Sizin ne kadar oldu kaybedeli. Bizlerin acısı daha yeni... Mantıklı düşününce dediğiniz gibi üzülmemiz değil sevinmemiz gerekiyor, farkındayız bunun. Ama evlat acısı işte, insan yüreğine söz geçiremiyor. Aklına gelince evladı o damlalar gözlerinden süzülüveriyor istemsiz. Çoğumuz kucağına almaya hazırlanırken evladını, toprağa verdi. Günler kala kaybettik, bazılarımız ise şanslıydı, sıcak tenlerini hissettikten sonra kaybetti. Yaşadığımız travma az bir şey değil. O sebeple yas tutmamız da çok normal. Hz. Muhammed Efendimiz bile evladını kaybedince ağlamış ki o hem evlatlarının öleceğini biliyordu hem de evlatlarının nerede nasıl olduklarını biliyordu. Biz kimimiz ki üzülüp, ağlamayacağız. Bazen düşünüyorum bencillikten bu ağlamalarım, üzülmelerim. Hep ona kavuşamadım, onu öpemedim, onu saramadım, hayallerim yarım kaldı, umutlarım yarım kaldı, minik bedenini toprağa verdim diye ağlıyorum. Aslında meleğim çok şanslı, bu dünyanın tüm kötülüklerinden kurtuldu. Hiç ağlamadı mesela Oğlum. Rabbim bir kere bile ağlatmadan aldı yanına meleğimi. Tertemiz günahsız gitti oğlum. Vay bizim halimize... Biz bakalım onunla birlikte cennete girebilecek miyiz? Artık dünyadaki tek gayem bu. Oğlumun elini boş bırakmamaya çalışıyorum. O hiç üzülmedi, hiç ağlamadı, Ahirette onu üzen, onu ağlatan ben olmak istemiyorum. O yüzden önce Rabbime hayırlı bir kul, Hz. Muhammed Efendimize hayırlı bir ümmet sonra da oğluma yakışan bir anne olmaya çalışıyorum. Rabbim hiç birimizi meleğinden ayırmasın inşallah, acımıza yenilip de isyan ettirmesin bize hiç bir zaman...