Azra Kohen__Fi bitti.
Kitabın seveni de sevmeyeni de o kadar çok ki ben herhalde aralarda bir yerlerdeyim. Kitapta vurgulamak istenen 'farkındalık' ve 'deneyimlemek' kavramları. Kitabı okuyunca mı bu konularda aydınlanma yaşıyoruz derseniz hayır. Çünkü birçoğumuz arada anlatılanları aklından geçirmiş, okumuş ya da bir yerde 2-3 cümleyle ifade etmiştir. Biz basit cümlelerle dile getirmişizdir ama bu kitapta öyle edebi, süslü cümleler okuyorsunuz ki, anlatılanı bildiğiniz halde vay be diyerek, bir sürü cümlenin altını çiziyorsunuz. Kısacası, bazı cümleler var ki size birkaç kez kendini okutuyor. :)
Özellikle de Deniz ve Bilge'nin ağzından çıkan cümlelerin keyfine diyecek yok. Hazır bu karakterlerden bahsetmişken şunu da ifade edeyim; genelde baş karakterler sevilir, ona hayran olunur ya, bu kitapta benim için tam tersi oldu. Deniz ve Bilge'yi daha çok severken Can ve Duru karakterleri beni sinir etti. Aynı şekilde Özge karakterinin kendini ispatlama, tek başına mücadelesi de okumaya değerdi, Bilge'nin otistik kardeşi Doğru'nun hislerinin kaleme dökülüşü bazı yerlerde duygulandırmadı değil.
Bunları yazıp da neden sevip sevmeme arasında kaldığıma gelince de, baskın olan cinsellik beni kitaptan soğuttu.
Yanlış anlaşılmasın, bu tarz şeyler beni normalde soğutmaz yani mesafeli olan biri değilimdir, burada beni geri planda tutan şey cinselliğin sığlığıydı. Nasıl mı, sen o kadar süslü edebi cümleler kur, bir karakter de alakasız şeylerde aşırı derecede etkilensin dursun ve size bunu da ruhsuz şekilde iletsin. Bana anlamsız geldi. Adamın psikolog olup da kendini ifade edeceği o kadar fırsat varken bu tarz cümlelere sıkışmasını sevmedim. Günümüzde cinselliğin çok satıyor olması mı etken oldu demeden geçemedim açıkçası.
İkinci kitap hakkında daha doyurucu şeyler yazmam dileğiyle der ve susarım.