah gençlerimizide bizleride korusun inşallah her türlü özentiden kötülükten.

Sonuna kadar her kelimesine hak vererek okudum kim yazdıysa eline sağlık... Ergenlerden zaten hazetmiyorum çok sık karşılaşıyorum metrolarda alışveriş merkezlerinde ve gerçekten çok bilgisiz zırcahil (!) bir nesil geliyor. Sorumlusu kim olursa olsun bunlar yine bizim canımızı yakacak...

Özeti bile çok uzun ama anlamlı :cool:

Sonuna kadar okudum sıkılmadan ve sonuna kadar da haklısın. Durum tespiti bu olduğuna göre sonuçlara şaşırmamak gerek.Iki yaşında çocuğum var ve 'çoğunluğa ' uymayip özgün bir çocuk olsun istiyorum. Ama Herkes öyle... teknoloji ortam bunu gerektiriyor... bahaneleri umrumda değil.

Çok doğru yazmışsınız ellerinize sağlık.

Gerçekten çok uzun bir yazı fakat katılıyorum.
Öyle bir hale geliyor ki 12 yaşında sigara içkiye başlayıp
15 yaşında cinsellik yaşıyorlar.
Herkes birbirine çıkar için yaklaşıyor.
Çocuklara rahatı lüksü elde etmeyi değilde,dostluğu,sevgiyi sıcaklğı öğretmeliyiz.

Çok doğru olmuş,yazanın eline sağlık.

Değindiğiniz konu güzel fakat aynı şeyi farklı örneklerle açıklamışsınız. Sanki kitabını kalınlaştırmak isteyen yazarlar gibi. Bu uzun yazınızın yatıdını okuyabildim. Haklısınız ben çocukluğumu 8 yaşıma kadar Karabük te geçirdim. Sabah ilkişim sokağımızdaki parka gitmekti. Evimizde mahallemizdeki sütçüden aldığımız sütle yoğurt yapılırdı. Kahvaltıda 4 dilim sıcuğu kardrşimle paylaşırken kendimizi mahallenin en zengin ailesi sanırdık. Sonra İstanbul'a taşındık. Burası güvenli değil diye sokaktan eve girmeyen ben evden dışarı çıkamaz oldum psikolojim bozuldu kirpiklerimi koparmaya saçımı emmeye başladım. Fakat şöyle bir gerçek varki bu toplumda burada yetişen insanlar için önemli olan mal varlığın manevi değerlerin pek önemi yok. Arkadaşlık, sevgi, paylaşmak bunlar önemli değil. Ya face te bir arkadaşım var sürekli 5 yaşıbdaki kızını şekilden şeşekile sokup face te paylaşıyor o çocuğa üzülüyorum fakat annesinin bunu anlayacağını düşünmediğim için birşey söylemiyorum.

Üşenmedim hepsini okudum.
Çok haklı noktalara değinmişsin.
Tamamen olmasa da birçoğuna katılıyorum.

valla da okudum hepsını...kesınlıkle katılıyorum
cok degıl bu 10 yılda bıle ınanılmaz gerilemiş gencler
dunyayı kaplamıs bı hastalıktan kurtulmak ıcın dunyanın degısmesı lazım

Tamamını okudum ; hiç de üşenmem , çok güzel yazılmış
Durumun vehameti ancak bu kadar net anlatılabilirdi
Bu saatten sonra bunun çözümü olabilir mi bilmiyorum
Bizim kültür, edebiyat, düzgün Türkçe, düzgün yaşamak dediğimiz kavramlar onlara alay konusu geliyor
Daha fenası çocuğum kuzu olmasın, kurt olsun diyen bir ebeveyn kesimi de var
Sakın otobüste kimseye yer verme, ben o koltuğun parasını verdim çocuğum diye 2,15 TL'lik biletini adam sayan var.
Cemal Süreyya'yı, Yahya Kemal'i bilmeyen, Nazım Hikmet'i öcü sanan var
Atatürk'ü abuk sabuk forumlarda yerip, memleketi sakalla, namahremle kurtarmaya çalışanlar var
Türkan Saylan'ın adını duymamış ebeveynler var, bu kadar cahillikten ancak bu kadar çocuk olur
Bunlar üç günde mi oldu, hayır, nereden baksan 40 yıllık geçmişi var
Sebepler, çözümler binlerce sayfa tartışılır da ulaştığı bir yer olur mu ? Orası meçhul...

okumayan arkadaşlara tavsiye ediyorum.
gerçekler acıdır yazıyı yazan gerçekten çok gerçekçiymiş....
acımız büyük görenlere tabi ki...

Ayrıca bunu paylaşıp şurda bir ebeveyn yada adayı için farkındalık yaratmış olman ihtimali için teşekkür etmek istiyorum.

çok güzel yazmışsınız elinize,dilinize,yüreğinize sağlık

tamam niyet guzel, tesekkurler ama cok uzun olmus, hepsini okumadim/okuyamadim..

Hepsini okudum bi nefeste!TEBRIK EDIYORUM!!!VE SOZUN BITTIGI YER...:KK52:

Ablası ne yazdın öyle ferman gıbı

Cok haklisiniz.Elinize saglik.

Bana abartı geldi doğum günü partileri, baby Showerlar, bir sürü kurslar oyuncaklar vs. Benim çevremde bunlar yok. Dediğiniz gibi tüketim çılgını dilden bihaber gençlik yetişiyor ama o dediğiniz şeyleri zenginler yapıyor olsa gerek

Uzun zamandır okuduğum en anlamlı, en gerçek yazıydı.
Teşekkürler.

Durumumuz içler acısı maalesef.

Ve en korkunç olan da ne biliyor musunuz?

Hepsi çocuğu için en doğrusunu yaptığına yürekten inanıyor!

Çok doğru tespitlerde var, katılmadığım durumlarda.

Ne yazık ki çağa ayak uyduralım derken çağın da önünde koşturuyoruz. Ya da çocuklarımızı koşturuyoruz. Sade yaşayamıyoruz, zorlanıyoruz. Yarış atı gibiyiz çocuklarımızı da bu şekilde yetiştiriyoruz.

Benim en hassas olduğum nokta çocuklarınızın güzel konuşmasını, güzel yazmasını, varlığı da yokluğu da bilmesini sağlayın.

Yazdıklarınızın katıldığım kısımlarında değişimler yaşanmasını çok isterim ama mümkün görünmüyor. Tüketim çılgınlığı baş edilebilir durumda değil. Çocuklar birbirlerine karşı çok acımasız.

Son bir ekleme lütfen çocuğunuzun kitap okuyan, gelişen bir insan olmasını istiyorsanız siz de kitap okuyun. Ancak o şekilde bu alışkanlığı edinebilir.

Toplumun bir kesiminin bazılarından söz etmişsiniz evet. Ve hatta biraz zorlayarak ayağını yorgandan çıkaran diğer kesimde dahil oluyor bu yazılanlara.
Yazdıklarınıza katılıyorum.

Birde bu pampaların, kendi dünyasında büyümeye çalışan çocukların ve onları zor ayakta tutmaya çalışan ailelerin üzerlerinde bıraktıkları etkiler var.

Oku.. Dinle ..

Hep söylüyorum bir kalemim vardı, ablamızla, kardeşimizle bölüşmek zorunda kalırdık.
Kalemimizi bıçakla minik minik açardı annem çabuk bitmesin diye.

Silgimi bıraktığım yeri unutma, kaybetme, oyun olsun diye birine fırlatma lüksüm yoktu.
Yenisini alacak paramız yoktu çünkü.

Işıklı ayakkabılarım, çek çekli çantam hiç olmadı.

Hiç bir şeyimiz yoktu ama şimdikilerden çok daha saygılı ve gerçekten MUTLU bir çocuktuk.

Şimdikilerin her şeyden üçer, beşeri var.
İstediklerine kavuşmak için iyi bir şey yapmaları bile gerekmiyor.
Tersine bana bunu alırsan yaparım istediğini diye şart koşuyorlar annelerine, babalarına.

Ama pek çoğu saygısız, huzursuz ve ne yazık ki MUTSUZ..

Evet uzun oldu, farkındayım.
Bunun için kusura bakmayın.

O kadar çok örnek ve yaşanmışlık var ki;
yazdıklarım sadece buz dağının görünen kısmı.
Ayrıca, 140 karakterlik gençlik eleştirisine ironi olsun ve sabrımızı ölçelim diye uzun tuttum. :)

Abartı örnekler var, herkes hepsini yapıyor diye genelleme yapmak muhakkak yanlış olur.
Fikir ve beğenileriniz için teşekkürler.
Amaç beğeni değil elbet.
Amaç,
belki biraz farkındalık, yaratmak, ucundan köşesinden kendimizden birşeyleri/yaptığımız hataları yakalamak.

Bir tanesini düzeltsek, farkına varsak kârdır.
 
Kim yazmışsa tebrik ediyorum. Çok güzel noktalara parmak basmış. Kendi hatalarımla da yüzleştim okurken. Çok başarılı olması şart değil çocuğumun çok mutlu bir insan olsun,iyi bir insan olsun yeter derim her zaman.. İnşallah bazı şeyleri yoptan değiştirme gücümüz olsa. Umarım elimize sihirli bir değnek geçer ve toplumumuzu bundan sonra toparlayabiliriz. Zararın neresinden dönsek kardır diye düşünüyorum
 
Evet uzun oldu, farkındayım.
Bunun için kusura bakmayın.

O kadar çok örnek ve yaşanmışlık var ki;
yazdıklarım sadece buz dağının görünen kısmı.
Ayrıca, 140 karakterlik gençlik eleştirisine ironi olsun ve sabrımızı ölçelim diye uzun tuttum. :)

Abartı örnekler var, herkes hepsini yapıyor diye genelleme yapmak muhakkak yanlış olur.
Fikir ve beğenileriniz için teşekkürler.
Amaç beğeni değil elbet.
Amaç,
belki biraz farkındalık, yaratmak, ucundan köşesinden kendimizden birşeyleri/yaptığımız hataları yakalamak.

Bir tanesini düzeltsek, farkına varsak kârdır.
BU NE ALINTI ÖYLE ALINTI ZİNCİRİ OLMUS BEAAA
 
Öncelikle yazınızı tamamen okudum ve gerçekten siz mi yazdınıız bilmiyorum ama tüm ifadelerinize katılmasamda çok doğru yerlere parmak basmışsınız. Ben 16 yaşındayım ve şuan 'ergen' olarak adlandırılan kısma giriyorum sanırım. Ama aslında gençliğin böyle olmasındakii en önemli sebeplerden biri de yapılan şu genellemeler ve tüm bir nesile 'boş ve kültürsüz' moduyla yaklaşmak. Ben Türkan Saylan'ı da, Cemal Süreyya'yı da, Necip Fazıl'ı da ve belkide şuan yetişkinlerin bilmediği çoğu yazarı,şairi bilip takip ediyorum. Okuyorum,araştırıyorum,sorguluyorum. Asla bağnazlık vs. yapmıyorum. Burda üzüldüğüm nokta bu yaşlardaki tüm herkesii aynı kefeye koymanıız ve çözüm yerine fazlaca eleştirmeniz. Evet belki şuan bazı gençler bilmiyor olabilir ve o yaşıtlarımın haline ben de üzülüyorum ama düşünün 20-50 yaş arasında kaç kişi Nazım Hikmet'i yaşadıklarını biliyor ? Atatürk'ü, fikirlerini,ilkelerini bilmeyen binlerce hatta milyonlarca kişi vardır. Yani olaya dönem olarak değil de hangi yaşta olursa olsun her bir bireyi ayrı ayrı değerlendirmeliyiz. Yoksa şuankii yetişkin kesimde de aynı oranda bozulma var.
 
X