Okunmaya Değer...

herkesın cok bılmeyecegı seylerı paylasmaya calısacagım. belkı kendı yazdıklarımı da paylasırım haftaya. aksamları evde tek olacagım genelde. bol bol paylasırım sızlerle, bana benzeyen sızler ıle. kelımelere asık, her daım asık kadınlar ıle.

bu da pek bılınmeyen bır paylasım olacak sanırım.


Bir gün Mevlana eve girer ve hanımı ona sorar;

Bu kadar aşıksın Mevla’ya şükürler olsun bu aşkı yaşayıp yaşatana .. Peki bana ne kadar aşıksın der..

Mevlana hanımına şöyle der; Sen benim Yaradan dan ötürü yaratılanı sevişim Bir adım gelene on adım gidişimsin Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin .. Sen benim bugünüme şükür yarınıma dua edişim azla yetinişim çoğa göz dikmeyişimsin ... Ve Kapanmayan Avuç İçimsin !!♥
 
ama can yucel den vazgecemedım yıne :))))

Cebimde beş kuruşumun olmadığını sanırken,Canımın şeker çekip,Tam ona yetecek kadar paramın olduğunuFark etmek gibiydi gelişin…Bir dilenciye verilen sadaka kadar sevap,...Bir çocuğun sevinci kadar temizdin...
 
En büyük hayalim bu benim, seninle yaşlanmak.. Seninle yaşamak kısmını ben sensiz de beceriyorum zaten, benim derdim seninle yaşlanmak.
Öyle bahçesinde çiçekler ekilmiş, tek katlı ve köpeğimizin olduğu bir ev değil isteklerim. Onu becerememek korkusuna yeniğim. Daha basit ve daha sıradan bir şeyler peşindeyim.
Başka bir şehre gidip, bir pansiyon işletmek, bu şehri terk edip entellerin yaptığı gibi başka bir denize bakarak yine aynı şeyi yapmak heyecanına da sahip değilim.
Aşk, bunlar olmadan da yaşanıyor. Biz seninle tam tersine gidelim. Şehrin göbeğinde bir eve, sıkıntının, trafiğin keşmekeşine; yani ayrılmayalım bu şehirden….
İstanbul’ u seninle daha çok severim ben. Sensiz zor katlanılır olduğu da bir gerçek ama bu şehrin büyüsüne de, en az senin gözlerine olduğum kadar aşığım.
Daha basit şeylere hasretim ben. Eve gidip birlikte yemek yapalım mesela. Yemek dedimse, sen ilk günlerin hatırına salatayı yap; sonra nasılsa hepsi benim başıma kalacak.
Ardından televizyon karşısında pinekleyelim. Sen benim seveceğim bir diziyi zorla seyret, ben senin maç yorumlarına anlıyormuş gibi katlanayım.
Pijamalarımız olsun üstümüzde, bildiğin pamuklu, pazen, üstünde hayvan resimleri olan. Hiç öyle iç gıcıklayan şeylerle başlamayalım. Gündelik olsun her şey. Bakalım sen beni; yüzüm makyajsız, üstümde şişman gösteren pembe pijamam, saçım başım dağılmış ve gece horlayınca da sevecek misin?
Basit isteklerim var benim. Mumlu sofralarda, şampanya kadehleriyle süslenmiş, şık ve cazibesi Külkedisi kadar sürecek masalsı gecelere hasret değilim. Bir paket çekirdekle çok daha mutlu olabilirim.
O yüzden ver elini gidelim; uzaklara değil, sadece eve…

yazarını hatırlayamadım...
 
HATIRA

Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgâr
Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın...

Enis Behiç Koryürek
 
SEVGİLİM BEN ŞİMDİ

Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz".
Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
Hepten hüzünlü bu günlerde
Gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
Masada tabaklar neşesiz
Koridor ıssız
Banyoda havlular yalnız
Mutfak dersen - derbeder ve pis
Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
Vantilatör soluksuz
Halılar tozlu
Giysilerim gardropda ve şurda burda
Memo'nun oyuncak sepeti uykularda
Mavi gece lambası hevessiz
Kapı diyor ki açın beni kapayın beni
Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
Radyo desen sessiz
Tabure sandalyalardan çekiniyor
Küçük oda karanlık ve ıssız
Her şey seni bekliyor her şey gelmeni
İçeri girmeni
Senin elinin değmesini
Gözünün dokunmasını
Ve her şey tekrarlıyor
Seni nice sevdiğimi

CEMAL SÜREYA

bu sıırı bılen coktur. pek bılınmeyen seylerı paylasacagım demıstım kusura bakmayın ama bunu paylasmadan yapamadım cok severım bu sıırı.
 
ve yıne vazgecılmezlerımden umıt yasar oguzcan


KAVUŞMA GÜNÜ



En güzel gülüşünle karşıla beni

İşte geldim yanına yorgun ve yitik

Yılmışım, yıkılmışım, kahrolmuşum

İçimde tarifsiz bir gariplik



Anlamaya çalış bir şey sormadan

Yaklaş yanıma, gözlerime bak

Dağıt saçlarını çocuklar gibi

Sonra başını omuzlarıma bırak



Dertliyim, kahırlıyım, efkarlıyım

Ağır, çaresiz hüzünlerle geldim sana

Birlikte ömür boyu yaşayacağımız

Perişan gecelerle, günlerle geldim sana



Paramparça hayallerim, umutlarım

Ne kalmışsa içimde kırık dökük

Al, yeniden yarat beni, ayıkla arıt

Baksana, bütün ışıklarım sönük



Pelte pelte karanlığım koyu, zifir

Göklerin üstüme abandığı gecelerdeyim

Dinle, sana bir şarkı söyleyeceğim özlem dolu

Dinle, bütün çalgıların sustuğu yerdeyim



Oysa ki sen aradığım, bulduğumsun benim

Oysa ki bu en güzeli kavuşmaların

Bakma şimdi böyle kahırlı olduğuma

En mutlu şiirleri söyleyeceğim sana yarın



Yeter ki mahşere dek beni özle beni sev

Zamanların en ölümsüzünde yaşat beni

İşte geldim yanına alev, alev dopdolu

Al dilediğin gibi yeniden yarat beni



UMIT YASAR OGUZCAN
 
Küçük Çocuk-II-
Hoşgeldin
Nasıl özlemişim seni
Nasıl beklemişim zamana inat
Yüreğim umutlara gebe kalmış yıllar yılı
Senin kokuna hasler zavallıymışım

Hoşgeldin
Kalbimde ki en büyük oda senin
Ser valizini yere ben yerleştiririm

Hoşgeldin
Beklemekten ak düştü saçlarıma
Gelmeyecek korkusunu yaşatma birdaha
Cam kırıklarından bakıyordum yollara
Kapım çaldığında gözlerim ağlamaklıydı

Ah küçük çocuk
Yılların fotoğraflarını biriktirdim sana
Yıllanmış, beklemekten kırmızı şarap
Kadehleri getir mutfaktan
Kutlamak gerekir bu sonu

Hoşgeldin
Yüreğimin küçük (büyük) aşkı
Sana sonsuzluğu sunuyorum
Sana ölmeyen sevdaları
Bitmeyecek arzuları vaadediyorum
Fakat korkuyorum küçük çocuk çok,
Rüya olmasından
Kaybolacağından
Korkuyorum.

Figen Aydoğmuş
 
Çizebilseydim,
Bahar olacaktı yüzün...
Yazabilsem,
En uzunu şiirlerin...
Olmadı, beceremedim...
Adını duvarlara yazacak çağım da
Çoktan geçti benim.
Yasak sevdamın
Gözaltı tarafı...
Çaresiz,
Seni yüreğimde erittim.
Ama yine de HOŞGELDİN ESKİYEN YÜZÜMÜN YENİ GÜLÜMSEYİŞİ
Hoşgeldin...

'Ağır ağır çıkılan bir merdiven' yok...
Eskittiğin yıllardan değil,
Sızlayınca yüreğin, anlıyorsun: yine gecikmişsin...
Sen, yeni yeni öğreniyorsun sevmeyi,
Bense çoktan düşürmüşüm aklıma ölümü...
Gönlün bedene baş kaldırdığı yerdeyim...
Ama yine de hoş geldin
eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin

Ben bir bu dağları eskitemedim,
Bir de sana düşmüş yüreğimi...
Gittiğim yolları hiç hesaba katma!
Düşünü görmediğim uykular zaten haram
Gökyüzünü boyayacak zaman da kalmadı...
Haydi sar kollarını...
'Ayrılık' diyeceğim,
Dilim varmıyor...
Daha yeni söylemiştim;
Hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin.

saatin zembereyi bosaldi
ve ben hala usumekteyim sensizlikten
duslerimi hic terketmedin
Hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi

Deniz tuzunu saklıyor
çizdiğim beyazlarda
Karlar çürüdü
suyumuz ekşi,
gönlümüz kırık.
Sevip de kaçanların hiç biri, yüzyıllardır yakalanamadı.
firarinin umudu tükenmiyor,
yaşamadan bitmiyor kör olası...
ama yine de hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi
hoş geldin

bu hikayenin gecesini uzun yazdim
bir tek elin yanacak elimde
sicak tut sondurmesin
kapa gozlerini
sabahi geciktirelim

yorgun oldugu kadar da suskundu yuregim
senden evvelini anilara yukledim
sevdaya dair ne varsa duydugum
yetersiz simdi
hoş geldin, hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi

Bir tarafımızı Eylül'de budamışlardı
Kalanı, sevdana kurban...
İçtiğim içkiye seni düşürdüm,
Bu akşam gözlerini
Küllükte söndürdüm.
Hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin

Korkunun bittiği yere yazdım adını,
Dağların en kuytu yerine...
Sonsuzluk değildi beklediğimiz,
Bir parça 'mutluluk' diye diretmiştik.
Çok mu geldi bilmem ki
Tanrının gözüne
Ama yine de hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi

Eskidi saatler,
Zamanı geldi,
Yeniden düşmeliyim yollara...
Geceler sırtımda
Cebimde sevdalarım
Yardan öte söyleyecek sözüm vardı benim.
Düşlere saklamalı şimdi yari, uyanmamacasına!
Yükselmeli ateşim
Kanamalı sıkmaktan avuç içlerim
Terleyip atmalıyım içimden seni
Kimseler bilmemişti, görmemişti gelişini,
Benden gidişindeki gibi...
Ama yine de hoş geldin.
Eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin...


hosgeldin eskiyen yuzumun yeni gulumseyisi


Tayfun Talipoğlu
 
LEYLA’NIN CEVABI

Leylâ için çöllere düşen, deli divâne olan Mecnûn`un aşkını gören padişahın biri, Leylâ`yı çok merak eder. Onun bulunup huzuruna getirilmesini emreder. Kısa bir zaman sonra Leylâ bulunup getirilir. Leyla`yı gören padişah büyük bir şaşkınlık geçirerek ona sorar:
- Mecnûn`un aşkından perişan olup, dağlara, çöllere düştüğü Leylâ sen misin? Diğer kadınlardan farklı bir yanın yok. Kaldı ki, çok da güzel biri değilsin. Buna rağmen Mecnûn nasıl olur da senin İçin deli divâne olur?
Leylâ cevap verir:
- Sen, Mecnûn olmadığın için bilemezsin sus. Bendeki güzelliği görebilmen için Mecnûn olman ve onun gözleriyle bakman gerekir, der.
Bu haklı sözler karşısında padişah söyleyecek bir şey bulamadığı için susar.
 
Ne Varsa Bizde….
Ne varsa bizde, içimi titretiyor, aklımı çalıyor, nefesimi kesiyor; her ne varsa işte, bitmiyor… Ne varsa bizde, şu anlayamadığım her neyse, bir türlü yüreğimden gitmiyor.


Ne Varsa Bizde….
İkimizde bir sihir var, bir büyü, yoksa çoktan aklımın tozlanmış raflarından birinde anı kutusuna düşerdi zihnimin resimleri ama ne varsa bizde, tutuldu gönlüme gitmiyor.
Daha önce de sevmiştim birilerini, öyle ya bu ömürden kimler geçmedi ki? Ama ne varsa bizde işte, bir tuhaf, silinmiyor, bitmiyor.
Birini ilk gördüğünde uzun yıllardır tanıdığını hissedermiş gibi, asansörün ilk hareketinde yüreğinin şöyle bir hoplaması gibi, dilinin ucundaki yazar adı gibi, biraz sonra bir şey olacağını hissediyor gibi… Gibi işte, ne varsa aramızda öyle gibi…
Ne varsa bizde, kimseyle öyle olmuyor. Hiç durmadan sohbet edilmiyor kimseyle saatler boyu, en akılı olanın bile cümleleri bir yerde bitiyor. Bizim günlerce güldüğümüz olayları, bir tebessümle geçiştiriyor başkaları.
Ne varsa bizde, elektrik mi, enerji mi, frekans mı; her neyse o işte, başkalarıyla tutmuyor. Yap-boz parçaları gibi, benim bulduğum hiçbir parça yüreğime cuk diye oturmuyor.
Gölgelenmiş hayatlar tanıyorum yeni yeni, her gelenin bir yanı karanlığa çalıyor. Kime uzatsam elimi, içinde güneş açmıyor.
Ne varsa ikimizde, birlikteliğimizde, sevgimizde, ne varsa bizde artık; o kimseyle olmuyor. Senden sonra döndüğüm bütün sokaklar ya boşluğa, ya kendime çıkıyor. Ne varsa bizde, hiç kimseyle adım, seninle olduğu gibi uyumlu durmuyor. Ne varsa çözemediğimiz ikimizde, o bir daha kimseyle yan yana iyi durmuyor….


candan ünal
 
Öyle Bakma Çünkü
Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden dünyaya,
Hayreti hasret ve biraz da
Bayat bayram şekeri kederiyle bakan,
Aklı canbaz,
Yanağı al,
Sesi çilek aroması
Bir çocuk oturuyor gözlerinde

Yılmaz erdogan
 
Sen de Gitme!
Dağınık bir hayal kalır arkamda. Kırılmış bir kalp, kırılmış bir bardak, kırılmış bir düş… Geçmişin bütün zorluklarını şimdi için aştığımı düşünürken üstelik; ne olur sen de gitme!
________________________________________
• Tavsiye ettiniz96%Tavsiye etmiyorsunuz4%
• 242 kez paylaşıldı
•
________________________________________

Sen de Gitme!
Kar yağar belki, kapanır bütün yollar. Ben susarım, sen dönemezsin sanırım; belki de gerçekten dönemezsin, kar bu, belli mi olur? En iyisi gitme!
Ne kadar yaşanmışlık varsa yüreğimde, hepsinin hesabını sana kesmeye teşneyim. Bir acı çığlıkla yok edebilirim sabrımı, bir damla gözyaşı bitirebilir aşka olan inancımı. Sırf ben aşkla arama kan davası sokmayayım diye, ne olur gitme!
Bütün terk edilmişliklerime bir sebep buldum. Hep onları haklı kıldım gözümde. Ben hiç kimseyi terk etmeyi sevmedim, kimseye git demedim, sahip olduklarımı sevdim.
Elimdekine sığındım, tanıdık bir duygu aradım hep. Gece yarılarında ucuz otellerde çılgın sevişmeleri de tercih edebilirken üstelik, sıradan ama güvenli olan kıyılarda yüzdüm. Sen beni o yüzden seçmemiş miydin? Şimdi düşün ilk anlarımızı ve gitme!
Gitme çünkü gidişinden daha fazla kalacaksın gönlümde. Henüz yer etmemişken acılar kalbime, adın bir bıçakla kazınmış gibi acıtmıyorken henüz bedenimi, sadece bir maceraya atılmaksa sebebin; gel sözümü dinle, gitme!
Senden sonrası yok olmayacak mutlak ve belki çok daha güzel sevdalara kanat açacağım. Biliyorum başka yürekler var beni sımsıkı saracak ama bu çaba niye?
Bir şarkıya söz oluruz ayrılırsak, ağlayan bir kadının resminin altında bir not oluruz belki, en fazla kimsenin okumayacağı bir şiirin iki satırı oluruz. Gitme!
Kalırsan belki efsane oluruz, aşkın yanında yazılır adımız. Belki bir diziye konu oluruz; bir romana verilir adımız. Ne olur sen de gitme….

candan ünal
 
Öylesine bir gündü, yeni değil de sanki geçmiş günlerden biriydi, öyle gibiydi...
Kaç gece beklemiştim seni. Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum. Kaç gece yalnızlık sancısıyla kıvranıp durmuştum. Öyle acımasızdı ki geceler, gökteki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana. Yine de her şeye değerdi bekleyişim.
Bütün yollar sana çıkıyordu ama ben asıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum.
Aylar geçmişti hep vardın ama bir tek o an yanımdaydın. Biraz yabancıydın bana, biraz da tanıdık. Şaşkındık, şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze. Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkarmak buna denirdi işte. Yüzümüzde birbirimize ait izler arıyorduk bakarken.
Ne çok duymuştum sesini ama sanki sen ilk kez konuşuyordun. İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu.
Düştükçe gülüşün yüzüne, sessiz olan her şey konuşmuştu içimde. Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Oysa boynuna sarılıp "Sen aylardır beklenen, sen yıllardır özlenensin" demek istiyordum. Hava serin değildi ama ben titriyordum.
Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana. Ne zaman bir şey söylemeye kalksam, her seferinde bir şey oluyordu, sözcükler ağzımda donuyordu.
Sıcaktın, dokunmasan da yansıtıyordun. Biraz önce titreyen ben artık terliyordum. Aşktı bu biliyordum ama bunu kendime bile itiraf edemiyordum.
Farkında değildin belki, belki ben belli etmiyordum ama yıllardır koruduğum, yıllardır kimseye açmadığım topraklarımı çoktan teslim almıştın bile. Sınırlarımdan içeri girmiştin bir kere. Yüreğimin en gizli, en kuytu köşelerinde sen vardın artık.
İtirazsızdım, belli ki mutluydum. Belli ki beni şaşırtan mutluluğun ta kendisiydi. Harfleri tükenmez bir kavuşmanın alfabesindeydim. Ve ben okumayı sanki yeniden öğreniyordum.
Şimdi bu sevdayı bana yaşattığın için kendimi şanslı hissediyorum. "Ya sen olmasaydın" diye düşünmüyorum çünkü sen varsın. Çünkü sen içimdesin. Çünkü sen benim hayat kaynağımsın.
Nerede olursan ol benimle kal. Ben, bu yürek attığı sürece seninleyim.

kıme aıt oldugunu hatırlayamadım
 
şimdi yoksun
seni düşünebilirim artık
tutar ellerini öperim uzun uzun
kimseler ayıplayamaz beni
yokluğunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar
işte gözlerin işte dudakların
senin olan ne varsa karşımda duruyor
ayaklarını dilediğim yere götürebiliyorum artık
sevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına
ve hoyrat ellerimle seni
her gün biraz daha güzelleştiriyorum
bütün resimler sana benziyor
hayret
bütün aynalarda sen varsın
nereye gitsem peşimden geliyorsun
şimdi sigarasın dudaklarımda
biraz sonra beyaz bir kağıt
ve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın
kimse yokluğunda bunca sevilmedi
kimse yokluğunda ilahlaşmadı bu kadar
saçların böyle daha güzel
sen daha güzelsin
gelecek mutlu günlerin ışığında
her şey daha güzel
ne var ki ayrılığın adı kötüye çıkmış
yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim
ve seni bin yıl daha
ayrılıklar içinde sevmek isterdim
ama biliyorsun nihayet ben de bir insanım
umutsuzluğa düştüğüm anlar oluyor
hiç gelmeyeceksin sanıyorum
o zaman kurşun gibi bir korku saplanıyor kalbime
katran gibi bir yalnızlık sarıyor içimi
yalnızlığımdan utanıyorum
beni sevmesen ölürdüm
beni sevmesen bir çakıl taşıydım şimdi
beni sevmesen bir duvar gibi sağırdım
kördüm bir at kadar
ölümden acıydım ölümden beterdim
beni sevmesen
dünyayı bütün insanlara zindan ederdim
beni bu kadar saracak ne vardı
kanıma girecek
göz bebeklerime oturacak
bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana
anlıyor musun
gökyüzü güneş olsa
sensiz karanlıktayım


yıne umıt yasar oguzcan.........
 
Şimdi Yanımda Biri Olmalıydı!
Kar yağıyor! Şehrin üstünü beyaz bir sessizlik sarıyor. Camın kenarına oturdum, gökyüzünün bu olağanüstü hediyesini izliyorum. Gözümden bir anda engel olamadığım yaşlar dökülüyor.
________________________________________
• Tavsiye ettiniz97%Tavsiye etmiyorsunuz3%
• 152 kez paylaşıldı
•
________________________________________

Şimdi Yanımda Biri Olmalıydı!
Şurada, tam yanımda biri olmalıydı oysa. Şu kocaman şarap şişesini tek başıma bitiremeyeceğim için söylenmemeliydim. Ayaklarımızda kalın çoraplar, üstümüzde paylaştığımız bir küçük battaniye, yan yana oturmuş karın yağışını izliyor olmalıydık.
Fonda güzel bir müzik çalıyorken, neden kışı bu kadar sevdiğimi anlatmalıydım ona. Yakında duran kitaba uzanmalıydı eli; açıp içinden en sevdiği bölümü okumalıydı. Birlikte susmalıydık beyaz sessizliğin orta yerinde.
Yoldan geçen insanların ayak izlerine bakıp hikayeler uydurmalıydık hakkında. Kim olduklarını, nereye gittiklerini anlatan küçük öyküler yazmalıydık.
Mumlarımızın kokusu sarmalıydı odayı, şu tarçın ve vanilya olanı ne çok sevdiğini söylemeliydi. Ben gülümsemeli ve kendimle gururlanmalıydım, sanki çok matah bir işmiş mum seçmek gibi…
Fırından kokusu yükselmeliydi yeni pişirdiğim kekin. Şarapları bitip, yemek masasını kaldırıp kahveleri hazırlamalıydım. Yanında tarçınlı, elmalı bir dilim kek getirmeliydim üstünde dumanı tüten. “Bu kekine bayılıyorum..” demeliydi. Gülümsemeliydim…
Gecenin ilerleyen saatlerinde aklımıza çılgınca bir fikir gelmeliydi. Üstümüzü giyinip kartopu oynamak için inmeliydik kapının önüne. Bütün dairelerin ışıkları sönmüşken, kahkahalar atarak kartopu oynamalıydık.
Birkaç komşu camı açıp bakmalıydı halimize uyku sersemi; aşağıdan onlara seslenmeliydik:”Hadi inin siz de, her gece uyursunuz ama bu kar bir daha gelmez!”diye.. Kafalarını sallayıp girerlerdi herhalde içeri, bütün kasvetleriyle…
En sonunda yakalamalıydı beni bir köşede, birlikte yerde yuvarlanmalıydık. Uzun bir öpücük kondurmalıydı dudaklarıma, havanın ne kadar soğuk olduğunu bir anda unutmalıydı bedenim. Sevginin sıcaklığı eritmeliydi yamacımızdaki karı bir anda.
Üşüdüğümü söyleyip eve çıkarmalıydı beni. Küveti doldurup sıcacık suyla, birlikte içine girmeliydik. Bütün vücudumuzu rahatlatıp suyun o dingin dokunuşuyla, sonunda kendimizi yatak odasında bulmalıydık. Kar bize yeniden aşkı hatırlatmalıydı.
Şimdi yanımda biri olmalıydı… Sevdiğim, sevildiğim ve aynı yöne bakabildiğim…..

candan ünal
 
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla....
Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa , zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; ''Çaya kaç şeker alırsın?''
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra........
CAN YÜCEL
 
YARIN
bir şeyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazışından köstebeklerin toprağı

karıncaların telâşından belli
bir şeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın düşen yaprağı
belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
bir şeyler olacak yarın
öbür günden önemsiz
yarından önemli

Bülent ECEVİT
 
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Can Yücel
 
bugun ıse gec geldım zaten. sız bunları okurken ben de calısayım. devam ederım yıne :))))) sorunlardan kacmak ıcın sıır okuyalım, kelımeler ıle dost, sevgılı olalım. hanı derler ya askı fılmlerde yasar olduk dıye bız de askı, umudu, umutsuzlugu, kırık kalplerımızı, bekledıklerımızı, beklemedıklerımızı........

sımdılık hoscakalın hepınız.
 
Back
X