Muhteşem Yüzyıl Star Tv

Eski Hürrem Sultan Meryem Uzerli diziden ayrılması sizi nasıl etkiledi ?

  • Bir daha bu diziyi izlemem

    OY: 54 23,3%
  • Gelen gideni aratacak gibi ama izlerim

    OY: 45 19,4%
  • Kimse vazgeçilmez değildir. Emeğe, ekibe saygı aynı keyifle izlemeye devam

    OY: 65 28,0%
  • Kararsızım ama eski tadı kalmadı. İzlesem de olur izlemesem de.

    OY: 84 36,2%

  • Ankete Katılan
    232
Rüstempaşa ; Şehzade Cihangir ve Şehzade Bayezid'in sünnet düğününde Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan ile evlenmiş. Pek de tasarruflu davranmışlar zamanında , her sünnet düğününde bir evlilik sıkıştırmışlar araya , Sülüman Hürrem ile yine bir sünnet düğününde evlenmişti dimi ?


Olucak bir kişinin bahtı kavi talii yar.
Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar.

Bu beyit' de zamanında Rüstem Paşa için söylenmiş.Ballı adamın üzerinde bit çıksa işine yarar, anlamındadır ve üzerinde bit çıkması üzerine dile getirilmiştir. Bu yüzden, tarihçilerin kendisine vermiş oldukları bir diğer isim "Kehle-i İkbal" (İkbal Biti) Rüstem Paşa imiş...

"Rüstem Paşa yüce mevkîlere ufacık bir bitin sırtında yükseldi. Hikayesi şöyle: Cihan pâdişâhı Kânûnî Sultan Süleyman Han, biricik kızı Mihrimah Sultan'ı evlendiriyor. Tâliplerin haddi hesâbı yok. Fakat Kânûnî, Rüstem Paşa'yı seçiyor. Diğer damat adayları bu izdivâca engel olabilmek için dolaplar çeviriyorlar, biri de, Rüstem Paşa'nın cüzzamlı olduğunu iddiâ edip, pâdişâhı vazgeçirmek. Bu haberi duyan pâdişah haberin aslını-astarını araştırmak üzere hekimbaşısı Mehmet Halîfe'yi Rüstem Paşa'ya gönderip kontrol ettiriyor. Hekimbaşı, Rüstem Paşa'yı detaylı bir muâyeneden sonra, çamaşırlarında bir bite rastlıyor. Ve müjde yüce pâdişâha ulaştırılıyor. Zîrâ cüzzamlılara bitin gelmeyeceği iyi biliniyor. Bu hâdiseden sonra da Rüstem Paşa, hasımları tarafından "Kehle-i ikbâl" (Tâlih Biti) diye anılıyor."

"Sarayın çiçeklerini bile sattı

Rüstem Paşa gelmiş geçmiş en zengin sadrazam olma unvânına sahipti. Devletin bâzı makam ve memurluklarını parayla satacak kadar paragöz, sarayın has bahçesindeki çiçekleri satıp paraya çevirecek kadar da onursuzdu. Esâsen Kârun kadar zengindi Rüstem Paşa. Fakat para kazanma hırsı ölünceye kadar durmak bilmedi. Rüstem Paşa'dan geriye bir yığın mîras kalmıştı. Bir o kadar da eser. Bunların en meşhuru, Eminönü'ndeki çinileriyle meşhur Rüstem Paşa Câmii'dir."
 

mutluluklar dilerim...

acaba haftaya bali bey mektup için bir yorum yapacakmı mihrimaha..
bir de diyomuş mektubunuza her kim cevap vermiş ise ;doğru yazmkış sultanım zira benimde düşüncelerim aynı...kalpten gider heralde kızcağız...
 
Muhteşem Yüzyıl dizisi başta olmak üzere pek çok dizi, araştırma ve kitaba konu olan Mahidevran Sultan’ı, torunu Saide Perizad Temrukoğlu, Cumhuriyet gazetesinden Esra Açıkgöz’e anlattı. Temrukoğlu “Benim için Mahidevran Sultan gerçek bir Kraliçe hatta imparatoriçe. Hürrem gibi entrikalarla hayatını sürdürmemiş. Hakkıyla padişah eşi olmuş ve mevkiine layık hareket etmiş. Ama maalesef kadersizmiş. Hürrem’in oğlu Sarı Selim’in Mahidevran’a yardım ettiği ve maaş bağlattığı söyleniyor. Bildiğim kadarıyla maaşı sadece devletin itibarı için bağlatmış. Çünkü Bursa halkı koca padişahın eşinin zarurete düşmesine akıl veremiyormuş. Yani bağlatılan maaş Sarı Selim’in insaf ve insaniyetinden değil, politik amaçtan, Allah bilir kendisi bunu düşünmemiştir, paşaları tavsiye etmiştir” dedi.

İşte röportajın tamamı:

"“Bir arkadaş üzerinden Muhteşem Yüzyıl adlı diziden haberim oldu. Arkadaşım, ‘Sizin büyük halanız hakkında dizi yapmışlar’ diye haber gönderdi. Tabii çok heyecanlandım ve internet üzerinden dizinin bütün bölümlerini seyrettim ve hayran kaldım. Aslında çok güzel bir dizi olmuş. İnsanlarımızın tarihe merak duymalarını ve bağlanmalarını sağlamış...”

İşte burada kocaman bir ama’sı var Saide Perizad Temrukoğlu’nun. Çünkü Mahidevran Sultan’la ilgili anlatılanların eksik ve yanlış olduğunu düşünüyor. Nereden mi bilecek? Çünkü ömrü büyük büyük halasına dair anıları dinleyerek geçmiş! Bize attığı mailde tek bir ricada bulunuyor bu yüzden: “Bütün Temrukoğlu ailesi adına sizden ricamız: büyük halamız Gülbahar Mahidevran Sultan’ı bir cariye olarak değil, padişahın hakiki nikâhlı eşi olarak göstermenizdir. Çünkü Mahidevran Sultan, Süleyman Han’ın nikâhlı eşiydi, üstelik bir prensesti.”

Lafı uzatmaya gerek yok, bırakalım o anlatsın...

- Önce biraz sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?

- Adım, Saide Perizad Temrukoğlu. İstanbul’da 1981 senesinde doğdum, fakat çok ufak yaşta ailem Amerika’ya taşındığından hayatımın büyük kısmını orada geçirdim. Chicago’da büyüdüm ve Chicago Üniversitesi’nde Sanat Tarihi okudum. Daha sonra Seattle’a taşındım, çalışmaya başladım. İşimde başarılı olunca kalabalık bir şehirden uzaklaşmak için Pasifik Okyanusu’na çok yakın bir kasabaya, Astoria’ya, yerleştim. Yerleşmemden kısa süre sonra hastalandım ve doktorlar kanser teşhisi koydu. Tabii hemen tedaviye başladım. Sonra kız kardeşim beni Paris’e yanına çağırdı. Aslında kanser tedavisi Amerika’da çok iyi sonuçlar veriyor, ama Amerika’da artık aile mensubum kalmamıştı. Ben Seattle’a geçtiğimde anne-babam Türkiye’ye dönmüşlerdi. Erkek kardeşim ise çalıştığı şirket tarafından İngiltere’ye gönderilmişti. Kız kardeşim de okumak için gittiği Paris’e yerleşmişti. Yani işimden hariç beni Amerika’ya bağlayan bir şey yoktu. Bu tedavi sürecinde yalnız kalmak istemiyordum. Bu yüzden kız kardeşimin yanına gittim. Paris’te kardeşimin tanıdığı bir doktor beni Almanya’da pankreas kanserini çok iyi tedavi eden bir hastaneye havale etti. Kız kardeşimin eşi Alman olduğundan onun yardımıyla Almanya’ya geldim. Annem ve babam da yanıma geldiler. İşte böylece kader beni Avrupa’ya sürükledi.

- Birbirine oldukça bağlı bir ailesiniz anlaşılan. Peki nasıl bir çocukluğunuz oldu?

- Ailemin tarihi anlatmakla bitmez. Çok eski ve soylu Çerkezlerin Kabardey boyunun hanedanlarından Temruk’lara mensubum. Rusya’da bizim aile Bekoviç-Çerkaski olarak bilinir. Bizim ailenin ceddi Kabardey prensi Temruk Bey’dir. Kafkasya’da 1400 ve 1500’lü yıllarda hüküm sürmüş, çok nüfuzlu ve itibarlı bir hükümdarmış. Temruk Bey’in torunu İdar Bey kızı Goşeney’in Rus Çarı 4. İvan’la evlenmesine müsade etmiş. Rus çarının bu prensesle evlenme nedeni ise Kanuni’ye yakınlaşmakmış. Prenses Goşeney, tarihe Maria Temrukovna olarak geçmiştir.

Benim atam bu Prens İdar Temruko’dur. Türkiye’de bize Temruk-Mirzade lakabını vermişler. Soyadı kanunu çıkınca dedem soyadımızı Temruko olarak seçmiş, ama nüfus memurları soyadımızı biraz Türkçeleştirmek amacıyla Temrukoğlu diye yazmış.

Mahidevran Sultan büyük halamız. Çocukluğumda onlar hakkında değişik hikâyeler işitirdim, ama çocuk aklı işte fazla ilgilenmezdim. Babam bize asil ve köklü bir aile olduğumuzu söyler, ailenin itibarına zarar verecek bir harekette bulunmamamızı tembihlerdi. Annem ise aslen Arnavut olduğundan babam için hep “Çerkezliği tuttu” derdi. Çok güzel bir çocukluk ve gençlik geçirdim. Chicago’daki hayatımız çok iyiydi. Önce bir apartman dairesinde oturduk, sonra babamın işleri iyi gidince, kendisi mimardı, müstakil bir eve geçtik. Evimizin bahçesi çok güzeldi, orada kardeşlerimle ve arkadaşlarımla oynardım. Şehir merkezinden uzak oturduğumuz için sessiz ve çok yeşil bir semtte yaşıyorduk. O güzel günleri hiç unutmam. Babam acayip kitap okurdu, kocaman bir kütüphanesi vardı. Aklınıza ne gelse bu kitaplar arasından bulmak mümkündü. Zavallı babam daha sonra gözlerinden çok büyük sorunlar yaşadı. Birkaç defa ameliyat oldu. Bu yüzden erkenden emekli oldu ve biz çocuklar evi terk edince “Kör olacaksam kendi vatanımda olayım” deyip annemle İstanbul’a döndü. Chicagoda’ki her şeyini sattı.

- Dedenizi görme şansınız oldu mu?

- Dedem rahmetli Cemal Bey’i, -aslında adı Cemalettin’di ama herkes Cemal Bey derdi- maalesef çok az tanıdım. Yedi yaşımdayken yani 1988’de vefat etti. İyi hatırlıyorum, vefat etmesinden önce bize telefonla durumunun ağırlaştığını haber vermişlerdi. Hemen İstanbul’a gittik. Galiba bir hafta sonra da vefat etti.

- Nasıl biriydi, geçmiş onun zihninde, kalbinde nasıl bir yerde duruyordu?

- Dedemin çok gayretli olduğunu işitirdim ve gerçekten de öyleydi. Kültürlü ve bilgili bir adammış. Dedemin babası Celalettin Bey de Sultan Abdülhamit’in sarayında görevliymiş, ama vazifesinin tam olarak ne olduğunu hatırlamıyorum. Aslında dedem hali vakti yerinde olan bir ailede büyümüş, ama Meşrutiyet döneminde İttihatçılar ellerinde ne var, ne yok almışlar. Çünkü Abdülhamit’in tarafını tutuyorlarmış. Çok zor günler geçirmişler. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından ve babasının vefatından sonra ailesine ait emlakları geri almak için davalar açmış. Bir kısmını da alabilmiş. O emlaklar sayesinde zaten ailemin maddi durumu düzelmiş. Dedem de o devre ait fermanlar vardı. Ayrıca Belkıs ve Akile Hatun vakıflarından ailemin yararlanması için veraset davası bile açmış. Dedem aile tarihine çok önem verirmiş. Babamı ve diğer çocuklarını bu yönde yetiştirmiş. Hatta Şehzade Mustafa’nın ve annesinin yaşadığı yerleri görmek için Manisa, Amasya ve Bursa’ya gitmiş. Bursa’ya Şehzade Mustafa ve Mahidevran Sultan’ın kabirlerini ziyaret etmek için çok gidermiş. Başka aile büyüklerinin de kabirlerine gidermiş. Hatta Kafkasya’ya da gitmek istemiş ama o zamanki şartlar müsait olmadığından gidememiş. Sultanahmet’te bulunan o büyük Padişah kabirlerini nedense hiç ziyaret etmezmiş. Ama Sultan Abdülhamit ve ailesinin kabirlerine gidermiş. Babam bize, çocukken dedemle Topkapı Sarayı’nın yanından geçerken dedemin çok hüzünlendiğini anlatmıştı. Herhalde aile tarihine dair anılardan ötürü hüzünlenmişti, bilemiyorum.

- Mahidevran Sultan'a dair pek çok anı, anekdot dinlediğinizi söylediniz. Kimden, neler dinlediniz mesela?

- Babamın ablası Muazzez hala, bize hep eskileri anlatırdı. Ama kimse de pek dinlemezdi onu. Türkiye’ye hemen her sene ziyarete gittiğimizde Erenköy’deki evinde kalırdık. Başlardı anlatmaya. Bir defasında böyle eskilerden bahsederken Mahidevran Sultan’ı anlatmaya başladı. O sırada kaç yaşımda olduğumu hatırlamıyorum, belki 9 veya 10, ama duyduklarım beni çok etkilemişti. Halamın anlattığına göre Mahidevran Sultan ufak yaşında, -11 yaşına henüz yeni girmişken- babası tarafından Osmanlı sarayına gönderilmiş. Doğrudan o zamanlar şehzade olan Süleyman’la evlenmek için. Önce saray adabını ve tahsilini almış, sonra şehzadeyle evlendirilmiş. Bir sene sonra da oğulları Mustafa dünyaya gelmiş. Ama halamın ve babamın anlattığına göre iki çocuğu daha olmuş. Biri erkek, diğeri kız. Kızı bebekken ölmüş, ama oğlu genç erkeklik çağına kadar yaşamış. Neden öldüğünü bilmiyorum, belki Şehzade Mustafa gibi öldürülmüş de olabilir. İsmini de artık kimse hatırlamıyor. Herkes Şehzade Mustafa’nın acı akıbetine konsantre olduğundan, diğer şehzadenin adını tamamıyla unutmuş olabilir.

- Mahidevran Sultan, Şehzade Mustafa’nın öldürülüşünden sonra Bursa’da uzun yıllar büyük fakirlik içinde yaşamış. 82 yaşında da hayata veda etmiş. Bu süreçte ailesiyle görüşüyor muymuş?

- Ailesinden sadece kardeşleriyle görüşüyormuş. Zaten iki kız kardeşi de hayatları boyunca yanından hiç ayrılmamışlar. Bursa’da beraber sefalet çekmişler. İkisi de hiç evlenmemiş. Ama erkek kardeşi Mustafa Paşa’yı çok görememiş. Hürrem sarayı eline geçirince Mustafa Paşa’yı Malatya’ya sürdürmüş. Bursa’daki zor günleri sadece Mustafa Paşa’nın gönderdiği yardımlar sayesinde geçirebilmişler. Erkek kardeşinin yardımı da olmasaymış açlıktan öleceklermiş. Mustafa Paşa için şunu da eklemem lazım, şehzade Mustafa dünyaya geldiğinde bu dayısının adını koymuşlar. Şehzade Mustafa hem dayısını hem de teyzelerini çok severmiş. Özellikle Belkıs Hanımı. Zaten bu Belkıs Hanım yeğeni öldürüldüğünde Kanuni’nin karşısına geçip şöyle demiş: “Evladına nasıl kıydın. Mustafamıza nasıl kıydın? Şehzadenin yegâne günahı senin gibi bir insafsız Padişahın evladı olmaktı. İnşallah diğer evlatlarının kanında boğulursun.” Ve gerçekten de öyle olmuş, çünkü Kanuni, Hürrem’den olan oğlu Bayezit’i ve oğullarını da idam ettirmiş. Belkıs Hanım bu sözleri yüzünden hapsedilmiş. Bursa’da ufak bir evde kuru ekmekle galiba 20 sene geçirmiş, ölümünden kısa bir zaman önce Mahidevran’a ve diğer kardeşlerine haber göndermişler. Bunlar da kardeşlerinin son anında yanında bulunmak için müsaade istemişler, ama verilmemiş. Akile Hatun da Mahidevran’dan önce ölmüş. Ne acı. Bir insan bu kadar acıya, felakete nasıl dayanır? Üstelik çok da yaşamış. Yani her şeye şahit olmuş. Erkenden ölüp kurtulamamış.

- Tarih kitaplarının dışında Mahidevran Sultan sizin için kimdi, nasıl bir büyük halaydı?

- Benim için Mahidevran Sultan gerçek bir Kraliçe hatta imparatoriçe. Hürrem gibi entrikalarla hayatını sürdürmemiş. Hakkıyla padişah eşi olmuş ve mevkiine layık hareket etmiş. Ama maalesef kadersizmiş. Hürrem’in oğlu Sarı Selim’in Mahidevran’a yardım ettiği ve maaş bağlattığı söyleniyor. Bildiğim kadarıyla maaşı sadece devletin itibarı için bağlatmış. Çünkü Bursa halkı koca padişahın eşinin zarurete düşmesine akıl veremiyormuş. Yani bağlatılan maaş Sarı Selim’in insaf ve insaniyetinden değil, politik amaçtan, Allah bilir kendisi bunu düşünmemiştir, paşaları tavsiye etmiştir. Akıl var, mantık var, hayatını sefahat âlemlerinde geçiren Sarı Selim’in derdi yok da ölmüş annesinin ortağına kendi düşüncesiyle maaş bağlatacak."
 
o kara duman ne la...kara büyünün kara dumanı cidden çok komik oluyor ..hürrem ve kara duman okuyup üfleyip yatsa bir şey olmayacakta
ama hürremin o histerikli halleri çok başarılı yahu ..haticeyi nasıl dövdü kesin fahriyeyi de aşağıya atacak.
 

katarakt tı o bence..
nasıl da hatırlamıyor numarasını yedirdi koskoca cihan padişahına, gelde şimdi bunu haklı gör...
 

Vayyy aaslinda hep soyluyorum ozamanlari yasamadigimiz icin anlatilanlarla biliyoruz ve onyargiyla yaklasiyoruz ,kesin ne oldugunu ne yasandigindigi hic bi zaman bilemiycez ama bende yari kabartay olarak duygulandim ,hurremi tutardim ama gicik oldum su anda ayrica dusununcede koskoca osmanli devleti zamaninda hanedandan olan insanlara bunu nasil reva gormus ki oglunu oldurtmus varmi otesi ,ama iste hicbizaman hicbir tarihciye tam olarak guvenmem ,on yargiyla yada kendi fikirlerini yasanmis gibi anlatiyolar ,
 
Muhteşem Yüzyıl'ın dün akşam yayınlanan bölümünde Hürrem'in üstünde Lost dizisindeki sahneleri andıran kara duman dolaştı.

Hürrem’in Hatice Sultan tarafından kendisine yaptırıldığını düşündüğü kara büyü, bu haftaki bölümde de etkisini gösterdi! Hürrem odasında uyuduğu sırada üstüne gelen kara bir dumanla karşılaştı. Kara duman Hürrem’in üstünde dolaştığı sırada uyandı ve etrafında kara dumanı gördü. O sırada içeri giren cariyeden ise korkan Hürrem kurtulmak için sarayın balkonuna çıkarak kendisini aşağıya atmayı düşündü.

Muhteşem Yüzyıl’daki kara duman sahneleri ise izleyenlerin aklına, dünyaca ünlü Lost dizisinde yer alan ’Black Smoke’ diye adlandırılan kara duman sahnelerini getirdi. Sosyal medyada da Muhteşem Yüzyıl ve Lost’taki kara duman sahneleri için esprili yorumlar yapıldı.

İşte Twitter’daki o yorumlardan bazıları:

-Muhteşem Yüzyıl Lost’a bağladı kara duman sardı Hürrem’i; previously on Tost

-Muhteşem Yüzyıl’da Lost esintileri... Black Smoke yardımcı oyuncu olarak katılmış diziye.

-Muhteşem Yüzyıl da Lost dizisinin kara dumanını görür gibi oldum,yakında Jacob’da diziye dahil olacak gibi...

-"Muhteşem Yüzyıl" diziyi "Lost"a bağlamış... "Black Smoke" olayına girmişler :))

-"black smoke"un lost’tan yıllar sonra muhteşem yüzyıl’da iş bulmasına sevindim.

-muhteşem yüzyıl lost’ta bağlanacak gibime geliyor. kate nerdesin?

-LOST’taki Black Smoke, Muhteşem Yüzyıl’a transfer olmuş anladığım kadarıyla.

-İşte Muhteşem Yüzyıl'ın yeni transferi: Kara Duman!

-Muhtesem Yüzyıl Lost dizisine dönmeye başladı.Zira kara duman hurremin pesinde.Gerci Losttaki kara dumanın sesi vardı.Muhtesemdeki sessiz:))

-Lost’tan ümidini kesen kara duman Muhteşem Yüzyıl semalarında.

-Lost’dan Muhteşem Yüzyıl’a transfer olan Black Smoke’un ardından gözler Mr. Eko’ya çevrildi.

-Muhteşem Yüzyıl bu bölümde kadrosuna Lost’daki kara dumanıda alıp gücüne güç katmış.

-Lost’da 6 sezon seyrettiğimiz black smoke, muhteşem yüzyıl’a transfer olmuş...!
 

walla onu bunu bilmemde hatçe nin ormanda uyandığı an varya...yeminlen kurtları geçtim timsahlar yılanlar görse tırsardı..annee farklı bi yaratık lan bu kaçalım olum deyip topuklarlardı hayvancıklar..neydi o sahne ya..ne çirkinmiş hatçe..şimdi gerçek yüzünü gösterdiler dedim..annneeeeee...o neydi yaaa...zombinin uyanışı...ha ha haaaaa....
 
mihrimah ağızlarının payını iyi verdi ama gülfem uyuzu da sinir etti beni,onu da konuşturmasınlar bari

walla ya kılım gülfeme...kişilik bozukluğu yaşayan bi tip.mal mı nedir...sülümanın x karısı değilde sanki..köle izavra...herşeye nane sümüklü fare...eline iki çuval patates ver soysun dursun..iplikçi kamile...hürreme neden gıcık çözemedim zaten...mahiyle ciciş görümcelerle kanka..hürreme gıcık ..niyeyse...dış kapının mandalı gülfem...uyuz şey..paçozların başkanlarının yardımcısı yalakası gülfem...

gözlerini aça aça bakıyo ya şaban kafa zırtafosss..

fosurdaklı aziye gülfem...

zıttırıbızzık gülfem...
 
ayyy şu şahubana okadar sinir oluyorum kiiii.devamlı aynııı laf hanedan mensubunun kanı akıtıldı hanedan mensubuna nası yapılır uyuz normal ınsan olsa acımicak hanedan mensubu vay vay vayy vayyy

bi intikam dizisindeki selen solucanına kılım...birde şahuya kılım..birde gülfeme kılım birde hatçeye kılım...
 
 
hürrem hatceyi döverken şahubanıda aradan çıkaraydı iyiydi nasıl olsa hasta ne yapsa yeridir büyü var büyüüüüü

şahuyu lütfü geberte geberte dövecek...oleeeeeyyyy...lütfü şahuyu dövecek oleeyyy...o da dayak yiyecek..oleeeeyy..hemde küçümsüyo ya hanedan kanı olmayanlar diye...lütfünün kan hanedanı geçelim bi garip bi kan..ne biçim dövecek lütfü şahı..ne güzel sevincem o gün..hoh hoh hoooo...kikirdeye kikirdeye güleceeemmm...
 

allaaaamm yareppim yeaaaa ..birde hatiicem hatiiicem demezlermi kılım bu söze...hatiiiiicem ne yaa huu...anası hatiiicemmm..abisi hatiiiicemm..ablası hatiiicem...rahmetl yıan pargalı hatiiicem..şaka gibi..gülfem kılıda hatiiiceme ne yaptılaaarrr..hatiiiceemmm ..derse şaşmam...ya hatice süpürgelini çalısı...cadısı...sevimli miki hatiicem diyosunuz dedüler....
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…