Zaman geçtikçe insan geçtiği yolları unutabiliyor. Yüksek ihtimal kayınvalide de bundan payını aldı.. Biz buna zamanın "ilacı" (?) diyoruz. Muhtemelen benzer şeyleri yaşadı ilk gelinlik zamanlarında ve fakat anılarını, kendi karakterine haklılık vererek yorumladı. Bu yüzden şimdi olaylara "empati" den yoksun bakıyor. Siz bu duruma düşmezseniz, kazanırsınız.
Öncelikle empati yapalım, bu insanlar hangi kuvvetle bunu yapabiliyor.. Kötülük, bir insanın üzerine bilerek giyebileceği bir kıyafet mi? bakmak lazım... Çünkü dünya üzerinde kimse "kötü" olduğunu kabul etmez. Hep bir nedenleri, bahaneleri vardır.. Biraz kulağımı tersten tutacağım..
Bilmem kaç yaşına kadar büyüttüğü oğlunun, "hık" demesinden su, "gık" demesinden çay istediğini anlayan bir anne muhtemelen bu işin ilelebet böyle olduğunda yanılıyor. İnsan büyürken kişiye özel karakter geliştirir oysa.. Annesine, eskisi alışkanlıklardan ötürü eskisi gibi, eşine, kurması gereken ilişki dengesinden ötürü sosyal çevrede geliştirdiği ikinci karakteri gibi davranır... biz buna bazen "damara göre şerbet" deriz... Ve anneler çok açıkgöz değilse bu ikinci karakteri asla gözlemlemez.. Oğulları her zaman masum, iyiniyetli ve uzlaşmacı kalır... Agresif dahi olsa, mutlaka nedenleri olur.. Annedir nihayetinde... Bu nedenle eşler arasında ki tartışmalara bir anne asla 3. göz olarak davet edilmemeli zaten...
Kız kardeş zaten doğasında bulunan "eril" kişiyi kollama, koruma veya adanma fıtratından ötürü abiye/erkek kardeşe, birlikte büyüdüğü dönemlerden farklı bir ilişki ile yaklaşmıştır. İkinci bir kadını (istisnalar hariç) "rakip" görme eğiliminde, erkek kardeşi de "kaybedilme" korkusu ile takip etmekte, üzerine düşmektedir...
Tüm bunları neden anlatıyorum? Veya bunlar birine haklılık verir mi? Yapılan hiç bir hareket "şahsınıza" yönelik değil.. Hatta ailenin bu erkek ferdi ile evlenmese idiniz, herhangi bir zamanda tanışsanız sizi çok sevecek ya da sevmeye çalışacak insanlardan bahsediyoruz.. Doğamızda ki sosyalleşme ve aslında "kendimizi sevdirme" iç güdüsünden mütevellit...
Ne yapmalı?.... Baştan bunu bir kabul etmeli.. Kişinin kuvveti, geçen zamanda kazandığı tecrübelerle doğru orantı da artar.. Yeter ki üslub ve tavrı her zaman net, haklı olsun... Bu insanlara, zaman geçmeden, birlikte bir kaç anı yaşamadan, birlikte ortak geçmiş paylaşmadan ne yazık ki yaranılmaz.. Onlar da size yaranamaz bu arada.. Lütfen haklarını yemeyelim.. Bu işler böyledir.. Hep birbirinizin kaşının üstünde gözü olacaktır bir süre... Ve bu süre mutlaka üç seneyi aşar...
Eşinizi seviyorsanız ve onun karakter bütünlüğünden memnunsanız eğer, bozulmaması için akıllı olmakta fayda var.. Bir kere bu insanları durup dururken ona hiç çekiştirmeyeceksiniz. Zira sizin olmadığınız dönemlerde irili ufaklı pek çok anıyla birbirlerine karşı sevgilerini deneyimlemiş insanlar bunlar.. Siz, size yapılanla onu ikna edemezsiniz... Zaten bu yapılanların benzerlerini siz de yapıyorsunuz.. Birbirinizi kabul etmeye hazır olmadığınız sonucu rahatlıkla çıkar buradan.. Onlar da eşinize sizi ne kadar doldurursa doldursun, eşinizle yaşadığınız anılardan birikmiş bir sürü karşılıklı karakter deneyimi var... Bunlar iyi ise, başarılı olamazlar.. Yeter ki siz "ortada sebep yokken" birden rahatsızlığınızı belli etmeyin...
Çok uzun yazdım.. Sıkılan burada ayrılabilir... Üç gün öncenin konusunu toparlamaya çalışıyorum, neredeyse makale olacak.. Hakkınızı helal edin...
Kısaca; Negatif bir olay yaşadığınızda ve elinizde bununla ilgili bir kanıt, karşıdan gelen net bir tavır varsa yahut eşiniz o an yanınızdaysa, önce bunu duygularınızla "Ne kadar etkilendiğinizi" göstererek yansıtın... Daima uzlaşmacı görünürseniz, uzlaşmayan tarafın karşı taraf olduğu hissini çok yakın zamanda eşiniz de duyumsamaya başlar.. Ve bu insanlar kötü davranışları bir şekilde devam ettirirlerse merak etmeyin, altından dahi olsalar bir müddet sonra eşinizde "Ya bu insanlara ne oldu böyle?" deyip farklı tavırlar gelişecektir...
Yeter ki davanızda haklı olun ve bu insanlar gerçekten bunu hak ediyor olsun... Tavır ve üslub önemli...
Hakkınızı helal edin,
Selamlar