“İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un”
“Şüphesiz Biz Allah’tan Geldik ve Şüphesiz Dönüşümüz O’na dır.”
Allah Rahmet Eylesin..
Allah yardımcınız olsun, yaşadıklarınız zor ve acınız büyük, keşke şöyle olsaydı böyle olsaydı diye yaşadıklarınızı sorgulamayın. Allah'ın takdiri vuku bulmuştur, sizin ( kimsenin ) yapabileceği bir şey yok.
Anneniz için yapabileceğiniz dua etmek ve hayır yapmaktır.
Kader: Cenab-ı Hakkın, kainatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün nitelikleri ile, bütün halleri ile, başlangıcı olmayan, bizim bilemediğimiz önceki bir zaman da bilmesi, ( bütün halleriyle ezelde ) bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyi ile,levh-i mahfuz denilen kader levhası na yazmış olmasıdır.
Kaza ise: Allah'ın bu başlangıcı olmayan bizim bilemediğimiz, önceki bir zamanda ( ezelde ) yazdığı yazıyı ve takdiri yaratmasıdır.
Kader; Allah'ın ilminin bir sonucu,
Kaza ise; Allah'ın kudretinin ortaya çıkmasıdır. Yani Allah, ilmiyle yazmış, kudretiyle de yaratmıştır.
Yazı: Kader dir.
Yaratmaksa: Kaza dır.
Bir insanın ne zaman doğacağı ve ne zaman öleceği önceden takdir edilmiştir. İşte bu Kaderdir.
O insanın vakti geldiğinde doğması ve vakti geldiğinde ölmesi, yani doğum ve ölüm olaylarının yaratılması ise kazadır.
Cüz-i İrade: Allah tarafından insana verilen, dilediği gibi hareket edebilme yeteneği ve seçme serbestliğidir. Biraz daha bu kavramı açarsak: Allah insana okuma, yazma, koşma, yemek yeme, içme, oturma gibi bir çok yetenekler vermiştir. Bu yeteneklerin her birine "külli irade" denilir. Burada geçen "külli irade" ifadesini, Allah'ın külli iradesiyle karıştırmamak gerekir.
Allah'ın "Külli İradesi": Allah'ın dilediği her şeyi yapabilmesi ve emrinin önüne hiçbir şeyin geçememesidir.
İnsanın "külli iradesi" ise: Kendisine verilen yeteneklerdir. İşte insan, o yeteneklerden bir tanesi ile bir işe yöneldiğinde o "külli irade" artık cüz-i leşmiş olur. Buradaki "cüz-i" ifadesi "ufaklık" manasında olmayıp, "belirlilik" manasındadır.
Mesela; insanda yemek yeme ve içme yeteneği vardır. Bu "külli irade dir" İnsan bu yeteneği ile su içmeye başladığında artık bu yeteneği cüz-i leşmiş olur. Artık insan kendisindeki külli iradeyi belli bir yönde kullanmış ve su içmeye başlamıştır. İşte buna cüz-i irade denilir. İnsan burada serbesttir. Su içebileceği gibi, bir haramı içmeyi de tercih edebilir. Zaten onu sorumlu yapan, ona bu tercih yetkisinin verilmesidir.
Mesela; yazı yazma fiilinin aslını yaratan Allah'tır. Yazılan, sevap bir şey olabileceği gibi, günah bir yazı da olabilir. Birinci halde yazının faydalı olduğundan, ikinci halde ise zararlı olduğundan bahsedilir. İşte yazı yazma fiilinin faydalı ve zararlı olmasına insan karar vermektedir. İnsan neye karar vermişse, Allah ta yazıyı onun kararına göre yaratmaktadır. Ve onu mesul eden de bu tercihi ve kararıdır.
Bir misafirhane de bulunduğumuzu farzedelim. Bu misafirhanenin her katında ayrı ayrı nimetler ve ihsanlar sergileniyor olsun. Ve yukarıya doğru çıktıkça bu nimet ve ihsanların çoğaldığını görüyoruz. Bu misafirhanenin alt katında ise nimete mukabil cezanın, ihsana mukabil de azapların olduğunu farzedelim.Yukarı katlara çıkmak için de , aşağı katlara inmek için de tek yol; asansöre binmek ve ulaşmak istediğimiz katın düğmesine basmaktır.
Şimdi bizler asansördeyiz ve asansörün üst katlara çıkaran bir düğmesine bastık asansör bizi o kata çıkarttı, yada bizi aşağı katlara indirecek bir düğmeye bastık ve asansör bizi o kata indirdi, ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki: üst katlara çıkmak için bir düğmeye basan kişi, dilerse fikrini değiştirip, kendisini alt kata indirecek bir düğmeye basabilir ve alt katlara inmeye başlar. Yada alt katlara kendisini indirecek bir düğmeğe basan kişi dilerse ve daha yolculuğu bitmemişse, asansörün üste çıkartan düğmelerinden bir düğmesine basarak, üst katlara ulaşabilir.
Şimdi durumumuzu inceleyelim: Asansörü biz yapmadık ve onu kendi kuvvetimizle hareket ettirmiyoruz... ancak asansör de kendi kendine hareket etmiyor. Biz irademizi kullanarak bir düğmeğe basıyoruz ve asansör bizi o kata ulaştırıyor.
O halde: "asansörü ben hareket ettiriyorum ve asansör benim kuvvetimle çalışıyor" diyemeyeceğimiz gibi, " bu asansör kendi kendine hareket ediyor, dilerse beni üst kata , dilerse beni alt kata indiriyor, elimde hiçbir şey yok" ta diyemeyiz.
Evet 1. sözü söyleyerek, asansörü kendi kuvvetimizle hareket ettirdiğimizi iddia edemeyiz. Çünkü asansörü hareket ettirmek ve onu icat etmek için gereken kuvvetin binde biri değil, milyonda biri bile bizde yoktur. Değil asansörü kendi kuvvetimizle hareket ettirdiğimizi iddia etmeği, belki ona binmemiz bile kendi kuvvetimizle olmamıştır. Bu misafirhanenin merhametli sultanı bizi, hiçbir kuvvet ve müdahalemiz olmaksızın bu asansöre bindirmiştir.
Bizler bu sözü söyleyemeyeceğimiz gibi. 2. söz olan, "asansörün hareketinde hiçbir müdahalemizin olmadığını, asansörün kendi isteğine göre bizi dilediği katlara çıkardığını" da iddia edemeyiz. Zira asansör,bizim bastığımız ve çıkmak istediğimiz kata bizi çıkarmaktadır. Bizi, istemediğimiz ve düğmesine basmadığımız hiçbir kata çıkartmamaktadır.
O halde en doğru söz şudur: "Asansörü biz hareket ettirmiyoruz ve asansör bizim kuvvetimizle çalışmıyor ancak biz asansörün çıkacağı ve ineceği katları irademizle belirliyor ve düğmeye basıyoruz." O halde çıkacağımız ve ineceğimiz katı biz tayin etmiş olmaktayız. Asansör ise bizim tayinimize ve talebimize göre hareket etmektedir.
-Bu misalde ki misafirhane; bu dünyadır ve şu güzel alemdir.
-Misafirhanenin sahibi ise: Ezel ve ebedin sultanı olan Allah'tır.
-Misafirin üst katları; bizi cennete ulaştıracak ameller, alt katı ise; bizi cehenneme düşürecek günahlardır.
-Asansör ise: Allahın irade ve kuvvetidir.
-Asansörün düğmesine basmak ise, Allah'tan o fiilin yaratılmasını istemektir. İşte bu cüz-i iradedir.