Msg ( çin tuzu) denen zehir

BenToprak

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
21 Haziran 2007
2.864
78
ÇOK ÖNEMLİ


LÜTFEN DİKKATLİCE OKUYUNUZ



MSG ( ÇİN TUZU) DENEN ZEHİR


Knorr un hazır çorbalarının üzerinde"hiç bir
koruyucu madde içermez" yazıyor diye alıyordum.Özellikle son çıkardıkları
çorbalar çok kolay yapılıyordu ve gerçekten de çok lezzetli oluyordu.Bu
maili okuduktan sonra hemen mutfağa gidip Knorr çorba paketlerinin
içeriğine baktım.Maalesef içeriğinde MSG denilen madde var
""" MSG Nedir ..??? """ Dikatlice Okuyalım ve Paylaşalım...!ar.
Utanmadan Sağlık Bakanlığı'da bunu onaylayıp "Türk Gıda Koteksi'ne uygundur"izni
veriyor.Şimdi anlıyorum ki ince bir çizgiye dikkat etmek gerekiyor.Şöyle ki
"hiçbir katkı maddesi yoktur" la" hiçbir koruyucu madde içermez"dikkat
etmediğimiz ama çok önemle dikkat etmemiz gereken iki ayrı ama önemli
bilgi..Sizlerle paylaşmak istedim...

MSG NEDİR?...
halimvural
biyolog
il halk sağlığı lab.
müdür yardımcısı
SİVAS
tel; 0346 2253514 0346 2253514
faks;0346 2245125
cep; 0533 6581415 0533 6581415

ÇOK Onemli:
Bu msg denen illeti piyasalarda, daha masum bir ifade tarzı olsun diye ÇIN
TUZU adıyla satıyorlar.

Piyasada bazı dönerciler de bunu kullanıyorlar.
O kadar lezzetli oluyor ki, bir döner yiyecegine 2-3 döner yiyesin geliyor.

Ayrıca ithal olarak gelen BUTUN GIDA MADDELERİNDE BU MSG VAR
(Peyniri,eti,konservesi vs vs.)

MSG NEDİR?...

MSG adında bir yiyecek katkı maddesi var.

MONO SODYUM GLUTAMAT

Yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel
Olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor.
Hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda
üreticilerinin bir çoğu MSG'yi karlı olduğu için kullanıyorlar.
MSG ZARARLI MI ?
Buna okuduktan sonra siz karar verin.
Bu madde Nörotoksin. Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir sistemi tahribatı ve
buna bağlı olarak ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON hastalıkları, SAR (Epilepsi)
Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı) Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite.
Büyüme hormonu baskılanması.
Pankreas hasarı, insülinde artış, ve buna bağlı diyabet.
Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar.
Bu madde hamilelerde plasenta
bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz kalıyor.
Özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği CİPS'lerde çok kullanılmakta.

Hazır köfte harçları, Et suyu tabletleri, Hazır çorbalar, Dondurmalar, renkli yoğurtlar ve benzeri bir çok üründe var.
Şimdi diyeceksiniz ki, Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?.
Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri insaf, merhamet
gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek, çok daha büyümektir.
Bu mamuller, albenisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur.
Televizyon, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız.
Sadece maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınır adeta.
Basit bir hesap yaparsak, ucuz zannedilen bu ürünleri çok pahalıya tükettiğimizi görürüz.
Mesela Cips. Semt pazarlarında 3 kg . patatesi 1 TL ye alabilirsiniz. Oysa ki 50 gram CİPS 1 liradır.
Yani 1 kg . Cipsi, 20 ytl.den tükettiğimizin farkında bile değiliz.
Olumsuz etkileri de cabası. bu mamulleri üretenler !....
Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik ve doğaldır.
Son zamanlarda organik tarım yapan çok güçlü özel şirketler türedi,
burada itina ile yetiştirilen ürünleri semt pazarlarında göreniniz var mı? Ben henüz rastlamadım.
Gelelim genel sağlık boyutuna;
Son 25 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına
bağlı yaşamaya mahkum edilenler, çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar, asabi çocuklar, 9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli
doğanlar ve bu sayının ülke nüfusunun % 12'sine çıkması ve benzerleri. Ve sizlerinde aklınıza gelebilen yeni hastalıklar.

Hastalıkları üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler. Bu da madalyonun diğer karlı yüzüdür. Karbondioksitli meşrubatlardan, sakıncalı hazır gıdalara varana kadar bir çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi. Durumun ciddiyetini anlayabilenimiz var mı? Bu sorunun cevabı, tüketim miktarıdır.
Şimdiki eğitim sistemimiz endüstri, tarım, genel kültür alanında yetersiz kaldığından,
yeni nesiller tehlikenin farkında değildirler. Emperyalist devletler, egemen olmak istedikleri toplumun eğitimli olmasını istemezler. Onlar için önemli olan kendi halkları ve elde edeceği yeni sömürü kaynaklarıdır.
Her yıl eskiyen, yaşam kaynakları azalan, küresel ısınma ile kuraklık tehlikesi yaklaşan bir dünyada, Küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığı bir dünyada, Dengelerin ve haritaların değiştirilmek istendiği bir dünyada yaşadığımızı asla unutmamalıyız.
Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşadığımızı da asla unutmamalıyız.
Gelin bu güzelim yurdumuza hep beraber sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN !.....

LÜTFEN ... MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYE GÖNDERİNİZ
--
AYŞE ATAR
UNIVERSAL HOSPITAL BODRUM
Hemşirelik Hizmetleri Direktörü
Kalite Yönetim Temsilcisi
 
Cipslerde olduğunu duymuştum ama çorbalarda olduğunu bilmiyordum. Gerçi biz hazır çorba tüketmiyoruz ama çocuklarımız maalesef dondurma yiyor.
 
Bende Çin Tuzunun bağımlılık yaptıgını cipslerde hazır çorbalarda oldugunu biliyordum da bu kadar çok kullanım alanı oldugunu bilmiyordum birde (msg) adı altında yazıldıgını bilmiyordum. Paylaştıgın için sagol canım bundan sonra dikkat edicem.
 
Doğrusunu isterseniz hiç şaşırmıyorum.GDO lu ürünlere izin veren bizleri kobay olarak kullanmalarına onay verenler bunuda kılıfına tabiki uyduracaklar.Birileri sömürücek birileri yiyecek.Allah sevgisi olmayanlar işte bunlar.
 
ÇOK ÖNEMLİ


LÜTFEN DİKKATLİCE OKUYUNUZ



MSG ( ÇİN TUZU) DENEN ZEHİR


Knorr un hazır çorbalarının üzerinde"hiç bir
koruyucu madde içermez" yazıyor diye alıyordum.Özellikle son çıkardıkları
çorbalar çok kolay yapılıyordu ve gerçekten de çok lezzetli oluyordu.Bu
maili okuduktan sonra hemen mutfağa gidip Knorr çorba paketlerinin
içeriğine baktım.Maalesef içeriğinde MSG denilen madde var
""" MSG Nedir ..??? """ Dikatlice Okuyalım ve Paylaşalım...!ar.
Utanmadan Sağlık Bakanlığı'da bunu onaylayıp "Türk Gıda Koteksi'ne uygundur"izni
veriyor.Şimdi anlıyorum ki ince bir çizgiye dikkat etmek gerekiyor.Şöyle ki
"hiçbir katkı maddesi yoktur" la" hiçbir koruyucu madde içermez"dikkat
etmediğimiz ama çok önemle dikkat etmemiz gereken iki ayrı ama önemli
bilgi..Sizlerle paylaşmak istedim...

MSG NEDİR?...
halimvural
biyolog
il halk sağlığı lab.
müdür yardımcısı
SİVAS
tel; 0346 2253514 0346 2253514
faks;0346 2245125
cep; 0533 6581415 0533 6581415

ÇOK Onemli:
Bu msg denen illeti piyasalarda, daha masum bir ifade tarzı olsun diye ÇIN
TUZU adıyla satıyorlar.

Piyasada bazı dönerciler de bunu kullanıyorlar.
O kadar lezzetli oluyor ki, bir döner yiyecegine 2-3 döner yiyesin geliyor.

Ayrıca ithal olarak gelen BUTUN GIDA MADDELERİNDE BU MSG VAR
(Peyniri,eti,konservesi vs vs.)

MSG NEDİR?...

MSG adında bir yiyecek katkı maddesi var.

MONO SODYUM GLUTAMAT

Yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel
Olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor.
Hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda
üreticilerinin bir çoğu MSG'yi karlı olduğu için kullanıyorlar.
MSG ZARARLI MI ?
Buna okuduktan sonra siz karar verin.
Bu madde Nörotoksin. Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir sistemi tahribatı ve
buna bağlı olarak ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON hastalıkları, SAR (Epilepsi)
Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı) Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite.
Büyüme hormonu baskılanması.
Pankreas hasarı, insülinde artış, ve buna bağlı diyabet.
Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar.
Bu madde hamilelerde plasenta
bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz kalıyor.
Özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği CİPS'lerde çok kullanılmakta.

Hazır köfte harçları, Et suyu tabletleri, Hazır çorbalar, Dondurmalar, renkli yoğurtlar ve benzeri bir çok üründe var.
Şimdi diyeceksiniz ki, Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?.
Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri insaf, merhamet
gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek, çok daha büyümektir.
Bu mamuller, albenisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur.
Televizyon, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız.
Sadece maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınır adeta.
Basit bir hesap yaparsak, ucuz zannedilen bu ürünleri çok pahalıya tükettiğimizi görürüz.
Mesela Cips. Semt pazarlarında 3 kg . patatesi 1 TL ye alabilirsiniz. Oysa ki 50 gram CİPS 1 liradır.
Yani 1 kg . Cipsi, 20 ytl.den tükettiğimizin farkında bile değiliz.
Olumsuz etkileri de cabası. bu mamulleri üretenler !....
Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik ve doğaldır.
Son zamanlarda organik tarım yapan çok güçlü özel şirketler türedi,
burada itina ile yetiştirilen ürünleri semt pazarlarında göreniniz var mı? Ben henüz rastlamadım.
Gelelim genel sağlık boyutuna;
Son 25 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına
bağlı yaşamaya mahkum edilenler, çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar, asabi çocuklar, 9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli
doğanlar ve bu sayının ülke nüfusunun % 12'sine çıkması ve benzerleri. Ve sizlerinde aklınıza gelebilen yeni hastalıklar.

Hastalıkları üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler. Bu da madalyonun diğer karlı yüzüdür. Karbondioksitli meşrubatlardan, sakıncalı hazır gıdalara varana kadar bir çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi. Durumun ciddiyetini anlayabilenimiz var mı? Bu sorunun cevabı, tüketim miktarıdır.
Şimdiki eğitim sistemimiz endüstri, tarım, genel kültür alanında yetersiz kaldığından,
yeni nesiller tehlikenin farkında değildirler. Emperyalist devletler, egemen olmak istedikleri toplumun eğitimli olmasını istemezler. Onlar için önemli olan kendi halkları ve elde edeceği yeni sömürü kaynaklarıdır.
Her yıl eskiyen, yaşam kaynakları azalan, küresel ısınma ile kuraklık tehlikesi yaklaşan bir dünyada, Küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığı bir dünyada, Dengelerin ve haritaların değiştirilmek istendiği bir dünyada yaşadığımızı asla unutmamalıyız.
Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşadığımızı da asla unutmamalıyız.
Gelin bu güzelim yurdumuza hep beraber sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN !.....

LÜTFEN ... MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYE GÖNDERİNİZ
--
AYŞE ATAR
UNIVERSAL HOSPITAL BODRUM
Hemşirelik Hizmetleri Direktörü
Kalite Yönetim Temsilcisi

ilk defa duydum. gerçekten insanlar kendi nesline daha nasıl zarar verecek saşırıyorum
 
Küreselleşen süt!

Sizde sütünüzü seçin...

Model 1: Brezilya ve ABD’den GDO’lu mısır ve soyalar ithal edilir. Bunlar olmaksızın hayvan beslenemeyeceği ileri sürülür. Ayrıca GDO’ya karşı olanların teknoloji düşmanı olduğu söylenir. Yem hammaddeleri Orta Anadolu’da bir yem fabrikasına süt yemi haline getirilmek için taşınır. Yemlerin bir kısmı bozulursa aflotoksin sorunu çıkabilir. Halk yatıştırılır. Süt yemleri Antalya’da süt üreticisine gelir. Üretilen çiğ süt yabancı veya yerli sermaye elindeki bir süt fabrikasında UHT süt haline getirilmek için İstanbul’a getirilir. UHT sütlerin bir kısmı Antalya’da marketlerde satışa çıkarılmak için tekrar Antalya’ya taşınır. Meraları geliştirmek için bir şey yapılmaz. Çeşitli hastalıklardan bizleri koruyan omega 3 ve CLA’nın sütteki oranları araştırılmaz. Araştırılsa bile halkı paniğe sokmamak için üzerinde pek durulmaz. Çevreyi kirletecek dev hayvancılık işletmeleri desteklenir. Başka çare olmadığı, dünyada açlık olduğu ileri sürülür. Model 2’yi savunanların hayalci olduğu açıklanır. Bu inandırıcı bulunmazsa bunların Almanya’dan süt ithal edilmesini sağlamaya çalışan Alman Vakıflarının ajanları olduğu söylenir. Bu model toplumun %1’inin modelidir.

Model 2: Meraları geliştirmek için büyük çabalarda bulunulur. Meradan otlama her yıl biraz daha arttırılır. Süt yemi kullanımı her yıl biraz daha düşürülür. Sadece yağlı, proteinli ve mikropsuz sütlere değil, Omega 3 ve CLA’ca zengin, aflotoksinsiz ve antibiyotiksiz sütlere de prim verilir. Devlet kooperatifleri teşvik eder. Antalya’da üretilen süt yerel kooperatiflerde pastörize edildikten sonra Antalya’daki tüketicilere satılır. Çiğ süt satışı üzerindeki baskılar kaldırılır. Çiğ süt satanlar için bazı standartlar hazırlanır ve sıkı bir şekilde denetlenir. Okullarda çocuklara süt verilir. Bu sütler kooperatiflerden satın alınır. Kooperatifler güçleninceye kadar devlet çiftçi eline geçen süt fiyatlarının adil bir düzeye gelmesi için doğrudan alım yaparak destekler. Bunun için bir fon belirlenir. Bu model toplumun %99’unun modelidir.

Birinci model muazzam miktarda taşıma nedeniyle dünyayı ısıtacak sera gazları üretir. Süt içeni beslemez, hasta yapar. Çiftçinin eline geçen süt fiyatı düşüktür. Tüketicinin ödediği fiyat yüksektir. Birinci modelde daha az insan çalışır. Ancak tekellere çok para kazandırır.

Sizin modeliniz hangisi?

Tayfun Özkaya /Ege üniversitesi
 
X