- 2 Nisan 2014
- 887
- 589
- 133
- 39
- Konu Sahibi mihribanbalik
- #181
gelelim fikrime.
bu akşam görüştüğümde hiç bişey hissetmedim. yüzüne bile bakmak istemedim. o da bakmadı.
kendine yeni bir mont almış onu farkettim sadece. bi de oğlundan ayrılırken onu sürekli öperken içim parçanlı. bağırırak ağlamak istedim.
kızlar bebeğimi gece emzirmeye kalktığımda o karanlıkta onun parlayan güzel yüzüne bakarken bi yandan elini tutup çok düşünüyorum.
ne iyi? ne hayırlı? ben mi adım atmalıyım? o mu? bu ilişki nasıl olmalı?
düşünüyorum.
ne yazık ki eşimle farklı dilden konuşuyoruz. ne o ne ben birbirimizin dilini öğrenmek istemiyoruz. onda ben kocayım sen bana tabi olacaksın düşüncesi var ve ben de bunu kaldıramıyorum. elbette evlilikte erkek daha baskındır ama bu baskınlık karşıdakinin özgürlüğünü kısıtlyacağı onu ezeceği şekilde olmamalı.
bizim sorunlarımız dedim ya evliliğin 4. günü başladı. sırf vicdanen rahatsız olmayayım. evliliğim ayakta olsun diye beni terkedip gidene kadar elimden geleni yaptım. bunu rahatlıkla söyleyebilirim. gerçekten de içim rahat.
ama şimdi hissediyorum ki onların içi rahat değil.
haftaya benle bebekle yine görüşmek istiyor.
ben gitmiycem.
bebeği görmek istiyorsa gerçekten, kapıda veririm. gider sever gelir. götürecek değil ya.
beni burda suçlayan hanımlar var. kısmen hak veriyorum. herkesin bakış açısına büyük saygım var. herkeste bir doğruluk bulmaya çalışırım.
maalesef bizim ülkemizde kadının omzuna ev işleri, çalışma hayatı, çocuklar, eşinten sonra bir de toplumun ağırlığı biniyor.
"yuvayı dişi kuş yapar." "bir kadın bir erkeği vezir de eder rezil de." "sen kadınsın biraz alttan alacaksın" fikri var.
ben bunu artık kabul etmiyorum.
yuvayı erkekle kadın birlikte yapar. erkek istediği gibi davranma özgürlüğü varken kadın hep toparlayıcı mı olacak? neden.? çünkü evin reisi erkek. ister istemez bu bilinçaltımıza işlemiş.
çalıştığım yerde adam ütüsüz gömlek giyse "aaa eşi ne kadar pasaklı" diyorlar hemen. bunu bir de kadın diyor. neden erkeğin üzerine giydiği gömlekten de kadın sorumlu?
kadın ütücü mü?
kadın bulaşıkcı mı?
kadın paspascı mı?
kadın temizlikçi mi?
kadın eş mi?
kadın anne mi?
kadın ne?
erkek ne?
erkek. adı üstünde erkek. herkes söylerken bile içinde bir onur gurur içerdiğini hissedebiliyor. sabah kadının ütülediği gömleği giyip kadının hazırladığı kahvaltıyı yapıp çıkıyor. akşam kadının yıkadğı pijamaları giyip hazırladığı sofraya oturup kadının demlediği çayı içip televizyon karşısına uzanıyor. şanslı bir kadınsanız sizinle muhabbet ediyor. şanssızsanız yüzünüze bakmıyor.
neden? işten dolayı stresliymiş.
kadının strese bile hakkı yok bu ülkede. yoksa sıfatımız hazır. susarsak "kaprisli". konuşursak "dırdırcı"
arı baldan kaçmaz. bunu burda okumuştum. hiç bir kadın kalesi olan evi terketmez. ama o bal acıdıysa yakıyorsa ağzını, ne yapacaksın? çaren yoksa, aman çocuklarımın psikolojisi bozulmasın (ki bence tam tersi çocukların psikolojisi böyle daha çok bozuluyor.) diye mecburen yürütüyorsun evliliği. ama eğer annen baban arkandaysa işin varsa bir yere sığınıyorsun benim gibi.
yazacak çok şey var.
ama vakit yok.
herkese teşekkürler tekrardan.
bu akşam görüştüğümde hiç bişey hissetmedim. yüzüne bile bakmak istemedim. o da bakmadı.
kendine yeni bir mont almış onu farkettim sadece. bi de oğlundan ayrılırken onu sürekli öperken içim parçanlı. bağırırak ağlamak istedim.
kızlar bebeğimi gece emzirmeye kalktığımda o karanlıkta onun parlayan güzel yüzüne bakarken bi yandan elini tutup çok düşünüyorum.
ne iyi? ne hayırlı? ben mi adım atmalıyım? o mu? bu ilişki nasıl olmalı?
düşünüyorum.
ne yazık ki eşimle farklı dilden konuşuyoruz. ne o ne ben birbirimizin dilini öğrenmek istemiyoruz. onda ben kocayım sen bana tabi olacaksın düşüncesi var ve ben de bunu kaldıramıyorum. elbette evlilikte erkek daha baskındır ama bu baskınlık karşıdakinin özgürlüğünü kısıtlyacağı onu ezeceği şekilde olmamalı.
bizim sorunlarımız dedim ya evliliğin 4. günü başladı. sırf vicdanen rahatsız olmayayım. evliliğim ayakta olsun diye beni terkedip gidene kadar elimden geleni yaptım. bunu rahatlıkla söyleyebilirim. gerçekten de içim rahat.
ama şimdi hissediyorum ki onların içi rahat değil.
haftaya benle bebekle yine görüşmek istiyor.
ben gitmiycem.
bebeği görmek istiyorsa gerçekten, kapıda veririm. gider sever gelir. götürecek değil ya.
beni burda suçlayan hanımlar var. kısmen hak veriyorum. herkesin bakış açısına büyük saygım var. herkeste bir doğruluk bulmaya çalışırım.
maalesef bizim ülkemizde kadının omzuna ev işleri, çalışma hayatı, çocuklar, eşinten sonra bir de toplumun ağırlığı biniyor.
"yuvayı dişi kuş yapar." "bir kadın bir erkeği vezir de eder rezil de." "sen kadınsın biraz alttan alacaksın" fikri var.
ben bunu artık kabul etmiyorum.
yuvayı erkekle kadın birlikte yapar. erkek istediği gibi davranma özgürlüğü varken kadın hep toparlayıcı mı olacak? neden.? çünkü evin reisi erkek. ister istemez bu bilinçaltımıza işlemiş.
çalıştığım yerde adam ütüsüz gömlek giyse "aaa eşi ne kadar pasaklı" diyorlar hemen. bunu bir de kadın diyor. neden erkeğin üzerine giydiği gömlekten de kadın sorumlu?
kadın ütücü mü?
kadın bulaşıkcı mı?
kadın paspascı mı?
kadın temizlikçi mi?
kadın eş mi?
kadın anne mi?
kadın ne?
erkek ne?
erkek. adı üstünde erkek. herkes söylerken bile içinde bir onur gurur içerdiğini hissedebiliyor. sabah kadının ütülediği gömleği giyip kadının hazırladığı kahvaltıyı yapıp çıkıyor. akşam kadının yıkadğı pijamaları giyip hazırladığı sofraya oturup kadının demlediği çayı içip televizyon karşısına uzanıyor. şanslı bir kadınsanız sizinle muhabbet ediyor. şanssızsanız yüzünüze bakmıyor.
neden? işten dolayı stresliymiş.
kadının strese bile hakkı yok bu ülkede. yoksa sıfatımız hazır. susarsak "kaprisli". konuşursak "dırdırcı"
arı baldan kaçmaz. bunu burda okumuştum. hiç bir kadın kalesi olan evi terketmez. ama o bal acıdıysa yakıyorsa ağzını, ne yapacaksın? çaren yoksa, aman çocuklarımın psikolojisi bozulmasın (ki bence tam tersi çocukların psikolojisi böyle daha çok bozuluyor.) diye mecburen yürütüyorsun evliliği. ama eğer annen baban arkandaysa işin varsa bir yere sığınıyorsun benim gibi.
yazacak çok şey var.
ama vakit yok.
herkese teşekkürler tekrardan.