Rukset hanımla hamileliğimin 11. Haftasında tanıştık. Muayenelerde heyecanlı ve aceleci bir tavırda olsa da canım, bitanem gibi sözcüklerle canayakın davranıyor. 23. Haftada randevuya gittiğim zaman bebeğimin 10 gün ileride olduğunu belirterek bir sonraki hafta şeker yüklemesi yaptırmam gerektiğini belirtti. Oysa ki 21. Haftada yaptırdığımızda perinatoloji uzmanı eşim ve ben uzun olduğumuz için bebeğimin de iri olmasının normal olduğunu belirtmişti. Hamilelikte en ufak bir şüphe olduğunda aklınıza takılıyor, ister istemez araştırmaya başlıyorsunuz o yüzden kabul ettim.
23+3 te karnımda bir ağrı hissettiğim için kendisiyle iletişime geçtim. Pazar günü olduğu için Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu’nda nöbetçi doktora gidip görüşebileceğimi söyledi. Hastaneye gidince muayene edildim, ultrason yapıldı, nst ye girdim ama hiçbir şey çıkmadı ve oradaki doktor gebelikle hiçbir ilgisi olmadığını belirtti. Eve dönünce de ağrım 4-5 saat sonra kendiliğinden geçince normal bir şekilde bir sonraki randevuyu bekledim.
Bu muayeneden 3 gün sonra Bağdat caddesi polikliniği evime yakın olduğu için şeker yüklemesine yürüyerek tek başıma gittim. Rukset Hanım her zamanki tavrıyla canımcım gel muayene de edelim dedi. Muayene edince birden rahim ağzı kısalıyor dikiş atmamız gerekebilir dedi ve vajinal ultrasonla baktıktan sonra hiçbir şey belirtmeden rahim ağzını elle muayene etmeye başladı ki rahim ağzı uyarıldığı için açılmaya başladı. ( 5,5 aylık bir hamileye elle muayene yapılması zaten erken doğum riskine sebep oluyor.)Panik bir şekilde ay bebek geliyor diye bağırmaya başladı. Kendisi bir doktor ama bir panik haliyle hastalarının hassasiyetlerinden faydalandığını düşünüyorum. Onu o halde görünce ben aniden ayağa kalkıp bayılmışım. Ayılınca hemen eşimi aradım beni apar topar ameliyata aldılar ve serklaj operasyonu geçirdim. Operasyondan çıktıktan sonra 3-4 cm açıklık olduğunu ama beni ve bebeği kurtardığını böbürlenerek anlattı ve 3 gün sonra taburcu olacağımı belirtti. Bu 3 gün ayağa kalkmamın yasak olduğunu daha sonra yavaş yavaş yasakları esneteceğini söyledi. O psikolojiyle hamile biri olarak ne derse sorgulamadan yapıyordum ki 3 gün sonra beni muayene ederken taburcu etmeyeceğini anladım. Hastane ve hemşirelerden de çok şikayetçi olduğumuz için ve özel hastanede uzun süreli yatmanın ekonomimize de zarar vereceği için eşim gidip kendisiyle konuştu. İlk tepkisi “Neden sizin sigortanız yok mu?” Olunca durumun farklı bir boyutta olduğunu anladık. Hastaneden ısrarla çıkmak istediğimi belirtince “bak yolda doğurursun, 28 gün burda kalman lazım” gibi bir tavırla karşılaştık. 3 günlük yatış süresi bir anda sebepsiz yere uzadı. Kağıt imzalayarak hastaneden çıktım ve kendisi lavabo dahil ayağa kalkman yasak dediği için ambulansla eve götürüldüm. Hastaneden çıkışta aldığımız epikriz raporunda rahim azğı açıklığının 1 parmak olarak belirtildiğini be Rukset Hanım’ın söylediğinden farklı olduğunu gördüm. Haftalarca annem ve eşimin annesi yanımızda kalıp yatalak hastaymışım gibi bana baktılar. Varis çoraplarıyla hareket etmeden sadece sırt üstü yatmamı istiyordu. 28. Hafta muayeneye gittiğimizde, ben sürekli yattığım için artık çok zor yürüyordum her adımda kemiklerim kırılacak gibi oluyordu. Eşim bunun bebek için ne kadar sağlıklı olduğunu sorduğunda da siz benimle pazarlık yapmayın cevabını aldık. Sürekli bebeğinizi kurtarıyorum diyordu. Bu tedaviyi ilk kez bende uyguladığını öğrenince de şok olduk. Yine de ya haklıysa düşüncesiyle resmen kendisine bağlı bir duruma getirmişti. Bu süreçte ben yine de moralimi yüksek tutmaya çalışıyordum. Kendisine merak etmeyin 38 den önce doğurmayacağım diyince şakayla karışık ohoo o zamana kadar ben bebeği alırım cevabını veriyordu. Hamilelikte sırt üstü yatmanın sağlıklı olmadığını bildiğim için kendisini dinlemeden sağa doğru dönüp yatmaya başladım.
31. Haftaya geldiğimizde de yasaklamasına rağmen ayağa kalkıp evin içinde dolanmaya başladım. Ben evin içinde hareketlerimi arttırdıkça rahim ağzım uzamaya ve daha iyi olmaya başladım. Bunu kendisine söyleyince de gülüp çok dolanma ama diyordu sadece. Bu süreçte her muayeneye gidişimde sen ne ilaç içiyordun diyip bana sorması ve sürekli sezeryan olursa gibi açıklamalar yapması beni bir şüpheye düşürmüştü.
36. Haftaya gelince durumumun çok iyi olduğunu 37. Haftada dikişi alacağını belirtti. Doğumumun Koşuyolu’nda olacağını o hafta, hastaneyi görmem için de Kozyatağı yerine Koşuyolu’na sabah erkenden gelmem gerektiğini belirtti. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi’ne gidince hemen Nst’ye girdim. Makinede hiçbir sancı çıkmamasına rağmen ve benim de hiçbir ağrım sızım olmamasına rağmen senin sancın var diyip karnıma bastırmaya başladı. Hayır bir şey hissetmiyorum makinede de çıkmadı zaten diyince var hissetmiyorsun gel muayene edelim olmadı sezeryan yapacağız hemen dedi. Muayeneye girince çatımın dar olmadığını ama bebeğin kafasının büyük olduğunu bu nedenle normal doğum olmayacağını belirtti. Bir anda ameliyathanenin hazır olduğunu asistanının beklediğini hemen Pcr testlerimizin yapılması gerektiğini söylemeye başladı. Bu tavrından daha önce planladığı bir şekilde sezeryan doğuma getirildiğimi anladım. Eşimle bir dışarıda konuşabilir miyiz diyince sinirlendi. Hastaneden çıkmanıza izin vermemle başlayan konuşma, sedyede kalırsın, kan kaybından ölürsün, rahmin alınıra kadar gitti. 37 haftalık hamile bir kadına bu tavırlarla konuşan bir doktor kadın doğumcu değil sadece bir cerrah olabilir. Ve bu söylemlerini hiçbir argümanla desteklemeyip tek dediği normal doğuramazsın bebek kanala inmemiş. Bu durumda da tüm dünyada olduğu gibi 39. Haftaya sezeryan planlayabilirdi ama 17 günlük kapanmanın son günü olduğu için kendisi o gün beni doğurtmak istiyordu. Dikişimi de sezeryanda alacağını başka şekilde almayacağını söyledi. Rukset Hanım sezeryan doğum da zor ben normal doğumu denemek isterim diyince de normal daha zor gibi bir cevap aldım. Eşim kendisinden muayene kağıtlarını isteyip başka doktora daha görünmek istediğimizi söyleyince; dikişimin olduğunu bizi hiçbir doktorun kabule etmeyeceğini ve kağıtları kaybettiğini söyledi. Odadan çıkıp yarım saate geleceğiz diyerek hastaneden kaçtık ve Avrupa yakasında olduğu için kendisine gidemediğimiz Agavni Tezenli’ye gittik. Beni muayene edince bebeğin biraz iri olduğunu ki bununda genetik olarak normal olduğunu, doğumumla ilgili hiçbir risk olmadığını belirtti. Sürekli yattığım için bebeğin kanala inmediğini bu süreçten sonra sürekli yürüyüş ve squat yapmam gerektiğini bu şekilde şansımızı deneyebileceğimizi söyledi. Rukset hanım’ın sezeryanda almakta ısrar ettiği dikişimi 10 saniyede aldı ve beni eve gönderdi. Dikiş alındıktan sonra tam 20 gün daha bebeğim gelmek istemedi. Kilo aldı refleksleri gelişti ve tam 40. Hafta dolunca kendi istediği zamanda planlama olmadan dünyaya geldi.
Rukset Hanım hastalarına psikolojik baskı uygulayarak kendine bağımlı hale getiriyor ve ilgisiz de olsa gözlerimi boyuyor. Kendisi hastalarını sadece müşteri olarak görüyor, bununla birlikte Yeditepe Üniversitesi’nin başhekim yardımcısı olduğu için en kısa yoldan para kazanmaya bakıyor. Sizin yaşadıklarınız ve psikolojiniz umrunda bile değil, uzak durun!