bu hazin durumu siyasete alet eden, sağcısının da solcusun da muhafazakarını da Allah bildiği gibi yapsın.
ne yapalim arkadasim hesabini sormamiz gereken insanlar siyasi kisiliklikler. su anda tayyip tvde 1914 yilinda baska ulkede olen insanlari siralayip 100 yil sonra yaptigi katliami hakli cikarmaya calisiyor NE YAPALIM NE??!! izleyemiyorum artik sinirden
Yaşanan kaza filan değil, tam bir katliam! Rakamlar beni alakadar etmiyor, insanları rakamlara indirgemek olayı normalleştirme çabası sadece. 1,3,5 8,1000... Ne fark eder? Sorumluluğunu yerine getirmeyen insanlar yüzünden 1 kişi bile ölse önemsiz mi olacak? En tepeden en alt kademeki görevlisine kadar sorumlu herkesin bunun hesabını vermesi lâzım; gerekli mevzuatta değişiklik yapmayan politikacısından, denetimleri yapmayan devlet görevlisine, daha fazla kâr yapmak için işçilerin hayatını önemsemeyen işverenlere kadar herkes suçlu. "Yakında bu da unutulacak." diyenler var, bizim şu an bile umrumuzda değil ki unutulsun! Bir tarafta pisi pisine ölenler, diğer tarafta hayatlarına tam gaz devam edenler... Çok yazık!
Lütfen sakin olalım, acılarınızı, üzüntülerinizi anlıyorum ve bugün sizleri kırmak istemiyorum.
of ya şu olaydada chp akp muhabbeti dönüyor ya siyasetin Allah belasını versin!!!!
bu hazin durumu siyasete alet eden, sağcısının da solcusun da muhafazakarını da Allah bildiği gibi yapsın.
Baskakan;
"CHP nin getirdigi yönelge sadece ogunku gundemi degistirmeye yonelikti."
Başka konu kalmadi zaten madeni kullanip konu degistircekler.
Baskakan;
"CHP nin getirdigi yönerge sadece ogunku gundemi degistirmeye yonelikti."
Başka konu kalmadi zaten madeni kullanip konu degistircekler.
Mesajımı alıntıladığınıza göre sorun benimle
Allah herkesin gönlüne göre versin
Siyaset topiğindesiniz dikkatinizi çekerim
Ve evet bu konunun siyasi bir boyutu var
Ve tartışılmalı, insanlar biraz uyanmalı
Kuru kuruya ağlamak çözüm değil
Çok haklısın ve maalesef şunu kabul edelim artık, ihmal var, bu ülkede küçük yaşta çalıştırılan, sgk'sız kaçak çalıştırılan çok insan var, denetlemeler yetersiz, olması gerektiği gibi denetlense bazı şeyler önlenebilir, iş ve işçi güvenliğimiz yok, bunu eleştirmek suç değildir.
Sabahtan beri sabrediyorum birilerinin alttan alttan birseyleri alet etmeye calismasina yok sabretmeyecegim..
Serecegim ortaliga gercekler neyse..
Iste buda kahraman yapmaya calisilan CHP nin önergesinin gercegi..
Allah biliyor bildigim halde yazmayacaktim ama her 2 sayfada bir birileri bunu söyleyip durunca yetti..
Ya herkes o alttan alttan yaptigina bir son verir yada böyle cevabini alir, sonucta bizdeki sabirda biryere kadar...
Böyle bir katliam varken hâlâ Chp, Akp meselesinin konuşulması ne kadar üzücü. Chp'yi kahraman ilân etmeyi de Akp'yi savunmayı da anlamıyorum. Tüm yönetenler dibine kadar suçlu, az ya da çok suçlu olmaları önemli değil, hepsi ama hepsi suçlu! Bunun lafı bile edilmemeli, canların söz konusu olduğu yerde siyasîlerin nemalanma çalışmalarının canı cehenneme!
Carpitmak mi:))
Bakin Önergeyi veren CHP degil mi?
ISte CHP adina söz alan ilk milletvekilin konusmasi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
51 milletvekili arkadaşımızla birlikte verdiğimiz araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1 Mayısa iki gün kaldı. İki gün içinde dünyanın dört bir tarafında; Havanadan Tokyoya, Moskovadan Washingtona kadar her yerde işçi sınıfında tatlı bir telaş var, bayramlarını kutlamak istiyorlar. Bu kutlamaların yapılacağı meydanlarda hazırlık yapılıyor, güzergâhlar belirleniyor, kutlama törenleriyle ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Oysa Türkiyede, işçiler istedikleri meydanlarda bayramlarını kutlayamıyorlar. Başbakanın, valinin, İçişleri Bakanının dayattığı bir meydandaki kutlamalara, Türkiyede İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyeti hazırlanıyor, 40 bin tane polisle. 40 bin tane memur, 40 bin tane gösterici bir yere toplandığında başlı başına bir haberdir ama herhâlde dünyanın hiçbir yerinde, 40 bin kişi, bir hak, bir özgürlük kullanılmasın, bir bayram kutlanmasın diye hazırlık yapmaz. 50 tane yeni, gıcır gıcır, dumanı üstünde TOMA. Dışarıya elektrik verebilen, dokunanın çarpılacağı, yeni mücadele gücü olan TOMAlarla hazırlık yapıyorlar, sanki polis teçhizatının sergileneceği bir polis bayramı. Böyle bir anlayışı şiddetle kınıyoruz. İki kıtayı birbirine bağlayan, dünyanın göz bebeği bir kentte, 2014 yılında 40 bin polis 1 Mayıs hazırlığı yapıyorsa, bu o Vali için, İçişleri Bakanı için, Başbakan için ve iktidar partisi grubu için bir utanç vesilesidir, bunun altını çizmek istiyorum.
Bunun yanında, 1 Mayısın bayram olması için, AKP, son günlerde sürekli Onu biz bayram yaptık. diyor. Bu, dilinden düşüremediği millî iradeyi küçümsemektir. 1 Mayıs 2009 tarihinde, 4 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla bu Meclisten geçmiş, bayram olmuştur ama, ne o gün siyasi parti grupları ne iktidar partisi ne Başbakan, 1 Mayısı Türkiye emekçi sınıfı, işçi sınıfı söke söke bayram yapmıştır, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
O tarihlerde, utanmadan, sıkılmadan AKPnin il başkanlığının bastırdığı bir afişi dikkatlerinize sunmak istiyoruz: 1 Mayıs, hem bayram hem Taksimde kutlu olsun. diyor.
Bunu iktidar partisi milletvekillerinin dikkatine sunuyorum, ümit ediyorum bununla ilgili söyleyecek bir sözünüz vardır. İktidar partisi grubuna sataşıyorum, çıkın, cevap verin, deyin ki: 1 Mayıs Taksimde kutlanacak müjdesini bu afişe asan bizler 1 Mayısı yasakladık, gerekçemizde budur. deyin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yenikapıyı yeni yaptık, Yenikapı yoktu o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Yenikapıyı yeni yaptınız. Yenikapı âdeta şudur: Bir işçi sınıfı kendi sınıf mücadelesinin gereği olarak kendi mücadelesinin sembolü olan bir alanda şehitler verdiği, kayıplar verdiği 1977 1 Mayısını, taziyesini kutlayacağı bir yerde.. Şimdi, dünyada ve Türkiyede kaybettiği itibarını geri kazanmak isteyen birilerinin özgürlükçü, tarihle hesaplaşan, taziye mesajlarını verdiği bir noktada kendi ülkesindeki 1 Mayıs 1977nin taziyesini ve Gezi şehitlerinin taziyesini veremiyorsa o yaptığı taziyenin de bir kıymet yoktur, içtenliği yoktur, bu da böyle bilinsin. (CHP sıralarından alkışlar)
Eeee simdi söyleyin bakalim verilen önerge ile CHP li vekilin konusmasi örtüsüyormu?
BAŞKAN İlk konuşmacı Muş Milletvekili Demir Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri şahsım ve Halkların Demokratik Partisi adına saygı ve sevgiyle selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Halkların Demokratik Partisinin bugün ilk kez Türkiye Meclisinde siyasal temsiliyet hakkını kazanmasından kaynaklı, önemsediğimden ibaret bir konuşma yapmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçiler, Sanayi Devrimiyle birlikte kendilerine göreceli verildiği sanılan özgür emeklerini satmaktan öte, taşınmaz ya da taşınır, hiçbir olanağı, imkânı olmayan kesimdir. Yoksuldur, açtır, sefalet içerisinde yüzen kesimdir, emeğinden başka da satacak bir değeri yoktur. Emeğini satmak adına, bazen bizlerin girmekten ürküntü duyduğumuz izbe yerlerde, güneşin girmediği, özgürlüklerin, hakların hiçe sayıldığı yerlerde yaşamlarını idame ettirmeye Ailelerini geçindirmenin arayışının dışında bir çabaları, gayretleri, arayışları, niyetleri de yoktur.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursak
DEMİR ÇELİK (Devamla) Emeğini satmak durumunda kalan bu kardeşlerimiz, bu vatandaşlarımız, asgari ücretle, grev ve toplu sözleşmeden yoksun, sendikal örgütlenme hakkından yoksun, sadece ve tek başına, yaşamın kuru ekmek ve katıkla geçeceği günler için, maden ocaklarında, limanlarda, tersanelerde, fabrikalarda, tarlalarda, yaşam sürdürmek koşuluyla karşı karşıyalar. Bu insanlarımız, bu vatandaşlarımız, bu kardeşlerimiz, sosyal güvenlikten yoksun oldukları, sendikalı oldukları için, onlar ve aileleri mağdurdur; mağduriyet üzerinden her gün edebiyat yapan siyasal partilerin görmediği, görmek istemediği bir realite olarak karşımızda durmaktadır.
İşçiler, son on dört yıldır, on binlercesi bu duyarsızlığımızın sayesinde, bu vurdumduymazlığımızın sayesinde, görmeme ısrarında bulunuyor olmamızdan kaynaklı yaşamını yitiriyor. İnsanlarımız, maden ocaklarında, tersanelerde, limanlarda, fabrikalarda, tarlalarda yaşamını sürdürüyorken bu Meclis onların güvenlik içerisinde yaşamasının koşulunu yaratamıyorsa, bu Meclis onların insani yaşam koşullarına erişmesinin olanaklarını, imkanlarını yaratmıyorsa, her şeyden önce sorgulanması gereken bu eksiklik olmalı. O nedenle, işçi kıyımlarına, işçi ölümlerine duyarsız kalmak Her şeyden önce bir vatandaş olarak, bir vekil olarak yüreğimi sızlattığını ifade etmek istiyorum. Hele hele iki gün sonrası da 1 Mayıs. 1 Mayıs ki, dünya işçi, emekçi bayramı; 1 Mayıs ki, dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma günü. Birlik ve dayanışma günü olan 1 Mayısın bayram coşkusuyla alanlarda, meydanlarda hak mücadelesinin bayramına dönüştürülmesi gerekirken yasakçı zihniyete takılarak alanlar işçilere, meydanlar işçilere dar edilmek isteniyor. Hani özgürlükler! Hani barış! Hani kardeşlik! Hani hak ve hukuk! İşçi olunca, öteki olunca, mazlum olunca, yoksul olunca hiçbir haktan, hiçbir özgürlükten nasibini almayacak ama zenginseniz, mal, mülk sahibiyseniz, elit siyaseti yürütüyorsanız, egemenseniz, iktidar sahibiyseniz her türlü hakkı kendinizde görme alışkanlığından vazgeçiniz. Artık egemen varsa onun mazlumu, yoksulu, yönetileni de vardır, onu da dikkate alan bir algı ve anlayışla yaklaşmak gerekirken ölümlerin ardı arkası kesilmiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçiler bizim vurdumduymazlığımızın sayesinde, işçiler sosyal güvenlikten yoksun olmaktan dolayı yaşamlarını yitiriyor ama aynı işçiler, aynı çalışanlar siyasilerin keyfî yaklaşımları, uygulamalarıyla da sosyal ve siyasal travma yaşıyor. Bu insanlarımız yoksulluk sınırı olan 3 milyon 500 bin gibi bir rakamın çok altında maaşa sahip, o özlük haklarının verdiği kıt kanaat geçinme durumu ve koşullarıyla karşı karşıyadır. Yetmezmiş gibi, keyfî davranıyoruz, kendimize göre yönetiyoruz. Son zamanlarda duyuyoruz ve işitiyoruz ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Melih Gökçekin keyfî yaklaşımı ve uygulamalarıyla, 657de tabi TÜM BEL-SEN üyesi 14 arkadaşımızın, kardeşimizin -Haziran 2013teki Gezi olaylarından kaynaklı yaşanan hukuksuzluğa vurgu yapmak, eleştirmek adına basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle- iş akitleri feshediliyor, işten atılıyorlar. Bu keyfî uygulamanın hesabını birileri sormak durumunda. Eğer hukuk devleti isek, eğer hâlâ vicdanlarımız kararmamış, körelmemişse demokratik hukuk devletinde olması mümkün olmayan bu keyfî uygulamalar bir an evvel son bulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her rejimde, her sistemde mutlaka iktidar vardır. Ama demokrasi dediğimiz siyasal sistemde muhalefet de vardır. İktidar, muhalefet olmaksınız, muhalefetin eleştirel, ön açıcı yaklaşımını dikkate almaksızın Keyfî uygulamalar bizi mutlak iktidara götürür, bizi otoriterizmden de öte totaliter, monark yönetimlere götürür. Biz buna el birliğiyle, yürek birliğiyle Dur demek zorundayız, bugün sıra bizdedir. Keyfî uygulamaların arkasında olur sahiplenirsek sıranın kime geleceği belli olmaz.
O nedenle, kendinize yapılmasını istemediğiniz muamele ve uygulamalardan kaçınmak, insan olmanın, ahlaki, vicdani toplum savunucusu olmanın olmazsa olmaz kriteridir. Böylesi keyfî uygulamalara Meclis duyarsız davranacaksa Herkesin yaptığının yanına kâr kaldığı bir sistem, olsa olsa yüz yıl öncesinin, yüzlerce yıl öncesinin keyfî, padişahvari, krallık rejimlerinde rastlayabileceğimiz uygulamalardır.
Biz yönetim dışında kalmış olabiliriz, biz iktidar dışında kalmış olabiliriz ama iktidar dışında da kalmış olsak, muhalefet de olsak, yönetim dışında da olsak biz milyonlarız. Bu milyonların açlığı, yoksulluğu, sefaleti eğer bir gün görülmezse, dikkate alınmazsa, ölümlerin önüne geçilmezse, inanın, kendisini bizden saymayanların da kurtulmak adına çabalarının yetersiz kalacağı bir ölüm korkusu çemberiyle karşı karşıya kalırız. O nedenle, 2002den bu yana on ikinci yılını doldurmak üzere olan AKP iktidarının keyfî, kendine göreci, ben merkezci anlayışından sıyrılması olması gereken tek adımdır. Bunda ısrar etmek, sadece AKPye kaybettirmeyecektir, Türkiye halklarına, Türkiye kimliklerine, inançlarına, kültürlerine; çoklu kültürüne, kimliğine zarar verir. O nedenle, işçi ölümlerinin önüne geçmek, onları sosyal güvenlik sahibi yapmak, toplu iş ve grev hakkı sahibi yapmak bizim temel görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bunun gereği olarak, bundan sonra, 28 Nisan, işçi ölümlerinin gerekçesine binaen yas günü ilan edilmeli, yeni işçi ölümlerinin yaşanmaması adına Mecliste tüm siyasi partilerin duyarlılığıyla gerekli yasal ve anayasal değişiklikler yapılarak toplum güvenliği sağlanmalı. Ne Başbakanın ne MİTin ne de özel kişilerin güvenliği bu Meclisin gündemi olmamalı. Meclisin gündemi, tarihsel, siyasal, sosyal değerlerimizden bir bütündür, toplumun güvenliğidir, toplumun ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçları karşılamak Meclisin temel görevidir diyor, saygılar sunuyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
SAYIN AKP MİLLETVEKİLLERİ KONU TAKSİME GELDİ DİYE SOMA DAKİ SORUNLARI ALGILAYAMADI İSE BU MİLLETVEKİLLERİMİZ ANLATMIŞ.ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Somadaki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarının ve yaşanan ölümlerin sorumluları ile nedenlerinin araştırılması ve bu kazalara karşı gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili grup önerisinin lehinde söz aldım. Muhterem heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır. 1990lardaki yüzde 48 oranından 2012 yılında yüzde 27ye kadar düşmüştür. Türkiyenin birincil enerji tüketiminin yüzde 87sini karşılayan doğal gazın yüzde 98i, petrolün yüzde 91i ithal edilirken linyit kömürünün tamamı ülkemizde üretilmektedir ve Türkiye'deki yaklaşık 2 milyar tonluk linyit kömürü rezervinin 753 milyon tonu Somadadır. Somada günde 15 milyon ton tüvenan linyit kömürü üretilmektedir. Somada üretilen linyit kömürü Soma termik santrallerine yakıt temin etmekte, ısınma ve sanayide ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1inci, dünyada 3üncü sıradadır. Türkiye'deki işçi ölümleri ortalaması ise Avrupa Birliğinin 8,5 katıdır. Türkiye'de 2002-2013 yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 13.442 vatandaşımız yani işçimiz hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla, AKP döneminde Türkiye'de ortalama her gün 219 iş kazası meydana gelmiş ve bu kazalarda da günde ortalama 4 işçi hayatını kaybederken 5 işçi de iş göremez hâle gelmiştir. 2002 yılındaki iş kazasında 872 işçi hayatını kaybederken 2013 yılında iş kazasında 1.235 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu rakamları iş kazalarındaki artışa dikkat çekmek amacıyla söylüyorum.
Yine, TÜİKin 2013 iş kazalarını araştırma sonuçlarına göre iş kazası oranının en yüksek olduğu sektör madencilik sektörüdür. Madencilik ve taş ocakçılığı sektöründeki kazaların toplam kazalar içindeki payı yüzde 13,4tür. Maden işçileri iş güvenliğinin hiçe sayıldığı maden ocaklarında düşük ücret ve uzun mesai saatleriyle çalışmaktadır. Maden işçileri yaptıkları iş ve çalışma koşullarından dolayı genç yaşta sağlık sorunlarıyla boğuşmak zorunda kalmaktadır. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve rödovans gibi yanlış uygulamalar ve bilhassa denetimin yeterince yapılmaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Türkiye, ölümlü maden kazalarında dünyada 1incidir.
2013 yılı sonu itibarıyla Somanın nüfusu 105 bindir. Somada çalışan nüfusun yaklaşık 16 bini maden çalışanıdır. Maden çalışanlarının 14 bini özel sektörde, 2 bini kamu madenlerinde çalışmaktadır. Maden çalışanlarının yaklaşık 12 bini de yer altında çalışmaktadır. 105 bin kişinin yaşadığı Somada, 2013 yılında, sadece Soma Devlet Hastanesinde 650 bin poliklinik, 150 bin acil yardım hizmeti verilmiştir. Yine, 2013 yılında Soma ilçemizde 5 bin iş kazası meydana gelmiştir. Bu kazaların yüzde 90ı maden ocaklarında, maden sahalarında yaşanan kazalardır. Maden kazalarının birçoğunu da yanık yaraları oluşturmaktadır. Soma Devlet Hastanesinde yanık ünitesi olmadığı için özellikle maden kazalarındaki yanık yaralıları başka illere sevk edilmek için saatlerce bekletilmekte, bu da ölümlerin artışına neden olmaktadır. Acilen, Soma Devlet Hastanesinde de yanık ünitesi kurulması ihtiyacı vardır. Bugüne kadar Somadaki Türkiye Kömür İşletmelerine bağlı Ege Linyit İşletmesindeki kazalarda 79 madenci hayatını kaybetmiştir.
Bazı özel maden şirketlerindeki kaza istatistikleri ise âdeta insanın kanını dondurmaktadır. AKPli bir milletvekilinin arkasında olduğu iddia edilen Uyar Madencilik adındaki bir şirket, 17 Aralık 2003 yılında kamudan Darkale maden ocağını kiralamıştır. Bu maden ocağında 2011 yılında 238 lütfen, dikkatinizi çekiyorum değerli milletvekilleri- 2012 yılında 255 iş kazası olmuş, 2003-2013 yılları arasındaki kazalarda da 10dan fazla işçi hayatını kaybetmiştir. Biraz önce de sayın konuşmacıların dile getirdiği üzere bu bilhassa Darkale maden ocağı işletmelerinin işçileri, yıllardır AKPnin Manisa seçim mitinglerine zorla baretleriyle birlikte getirilmektedir.
MUSA ÇAM (İzmir) Kadrolu!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Âdeta mitingler için kadrolu hâle getirilmiştir.
Bu Darkale maden ocağında her geçen yıl kazaların artmasına, yer altında ruhsat ihlali yapılmasına ve bu şirketin devlete yaklaşık 30 milyon sosyal güvenlik prim borcu olmasına rağmen şirket, faaliyetine devam etmiştir.
Somada Uyar Madenciliğin işlettiği Darkale ve Azyakta meydana gelen kazaları da geçtiğimiz 2013 yılı bütçe görüşmeleri sırasında da defaatle dile getirdik ve bu konuda da soru önergeleri verdik.
Soru önergemizi cevaplandıran Sayın Enerji Bakanı, Uyar Madenciliğin Soma Darkale mevkiinde yer altı ocağını 17 Aralık 2003 tarihinden bu yana kiraladığı cevabını veriyor ve Darkale maden ocağında 20 Ekim 2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda yapılan teftiş sonucunda 7 madde hâlinde mevzuata aykırılık tespit edildiği için kapatıldığını bildirdi. Bu işyerinde 2006, 2007, 2011 ve 2012 yılında olmak üzere toplam 5 denetim yapıldığı söylendi. Yapılan bu denetimler sonucunda Uyar Madencilik şirketine 202 milyon lira idari para cezası verildiği ve ayrıca bu madencilik şirketinin de yer altından sınır ihlali yaptığı yani hırsızlık yaptığı, maden çaldığı da söz konusudur. Bu, Bakanlığın verdiği bilgi dâhilindedir yani Bakanlık da bunu bilmektedir.
20 Ekim 2013 tarihinde meydana gelen ölümlü kazalar nedeniyle yapılan denetimler sonucu, yaklaşık 800 işçinin çalıştığı Darkale maden ocağı kapatıldı ve Uyar Madencilik işçilerinin kıdem ve ihbar tazminatını da ödememiştir.
Darkale ocağında 8 saat çalışması gereken işçiler 12 saat çalıştırılıp primleri ödenmemiştir. Azyakta yer üstünde birikmiş binlerce ton şlam, toprakla örtülmediği için yanmakta, aşırı derecede çevre kirliliği oluşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu maden kazalarını azaltmak için öncelikle denetim savsaklanmadan çok etkin hâle getirilmelidir. Maalesef, AKP iktidarının en zayıf olduğu, en yanlış iş yaptığı konuların başı, genel olarak ifade ediyorum, denetim konusudur. Yani denetim kavramını asla ağzına almak istememekte ve denetimden sürekli kaçmaktadır. Bu denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hâle getirilmelidir ve maden ocaklarında taşeron sistemi de kaldırılmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu mühendis iş akdi ve ücret yönünden işverenden bağımsız olmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütünün 176 sayılı Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi mutlaka onaylanmalıdır. İş güvenliğiyle ilgili, yeterince, gerekli denetime ilişkin ve eğitime ilişkin çalışmalar da yapılmalıdır.
Maden işçilerinin aldıkları ücret yetersizdir. İş güvenliği taşeron patronların iki dudağı arasındadır. İş güvenliği yeterli olmayan ocaklarda düşük ücretle, uzun mesai saatleriyle çalışan madencilerimiz yaptıkları iş ve çalışma koşullarının olumsuzluğu nedeniyle de genç yaşta çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktadır.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Canım duyduklarına da inanmazlar istediğin belgeyi sun, istediğin videoyu paylaş işine gelen cümleleri seçip işine gelmeyenleri cımbızlarlar. Gördüklerine duyduklarına bile bir mana bulan insanlara boşa nefes tüketip neyi anlatabiliriz ki.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?