ne için yaşıyoruz?

pitirtay

whatever
Kayıtlı Üye
15 Temmuz 2013
1.028
307
118
Selamlar..

Bu aralar kendimi çok karışık hissediyorum.Hayatta iyi ve güzel şeyler olduğuna dair inancımı tamamen kaybettim.Ne için savaştığımı ve yaşadığımı bilemiyorum..
Geçenlerde başıma gelen bir mevzu beni çok sarstı ve yaraladı neden bilmiyorum.Benim babam nerdeyse 40 yıldır devlet memuru hala emekli olmadı.Devletin bugüne kadar beş kuruşuna tenezzül etmemiş, eve devletin bir kalemini bile getirmemiş, hatta iş yerindeki arkadaşlarının şahsi telefon konuşmalarını kendilerine ödetmiş bir adam benim babam.E tabi ki tahmin edebileceğiniz üzere, böyle bi adam olduğu için ne terfi edebildi ne başka bişey.Çünkü doğru düzgün..Yıllardır aynı görevde, avukat..Hakkı olmasına rağmen defalarca kez hakkı yendi ve onun hakettiği göreve başkaları atandı..

Geçenlerde 39.5 derece ateşi çıktı ve hastaneye kaldırdık.Acilde sıra bekledik, pratisyen hekime yalvarmalarımız sonucunda bi saat sonra bize buram buram afedersiniz sidik kokan bi sedye verdi..Babamı mecbur oraya yatırdık.Serumunu taktılar gittiler, orası acil servis ama inanın ölseniz 3 gün sonra haberleri olur yaklaşık 200 hastaya bakan bir adet pratisyen hekim var ve burası Ankara'nın en önemli hastanelerinden birisi..

Babama o sedyede yatarken baktım.Şu devlete 40 yıllık hizmet verdi, tek kuruş para çalmadı, bir kuruş vergi kaçırmadı,60 küsür yaşına geldi ve onca emeğinin karşılığında, yaşlılığında, hastalığında devletin ona layık gördüğü şey sidik kokulu bi sedyeydi.

Şimdi bu kaset olaylarını hepimiz biliyoruz.Zaten bu olaylar olmasa da ödediğimiz vergilerden, maaşımızdan geriye elimize kalan paradan, aldığımız hizmetlerden paraların nerelere gittiğini tahmin edebiliyorduk.Bu mu adalet diyorum.Siyasete girmek istemiyorum ama adalet bu mu diyorum sürekli.

Evliliğimde eşim bir işe 350 bin parasını yatırdı ve paramızı alamadık, evliliğimin bitme sebeplerinden biri de budur mesela.Çünkü torpilimiz yoktu parayı alacak.Eşim bunalıma girdi, biz boşanma aşamasındayız ama geçenlerde duydum intihar etmiş, zor kurtarmışlar..

Geçenlerde facebookta bir arkadaşım bir yerin fotoğrafını paylaşmış.Başka bir ülkede cennet bahçesi gibi bir yer.Önü deniz, yeşillikler içinde bir ev.Buralarda da yaşayan insanlar var işte, bir yandan evi bile olmayanların olduğu bir dünyada.

Bu dünyada yöneten zenginler ve yönetilen fakirler var.Biz üç kuruş bulup doğru düzgün tedavi olamazken ya da birileri açlıktan ölürken diğer kesim de akıl almaz bir hayat yaşıyor.

Adalete olan tüm inancımı kaybettim kısaca.Bu ülkede hayatım boyunca çalışıp muhtemelen yaşlılığımda da babamınkine benzer bi sedyede sürünerek ölücem.

İyiliğin bu dünyada beş para etmediğini öğrendim de, illa kötü mü olmak lazım?İlla birilerinin canını yakıp sömürmek mi lazım?Anca o zaman mı istediğimiz gibi yaşayabilicez?Gerçekten hak ettiklerimizi alabileceğimiz bi düzen neden yok?

Bunu arkadaşlarımla ya da ailemle konuştuğumda Allah bizi sınıyor diyolar..
Allah hep bizi mi sınıyor?Neden zenginleri sınamıyor?

Lütfen bana şükürden duadan falan bahsetmeyin..Benden kötülerin haline acıyıp neyse ki onlar gibi değilim demek bana göre değil..
Sadece içimi dökmek istedim, okuyanlara teşekkürler..

 


bende bir aydır aynı düşünceler içindeyim. kpss ye hazırlanmaya çalışıyorum evlilik iş kurs vs.. kazanırsam sırf 1saat erken çıkması ve ilerde çocuğum olduğunda rahat izin alabilirim işten atılmam düşüncesiyle memur olmak istiyorum hayalim bile değilken.. bende senin gibi görüyorum etrafımdakileri durumlarını sonra sürekli niçin yaşıyorum ki diyorum ömrüm boyunca çalışsam anca 3+1 bi ev bi araba ve çocukların eğitimine anca yetebiliriz. kanadayı araştırmıştım geçen aylarda yaşam şartlarını vs. 10-20 senede sahip olabildiğimiz bi ev,araba ve çocuk eğitim masrafı için orda 5sene çalışmn yeterli diyor. aradaki farka bak.
 
Sürekli düşünüp durduğum şeyler.. Evet adaletsiz bir dünyada yaşıyoruz Umarım diğer tarafta adil bir hayat vardır...
 
Sukursuz bi insansiniz.halinize cok uzuldum.bu dunyada herkesin bi yaradilis srbebi var.klise ama zengin yoksun herkes bu dunyada yasadiklariyla puan alip oteki dunyada rahat edecek..babanizda..inancinizi yitirmeyin en kotusude budur..kendi aile hayatimda oyle seyler yasadim ama bigun olsun zenginleri dusunup ah vah etmedim.yapmayin.
 
Ben Avrupa'da kucuk bir kasabada yasiyorum sekerim, burada bir nehir, goletler, parklar, cicek bahceleri var ama ben cok mutsuzum . Evimin 50 m otesinde cok guzel bir lale bahcesi var, ben sadece 1 kere gittim, fazlasi icimden gelmiyor. Yani etrafin ne kadar guzel olursa olsun icin karanliksa gunesi goremiyorsun. "Ne icin yasiyorum"u kendi kendime ben de bugunlerde soruyorum. Ailem yok, sevgilim yok, cocugum yok, hicbir seyim yok, hayatta hicbir amacim yok. Gecende yeni evlenecek bir arkadasimla konusuyordum, bana hayat cok anlamsiz gibisinden bir seyler soyledi. Ben de ona : "Sacmalama ......., seni seven bir erkek var, ne guzel onunla evleniyorsun, yakinda cocugun da olur.....yani hayatinda yasamaya deger cok sey var. Ben her gun tek basimayim, hayatta hicbir amacim yok" dedim. Dondu kaldi, beni tek basina da mutlu olabile insanlardan zannediyormus.

haklisiniz, Turkiye'de devlet yonetimi gercekten cok kotu ama daha duzenli bir ulkede yasasaniz da baska problemleriniz olabilir, yine mutlu olamayabilirsiniz, sadece buna ornek vermek istedim. Iyi bir refah duzeyinde yasasaniz bile mutlu olacaginizin yine garantisi yok bence.

Neyse sekerim, babaniz hasta, anladigim kadariyla bosanmissiniz, yani mutsuz olmaniz normal. Ustunuzde bu dertler varken hayat ne guzel lay lay lay modunda olsaydiniz zaten garip olurdu. Gordugum kadariyla her sey birden ustunuze gelmis. Bence metin olun, gordugum kadariyla zaten guclu bir insansiniz, babaniz iyilesir, belki eski esinizle belki baska biriyle tekrar aski yasarsiniz. Guzel gunlerin gelecegine inanmalisiniz bence, nedense size bahar yakinda gelecekmis gibi hissettim.

Sorunuzun cevabini bilmiyorum Pitirtay cigim, mutlu olmak neden bu kadar zor?
 
Son düzenleme:
konu sahibi arkadaşım sizi çok iyi anlıyorum. babanıza çok geçmiş olsun. ayyynı şeyleri birebir yaşamışız sizinle. babam 43 yıl devlet memurluğundan sonra emekli oldu. rüşvetin gırla gittiği bir kurumda herkesle kavga, dövüş ettiğinden, hırsıza, yolsuza prim vermediğinden sürüldü durdu,terfi merfi de yok tabi. emekli ikramiyesi sadece 30 bin liraydı, düşünebiliyor musunuz? araba bile alınmaz o paraya, her yıla bin lira bile reva görmemişler. ne zorluklar gördük, ne yokluklarla büyüttüler bizi. ve devletin hali ortada. devletin malı deniz, yemeyen keriz mantığıyla gidiyor işler.


yapılacak şeyler belli, Allah sonumuzu hayretsin. yalnız değilsiniz inanın ne yazık ki sizin gibi çok insan var.



ben size katılmıyorum. şükürsüz bir insansınız ne demek? konu sahibi olanlara, yaşadıklarında dengesizliğe isyan etmiş. tabi ki bizden fakirlerin olduğunun farkındayız, hayatın bir sınav olduğunun bilincindeyiz ama bu yaşadıklarımız Allah'tan gelmiyor bize. kullar reva görüyor bunları, haksızlık burada. zenginlere ah vah etmek değil olay. zenginlik değil istenen. insanca yaşamak. kırk yıl çalışma sonucunda devletin reva gördüğü davranıştan bahsediyoruz.
 
Yazdıklarınıza kelimesi kelimesine katılıyorum malesef.Özellikle şu sıralar sürekli aklımdan geçen ve engel olamadığım düşünceler.Özelde çalışan birisi olarak birçok kez haksızlığa maruz kaldım ve hakkımı arayamadım kimi kime şikayet edebilirdimki.Olması gerekenden az maaşla insanları köle gibi çalıştırıp üstüne birde haklarını vermeyen,hatta maaşına yapılması gereken zamı istediğinde sana kapıyı gösteren firmalarda yıllarca çalışıp yıllık izninde bile ancak taksitle tatile gidebildiğin yerdir bu ülke.Kendi ülkemizde yıllarca çalışıp zor geçinirken yabancıların sırf işsizlik maaşıyla bile dünyayı gezmesidir asıl haksızlık ve malesef düzen budur.Eskiden sırf İstanbul'dan küçük bir şehire yerleşme hayalleri kurardım artık kesmiyor şimdi başka ülkelere diktim gözü Norveç'e baktım internetten mesele tabi gitmek hayal ama olsun hayali bile güzel.İnsanların huzur içinde yaşadığı,emeğinin karşılığını aldığın,birey olarak özellikle kadın olarak değer gördüğün.... bu liste böyle uzar gider kısacası böyle biryerde doğmak yaşamak isterdim.Yanlış yerdeyim,haksızlıkların hukuksuzlukların,katillerin,hırsızların tam ortasındayım ve elimden birşey gelmiyor.Böyle hissediyorum ve bu düşüncelerden kurtulamıyorum.
 


yakın bir zamana kadar bende sizin gibi düşünüyordum bende devlet memuruyum iş olsun çalışayım mantğında ama çalışan insanı ne yazıkki devletimiz değerlendiremiyor en basit örneği vereyim bizim kurumda bilgisayar işletmenliği sertifikası veriliyor ama sendikaya üyeysen... ben matematikmezunuyum okurken program yazdık bilgisayarla haşır nesşirdik ama bilgisayarı açmayı beceremeyen insanlar bilg.işletmeni oldu sendikaya falanda üye değilim iş yapmayan bütün gün oturan ama iyi yalakalık yapanlar bir yerlere geliyor istediğin kadar yükselme sınavına gir kendini yırt sınavı bile kimlerin kazanacağı önceden belirlenmiş oluyor arkan varsa kıymetlisin

amaaaa vicdanen o kadar rahatım ki akşamları başımı yastığıma koyarken içim rahat mı rahat rızkım helal rabbim helal rızık niyetinde olduğumu biliyor sevabını veriyor hiç derdim değil burda insanlara makam vereceğiz ama cinsiyet değiştireceksiniz deseler inanın değiştirecekler midem bulandı insanlardan artık
 
Birsuru konudan bahsedilmis, hangisine yorum yapayim, nasil toparlayayim sasirdim. Ama bazilari hakkinda yorum yapacagim.

Oncelikle zengin ve fakir kavrami her zaman vardi, her zaman da olacak. Bunun adaletsizlik oldugunu dusunmuyorum. Bize hic unutmam, din ogretmenimiz soyle bir laf etmisti. Zengin bir insan gelse parasini dagitsa, istedigine 5 kurus verse, istedigine 1 milyon, istedigine hic vermese, ona aadletsiz diyebilir misiniz? Diyemezsiniz, cunku para onun, istedigine istedigi kadar verir. Allah'tan gelene de bu sekilde bakmalisiniz demisti. O size bunu reva gorduyse adaletsizlik degildir demisti. Diger yonden, oluyor yani kimine babadan kaliyor, kimi cok parali islerde calisiyor da zengin oluyor. Bundan dolayi o zengine kizip adaletsizlik demek bana gore kendini kandirmaktan baska birsey degil. Cunku tekrar soyliyim, bunun adaletsizlik olmadigini dusunuyorum.

Kotu mu olalim demissin. Burdan hayati guzel olanlarin, zengin insanlarin kotu oldugu anlami mi cikiyor? Sapla samani birbirine karistirmissin. Bir olaya karsi hincini nereden cikaracagini sasirmissin gordugum. Iyiligin bes para etmedigi yok, o senin bakis acin. Kotuluk de sandigin kadar matah birsey degil, kotu olanin hayati mukemmel gitmiyor.

Zenginlerin sinanmadigini nerden biliyorsun? Hersey senin gordugun gibi degil. O bahsettigin cennet gibi evlerin icinde kimbilir neler var. Zengin-fakir kavramlarina fazla takilmissin, bu kadar dusunme bence bunlari.

Son olarak, devlet hastaneleri konusunda sana hak verdim. Ama bu ezelden beri boyle malesef. Ben Allah kimseyi o devlet hastanelerine dusurmesin derim. Gercekten durum icler acisi. O hijyensizlik vs, hastaneye giden daha cok hasta olur oralarda. Malesef, Turkiye insana deger vermek konusunda o kadar yol alamadi. Ben sahsen hala umutluyum, ne diyeyim.

Sukur konusunda da katiliyorum. "Benden kotusu, benden beteri" diye diye gitgide dibe batiyoruz zaten.
 
ben söyleyemmii?? babanızın kalbinde kocaman onuru için, o onurun babanıza" ben çocuklarıma haram lokma yedirmedim" cümlesini kurduğunda verdiği haklı gurur için, annenizin senelrce babanızın arkasında ne kadar doğru bir kadın olduğunu görmek için, kardeşinizin sizden birşey isteediğinde sizde yaptıgınızda gözündeki o bambaşka sevgiyi görebilmek için, sevdiğin insanın çok ama çok kalabalık bir ortamda sana bir bakışıyla orda başbaşa hisssedebilmek için, dostlarınız evinizde kocaman bir kahkaha attığında "şişşşt ev sahıbı kızacak" dediğinizde içten içten gülmeye devam ettiğini görmek için,babanız canının canını kucağına aldığında o gözünden akacak bir damla yaşı görmek için... bakın bunlar sadce şu an sıraayabildikerim bunlar insanı mutlu etmezse başka hiçbirşey edemez... hayat bu çok kötü tarafları var adaletsiz olabilir ama ne mutlu size ki hiçbir kulun hakkına girmeyen dev gibi bir babanız var. emin olun özel hastanelerde kapısından doğum yapmak üzere olan kadınların çevrildiği yerlerde kuştüyü yatakta yatsa o adam -çünkü adammmm- rahatsız olurdu....

geçenlerde duaya inancımı yitirmek üzereydim. canım inanılmaz sıkkındı. düğüne 2 ay var ve ikimizde işsiz kaldı şu an o kadar zor bir durumdayızki inanamazsınız. bir akşam nişanlıma patladım bana sakın şanslı olduğumuzu söyleme bunu haketmıyoruz bu kadar inançla duayla biz bunları haketmıyoruz falan diye. (bir önceki gün karşı komşuları ölmüştü buarada severdik kendisini bir tane lise 3 te oğlu bir tane ilkokulda kızı var. )ben bunları saydırınca nişanlım bana şöyle söyledi " düğüününü baban göremeyecek olsaydı?? dünyanın en güzel işinde çalışsan en muhtesem paralarını kazansan, üzerinde binlerce liralık gelinlik olsa, düğününde tarkan canlı müzik yapsa sen orda göbek atabilirmiydin?? şanslıyız dedi bana çok şanslıyız yarim. sağlıklıyız, ailelerimizle hiçbir sorunumuz yok, kocamann bir sevgi taşıyoruz yüreğimizde hemde karşılıklı, doslarımız var bizim için herşeyi yapabilecek varsın işimiz olmasın şu anda.. hiç olmayacak değil sonuçta sadece bir süre için... bu yüzden çok şanlsıyız.. biz şimdi ölen amcanın oğuna dünyaları versek o çocuk kendini hiçbir zaman senin kadar mutlu hissetmeyecek bunu biliyormusun dedi.. işte o zaman kendime geldim.....

bazen insanoğlu çok bunalıyor ama çerçevenin bütününü görmek gerek... yani belki çok soğuk olacak ama babanız o sedyede cansız da yatıyor olabilirdi.. o sidik kokusunu duyabilcek halde olması bile bazen umut vricidir. evet çok pollyannacılık olabilir ama lütfen birazda böylebakalımmD bir nebze rahatlatır belkii...
 
pitirtay sınanmak sadece yoklukla zorlukla olmaz ki Allah bazılarınıda zenginlikle imtihan ediyor işte bakalım yardıma muhtaçları gözetip koruyacak mı hepimizin bir imtihanı var elbet bu dünyada adalet kalmamış olabilir ama Rabbimin adaleti devam ediyor
 
her şerde bir hayır vardır cümlesi benim içimi rahatlatıyor birde bazen dediğinz gibi duadan umudu kesiyoruz dua etmiyoruz ama dua Allah ile konuşmak iletişim kurmak belkide Yaradan ona dua edelim diye veriyor dertleri bu açıdan bakalım iyyken rahatken dua etmek ihtiyacu fazla hissetmiyor olabiliriz
 

mesele zenginlik fakirlik meselesi değil ki mesele adaletsizlik.
"şükürler olsun ki dünyada açlıktan ölen milyonlarca insan olmasına rağmen ben açlıktan ölmüyorum" demediğim için şükürsüzüm ve bundan utanmıyorum.
geçenlerde küçük bir erkek çocuğu bir insan müsvettesi tarafından tecavüze uğradı ve öldürüldü.
o çocuğun dünyaya geliş amacı neydi peki sizce?
peki o insan müsvettesinin amacı neydi?dünyada ne kadar çok kötülük olduğunu insanlara bir kez daha hatırlatmak mı?
açlıktan ölen insanların dünyadaki amacı da açlıktan ölmeyen insanların onlara acıyarak bakıp haline şükretmesi mi?
bu kadar dar bir çerçeveden bakmayın bence hayata, detayları kaçırıyosunuz.
 

Ne kadar güzel yazmışsın öyle, bir solukta okudum desem yeridir. Baban umarım sağlığına kavuşur. Çok çok geçmiş olsun.

Ama şu son cümlenden dolayı "dini yönden zayıf, inancı kuvvetli değil" dercesine topa tutabilirler seni,bilgin olsun.
Kimse anlatmak istediğine bakmaz, yaşadıklarını anlamaya çalışmaz, bir tek burdan dem vururlar.
 

aynen öyle ben de bundan bahsediyorum.o kadar çok çalışmamız gerekiyo ki ve o kadar çalışıp tek yapabildiğimiz sadece hayatımızı idame ettirebilmek.hayattaki çoğu şeye paramız ya da zamanımız yok.



tabi bu durum insanın hayattan beklentilerine göre değişir..inanın sizin yerinizde olmayı çok isterdim..ben mutsuz değilim sadece şu an kendimi ve hayatı sorguladığım bi dönemdeyim.niye bilmiyorum ama ben o söylediğinize inanmıyorum, bence hayatta kendi kendine mutlu olmayı becerebilen insanlar yok. öyle gözüken insanların da içlerinde çok derin kederler taşıdığını gördüm.çünkü hepimiz hayatta bazı şeylere anlamlar yüklüyoruz ve ulaşamayınca mutsuz oluyoruz..


ben de tamamen aynı şeyleri düşünüyorum.yanlış yerdeyim.dünya zaten yeterince adaletsizken bi de böyle insanlık dışı hayat şartları çok ağır geliyor.
 
Çok haklısın söylediklerinde. Dönem dönem ben de senin gibi düşünüyorum. Bu dünyada adaletin olduğuna da pek inanmıyorum zaten.
Ama şöyle bir şey de var; herkesin kendine göre derdi var. Kimi depresyonda, kiminin sağlığı kötü, kiminin bir evi bile yok, kimi çocuğu olmuyor diye üzülüyor. Böyle şeyler maalesef biz insanlar için var.

Devlet işlerine pek girmek istemiyorum, çünkü daha yeni yok yere ban yedim :) Evet, bu kadar yalan söyleyip hayatı güllük gülistanlık olan insanları gördükçe inancımı kaybediyorum ama bir gün bir şekilde yaşadıklarımızın, yaptıklarımızın karşılığını alacağımızı düşünüyorum.

Daha çok şey yaşayacağız, çok üzüleceğiz, bir sürü dert olacak ama bunların yanında güzel şeyler de yaşayacağız.
Mesela sen, belki yine aşık olacaksın, belki çok mutlu olacağın bir hayatın olacak Ki umarım öyle olur
Ümidini kaybetme sakın...

Ha, ne için yaşadığımızı inan ben de bilmiyorum, belki bir gün buluruz bunun cevabını da

Bu arada babacığın için de çok geçmiş olsun, Allah yaşatmasın bir daha.
 
Son düzenleme:

teşekkür ederim..
kimseye inancımla ilgili izahat vermiycem..herkes istediğini düşünebilir.
 
(Alıntıdır.Biraz uzun ama okumaya değer,konu başlığında anlatılmak isteneni özetlemiş bence)

''Türkiye'den defolup gitmek, bunu isteyen insanlardan biri de benim.
Başlamadan önce söylemek istiyorum, Türkiye'nin hemen her şehrini dolaştım, her bölgesinde yaşadım, her yöresinden insan tanıdım ve Türkiye'ye dair çok şeyi biliyorum. Sadece İstanbul Türkiyesi'nden bahsetmiyorum. o bir masal bence.
Eğer hiç yurt dışına çıkmamışsanız çok da koymaz Türkiye'de yaşamak. Çünkü bildiğiniz tek gerçeklik Türkiye'dir. Geri kalan ülkeler/oradaki hayatlar sadece televizyonda gösterilen ya da birilerinden duyulan ve bir çok insan için gerçekçiliği film kadar olan bir durumu teşkil eder.
Ve bu durumun iyi ya da kötü olduğunu anlamanız için kıyas yapabilmeniz gerekir.
Türkiye nasıl? Diğer ülkelerde yaşayan insanlar nasıl?
İçinde yaşadığınız süre boyunca bir çok olayı yadırgamaz ya da yargılamazsınız ve bu nedenle alışırsınız.
Sürekli elma verdiğiniz tavşanınızın armut isteyememesi ve elma ile yaşamaya, cır cır da olsa devam etmesi ve elmasını beklemesi gibi.
Mesela yaya geçidinin sadece dekor amaçlı olduğuna emin olmuşsunuzdur. Ehliyet almak için girdiğiniz trafik sınavında ya da yazılı bir sürü kuralın aksine dekordur işte yaya geçidi. Sonra bir gün size yeşil yaya ışığı yanarken araba çarpar. Hastanede gözünüzü açıp hayatınızın hakkını aramaya çalıştığınızda, polisin olay için tutanak bile tutmadığını öğrenirsiniz ve size utanmadan "orada haftada 5 kaza oluyor, hangisinin tutanağını tutayım" diye cevap verir. Polis ki görevi halkı, yasayı, ülkeyi yani bu durumda beni de korumak olan kişi.
Bu olaydan sonra sadece yaya geçidinin değil, yaya ışığının ve polisin de dekor olduğunu fark edersiniz.
Günleriniz böyle devam eder.
Bir gün Erasmus sayesinde ilk kez yurt dışına çıkar, Slovenya gibi Avrupa'nın çok da parlak olmayan, minicik, küçücük, çoğu kişinin yerini bile bilmediği bir ülkeye gidersiniz.
Dışarı çıkmış arkadaşlarınızla buluşacaksınızdır, yolun karşısına geçip biraz yürümeniz gerekir yurttan çıkınca. Tam karşıya geçilecekken karşıdan bir arabanın hızla geldiğini fark edersiniz ve trafik kazası sonucu oluşan korkunuzla yolun başında beklemeye başlarsınız. Araç sizin geçeceğiniz yola bir iki metre kala durur. Siz durursunuz, araç durur. "Niye geçmiyo mina koduğumun" diye düşünürken sürücüye bakarsınız ve onun da aynı bakışlarla size baktığını görürsünüz.
O an yaya bir insan olarak arabalı bir insandan daha değerli olduğunuzu anlarsınız. Dahası gerçekten varmış ya lan trafik kuralları dersiniz. Oha dersiniz. Sonra böyle artist artist yavaşça geçersiniz. Şoföre minnettar bakarak tabi bir yandan. Çünkü Türkiye'de büyüdüm ben ve şoför yaya geçidinde yol veriyorsa bu minnet duyulması gereken bir davranışı teşkil eder.
Sonra ilk kez kadın olarak istediğiniz şeyleri rahatça giyebilmenizin keyfi. Mini etek giyersiniz kimse bakmaz, gece tek başınıza ve biraz sarhoş bardan dönmeye kalkarsınız ve kaybolduğunuzda insanlar size gerçekten sadece yol tarif eder. İyi geceler diler tabi bir de.
Ders aldığınız öğretmenler size kendi ülkenizdeki öğretmenleriniz gibi işkence etmezler, proje kağıtlarınızı yırtmaz ve size hakaret etmezler. Sizi mesleğiniz için yetiştirmeye çalışırlar, aynı zamanda iyi bir insan olmanız için. Yaptığınız projeyi beğenmediğinizde sizi cesaretlendirirler, iyi bir meslektaş olacağınızı söylerler, bunu yaparken size projenizdeki olumlu yönleri gösterir, bunun boş olduğunu değil, sizin dolu olduğunuzu anlatırlar ve hatanın tümünün sizde olmadığını anlarsınız ve bunu ne yazık ki ilk kez anlarsınız.
Size öğretmenlerinizin çiğnemiş olduğu özgüveninizi geri verirler. Çok şey eksildiğini görüp gene de mutlu olursunuz.
İlk kez gerçek özgürlüğü yakalarsınız. Hem de yurdunuz bile olmayan bambaşka, size yabancı bir ülkede. Bu nedenle o ülke "kendinizi evinizde hissettiğiniz son yer" olarak kalır yüreğinizde.
Sonra aylar geçer, mevsimler geçer yaz gelir ve ülkenize dönersiniz.
Bunu söylediğim için üzgünüm; Türkiye'de gerçekten de çok güzel denizler, dağlar, ormanlar ve belki içlerine inilse çok da iyi olabilecek insanlar var, ama ben Türkiye'ye döndüğüm için üzülmüştüm.
Okulunuza devam edersiniz, bir şeyin değişmediğini görüp, insanların egolarından sıyrılıp okulu bitirmeye odaklanırsınız. Sonra şartlarınızı daha iyileştirmek için yüksek lisans yaparsınız.
İlk işe başladığınızda size önerdikleri maaş tek başınıza sizin bir eve çıkıp geçinmenize olanak sağlamadığı gibi iki arkadaşınızla sikindirik bir eve çıktığınızda dahi karnınızı doyurmakta zorlanacağınız bir para olur.
Gene de bir yerden başlamak lazımdır ve işe başlarsınız.
Konuşulan mesai saatlerinin dışında da çalışırsınız ek ücret almadan, patronun azarlarını da dinlersiniz, zam almanız gereken zamanda bunu söylediğinizde atılma raddesine de gelirsiniz.
Bir yerde tak eder yeni bir işe başlarsınız. Şartlarınız biraz daha iyidir, artık 3 kişilik çalışan evinizde istediğiniz tüm zamanlar olmasa da arada dışarıda para harcamaya da başlarsınız.
Aradan uzun yıllar geçmiştir, eviniz dediğiniz yeri özlersiniz ama artık o da bir hatıradan başka bir işe yaramaz.
Sonra bir gün mühendislik denklik sınavı gibi bir şey duyarsınız. Biraz araştırırsınız ve teknikerlere bir sınavla mühendislik yetkisi verileceğini öğrenirsiniz. Sınavın soruları yayınlanır, bakarsınız, lgs sınavlarından biraz hallice.
Sonra düşünürsünüz ben neredeyim diye. Ne yaptım ve neden yaptım diye. Küçüklüğünüzden beri en başarılı öğrenci olmaya çalışıp, birçok sınavı atlatıp, dersanelere gidip, hayatınızı okullaştırdınız. Ne için? Daha iyi bir gelecek, daha iyi bir iş, daha çok para; bu sayede hayatınızı harcadığınız yılların karşılığının değerini düşünürsünüz.
Öss günlerinden bahsetmiyorum bile, kullandığım antidepresanlardan, uykusuz gecelerimden, hayatsız yaşanmışlığımdan bahsetmiyorum bile.
Sonra sorarsınız neden bunlar oluyor, nerede yanlış yaptım...
Yanlış olan, bu ülkede doğmak sanırım ve bu benim seçimim bile değil.
İşsizlik maaşıyla dünyayı gezmeye çıkan İsveçli gençler var. Bizzat tanıdım. Ben maaşımla Taksim'e bile zor çıkıyorum.
Güzel ülkemin en güzel yerleri zaten o yabancılar için tutulmuş, en iyi koylar onlara satılmış, en karlı yatırımları onlar yönetiyor, en iyi araziler onların, en iyi lokantalarda onlar yemek yiyor, isimleri Türkçe bile olmayan tatilköylerinde tatil yapıyorlar.
Ben hiç gidemedim o tatil köylerine. Çünkü 4 günlük ücretleri benim bütün maaşıma denk.
Bunlar olup biterken Gezi Parkı olayları başlar, ülkemin polisleri, ülkemin güzel insanlarına insanlık haklarına aykırı bir sürü şey yapar. Ülkem, polisleri kahraman ilan eder. Karşıt her görüşe basın yasağı koyar.
O an böyle büyük bir olayı bile saklayan ülkenin sizden daha neler saklamış olabileceğini düşünürsünüz.
İnanır mısınız, ben düşündüm ve yok oldum.
Brezilya'da ise benzer propogandalarda polisler direnişçilerle samba yapar.
Tayland'da benzer propogandalarda polis yetkisini bırakır.
Yakın zamanlı olaylar bunlar.
Ama benim dağları, denizleri, ovaları ve içlerine belki biraz çokça inilse iyilik olan insanlarla dolu ülkemde polis günlerce nedensiz yere şiddet uyguladı.
Ekmek almaya giden çocuğu öldürdü Türkiye.
Ailesine basın yasağı koydu konuşamasınlar diye.
İşte o an hatıralarınız geri teper, insan olduğunuz günleri anımsarsınız, ve umarım da o geri tepiş size bir şeyleri değiştirme gücünü katar.
Ben artık bunu söyleyebilirim ki, bu ülke benim ülkem değil.
Hayatımın sonuna kadar yersiz yurtsuz olurum belki, ama insan kalırım.''
 
eşinizle tekrar denemeniz mümkün değilmi intihar etmesi çok kötü..
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…