Canım benim, merhaba...
Keşke böyle bir acı haber ile yolum düşmemiş olsaydı sayfana...Güzel haberleri, sevinci, neşeyi, mutluluğu paylaşmak için çalmış olsaydım gönül kapını keşke... Öncelikle sana sımsıkı sarılıyor, acını paylaşıyorum...Biliyorum ne desem seni teselli etmeyecek, ne desem boş gelecek...Öyle bir şey ki ölüm; onun karşısında hepimiz çaresiz, sözler kifayetsiz...
Yine de özellikle bu acıyı yaşamış biri ve elbette seni en iyi anlayanlardan biri olarak söylemek istediklerim olacak... Bundan sonra daha bir sıkı sarılacaksın ve sarılmalısın hayata...Ama önce acını yaşa, doya doya ağla, bağır, çağır, yaz, çiz, paylaş, seni rahatlatacak ne varsa onu yap...bir yas süreci bu...geçecek ama zamanla...yüzleş acınla...yüzleş...Ve ondan sonra yoluna devam et...sen ve evladın için...bak hayat yine devam ediyor...edecek...ve inan ki hayat çok güzel ve yaşamaya değer...
On yıl önce daha 29 yaşımda tanıştım ölümün soğuk yüzünle...herkese uğrar, bize uğramaz sanıyordum belki de...yakıştırmıyordum, aklıma gelmiyordu ölüm gerçeği...yaşanacak güzel günler hayalindeydim...iki çocuğum olmuştu, dünya gözüyle sahip olabileceğim evimiz, arabamız, ve mükemmel bir eş...başka daha ne ister ki insan...öyle mutlu bir tablo bir günde değişti sonra...içimdeki çiçekler bir anda soldu, güneşim battı, hayatın tüm renkleri siyaha döndü...Etrafımda bir avuç insan...Hepsi yanımda bir süre kalıp, o bilindik uğursuz ve duymak istemediğim cümleleri kurup gidiyorlardı...Dört duvar içinde yalnızdım artık...Sadece Allah'ım ve bana muhtaç iki evladım vardı...Allah öyle bir güç kuvvet verdi ki bana sonra...Kendimi bırakmadım ve dimdik ayağa kalktım belki de daha güçlü olarak...Sen de bunu yapacaksın...yapmalısın...
Uyandığım her gün, o acıyı tekrar yaşıyordum...Her sorduklarında tekrar...çocuklarım babalarını sorduklarında tekrar...kendi acımı bırakıp küçük yaşta babasız kalan iki yavrucağımı düşündüm en çok...onları sahipsiz, desteksiz, annesiz bırakamazdım...hem anne hem baba oldum...gömdüm içime acımı...gözümden düşen yaşlara engel olamadım ama onları mutlu ederek ben de gülümsedim...hayattan kopmadım ve hayatı kucakladım...iyisiyle kötüsüyle gelen yaşamımı, kaderimi sevdim...daha kötüsü vardır düşüncesiyle elimdekilere baktım...annem babam sağ, daha bir bağlandım onlara...daha bir yakın oldum...işime daha bir sıkı sarıldım...insanı kurtaran çalışmak biliyor musun? Çalıştıkça, yeni şeyler öğrendikçe, mesleğim gereği başka şeylere odaklandıkça yaralarım biraz daha az acımaya başladı sonra...ilk haftalar kafamı toparlayamasam da, sonra hep kendi kendimin doktoru oldum ve iyileştirdim kendimi...eşimin yarım kalan davalarına girdim...yeni davalar aldım...para kazandım..kimseye muhtaç olmamak ve evlatlarımı da muhtaç etmemek adına çalıştım....Sen de bunu yapmalısın...inan ki belki hemen bugün degil, yarın değil ama sen de bir gün yine mutlu olacaksın...yine bir tebessüm yerleşecek yüzüne biliyorum..yeter ki hayata, kendine ve evladına bir şans ver ve hayata sımsıkı sarıl...biliyorum başaracaksın...
Bir daha aynı olmayacak her şey...etrafındaki insanların gerçek yüzünü görmeye başlayacaksın sonra, insanları daha iyi tanımaya...ama sen güçlü durdukça sana kimse yanaşamayacak, ezemeyecek hiç kimse seni...sakın kendine acıma, insanların da ne dediğine ve düşündüğüne takılma...insanlar başına gelmedikçe bilmez...acını tek başına yaşayacağını bil ve kabullen...kimseden bir şey bekleme, umma...seni daha da üzmelerine asla fırsat verme....etrafına duvarlar örme ama herkesle de acını paylaşmaya sakın çalışma...Çünkü bazı insanlar, bazılarının mutsuzluğundan beslenirler, asla fırsat verme...
On sene geride kaldı bizde...yirmi kez bayramı tam anlamıyla yaşamadık...içimizden gelmedi fazlası...mezar ziyaretinden öteye gitmedi anlamı bazen çünkü...ama evlatlarıma bayramlıklarını aldım, hiçbir şeyden mahrum etmemeye çalıştım...lunaparksa lunapark, oyuncaksa oyuncak...onlar gülsün diye ben de güldüm...ne derece başarılı oldum bilmiyorum ama bugün başım dik, alnım açık ve biliyorum ki eşim de bizi görüyor ve orada mutlu ve huzurlu...ve bizimle gurur duyuyor...hissediyorum...Eşin için sen de yapmalısın artık hem anne, hem babasın...
Üstün Dökmen der ki: "Bir yakını ölen kimsenin yüreğinde kırk tane ateş yanar. Hepsi tek tek söner ama bir tanesi sürekli yanar" Ve ateş düştüğü yeri yakar... Çok özledim biliyor musun ama yapacak hiçbir şey yok...Gençliğim yalnız geçti, o kadar az mutlu oldum ki ben...o yüzden buradaki adım "bir yudum" mutluluk...o yudumu eşimle içtim bitti...hepsi geride kaldı sanki...Ama umudumu yitirmiyorum ve yitirmeyeceğim...sen de yitirmeyeceksin...bırak şimdi yağmur yağsın, rüzgar essin, fırtınalar kopsun...güneş yine doğacak inan bana....