Yaşayınca anladıklarımız

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDıĞıM BıR ŞEY VAR


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

ınsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

ınsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

ınsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana



Ataol BEHRAMOĞLU
 
ne cok tekrar ederdim bu dizeleri
"Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
""

ama yoruldum..icim öyle haykirarak söyluyorduki bunlari sesim kisilirdi ben bitkin kalirdim öpmekten hayati

yoruldum...

ama nasil sarj olucam bunu henüz ögrenemedim
yasiyarak bulucaz... bulan var mi?
 
Son düzenleme:
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana


2009 Subat ayindan bu yana yasadiklarim ve kafama vurularak anlatilanlar iste bunlar... bundan boyle hayatimda yeni bir ask,erkek olsun olmasin,benim icin onemli olan kizim ,annem ve bir kac sevdigimle dimdik durarak hayata devam etmek ...:nazar:
 
'şakaya gelmez''..

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...

Nazım HİKMET

......


gerisi laf-ı güzaf...
 
Hayatı az konusup, cok düsünerek ve basitlestirerek yasamanın daha yasanılır olacagini düsünüyorum. Basitmi karmasikk mı ikileminde söylerken ve yasarken basit olanı, ama zihinsel süreclerimin kendi icindeki isleyisinde karmsik olanını tercih ediyorum. Konusmadan, söylemeden, yapmadan, yasamadan, düsüncenin felsefesine, psikolojisine, olayların sosyolojisine, yaratılanın fıtratına dair her bir ayrınıtısını degerlendriyor, zihnimi catlatıyorum. is yasamaya konusmaya gelince her şey cok daha basit oluyor.En anlasılırını söylüyor, imkanlarımın elverdigi en basitini yasıyorum.
 
Htırladığım kadarı ile babaannem şöyle derdi.
600 yıl yaşayan Sultan Süleymana ömrünün son zamanında sormuşlar,ne yaşadın ne gördün ,şu 600 yılı anlat demişler.
O da şu sözü söylemiş
"DORU BıR ATLA ,BıR AĞACIN GÖLGESıNDEN GEÇER GıBı OLDUM"
Yani ne kadar yaşarsanız yaşayın,ne yaşarsanız yaşayın dünya boş,zaman kısa..
Ama biz bir sürü eklentilerle güzelleştirmeye çalışıyoruz.
 
hayatı basite almaya bende katılıyorum.
sorunları nkadar büyütürsek hayatı kendimie zehir ediyoz
buda geçer diye düşünmek lazım
hayat kısa tadını çıkarmak lazım
bizi mutlu eden şeylerle uğraşmak lazım.
 
"Yaşıyor olmanın bedelini duyarlı olmanın sadakasıyla vermek lazım"

bu yaziyi internette siradan adini bile bilmedigim bir userden aldim.. ne güzel demis
su son yasananlari oturup bir uzun tefekkür etmeli
 
"söylesem tesiri yok sussam gönül razi degil" kabilinden degil mi piacim?
yutkunuyor ve izliyoruz sadece
 
Bir bakarsın...
Bir bakarsın gerçeğinin arkasına saklanmış bir hayali kolluyordum.
İçimden geçti hayal.
Mahvoldum.
Beklemedim ondan sonra. Hayallerle dalga geçtim. Bir süre sonra
dalga geçmekten sıkıldım.
Islık çalıyordum. Kulaklarım, boğazım tiz sesiyle doluyordu ıslığımın.
Bir bakıyordum hayal etmeye kalkışmıyorum. Bir bakıyordum yokum.
Bir bakıyordum derin sessizlik ve aradığımı buluyordum.

Huzurumu emiyordum kendi kendimden. Bütün hayaller gerçekti yalnızlığımda.
Ortak aramıyordum. Sözüm yoktu kimseye söyleyecek.
Bir bakıyordum...

Nurettin Arif
 
son zamanlar cok tekrarlar oldum bunu " yalnizim, öyle hissediyorum, yalnizim "

Yalnız hissetmemek mi.Biz zaten yalnız degil miyiz.Bunun hissetmesi mi olur.
Günü ve geceyi yasamımızda farklı yerlere oturtup buna göre hareket etmenin bir anlamı yok.Ne kadar dua, sevgi, birliktelik gibi kavramların içini doldurursak dolduralım, kabul edelim artık bir yalnızız.Bu dünyaya yalnız geldik ve aynı sekilde gidecegiz.Yaptıklarımızın hesabıdır bizi ilgilendirecek olan.Ondan ötesi heideggerin tabiriyle "hicbir sey" yani mevasiii
 
Gurbete savrulan hayatlarimizin sürgünden farkı ne? Gurbetin yalnizlastirdigi hayatları tarif ederken hangi yolun huzura cikacagini nereden bilecegiz.?

Bu sorulari sorabiliyor ama cevaplari ancak susmak suretiyle verebiliyoruz!....
 
hayat güzel sadece annemi özlüyorum
sadece o masum kokuyu özlüyorum
evet hayat güzel sadece burnum akiyor soguklarda,ayaklarim üsüyor
basim agriyor üzüldügümde
gece uyuyamiyorum
ama hayat güzel..hergecen gün hersey zorlasiyor, yaslaniyoruz sanki biraz biraz
kahvenin tadi eskisi kadar güzel olmasada hayat güzel
evet hayat güzel, inanmasamda hayat güzel
kim inandiklarinin arkasinda duruyorki

haydi buyrun halaya
 
yuregim bir col yeniden bir filiz veremeyecek kadar kurumus.
bazen insanligimi dahi sorguluyorum
sahi bu kadar bencillik ancak insanlara ozgudur demi?
pelus hayvanlar bile bazen herkesten iyi olabiliyor
hic olmazsa sarilip yatabiliyorsun
bazen o kadar iliklerime isliyor ki yalnizlik
allahim diyorum bu kadar insanin icinde kala kala basbasa kaldik iyi mi :)
 
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.


CAN YÜCEL
 
gecenlerde bahcedeki gülümüze baktim
goncalar vardi acamadan kurumuslar

ne insanlar var ki daha goncayken soluyor, ölüyor...

öyle tefekküre dalmali arasira
hatta bogulmali
sonra bir bebegin busesiyle yeniden hayata dönmeli
 
İnsanlara güvenilmemesi gerektiğini,bunu her anladığımın ardından tekrar bir şans vermem ve tekrar yanılmamla öğrendim.Ama artık yok. .
 
X