dün yine 1 saatimi sporda 350 kalori yakarak harcadım çok da şahane oldu vücudum spora alıştı sanırım az önce evde kendim hareketlerimi yaptım ve akşam salona yeniden gideceğim.
Japonyanın kültürünü geleneklerini yaşam tarzlarını anlatan kitaplar okuyorum bu sıralar. Japonca 3. yabancı dilim olacak ve dile başlamadan önce kültürlerini anlamak öğrenmek istedim. ve hemen dikkatimi çeken konu yeme alışkanlıkları ve sporun yaşamlarındaki yeri oldu.
öğünleri yüksek lif içerikli ve çok çok az yiyorlar. sanırım bir japon bizim mutfağımıza girse bir öğün bizimle yese mide fesadı geçirir dedim kendi kendime. zaten üniversitedeki Japon arkadaşlarım da Türkiye'deki mutfağın çok ağır olduğundan yakınıyorlardı. ve inceciklerdi, tam anlamıyla kadınları birer güzellik abidesi, ciltleri berrak pürüzsüz ve fazladan sağlarında sollarında biriktirdikleri yağlar yok, sağlıklılar, hep imrenmişimdir onlara, saçları bile doğal parlak siyah. banyodan çıkıp saçlarını tarayıp kurutup yeniden tarıyorlar ve tel tel dümdüz saçları dökülüyordu, ben ise bir ton banyoda kullanılan saç bakım ürünü banyodan sonra kuruttuktan sonra saç bakım ürünü şekillendirici ve düzleştirici aşamalarından geçiyordum saçlarımın şekilli güzel ve parlak görünmesi için

yeme içme spor ve uyku alışkanlıkları sayesinde, tüm fiziksel ve ruhsal hayatları benimkini onla çarpıyor.
en başta dediğim gibi öğünleri çok az. sebzeleri az haşlanmış, pirinç bulgur baklagil gibi besinleri yağsız tuzsuz salçasız sossuz ve haşlama. proteini ise balıktan alıyorlar. balığı bile az pişiriyorlar besin değeri düşmesin yararları ölmesin diye. yağda çıtır çıtır unlanmış balık kızartması diye bir olay yok onlarda

ve dikkatimi çeken ikinci ayrıntı ise spor. öğünlerden sonra geleneksel sporları ile vücutlarında birikmiş fazla enerjiyi yakıyorlar. 7 den 70ine kadar yaşlısı genci günlük düzenli sporunu yapıyor.
elbet bu yazılanlar Amerikanın fast-food'una kapılmış batı özentisi gençlerinde geçerli değildir diye düşünüyorum. ben kendime bakarım ve yararlı olanları kaparım


