Geçen hafta bir olay yaşadım. Çok etkilendim. 2-3 gün yataktan çıkamadım, elim işe kalkmadı. Evlatlarımla sınırlı ilgilenebildim. İçim çürüdü resmen. Kendimi toparlayıp yataktan kalkamadım. Çocuklarım için çabalayayım dedim, iyi olmaya çalıştım.
Sonra annem aklıma geldi. Biz çocukken bazı günler hep yatardı, yataktan kalkamazdı canını sıkan bir şey olunca. Biz de suçlu suçlu 'acaba bugün ne yaptık, bize mi kızdı' diye düşünürdük. Çocukluğum suçluluk psikolojisiyle geçti. Büyüdükçe hatam olmadığını, annemin o gün başka şeylere kızdığını üzüldüğünü anladım tabi. Ama hala annem öyle yapsa ruhum sıkılır, suçlu hissederim.
Annemin bu tavırları aklıma gelince, demek ki ne kadar zor şeyler yaşıyordu, ne kadar üzgün oluyordu ki, başını kaldıramıyordu, yataktan kalkamıyordu diye düşündüm. Ve yaşadıklarına tekrar üzüldüm. Yine canım sıkıldı, içim çürüdü. Zaten anne olalı, anneme ağlıyorum. Yaşanmışlıklarına.
Sonra kafama bir şey dank etti ve beynimden vurulmuşa döndüm: Ben de anneme benzemeye başladım! Hiç olmam derken, onun tam tersi olduğumu düşünürken, anneme benzediğimi fark ettim. Ne yaşarsam yaşayayım, onun gibi yataklara düşmem, çocuklarıma hissettirmem derdim. Heyhat! Yine ağladım.
Tabii, bu ruhsal bunalımda eskileri düşündüm ve -sevmediğim bir tabir olsa da- tetiklendim. Zamanında hiç umursamadığım, önemsemediğim şeyleri kafaya takmaya başladım. İçim içimi yiyor; o niye bunu dedi, bu niye böyle yaptı diye. İyi değilim.
Bir arkadaşım demişti ki: Ne kadar güçlüsün, dünya yansa çay demlersin.
Gel de şimdi gör.