İlk sene ben de senin gibiydim diyebilirim, 3 saat uzaklıktaki evime 2 haftada bir gidiyordum üstelik benim yurttaki oda arkadaşlarım sınıfımdandı, sabahları derslere hep birlikte odaca hazırlanıp giderdik. :) Arkadaşsız falan değildim yani. Buna rağmen ilk sene ben de alışmakta çok zorlandım ama benim eve gitmemin sebeplerinden birisi de bizim ders programımızda boş günümüz çoktu. Cuma ve pazartesi ders olmayınca hafta sonuyla birleştirip kaçardım. :) İsteyerek gelmemiştim, 2. dönem kesin yatay geçiş yapacağım diyordum falan, 2. dönem geldi, geçti, ben yatay geçiş yapmayı unuttum.

Gerçekten unuttum ta ne zaman aklıma geldi ya ben bi geçiş düşünüyordum falan diye. Demek ki gerçekten geçiş yapma fikrinden vazgeçmişim yoksa gerçekten yapacak olsam yapardım, alışmış olduğum için yapmadım. 3. sınıfta yani geçen sene (bu sene son sınıfım) 4. sınıfta farabi (1 yıllığına başka bir şehirde okuyabilme imkanı sağlayan değişim programı) yapacağım deyip duruyordum, onun da başvuru tarihlerini kaçırdım.

Demek ki onu da gerçekten yapacağım yokmuş yani yapacak insan başvuru tarihini kaçırmaz yani. Demem o ki alışılıyor. Ben öyle aileci, anneci bi tip değilim ama yurda geldiğim zaman kreş tarzı bir yere geldim sanmıştım. Halen daha bizim yurdun kreşe benzediğini düşünüyorum ama artık son senedeyim.
Yalnız sana söyleyeceğim en net olay şu: zırt pırt eve gitmek hem yorucu oluyor hem de alışmayı zorlaştırıyor. Düzeni sarsılıyor insanın. Bak ben 29 Ekim-seçim tatilinden daha bugün döndüm ve yorgunum, 1 haftadan fazla zamandır evdeydim şimdi bu gece kesin yerimi yadırgarım.

Ben 4. senemdeyim bir de, düşün. :)