Onsuz Yaşayabilseydik...

A

aylacım

Ziyaretçi
  • Konu Sahibi aylacım
  • #1
Onsuz Yaşayabilseydik...

Tıpkı Montaigne'nin dediği gibi "Talih insana tüm nimetlerini verse de; onlardan tat alabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil tadına varabilmektir."

Hayatımızdaki en büyük gereksinimlerden bir tanesidir para. Varlığı ile bize cesaret verir, girdiğimiz her ortamda kapıların açılmasını, istediğimiz şeylere daha kolay sahip olmamızı sağlar, hayat standardımızı belirler, hatta cepteyken ellerini ısıttığını söyleyenler bile vardır aramızda.

Paranın yaşam şeklimiz içindeki gücü, yaptırımları, etkisi tartışmasız çok büyüktür ama hepsi o kadar. Çünkü para sadece araçtır, asla amaç olmamalıdır. Paranın bizler için büyük bir ihtiyaç olduğunu, parasız yaşamın ne kadar zor olduğunu kabul ediyorum ama sınırını bilmek şartıyla. Parayı bir araç olmaktan çıkarıp amaç haline getirdiğinizde; tüm yaşantınızı ve mutluluğunuzu buna odakladığınızda para öylesine tehlikeli bir hal alır ki� O kızgın çemberin kıskacına kendinizi kaptırdığınız anda pek çok değeriniz kaybolmaya başlamıştır henüz siz farkına varmadan. Eğer sağlam bir alt yapınız yoksa, kişiliğiniz tam olarak oturmamışsa para sizi değiştirmeye ve bambaşka bir kimliğe bürünmenize neden olur. Yaşamınız boyunca kolay yoldan daha çok para sahibi olmanın yollarını aramaya başlarsınız. Çünkü amacınız artık sadece para daha çok para olmuştur.

Çeşitli talih oyunlarından tutunda kumar alışkanlığına varana değin geniş bir yelpazede her yol size mubah görünür. Para kazanma hırsı içinizi öylesine kaplar ki, kişiliğinizi kaybedersiniz adeta; gözünüz hiçbir şeyi görecek halde değildir, yalan söylemek, etrafınızdakileri kandırmak vicdanınızı sızlatmaz, bencilliğiniz hat safhadadır. Oysaki kolay kazanılan hiçbir şeyin tadı yoktur, içi boş bir balon misali patlayınca yok olur gider. Zorluklarla, mücadelelerle ve alın teri ile kazanılan şeyler ise hayatımızda çok daha kıymetlidir. Çünkü onda sizin emeğiniz, yoğun çabalarınız, gecenizi gündüze katmanız, belki de göz yaşlarınız saklıdır. Tamamen size aittir, sizi dağın zirvesine adım adım taşıyan eşsiz bir güzelliktir.

Bu gerçeği kabul ettiğiniz halde kolay yoldan para kazanmak yine de cazip gelir pek çoğumuza. Olasılık oranının çok düşük olduğunu bile bile her hafta, her ay bıkmadan usanmadan tahmin yapanların; bunu bir iş, bir alışkanlık, bir yaşam şekli haline getirip; hayatlarındaki tüm değişiklikleri sadece oradan kazanacakları paraya odaklayan; hayallerini sadece parayla süsleyen insanların sayısı maalesef o kadar çok ki� Bir çırpıda servete konmak; bir gün önce fark edilmezken ertesi güne zengin uyanmak�Düşünsenize insanı nasıl bir ruh haline sokar; o ilk tatlı sevinç geçtikten sonra insanı nasıl da boğar.

Zaman zaman paraya dayalı yarışma programlarında da benzer hırsı gözlemliyorum ben. Şıklar arasında seçim yaparken bir sonraki adımda kaybetme olasılığı işin içine girince, o ana kadar kazandığı paraya sevinen kişi o kadar az ki. İlk tepki hep üzülmek oluyor, oysaki belki bir saat öncesine kadar böylesi bir parayı kazanma olasılığı dahi yokken hep daha çoğuna göz dikmek insan oğlunun doyumsuzluğuna en güzel örnek olsa gerek. Para tehlikelidir, beklentilerde hep daha çok ister insanlar, gözleri hiçbir zaman doymaz. Zaten kumar alışkanlığı da bu zayıflıktan ortaya çıkmıyor mu? Azla yetinmeyip hırsına yenik düşmenin maalesef en kötü örneklerinden bir tanesi.

İnsanın kanına girmeye dursun, kısa zamanda gözleri kör ediyor, insanı iliğine kadar sömürüyor ve maalesef sevdiklerini kaybetmek bile onların akıllarını başlarına getiremiyor! Oysaki çok para sahibi olmak, bir servete kavuşmak insana sanıldığı gibi mutluluk vermiyor, az ya da çok öncelikle ondan tat almasını bilmek gerekiyor. Tıpkı Montaigne’nin dediği gibi “Talih insana tüm nimetlerini verse de; onlardan tat alabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil tadına varabilmektir.” Para bir şekilde insanları değiştiriyor, doyumsuzlaştırıyor, bencilleştiriyor. Hani hep o umutla piyangodan, lotodan para çıktığında yapacakları yardımları sıralayan insanlar var ya, işte onların pek çoğu hayalleri gerçekleşince vazgeçiyorlar tüm bunlardan. Akıllarına kendi doyumsuzlukları ile ilgili o kadar yeni konu geliyor ki�hatta birde bakıyorsunuz para yetmemiş bile; geldiği gibi hızla tükenip gitmiş. Şaka gibi ama maalesef gerçek.

Geçen günlerde bir haber vardı gazete manşetlerinde; oynadığı at yarışında beşinci ayağı yanlış yazdığı ve ikramiyeyi kaçırdığı için tehdit edilen ve çalıştığı bankayı dolandıran bir banka müdürü ile ilgili olarak. İşte en çarpıcı örneklerden bir tanesi karşımızda, hayatın içinden aramızdan. Daha çok para kazanmak uğruna karanlık kişilerle anlaşmaktan kaçınmayan ve sonucunda tüm hayatını kabusa çeviren üstelik okumuş aydın bir insan örneği. Benim anlatmaya çalıştığım bu aslında. Çok paraya sahip olma hırsı ile kişiliğini hiçe saymak, elindekilerin kıymetini bilememek. Bir şekilde parayı elde edince değişmek, eski değerlerini yitirmek ve kendisindeki bu değişimi şaşkınlıkla izlemek, parasız ama mutlu günlerini mahsunca anımsamak�

Para hiçbir koşulda hiçbir insana mutluluk getirmemiştir. Hayatın amacı sağlıklı ve mutlu yaşam ve gelecek olmalıdır ki bunlar paranın satın alamayacağı yegane şeylerdir. Bize yetecek kadar paramız olsun, keyfimiz ve ağız tadımız yerinde olsun yeterde artar bile, öyle değil mi? Tüm bunların yanında parayla böbürlenmek, insanlara sahip oldukları para ölçüsünde değer vermek ne kadar yanlış. Unutmamak gerekir ki para bugün varsa yarına olmayabilir. Bugün zengin olanlar yarın zor durumlara düşebilirler, hayat bu! Kime ne getireceğini önceden kestirmek mümkün değil ki� Üstelik dünyanın en varlıklı kişilerinden bir dahi olsanız, eğer ondan tat alacak ruhunuz yoksa tıpkı Montaigne'nin dediği gibi ne işe yarar ki onca servet onca para.

Parayı harcamasını bilmek, parayı yerinde ve zamanında kullanmak, yeri geldiğinde paylaşmakta bir meziyettir aslında. Gönlü zengin insanların parayı harcamaları ile gönlü fakir insanların parayı harcamaları aynı mıdır? Zengin ama gönlü fakir olanlar yerine, fakir ama gönlü zengin insanlardan olabilmek her zaman tercihiniz olsun derim ben. Hatta keşke para hiç olmasaymış hayatımızda diye de düşünürüm zaman zaman, bu fikrin çok ütopik olduğunu bildiğim halde.

Ancak geçenlerde yazılarını severek her gün takip ettiğim Milliyet gazetesi köşe yazarı Hasan Pulur'un; Orhan Duru'nun son hikaye kitabından yaptığı alıntıyla, böyle bir olasılığın en büyük devrimlerden birisi olacağını belirten ve destekleyen yazısına rastladığımda, bu düşüncemde yalnız olmadığımı anladım. Alıntı aynen şöyleydi; "Hiç para söz konusu olmadan harcaman yapabilseydim daha iyi olurdu hem benim için hem de tüm insanlık için büyük bir devrim olurdu bu." Ben hayatımın hiçbir döneminde zengin olmayı istemedim, çok para hayali kurmadım. Az para ama çok mutluluğun yaşamda daha önemli olduğuna hep inandım, siz ne dersiniz?

Sevgiyle kalın.
 
  • Konu Sahibi aylacım
  • #2
Aylacım Rüçhan Çamay vardı bir zamanlar ne güzel vurgulamıştı söylediği şarkıda!''Varlığın ulaşsa da yüzmilyonlara,kefeninin cebine sığmaz bir tek lira....''
 
  • Konu Sahibi aylacım
  • #4
çok param olmasını asla istemem.
bir şeylere özlem duymalıyızki onu elde edince mutlu olalım.
para çok olunca her şey elinin altında
ne kıymeti varki o zaman
 
  • Konu Sahibi aylacım
  • #5
canım belki haklısın ama olmadanda olmuyor güzelim..
teşekkürler...
 
X