ahhhhh selin, küçük selin, sende bazen küçük sunny'i görüyorum

hemen hemen aynı şeyleri, yakın yaşlarda yaşamışız. ben de biraz anlatmıştım daha önce, annemin yaşadıklarını. o da iki kızla kaldı yapayalnız. parasız. o da istemedi hiçbir şey babamdan. zaten isteseydi de vermezdi ki. daha boşanmadan yirmilik delikanlı gibi nişan yaptı. boşanınca da hemen evlendi.
önce bir kızı daha oldu. ardından zihinsel özürlü bir oğlu. (bu arada küçük selin, o zamanki küçük sunny'den daha olgun) oğlanı hep onun cezası gibi gördüm o zamanlar. onun da kendine ait güzel bir işyeri vardı. güzel de bir geliri.
ama öyle mutluydu ki yeni hayatında, bizim aç olduğumuzu bile gözü görmedi.
yoklukla büyüdük biz de. annem çalıştı, kira verdi, zor geçindik.
onlar tatiller, geziler yapıp mutlu mesut yaşadılar bizi görmeden.
ama allah var di mi

yıllar sonra bir duyduk, işyerleri kapanmış, zor geçiniyolar.
veeee bir gün bir haber geldi bana, ağır hasta seni istiyo dediler.
gitmem dedim, hayatta olmaz.
eşim, ne de olsa babandır, ölüm döşeğinde, insanlık vazifen dedi, zorla götürdü beni.
gidene kadar da aynı senin gibi, içim kabarmış, nefretle doluyum..
beni görünce ağlamaya başladı, beni affet diye yalvarıyo..
ben taş gibi, duvar gibi duygusuzum o anda. hakkını helal et diyo gözyaşları içinde.
seneler boyunca hakkımı helal etmem diye isyan eden ben, o anda çektiği acıyı görünce çook cılız, nerdeyse sadece benim duyabileceğim bir sesle helal olsun dedim ama allah biliyo ki içten bir helal ediş değildi. canıyla uğraşıyodu, azraille savaşıyodu,
sadece insan olarak, içimden gelmeyerek söyledim. seneler geçti üstünden, babam konusunda hala içim bir taş resmen. içimde
ona ait bir duygu yok