Sınır, özgüven, tekrarlayan hatalar


Çocuk konusu benim de arada kaldığım bir konu. Gerçekten çocuğu siper etmek mi yoksa çocuğun iki ebeveynle yaşama hakkını almak mi? Kendimde de arada kaldığım oluyor
Çünkü boşanan çiftlerde ebeveynlik olgunluğu olmuyor. Bakın bugünkü post adam nişanlısının oğluyla aynı odada bırakıyor, nisanina götürmeye kalkıyor. Çocugu pedagoga götürelim diyen yok.
Kendimden bağımsız kuzenimde de aynı şey var. Erkek, artık karısını sevmiyor. İki taraf da kabullendi. Ama bosansam karım 3 çocuğu alır memleketine gider. Çocukları göremem, verdiğim para da karısının sorumsuz kardeşine benzin parası olur. Büyüyene kadar böyle diyor. Aaa yok çocuklar senin mutsuzluğun hisseder klisesini söyleyemiyorum bu durumda. Çevreden vs cekinecek bir adam değil.

Bu işleri çocuk olmadan önce düşünmek lazım. Çocuk olunca boşanma konusundaki kriter hangisi çocuğum için sağlıklı ortam diye düşünmek lazım galiba? Tabi ki dedigim çocuk var diye psikolojik, fiziksel şiddete boyun eğmek değil.
 

İşte bu yüzden benim 20li yaşlarımdaki kadın erkek ilişkisine bakış açım çok değişti. Çünkü kadın dönüşüyor, erkek çok zor.
İki kişi birbirini sever, tolere eder, beraber yapar kafasının yanlış olduğunu düşünüyorum.
Çünkü erkegin değişmesi çok uzun zaman alıyor.
Bizde erkeğin, ailesinin çok kriteri var. Kadının ailesinin az. Aman iyi çocuk, zamanla olur kafası yanlış.
Kadın kvye kendini begendirmekle ugrasmayacak. Uyanık olup bakacak bu kv benim kişiliğine uygun mu? Bu adam ben çalışmasam( kadının lohusalık vs hariç çalışması taraftarın, kocanın maddi durumundan bağımsız) evi gecindirebilir mi, ben tatile gitmeyi seviyorum bu adam yazın ne yapar, ne yer, sinirlenince nasıl, hayattan istekleri ne vs vs
Postlarda bakıyorum aslında iyi adam ama sinirlenince başka biri oluyor diye. Aslında başka biri olmuyor gerçek yüzü o. Sen bunu görüp kendine değer verip bana uymadı deyip çekip gitmen lazım. Bunun için de ailelerin kızlarını ayık yetiştirmesi lazım.
 
İster evlilik birliği içinde ister boşanınca ebeveyn olmayı başaramayacak çiftler hiç çocuk sahibi olmamalı, ayrılmak çocuklardan vazgeçmek değildir ama bizim toplumda boşanan çocuğunu da boşuyor sanki

Siz veya okuyan diğer arkadaşlar farklı düşünüyordur saygı duyarım ama ben çocukların bahane edildiğini düşünüyorum, gerçekten baba olmayı bilen birisi çocuğu doğduğu andan itibaren kendisini belli eder, çocuğun beslenmesi, uyutulması, sağlığı, her şeyiyle birebir ilgilenir böyle adamların binde biri boşanınca çocuğunu da gözü görmez ama öte yandan bebek doğunca annenin kucağına atıp baba olmayı sadece para kazanıp getirmek zannedenler boşanınca da baba olmayı beceremez, bunların bir kısmı boşanırken çocuk için ayak diretir o da çocuklarını düşündüklerinden değil kadından intikam almak içindir yani en azından bana göre öyle.

Ortada mutsuz bir evlilik varken boşanmanın çocuğun anne babasıyla yaşama hakkının elinden aldığını düşünmüyorum, mutsuz bir ailede büyümek çocuğun psikolojisini derinden etkiliyor, evdeki sevgisizlik çocuğu dış dünyada olmadık insanlarda sevgi aramaya itiyor.

Çocuk erkek düzelir diye yapılmamalı veya mutsuz bir evliliğin içine doğmamalı, genelleme olmasın çok başka sebeplerle uyuşturucu batağına düşen çocuklar da var ama bugün sokaklarda yatan, uyuşturucu madde kullanan çocuklar mutlu aile çocukları değil.
 
Kesinlikle doğru ama çok düşkün baba olsa da başka kadınla evlenince o düşkünluk kimi zaman azalıyor. Anası olmayanın babası olmazmış diye bir laf var ya. Onun doğruluk payının olduğunu dusunuyorum. Ama kalan konularda haklısınız. Beni foruma getiren konu da bu konudaki ikilemimdi zaten. Hala düşünüyorum ama en azından buranın bana katkısı boşanmadaki tutucu tavrımi azaltmak oldu. Ama hala ikinci evliliğe sıcak bakmıyorum:)
 
Bir laf diyeceğim ama ağır mı kaçacak bilemedim :))) Karakteri oturmuş biri baba olursa isterse 10 defa evlensin her evliliğinden çocuğu olsun hepsini her zaman sever sahip çıkar ama karakteri olmayan biri baba olursa tek çocuğuna bile sahip çıkmaz.

Benim karakteri olmayan bir akrabam vardı adam defalarca evlendi bir o kadar da beraber yaşadığı kadınlar oldu, hiçbirinde boş geçmedi hepsinden çocukları oldu valla şu an kaç çocuğu var bilmiyorum ben en son 6. çocuktan haberdarım, çocukların hepsi annelerinin yanında babaları asla ilgilenmiyor, böyle bir adamı nasıl sevip evlendiler bir de çocuk yaptılar onu da anlamıyorum ya neyse

2. Evlilik tercih meselesi, yine de çok kesin konuşmamak gerekir, hayat bu insana ne getireceği belli olmuyor, öyle biri çıkar ki insan gibi insandır tüm düşüncelerinizi değiştirir.
 
Ben o işten çok emin değilim. Bazen de kadın çocuğu silah olarak kullanıyor tabi.
Benim özelimde olay sadece çocuğun ikinci evlilik gibi birşeye uyumu da değil. Allah'a şükür bir çocuğum var Yaşım 40a yaklaştı. Ben artık en mükemmeli olsa da evlilik kavramına karşıyım. En en mükemmeli de olsa da evlilik ortak yaşam demek. Ben artık kızımı uyuttuktan sonra kitabımı okumak istiyorum, dizimi izlemek istiyorum, bir başkasının zihninin benim hayatımda olması fikri saçma geliyor. Tabi şimdi 20li yaşlarında kötü bir evlilikten çıkmıştır. Tekrar yaşamak isteyebilir. Yine de evet büyük konuşmamak lazım.
 
Bu benim annemin bakış açısı. Bana aktardığı da bu. Sakın evlenmiş olmak için evlenme der her zaman. Eski nişanlımdan da ayrılık sürecinde annem çok yanımda oldu, destekledi. Çok şükür ki doğruyu buldum, doğru bir karar verdim. Kesinlikle yalnız kalma korkusu, elalem ne der korkusuyla evlenilmez.
 
Bence çekiyoruz hayatımıza bir şekilde
Belki de aile ilişkileri ya da geçmişte yaşadığımız hatalardan kaynaklı
 
Ticari yorumunuz öyle doğru ki. Hep derim evlilik bir şirket ortaklığıdır ve şirketler asla duygu ile yönetilemez.
 
ilişkilerde maalesef hala çok fazla vericiyim, genelde kıymetim asla bilinmez. bunu törpülemek için uğraşıyorum ama epey zorlanıyorum. deli gibi aşık olsam hadi neyse ama aşık olmadığım insanlarla olan ilişkilerimde de nedense hep fedakarlık yapıyorum. bence bu çok gereksiz. o sebeple ben biraz iş hayatına değinmek istiyorum çünkü iş anlamında bence törpüledim bu sınır ve vericilik meselemi. darısı ilişkilerimin başına ilişkiden kastım gönül ilişkisi tabii, aile ve arkadaşlarla olan ilişkilerimde fazla verici değilimdir.

5 senedir iş hayatındayım, ilk iş yerim her şeyi kendi kendime, işi yapa yapa öğrendiğim ve bir sene çalıştığım küçük bir yerdi. yeni olduğumdan kendimi kanıtlama çabası, başka iş bulmamam korkusu, tecrübe lazım kalabildiğim kadar kalayım düşüncesi falan derken mobbingden tutun saçma sapan birçok şeye ses çıkarmadım, katlandım. mesai saatleri dışında da çalışırdım, sürekli kapasitemin üzerine çıkıp kendimi yorardım. yetmezdi, başkalarının yapması gereken işleri de yapar, başkalarının hatalarını bile üstlenirdim. evet, kimsenin amiri, şefi değildim ama dallamanın tekinin yaptığı hatanın hesabı bana sorulduğunda "bu iş x'in sorumluluğundaydı, ben zamanında kendisine gerekli bilgileri verdim işin yapımıyla alakalı. niçin böyle olduğunu x'e sormalısınız" demek yerine ezilip büzülüp kendime pay çıkardım. evet bu tam bir salaklıktı. sonra tabii x durur mu, sallamasyon yaptığı şeylerle alakalı patron ortama girip hesap sorduğunda kesinlikle sesini çıkarmadı mesela. ben yaptım, benim hatam demedi mesela. ben x'in ne kadar kötü niyetli olduğunu o an farkettim ve kendi yaptığım yanlış davranışları o an görebildim. sadece bu da değil, gecenin on ikisinde gelen işi uyuyorum diye yapmadığım için fırça yedim. yoğun bir günde, bir arama yapmam gerekiyordu. tamamen unuttum, akşam saat onda patron arayıp beni azarladı. çok yoğunum, ben hiçbir şeye yetişemiyorum dediğimde ise "wurst sen ne yapıyorsun ki bütün gün? saat saat yaz bakayım bana sen bütün gün neler yaptın" diye bir cevap aldım. işte o zaman anladım, salak gibi çırpınıyordum beni sevsinler, takdir etsinler, wurst'ün kafası gerçekten daha farklı çalışıyor desinler falan diye. asla demeyeceklerdi.

sonra sağlık sorunları yaşamaya başladım. yanımdaki o x denen çocukla kavga edip ayrılmak istedim, istifa ettim. oradan ayrıldıktan birkaç ay sonra, o iş yerinde bana en dostça davranan kişinin kuyumu kazdığını öğrendim birilerinden. çıktıktan 3 hafta sonra şu anki iş yerime başladım. senelerdir burada çalışıyorum. her zaman herkese ve işe karşı hep bi sınırım oldu. sadece kendi görevlerimi yapıp geri kalan hiçbir şeye karışmıyorum. kimseyle yakınlık kurmuyorum. herkesle yüzeysel sohbet edip kimseyle bozuşmuyorum, sürtüşmüyorum. kimseye de asla güvenmiyorum. işi hiçbir zaman ilk iş yerimdeki gibi sahiplenmedim. bi hata yaptığımda özür bile dilemiyorum, uyarı için teşekkürler deyip düzeltiyorum. asla polemiğe girmiyorum, konuları uzatmıyorum. sorulmadığı sürece fikrimi söylemiyorum, talep edilmediği sürece kimseye yardım etmiyorum. birkaç hafta önce internetimdeki sorun yüzünden ekip arkadaşımdan üst üste birkaç kez yardım istedim, burnumdan getirdi. Kimseyle sürtüşmüyorum dedim ama gerektiğinde lafımı söylüyorum. Mesela bu yardım konusunda arkadaşın birkaç saçma cümlesine cevap olarak "böyle düşündüğünü bilmiyordum. Bundan sonra ben de bu mantıkta olucam o zaman" dedim mesela. artık çok çaresiz kalmadıkça yardım da istemeyeceğim. biz ekibiz hikayeleri falan yalan. geçenlerde benden yardım istedi, o bana nasıl davrandıysa aynı şekilde davrandım. bu kadar bağ kurmadan ve duygusuz çalışabilmemin altında, evden çalışıyor olmamızın da etkisi var benim için. ayda bir dışarıda ekip buluşması yapıyorlar, bazen ekiyorum gitmiyorum bazen de gidip havadan sudan sohbet edip bir kahve içip kalkıyorum. uzun kalmıyorum yanlarında. canımı sıkabilecek şeylere kafayı takmaktansa "beğenmeyen ödesin tazminatımı çıkarsın beni işten" deyip geçiyorum. en azından iş hayatımda kesinlikle verici falan değilim.
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…