izninizle ben bu ruh dünyasını anlamıyorum açıkçası anlamakta istemiyorum. fil dişi kulelerinizden çıkıp biraz aramıza karışsanız? sanki bu insanlar kafanıza silah dayamış bizimle bir aile ol diye de, madem öyle işte böyle mahiyetinde bir tavır alıyorsunuz. adamın yahut kadının oğlunu beğenip almışsınız. yeni bir aileye karışmışsınız. ailenin sizin yetiştiğiniz aileden daha farklı bir yaşayış tarzı kültür farkı vs olabilir. ve bu insanların zorlanmadığınız müddetçe sizden saygısızlık anlamına gelen hareketleri görmek istememeleri de gayet doğal. size sobaya odun taşı demiyorlarki 'ben babamın evinde odun kırmazdım şimdi hiç kırmam' tarzında şeyler söylüyorsunuz. bacağın biri birinin üstünde olmuş ne yanında olmuş ne. o da taş çatlasın birkaç saat. biz buna saygı duymak diyoruz. ipleri eline vermek değil. bugün buna karışan.. diye başlayan sözümona kendini ezdirmeme çabalarını saygı kavramıyla karıştırıyoruz. ne demek hayatımı başkalarına göre yaşayamam. tüm gün hayatımızı başkalarına göre yaşamıyor muyuz. otobüse binmek için sıra beklemek ne? millete göre hareket etmem neysem oyum deyip pata küte içeri mi dalarsınız siz kuzum? bal gibi de tüm hayatımızı başkalarına göre yaşıyoruz. ve bunun adı ipleri milletin eline vermek değil saygı duymak. farklı inançlara, farklı fikirlere, farklı görüşlere. bunun erdemle alakası var kendin olmak, kendin kalmakla değil. sanki York düküyüz.
Bu da son moda sözde savunma mekanizması oldu.
"İnin fil dişi kulelerinizden" "Sözde york dükü" "Bunlar halka karışmamış"
Kuzum siyasi parti lideri misiniz siz, onlara mı özeniyorsunuz? Karşı tarafı gereksiz bi elitizmle suçlayıp biz halkız diye coşmanızı gerektirecek bir ortam görmüyorum ben, meydanlarda oy toplamıyorsunuz. Sakin ve seviyeli yazın lütfen. Kimsenin kimseyi küçük görüp kafasına göre aşağılayacağı bi ortamda değilsiniz.
Yorumunuza gelince başan aşağı tutarsızlık dolu.
Birincisi sıra beklemenin, ne bileyim otobüste fiziksel olarak senden zor durumda olanlara yer vermenin ne hayatını başkalarına göre yaşamakla alakası var ne de saygıyla. Orman kanunları yerine sosyal düzenlere bağlı yaşamanın verdiği kolaylıktan faydalanıyoruz hepsi bu.
Yani işyeri kuralları, okul kuralları, toplu taşıma kuralları vs. fiziksel ihtiyaçtan, son derece mantıklı sebeplerle doğmuş, saygıyla sevgiyle zerre alakası olmayan, tamamen düzen arayışından doğmuş kurallardır.
Bacak bacak üstüne atmak gibi bana hiçbi mantıklı gerekçe çerçevesinde niye saygı ya da saygısızlık göstergesi oldugunu açıklayamayacağınız keyfi bi kültürel kural değildir yani hiçbiri.
İkincisi kimsenin oğlunu/kızını beğenip kendine eş seçmek ("almak" nedir bu arada, pazardan domates mi alıyosunuz) onun ailesinin her dediğine kafa sallamak zorunda kalmak anlamına gelmez.
Siz uç bi örnek vermişsiniz kendinizce git odun kır demiyolar ya diye. Size uç gelen şu örnek bugün hala bi sürü yerde eşin anasına atasına saygı ve hürmet kuralı olarak olarak görülüyo haberiniz var mı? Siz de kendinizce bi sınır çekmişsiniz altta kalanları aşagılıyosunuz. O fil dişi apartman dairenizden inip biraz köy kültürü öğrenip aralarına karışın lütfen. Karadenizin İc Anadolu'nun bazı köylerinde aileler gelinlerini iri yarı, etli butlu seçer hiç duydunuz mu bilmiyorum. Çünkü evin her isine koşacak olan da odur, sizin tabirinizle odunu kırıp sobayı da o yakar, her bi haltı da o yapar. Onlara göre de saygı, görgü buradan geçer.
Ki sizin akıl almaz mantıgınızla düsünürsek bile bulsalarmıs ogullarına kendi kültürlerine göre bi kız, o karışsaymış ailelerine. Bakın böyle oldu mu olmadı, çünkü sizin dediginiz de hic olmadı.
Hiçkimse yapmak istemediği hiçbi şeyi yapmaya zorlanamaz. Kafasına silah dayayarak da zorlayamazsınız sosyal baskıyla tehdit ederek de zorlayamazsınız. İnsanları degerlendirirken cok yanlıs yerlere takılıyorsunuz.