Üzgünüm. İçim paramparça. İzmir depreminde yaşanan acıları, yarım kalan hayatları, eksik kalan aileleri ben aşamıyorum. İyi hissedemiyorum. Pırıl pırıl gençler. Ufacık yavrular. Düşünmek istemiyorum ama başaramıyorum. Keyif almak amacıyla yaptığım günlük sıradan şeyler bile, bir kahve içmek bile zul geliyor bana. İnanın duş almak bile gelmiyor içimden. O hevesle aldığım kıyafetlerin hiçbirine gitmiyor elim, bulduğumu zorla geçiriyorum sırtıma. İşe gitmek zorunda olmaya dahi isyan edesim var. Pazartesi sabah başımda dikilen vatandaşlara “derdin bu mu gerizekalı insanlar ölüyor şu an” dememek için kendimi öyle zor tuttum ki... Böyle bir felaketten sonra o insanlar hayatına nasıl devam edecek allahım nasıl... Okulundan izin alıp eve gelen ve ölen gençler, arkadaşına kahve içmeye gidip depreme yakalanan genç kadın, markette ölen insanlar, dişçide ölen insanlar... Günlük en basit, en sıradan hareketlerimiz. Anlık seçimlerimiz. Acaba salon yerine mutfakta oturuyor olsa kurtulacaklar mıydı. Ya da merdivene koşmasa küçükyumuk ailesi. Helim amca marketten ne alacaktı acaba. Durmuyor düşüncelerim. Biliyorum normal değil. Duyarsız bir insan olmak istemezdim asla, cadılar bayramı partisine katılmaktan bahsetmiyorum ama ben bu kadar güçsüz hissetmekten yoruldum. Beynim canımı yakıyor.